TÜSİAD’ın yayınladığı “yeni Anayasa” kılavuzuyla ilgili düşüncelerim – 2
TÜSİAD’ın “yeni Anayasa” kılavuzuyla ilgili başladığım değerlendirmeye ikinci bölümle devam ediyorum (ilk bölüm için tıklayın).
Sonuç kısmını en başta söyleyeyim: Raporu genel olarak iyi buldum. Yapılan eleştirilerin ya haksız ya da raporu okumamaktan kaynaklandığını düşünüyorum. Çünkü kılavuzun içinde önerilenler, senelerdir çok çeşitli hukukçular tarafından önerilen konular. Tabii raporun -bana göre- eksik yanları da var; aynı şekilde bazı noktalarda da -yine bana göre- fazla ileri gitmiş (özellikle eş koordinatörler bölümünde böyle bir-iki nokta var). Ama yeni Anayasa tartışmalarına başlamadan önce kesinlikle dikkate alınması gereken bir rapor.
Gelelim ayrıntılara (Her noktaya değinmem mümkün değil; bir noktaya değinmediysem tamamen onaylıyorum demektir.):
- Raporda güçlü şekilde savunulması gereken barajın indirilmesi talebi maalesef o kadar güçlü şekilde yer almıyor. Çok çeşitli yerlerde barajın düşürülmesi gerektiğinden bahsedilmiş ancak bu uygulamanın sistemi demokratikleşmekten alıkoyan en önemli engellerden biri olduğu, dünya üzerindeki tek örnek olduğu, ülkedeki her şey düzelse bile sırf bu baraj nedeniyle demokrasinin mümkün olmadığı yeterince kesin şekilde belirtilmemiş.
- Yeni Anayasa’yı yapacak organın oluşumuyla ilgili olarak yuvarlak masa toplantısına katılanlar üç farklı yöntem önermiş. Bunlardan bana en yakın geleni üçüncü öneri oldu: “Geniş Temsile Dayalı Kurucu Meclis” (s.15). Buna karşın eş koordinatörlerin, kendi bölümlerinde, bu önerilerden yalnızca “Yeni Anayasanın Mevcut Yöntemlerle Yapılması”nı tek doğruymuş gibi aktarması uygun olmamış.
- Yine eş koordinatörlerin aslî kurucu iktidar kavramını kesin olarak tanımladıklarına dair bir varsayımları var. Örneğin, eş koordinatörlere göre eğer yeni Meclis, %10 barajlı bugünkü sistemle seçilse dahi aslî kurucu iktidar niteliğine sahip. Oysa bunun aksini söyleyen çok sayıda hukukçu var ki ben de onların arasındayım. Bunu bir kesin doğru olarak kabul edip sonra da “seçimlerden sonra seçilecek yeni Meclis yeni Anayasa’yı yapabilir” demek yola en başından dayatmayla başlamak demek. Çünkü, mesela bence, 12 Haziran seçimlerinden sonra seçilecek Meclis bir talî kurucu iktidardır ve Anayasa’yı toptan değiştiremez. Değişmez maddelere dokunamaz. Değişmez maddelerin değiştirilebilmesi ancak aslî kurucu iktidar eliyle olur. Bu iktidarı yaratmak için de -yukarıda beğendiğimi söylediğim- bir Kurucu Meclis’e ihtiyaç vardır.
- Kılavuzda, doğru şekilde, birey odaklı Anayasa vurgusu son derece güçlü. Tüm diğer öneriler de bu kabul üzerinden gidiyor ve bir bütünlük arz ediyor. Anlaşılan 1982 Anayasası’nın devlet odaklı yapısı tüm hukukçuların ve kanaat önderlerinin canına tak etmiş.
- Anayasa’nın başlangıç bölümü, milliyetçilik ve Atatürk’le ilgili ezber bozan ancak hukuken doğru talepler mevcut raporda. Bunların toplumsal karşılıklarının olup olmadığı tartışılır. Ben önerilerin, mevcut şartlarda, kötüye yorulabileceğini düşünüyorum. Ancak bu, önerilerin gerçekten kötü olduğunu göstermez.
- Raporda genel olarak bir “uluslararası standartlar” endişesi var. Neredeyse her konuda bir uluslararası sözleşme veya anlaşmaya uygun olma talebi göze çarpıyor, hatta bir yerden sonra rahatsız ediyor. Aslında Türkiye’nin çağdaş ülkeler standartlarına yükselmesi tabii ki benim de isteğim ancak Anayasa gibi kurucu ve “ülkeye özel” bir metnin tüm referanslarının yurt dışından olması rahatsızlık verici olurdu.
- Raporda, Anayasa Mahkemesi’ne kanunların uluslararası insan hakları sözleşmelerine uygunluğunu denetleme yetkisi verilmesi önerilmiş (s.18). Ancak bu, son derece karmaşık hukuksal sorunlara yol açabilir. En basitinden diyelim ki AYM bir kanunun İHAS’a uygun olduğuna karar verdi. Ancak daha sonra İHAM, bu kanunun uygulanmasıyla oluşan ihlal nedeniyle Türkiye’yi tazminata hükmetti. Yargılamanın yenilenmesi aşamasında alt derece mahkemesi hangi mahkemenin görüşünü dikkate alacak?
- Raporda AYM’ye bireysel başvuru hakkının mevcut düzenlemeye göre daha geniş olması gerektiği belirtilmiş. Kesinlikle katılıyorum. Bugünkü halde (AY mad.148/3) yalnızca İHAS kapsamında korunan hak ve özgürlüğün ihlali iddiasıyla AYM’ye bireysel başvuru yapılabiliyor. Halbuki Anayasa’da İHAS kapsamında korunan hak ve özgürlüklerden başka ve farklı hak ve özgürlükler de var. Ama bunlar ihlal edildiği zaman bireysel başvuru hakkımız yok. Mevcut durum, devletin İHAM’a başvuruları (iç hukuk yoluyla sorunu hallederek veya süreci uzatıp başvurucuyu yıldırmak yoluyla) engellemek ve tazminat ödemekten kurtulmak istediği yönünde bir algı yaratıyor. Oysa devletin amacı bu değil, hak ve özgürlüğü ihlal edilen kişilerin mağduriyetini gidermek olmalı. Aslında bu açıdan bakıldığı zaman, ironik şekilde, 2010 referandumunda kabul edilen bireysel başvuru hakkının düzenlenme şekli birey değil, tamamen devlet odaklı. Raporda bunun net şekilde eleştiriliyor olması (s.18) son derece olumlu.
- Siyasal partilerle ilgili bölümde lider sultasına güçlü bir karşı çıkış olmaması çok büyük bir eksiklik. Yuvarlak masa toplantılarına katılanların “parti içi demokrasinin yasal düzenlemelerle sağlanamayacağına” yönelik düşüncesine katılmakla beraber mevcut Anayasa’ya konabilecek bazı önlemlerle bugünküne benzer bir “tek adamcı” siyasal partiler kanununun önüne geçilebilir.
- Türkiye toplumunun bugünlerdeki en büyük endişesi olan hukuk devletinin korunması için yeni Anayasa’da nasıl düzenlemeler yapılması gerektiğine hiç değinilmemiş olması ve “Hukuk Devleti” başlığının (s.23) altının içi boş bazı sözlerle doldurulmuş olması bir hayal kırıklığı. Burada en azından yargı bağımsızlığıyla ilgili sorunlardan bahsedilip giderilmesi için önerilen düzenlemeler sıralanabilirdi.
- Raporun hazırlanmasına katılan Türkiye’nin en önemli hukukçularının ve kanaat önderlerinin mevcut haliyle Diyanet İşleri Başkanlığı’nın laikliğe ve din ve vicdan özgürlüğüne aykırı olduğunu oybirliği içinde tespit etmesi çok önemli.
- Aynı şekilde zorunlu din dersinin kaldırılması gerektiğine yönelik oybirliği de yıllardan beri devam eden bir din ve vicdan özgürlüğü ihlalinin ifşası adına güzel bir gelişme.
Devam edecek…