İçeriğe geç

SPoD’un “Anayasa Hazırlık Çalışmalarında Temel Haklar ve LGBT” konferansında tuttuğum notlar

by 17/01/2012

Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelik Çalışmaları Derneği (SPoD) tarafından 13 Ocak Cuma akşamı Aynalı Geçit Toplantı Salonu’nda Yeni Anayasa Etkinlikleri’nin ikinci ayağı olarak düzenlenen “Anayasa Hazırlık Çalışmaları Temel Haklar ve LGBT” başlıklı konferanstaydım. Bir önceki etkinliğe konuşmacı olarak katılmış ve ne kadar verimli toplantılar olduğunu görmüştüm. Bu yüzden ikinci toplantıyı da kaçırmak istemedim. Ve bu sefer konuşmadığım için not da tutabildim 🙂 (Bir önceki toplantıda yaptığım konuşma da çözülüp bana mail yoluyla gönderilecekmiş. Geldiği zaman blog’a koyacağım.)

Radikal yazarı Pınar Öğünç‘ün moderasyonunda gerçekleşen toplantıdaki konuşmalar yorucu olmaması için kısa tutulmuş olmasına karşın içerik olarak oldukça doyurucu. İyi okumalar diliyorum.

Akın Özçer – Yeni Anayasa Platformu

Yeni Anayasa Platformu (YAP) olarak yeni Anayasa çalışmalarına Aralık ayında başlamıştık. 1 yılı geçtik. 200 civarında katkıda bulunan arkadaş var. Ama daha küçük bir çerçevede daha sık görüşüyoruz. Çalışmalarımızı genel olarak YAP ve Anayasa Çalışma Grubu (AÇG) olarak yürüttük. AÇG’lerde belirli uzmanlarla çalıştık. Paralel olarak da Anadolu’da 32 ilde toplantı yaptık. Ben hepsine katılamadım. Yaklaşımımızın temelini bu Anayasa’nın yepyeni olması ve halkın yapması. Halkın görüşlerinin alınarak hayata geçmesini temel aldığımızdan bu toplantıları önemsiyoruz. Halkın kendi görüşlerini dile getirdiği toplantılar oldu. Ardından bunlar yazıldı ve rapor haline getirildi. Bu çalışmayı hem AÇG’lerin görüşünün hem de halkın görüşlerinin harmanlanmasıyla elde ettik. Eski Anayasa olarak kaldığında değişmez maddeler aynen kalacak, yalnızca belirli hususlarda ilerleme olan bir Anayasa olacak ki bunu istemiyoruz. Arkadaşlarımız Ankara’ya giderek hem Uzlaşma Komisyonu’yla hem de MHP hariç gruplarla görüşmüşler. Partiler arasında ayrım yapmıyoruz ama en çok görüşme AK Parti’yle olmuş. Çünkü grubumuzda Osman Can var, Mehmet Uçum var. İnternet sayfası bizim görüşlerimizden biriydi. Benimsendiğini görüyoruz. Bizim yaklaşımımız öncelikle yeni Anayasa’da değişmez maddeler olmaması. Çünkü vesayet sistemini devam ettiriyor. Bu maddelerin yeniden yazılması gerekir. Örneğin 2. maddede Cumhuriyet’in nitelikleri yazılı. Normalde evrensel insan haklarına dayanan demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olmalı. Nokta. Ama daha fazlası var. Bir devlet hiçbir milliyetçiliğe bağlı olmamalı. Çağdaş Anayasa’ların ilk maddelerinde olan hususların yeniden yazılmasını öneriyoruz.

Evrensel temel hak ve özgürlüklere hiçbir sınırlama getirilmemeli. Birçok tartışma konusu gündeme geliyor. İnsan hak ve özgürlükleri temelinde olan bazı konuların o temelde olduğu bilinmiyor. Örneğin vicdani ret. Bu bireysel bir hak. Bunun artık tartışılmaması gerekiyor. Veya anadilde eğitim. Kolektif şekilde kullanılan bireysel bir haktır. Tartışma konusu olmamalı.

LGBT hakları da hak ve özgürlüklerin bir parçasını oluşturuyor. Avrupa Anayasalarına baktığımızda belki bazı şeylerin açıkça yazılmadığını görüyoruz. Örneğin Fransa Anayasası’nda Evrensel Deklarasyon’a atıfta bulunuyor. Ancak yeni Anayasalarda açık şekilde yazılıyor. Bizde de açık açık yazılmalı diye düşünüyoruz. Lizbon Anlaşması’nın içinde Temel Haklar Şartı bulunuyor. Onun bir parçası. Bizim Anayasa geleneğimizde ayrı bir bölüm olarak yazmak var.

Bazı haklar toplumun kültürüyle çok ilgili. Demokratik kültürü gelişmemiş toplumlarda bazı haklar tanınmıyor. LGBT hakları bunlardan biri.

Temel Haklar Şartı’nın 21. maddesinde ayrımcılık yapmama ilkesi yer alıyor. Şimdiki Anayasa’da da var ama her ayrımcılığı kapsamıyor. Yeni Anayasa’da hepsini yazmamız gerekiyor. Cinsel yönelim, cinsel kimlik, özürlülere yönelik ayrımcılık, hepsi yazılmalı. O maddenin uzun şekilde yazılması önemli. Ama bu daha sonra o Anayasa’nın yenilenmesini gerektiriyor.

Bunların sonunda da toplumun demokrasi kültürünün gelişmiş olması gerekiyor. Sadece Anayasa’ya koymak sorunları çözmez. Özellikle kamu görevlileriyle ilgili ayrımcılığı ortadan kaldırmak gerekiyor. Toplumun da, demokrasi kültürünün gelişmesi sonucu daha eşitlikçi bir yapıya kavuşacağını düşünüyorum.

Ümit Şahin – Ekolojik Anayasa Girişimi

Ekolojik Anayasa meselesinin nereden çıktığından ve Yeşiller Partisi‘nin duruşundan bahsedeceğim. Ama öncelikle, iki kez farklı heyetlerle TBMM’deki Uzlaşma Komisyonu’nda görüşlerimizi sunduk. Orada milletvekillerinden, özellikle AKP’li Mehmet Ali Şahin’den “bu zaten kısa bir Anayasa olacak, o kadar çok şey istemeyin” dediğini duyduk. Bunun süreç içerisinde önemli olacağını düşünüyorum. Mutlaka isminin anılması gereken haklar nasıl kısaltılacak, göreceğiz. Ama şimdilik umutluyuz.

Birkaç gün önce televizyonda kulağıma çalındı: “Zaten Anayasa’da bulunan her şeyin tartışılmasına gerek yok, tartışmalı olabilecek bir kaç şey var. Onlar laiklik, idarî yapı, anadilde eğitim, belki Cumhuriyet’in nitelikleri ve vatandaşlık meselesi.” Bu da bir ikinci beklenti. Çok kritik olan bazı şeyler detay kategorisine sokulacak diye not etmek istiyorum.

Bizim önerdiğimiz şey de detay gibi gözüküp çok da önemli olan bir mesele. Gerek ekolojik Anayasa, gerek LGBT hakları detay değil; bilakis, Anayasa’nın ruhu tam da burada cisimleşiyor. Yeni Anayasa’ya ruhunu verecek olan asıl bu toplumsal meşru taleplere Meclis’in nasıl tepki vereceğine bağlı. Çünkü bu, özgürlüklerin genişletilmesiyle ilgili. Bunu ayrımcılık meselesi olarak tanımladığınızda bunu bir özgürlük olarak algıladığınızı göstermiş olacaksınız. Aynı şey vicdani ret konusunda da geçerli. Bizim önerdiğimiz gibi, doğanın da bir anayasal hak öznesi olduğu kabul edilirse ekonomik büyüme dogmasına çok ciddi bir engel teşkil edecek. Bunlar Anayasa’nın ruhunu belirleyecek önemde.

Biz Ekolojik Anayasa Girişimi (EAG) olarak bir yıla yaklaştık. Yeşiller Partisi’nin çağrısıyla ortaya çıktı ama sivil girişim olarak devam etti. Çok daha doğru oldu. Çeşitli kesimlerden katılımlar oldu. Ve EAG bir kaç toplantının ardından 21 Mayıs’ta bir konferans düzenledi. Sonucunda bir bildirge oluştu. Katılımcı bir çalışma sonucunda ortaya çıktı. Ekolojik Anayasa adında bir kitap olarak bildiriler basıldı.

Yeşiller Partisi olarak sunum yaptığımızda Meclis’te komisyon bizden madde istedi. Bunun için yeniden bir çalışma yaptık. Kısaca Meclis’e sunacağımız madde taleplerinden örnek vereceğim.

En özgün talebi Cumhuriyet’in niteliklerine dair. “Türkiye Cumhuriyeti, Doğa ’nın ve onun bir parçası olan insanın haklarına dayanan, demokratik, laik, ekolojik ve sosyal bir hukuk devletidir.” Değişmez maddeyi yeniden yazmayı öneriyoruz. İnsanın hakları yanına doğanın haklarının girmesini istiyoruz. Bazı ekollerde “doğa hak öznesi olamaz çünkü iradesi yoktur” diyenler var. Ama bazı Anayasa’larda doğa hak öznesi olarak tanımlandı bile, örneğin Ekvador. Ekolojik krizin derinleşmesiyle doğrudan toprak ananın haklarını vermek gerektiği, ciddi bir talep haline geldi. Bizim de önerimiz hem doğanın haklarını nitelikler arasına sokmak, hem de ekolojik bir hukuk devletine dönüştürmek. “Ekolojik Cumhuriyet” tabiri sadece Karadağ Anayasası’nda var.

Diğer talepleri özetlersem, doğal kaynak yerine doğal varlık adlandırması yapılması. Çünkü kaynak, insan merkezci bir yaklaşım. Patentlemeye karşı korumayı sağlayacak ve başta su olmak üzere doğal varlıkların mülkiyete tabi olmasının engellenmesini istiyoruz.

Başlangıç bölümünde emanetçilik ve gelecek kuşaklara atıfta bulunuyoruz. “Bu Anayasa, dünyayı gelecek kuşaklardan emanet aldığı bilinciyle doğayla uyum içinde yaşamaya söz veren Türkiye vatandaşları tarafından yazılmıştır.” Yok edilmekte olan ekosistemin gelecek kuşaklar için de sürdürülebilmesine yapılan vurgu.

İhtiyatlılık ilkesinin bir şekilde Anayasa’ya girmesini istiyoruz

Suya ücretsiz ulaşımın düzenlenmesi de taleplerimiz arasında.

Hayvan haklarının güvence altına alınmasını öneriyoruz. Şu anda hayvan hakları hiç yok. Şu anda hayvana zarar mülke zarar kapsamında değerlendiriliyor.

En kritik taleplerden biri bölgesel yeni Anayasa’nın özerkliğe imkân tanınacak bir Anayasa olması talebi. Merkeziyetçi sistemin terk edilmesini istiyoruz. İspanya Anayasası’na benzer bir düzenleme olabilir.

Önerilerimizden biri de cinsel yönelim ayrımcılığının sonlandırılması. LGBT hareketinin önerdiği gibi cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine yönelik ayrımcılığın ayrımcılık yasağı maddesinde yer almasını öneriyoruz.

Bu maddeler Anayasa’ya ruhunu verecek maddeler. Sonucu, bizim mücadelemiz belirleyecek.

Selen Yılmaz – Anayasa Kadın Platformu

2007 yılına geri dönersek, kimse beklemezken, CNN ve Sabah bir anda sayfa sayfa AY yayınladı. “N’oluyoruz?” dedik. “Bu nereden çıktı?” dedik. Sonradan anladık ki hoş bir siparişle yazdırılmış bir Anayasa’ydı. Hemen çalışmaya başladık. Zaten aranmaya başlamıştık. İlk gördüğümüz 9. madde oldu. Şimdiki 10. madde. Ve berbat bir şey öneriyordu. “Kadınlar, çocuklar, sakatlar korunmaya muhtaç kesimlerdir, bu nedenle alınacak pozitif önlemler ayrımcılık sayılmaz.” “Hemen bunun üzerinde çalışalım” dedik. Bir basın açıklaması hazırlamak lazım. Ama tek başımıza yapmak istemiyoruz. Eski partnerlerle iletişim haline geçtik. 200 kadın ve LGBT örgütü bir araya geldi. Küçücük bir teknik grupla başladık. E-mail, telefon, vs yollarla haberleştik ve bir açıklama yaptık. “Korunmaya muhtaç” kesimini zaten atın. Cinsel yönelim olacak, medeni hal olacak, yaş olacak, engellilik olacak. “Medeni hal bazı Avrupa ülkelerinde bile yok ama bizde olmalı” dedik. “Kadın erkek eşitliğini sağlamak için pozitif ayrımcılık, ayrımcılık sayılmaz” şeklinde olsun dedik. Bianet hariç hiçbir yerde çıkmadı. BBC, dünya haberleri için bizi çağırdı. Gittik konuştuk. Ertesi gün bütün Türkiye biz konuşuyordu.

200’lük grup içinde dindar kadın, feminist kadın, kemalist kadın ve LGBT örgütleri de vardı. Biliyorduk ki burada önemli kırılmalar olacak ve zor bir süreç olacak. Bu kırılmalar, cinsel yönelim ve türbanda olacaktı. Dindar kadınlar LGBT’lerin savunulmasına imza koymadı. Dedik ki “her zaman her şeyi birlikte söylemek zorunda değiliz.” AK Parti dedi ki “türbanı, kılık kıyafeti serbest bırakarak çözelim”. MHP dedi ki “ya birileri mini etekle veya gerilla kıyafetiyle gelirse?” “Genel ahlakla çözelim” dedi. Biz dedik ki “genel ahlakla olmaz”.

İkinci açıklama daha detaylı ve madde maddeydi. Bunu yaparken biz de öğrendik cinsiyet kimliğinin olması gerektiğini. Beraber çalışmanın bize de faydası oldu. Bir başka örnek çevre hareketiyle oldu. Daha azdı ilişkimiz 2007’de. Vardı ama azdı ilişkimiz. O zamandan bu zamana, şu farkı söyleyebilirim. Bir önceki taleplerimizde şunu demişiz: Çevrenin korunması. Öğrene öğrene artık doğa hakkı diye bir şeyden söz ediyoruz; ekolojik vatandaşlık kelimesini kullanıyoruz.

Bunları şunu söylemek için anlattım: Bir işi yapıyorsak diğer hak tabanlı hareketlerle ne kadar çalışıyorsak, biz de öğreniyoruz, birbirimize öğretiyoruz. O dönemde hangi ideolojik duruşta olursa olsun, kaç grup çalışıyor olursa olsun, her birinin içinde olacaktık ve “temel hakların ideolojik duruşla alakası yoktur” diyecektik. Hepsinin içinde yer aldık, yazdırdık, ettik. Taslakların içine taleplerimizin birçoğunun girdiğini gördük.

Eşitliğin ve pozitif önlemlerin girmesi gerektiğini söylüyorduk. Dernek kurmanın genel ahlak, genel sağlık veya milli güvenlik gibi nedenlerle engellenmemesi gerektiğini söylüyorduk.

Son olarak, 10. maddeyi biz bu kadar istedik istedik, n’oldu? Değişen Anayasa’da n’oldu? cinsel yönelim girmedi. Ve fakat şehit aileleri girdi. Hiçbir aileye ayrımcılık yapılmaz diyor ancak şehit ailelerine ayrıcalık getiriyor. İşte bu ayrımcılıktır.

Yorum Yapın

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: