İçeriğe geç

TCHD’nin düzenlediği Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru forumunda tuttuğum notlar

by 08/01/2013

2013-01-08 17.28.44Türk Ceza Hukuku Derneği‘nin, İstanbul Barosu ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin desteğiyle düzenlediği Pazartesi forumlarının ikincisi 7 Ocak Pazartesi günü İstanbul Barosu Adil Apaydın Konferans Salonu’nda gerçekleşti. Forumun tek konuşmacısı Prof.Dr. Osman Doğru’ydu. 23 Eylül’den sonra, dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruların yapılmaya başlandığı ve hatta ilk kararların da verildiği bir dönemde yapılan forumda uygulamaya dönük çok yararlı bilgiler verildi. Katılımcı kitlesinin daha çok avukatlardan oluşması da, sanıyorum, içeriğin daha çok “bireysel başvuru nasıl yapılır ve nasıl işler?” sorusuna yönelik olmasında etkili oldu.

Forumda tuttuğum notlar aşağıda, iyi okumalar.

Prof.Dr. Osman Doğru

 AYM’ye BB konusu aslında 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum ile kabul edildi ama yürürlük tarihi iki yıl sonrası olarak gösterildi ve 23 Eylül 2012 tarihinde AYM’ye BB hakkı yürürlüğe girdi. Ben AY hukukçusu değilim, önce onu söyleyeyim. Genel Kamu Hukuku alanında görevliyken Marmara Üniversitesi’nde İnsan Hakları Anabilim Dalı kurulması nedeniyle bu alanda resmen çalışma imkânım oldu. Gerçi insan hakları derslerimiz vardı ama.. Kendimi nitelemem gerekirse, ben İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi hukukçusuyum. Neden BB’yle ilgilendim? Çünkü bu hakkın esasında Sözleşme Hukuku yer alıyor. AYM’ye BB yapabilmek için herkesin AY’daki THÖ’lerden birinin, ama Sözleşme kapsamında olanlar bakımından, ihlal edilmiş olması gerekiyor. Bu halde AYM’ye başvuru yapmak mümkün. Hangi haklar bakımınından AYM’ye başvuru yapılır sorusunu AY tek tek hakları sayarak göstermemiş, bunun yerine İHAS’a atıfta bulunmuş. Sözleşme ve yasaya göre Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme’ye ve protokollere göre BB yapmak mümkün. Bu, işin maddî hukuk kısmı. Hangi haklar bakımından BB yapılabilir?

 Bir de bu işin usul hukuku kısmı var? Nasıl bir başvuru yapılır ve nasıl bir sonuç elde edilir?

 Ve üçüncü olarak da kabul edilebilirlik kriterleri var. Bunlar çok önemli. Çünkü, Almanya’da örneğin, bir BB yapıldığı zaman bunun esasa geçmesi çok güç. Yaklaşık %98’i kabul edilebilirlik aşamasını geçemiyor. Bizim AYM de bunu görünce sevindi. Nitekim şimdiden dört başvuru reddedilmiştir.

 Önce biraz THÖ’lerden bahsedeceğim. Ardından BB’nin nasıl yapıldığı üzerinde duracağım ve ardından da kabul edilebilirlik kriterlerinden bahsedeceğim.

 THÖ bakımından, hangi haklar bakımından BB yapılır sorusunda iki metni yan yana düşünmek lazım: İHAS ile 1. protokol ve AY’daki hükümler. İhlal edilen haklar AY’daki haklar ama hepsi değil, sadece Sözleşme ve protokollerdeki haklar! Önümüzdeki olayda ilk önce hakkın Sözleşme ve protokolde olup olmadığına bakacağız. Eğer yoksa, AY’ya bakmaya gerek yok. Sözleşme’de hangi haklar var? (İHAS’taki haklar teker teker sayıldı.) Protokollerde ise mülkiyet, eğitim ve serbest seçim hakkı var. Bu haklar AY’da varsa o zaman AY’daki karşılıklarını bulup bunları öne sürmek lazım. Örneğin yaşam hakkı kaçıncı maddede? 17. madde. Hiç AY’daki hak ve özgürlükleri okuduk mu? Peki işkence yasağı kaçıncı madde? O da 17. madde. Örneğin uzun tutukluluk? Adil yargılanma hakkı var mı AY’da? İfade özgürlüğü Sözleşme’de sadece 10. maddede var ama bizim AY’mızda yaklaşık 10 maddede bu hakla ilgili düzenleme var. Bizim bu haklar arasından bazılarını seçip bir başvuruda bulunmamız gerekiyor.

 Avantajlarımız var bu konuda çünkü artık İHAS’taki hakların uygulamada belli bir yeri var. Bir THÖ’ü bulduktan sonra onu yorumlayacağız. Bundan sonra da devletin yükümülülüklerini bulmamız gerekiyor. Örneğin yaşama hakkıyla ilgili devletin ne gibi yükümlülükleri var? AY’da yazmıyor ama İHAM bunları tespit ediyor. Örneğin, Sözleşme organları devletin öldürmeyeceğini, yaşamı koruyacağını ve etkin soruşturma yapacağını söylemiş. Bu yükümlülükleri çıkartabilmek için Sözleşme Hukuku’na aşina olmakta yarar var. Her hak bakımından devletin yükümlülüğünü tespit etmek lazım.1) Negatif yükümlülükleri: Öldürmeyecek, özel yaşama müdahale etmeyecek, arama yapmayacak, vb. 2) Devlet bireyi THÖ ihlallerine karşı koruyacak. Üçüncü kişilerin ihlal etmesini engelleyecek. 3) Bir THÖ’e müdahale varsa etkili bir soruşturma yapacak. Örneğin, Dink davası. Etkili bir soruşturma yapıldı mı? İHAM’ın yapılmadığına dair kararı var. Dolayısıyla devletin her alandaki her hak bakımından üç tür yükümlülüğünü incelemekte yarar var.20130107_181956

 Avukatları en çok uğraştıracak durum adil yargılanma hakkıdır. AY’da madde 36/1’de bir hüküm var; 37, 38 ve 138. maddeler arasında da çeşitli hükümler var. Örneğin, Sözleşme’nin 6. maddesinde makul sürede yargılanma hakkı var. Bizim AY’da 141. maddede “devlet en ekonomik şekilde ve mümkün olan süratle davayı bitirir” deniyor. Bu ikisi uyumlu mu? Bugüne kadar iç hukukta “makul sürede yargılanma hakkı ihlal edildi” diyerek dava açıp kazanmış biri var mı? Yok. Demek ki böyle bir hak hiç kullanılmadı veya etkili değildi. Şimdi artık 36. maddenin içerisinde mutlaka Sözleşme’deki hakları 36. maddenin içinde görmemiz lazım. Zaten AYM de “AY’daki 36. Madde, Sözleşme’deki 6. maddedir” dedi. Eğer adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir diyerek BB yaparsak AYM şunu soracaktır: Adil yargılanma hakkı nedir? İçinde tonlarca hak var. Mahkemeye başvurma hakkı mı? Delil toplanması mı? Vb.

 İkinci başlık, usulle ilgili. BB konusu yeni bir usul, yeni bir hak arama yolu. Ve ayrıntılı şekilde düzenlenmiş AY 148. maddede.  AYM yargılama kanununun 45-51.maddeleri arasında ve AYM İçtüzüğü’nde de düzenleme var. İçtüzük, düzenlemeleri ayrıntılı hale getiriyor. Buna da bakmak lâzım. Bir BB’da şartlar hazırsa, ne yapmamız gerekiyor. AYM’nin sitesini açacağız; oradan bir BB formu indireceğiz veya orada doldurup çıktısını alacağız. Neler isteniyor? BB dilekçesinin içeriği üzerinde hatırlatma yapayım biraz.

 Türkçe hazırlanmalı. Başvurucunun avukatla temsili zorunluluğu yok ama sistem buna zorluyor. Dilekçe içeriğinde, başvurucu veya avukatla ilgili iletişim bilgileri isteniyor. Değişirse bunlar mutlaka bildirilmeli. Eğer bildirilmezse ve AYM temas kuramazsa başvurunun düşürülmesine karar verebiliyor. Daha önce İHAM’a yapılan başvurularda da benzer sorunlar meydana gelmişti. Avukatın iletişim bilgileri değişmiş, İHAM ulaşamamış ve düşürmüştü. Hak kayıpları oluşmuştu. Olaylar kısmında olaylar anlatılmalı. Objektif bir dille, kısa cümlelerle, tarih sırasına göre, paragraf numarası vererek, tıkır tıkır anlatmak gerekiyor. Eğer muğlak veya karmaşık şekilde olay anlatılırsa sanırım AYM bunun üzerinde fazla zaman harcamayacak ve temelsizlik nedeniyle kabul edilmezlik kararı verecek. Neler anlatılacak? Dosya özetlenecek. Belgeler de eklenecek. Belgelerin dilekçeye geçirilmesine gerek yok. Tabii ki bazı olayların belgesi olmayabilir ama belirtiler olabilir. Bunlardan bahsedilerek olaylar anlatılabilir.

 Bundan sonra ihlal iddiaları anlatılıyor. AY’daki bir THÖ’ün ihlal edilmesi gerekiyor. Her ihlal iddiası için ayrı başlık açmak gerekiyor. Her başlık altında ayrı gerekçelendirme olmalı. Yoksa AYM ihlal iddialarını karıştırabilir. İhlal iddialarını açıklarken adil yargılanma veya mülkiyet hakkı şeklinde geniş değil, devletin hangi yükümlülüğünün ihlal edildiğini iddia ediyorsanız bunu açıklamanız lâzım. Örneğin, devlet birini öldürmüş ve etkili bir soruşturma yapmamış. Bunlar ayrı ayrı başlıklarda anlatılmalı.

 Bu gerekçeler nasıl yazılmalı? Bir karar nasıl yazılıyorsa öyle yazılmalı. En kestirme yol bu. AYM henüz esas hakkında karar vermediği için tam bilemiyoruz ama İHAM kararlarından konuya yaklaşırsak, bir ihlal iddiasını ele alırken önce genel ilkelere yer veriyor, devletin yükümlülüklerini inceliyor ve “olayda bir aykırılık var mı yok mu?” diyerek sonuca bağlıyor. Dilekçede biz de bu yolu takip edersek yararlı olur.

 Dördüncü olarak, mağdurluk statüsüne ilişkin bilgiler isteniyor. Kişisel, güncel ve doğrudan bir ihlal olmalı. Bu başlığı neden koydular? Tasarı aşamasında buna itiraz etmiştim ama dinlememişler demek ki. Burada denilebilir ki, başvurucu, örneğin, kişi özgürlüğünün doğrudan bir şekilde ihlal edildiğini iddia etmektedir.

 Beşinci olarak hukuk yollarının tüketildiğine dair bilgiler isteniyor. İlk olarak, nihaî kararla ilgili bilgi, ardından da bu kararın verilmesi için gerekli olan diğer kararlarla ilgili bilgi isteniyor. Daha sonra süreyle ilgili bilgi isteniyor. Son karardan itibaren veya son karar yoksa, olay tarihinden itibaren 30 gün içerisinde AYM’ye başvurmak gerekiyor. Başka bir takım ayrıntılı bilgiler de isteniyor. Örneğin, daha önce başka başvuru yapıldıysa onunla ilgili bilgiler; kimliğin saklanması isteği varsa o ve işin talep kısmı. Burada ilk önce başvurucu AYM’den “şu hakkın bu yönden, bu hakkın şu yönden ihlal edildiğine dair” tespit talep ediyor. Başka? AYM Kanunu’nda AYM’nin neye karar verebileceği söyleniyor: Birincisi, hakkın ihlal edilip edilmediğine hükmedebilir. İkincisi, tazminata hükmedebilir veya kendisi tazminata hükmetmez ama elde edilmesi için yol gösterebilir. Bunun nasıl formüle edileceğini henüz bilmiyoruz. Üçüncüsü ve en önemlisi yeniden yargılama yapılmasına karar verebilir. Bu durumda dosyayı ilgili mahkemeye gönderir. Ayrıca, çanak bir hüküm daha var: “AYM yapılması gerekenlere hükmeder.” Bu ne demek? Henüz bilmiyoruz. İhlal iddiasında, tazminat talebinde, yeniden yargılama gerekiyorsa yeniden yargılama talebindede bulunabilir başvurucu. Örneğin uzun tutukluluklarla ilgili başvurdunuz. “AY’daki 19. madde ihlal edilmiştir” dediniz. İhlali tespit ederse başka ne isteyeceksiniz? Tazminat kesmez. Yeniden yargılama da yetmez. Zaten yargılanıyor. Acaba salıverilmesine hükmedebilir mi? Talep etmekte sakınca yok. Genel mahkemeye “salıverme kararı verilsin” şeklinde bir işaret gönderebilir mi? Bilmiyoruz.

 Bu talepler çerçevesinde dilekçeyi hazırladık, imzaladık. Sonra ne yapacağız? Mahkemeler yoluyla, bizzat veya konsolosluklar vasıtasıyla yapılabiliyor başvuru. BB’nin tarihi, alındı belgesinin alındığı tarih. Yerel mahkemeden yapılıyorsa sisteme girildiği tarih. Bu tarih önemli çünkü 30 günlük sürenin içinde olması gerekiyor bu alındı tarihinin. Sonra ne olacak?

 Dosya elektronik ortamda taranarak gidiyor. Ama AYM onu görmesine rağmen fizikî dosya AYM’ye ulaştıktan sonra incelemeye başlayacak. Önce başvuru numarası gönderecek. Ardından ilk inceleme yapacak. İçeriği ne? Şeklî bir takım unsurlar deniyor. Örneğin imza eksikse, harç yatırılmadıysa, vb. AYM’nin sitesinde uyarı var harçla ilgili, çünkü zamlandı biliyorsunuz. Bazı evrakların eksik olması da şeklî unsur. “İlk incelemede süre yönünden inceler” deniyor. O aslında kabul edilebilirlik incelemesi. İlk incelemenin dışında kalması lâzım. BB bürosu kuruldu AYM’de. Muhtemelen orada diyecekler ki “30 ünlük süreyi geçmiş”. Bu nedenle başvurucuya hemen yazı gönderebilecekler. Eğer burada eksiklik varsa, komisyonlar başraportörü ret kararı verebiliyor. Buna bir hafta içerisinde itiraz etmek mümkün.

 Kabul edilebilirlik incelemesi komisyonlar tarafından yapılıyor. İki üyeli komisyon bunlar. Oybirliğiyle kabul edilemez olduğuna karar vermesi lâzım. Bir tanesi kabul ederse başvuru daireye gidecek. Tamamen ret için oybirliği gerekiyor. Komisyon ilke kararı alınması için başvuruyu daireye de gönderebilir. İlk dört kararı da bölüme gönderdi. Aslında bu kanunda yok. Kanun, “komisyonlar kabul edilebilirlik konusunda karar verir, ardından bölümler de esas hakkında karar verir” diyor. Ama artık komisyon karar vermeden bölüme gönderebilecek.

 Herkesten bilgi belge istenebilir. Başvurucudan da isteyebilir. AYM doğrudan yazışabiliyor Bu aslında çok uygun değil. Çünkü delilleri AYM toplayacak bir anlamda. AYM bir delili istemezse veya elde edemezse ne olacak ? Adil yargılanma hakkı sorunu doğabilir. Örneğin Uludere’yle ilgili savcıdan dosyayı istedi. Savcı gönderebilir mi? Yoksa Adalet Bakanlığı “gönder” derse mi gönderebilir? AYM’nin doğrudan bilgi toplaması yerine, dosyanın olgunlaştırılması için bu Adalet Bakanlığı’ndan istenebilirdi. Bakanlık da ilgili yere yazardı. Veremedikleri bilgiler için de AYM Bakanlık’a “sen sorumlusun” diyebilirdi. Komisyon kabul edilebilirlik kararı verirse bu kesin bir karar ve bölüme gönderme kararı verecek. Komisyon kabul edilemezlik kararı veremez, çünkü kabul edilemezlik sonra da ortaya çıkabilir. Kabul edilemezlik kararı verse bile komisyon, bu karar kesin değil. Sadece bölüm kabul edilemezlik kararı verebilir.

 Dosya incelendikten sonra bölüm raportörü bir taslak hazırlıyor ve beş yargıçlı bölüm hakkın ihlal edildiğine veya edilmediğine karar veriyor.

 İki tane bölüm var. AYM Genel Kurulu’nun BB ile ilgili yargısal bir işlevi yok gibi görünüyor ama bölümler arasında içtihat farklılığı varsa veya içtihat farklılığı doğabilecek gibiyse o zaman Başkan ve Başkanvekili Genel Kurul’a o davayı gönderebiliyor. İçtihat farklılığı olduysa bunun Genel Kurul ile çözülmesi yolu bizim iç hukukumuzda da var. Ama içtihat farklılığı çıkmadan nasıl Genel Kurul önüne getirilecek? Burada Başkan devreye giriyor. İHAM’da dairelerde yerleşik kararlarından farklı bir karar verileceğine dair izlenim varsa, bu daire kendi yargılama yetkisinden vazgeçip Büyük Daire’ye gönderiyor. Bizdeki de benzer ama eksik.

 BB süreci bölüm tarafından karar verildiği zaman bitiyor. Esas hakkında karar verebilir, yani ihlal tespit edebilir; tazminata hükmedebilir veya dava yolu gösterebilir; yeniden yargılanma yapılmasına hükmedebilir veya başka bazı gerekenlerin yapılmasına karar verebilir. Tedbir istenebilir AYM’den. Ancak bu tedbir yalnızca hayatî tehlike arz eden konularda istenebilir. Bu genelde sınır dışı etme konularından kullanılabilir. Kişi sınır dışı edileceği ülkede öldürülecek veya işkence görecekse bir risk var denebilir. İç hukuk bakımından da koruma istenmesi gereken bir durum olabilir. Bir kadın veya başka bir kimse “koruma sağlansın” diyerek tedbir kararı isteyebilir.

 Kabul edilebilirlik kriterleri bakımından, başvuruculuk ehliyeti gerekiyor. Dava ehliyeti dedi AYM buna. Kimler başvurabilir? Gerçek ve tüzel kişiler başvurabilir. Tüzel kişilerde sınırlama var. Gerçek kişilerden de yabancılar, vatandaşlara ait haklarla ilgili başvuru yapamıyor. Onun dışında herkes başvurucu olabilir. Çocuklar, akıl hastaları, kısıtlılar? AYM herkes sözcüğünü özerk şekilde yorumlarsa bir sınırlama olmaz. Cezaevindeki kısıtlılar da BB’da bulunabilir. Ama kanunlarda öngörüldüğü şekilde anlarsa o zaman sorun olur. Gerçek kişilerin BB ehliyetlerini sınırlamış olur.

 Tüzel kişiler sadece kendileriyle ilgili sorunlarda başvurabilir. Kamu tüzel kişileri başvuramaz. Bu konuda bir karar verildi. İki köy arasında mera ve yayla sorunuyla ilgili bir davanın ardından BB’da bulunmuş. AYM “sen kamu tüzel kişiliğisin, başvuramazsın” dedi.

 Oysa tüzel kişiler bakımından AYM’nin başvurunun içeriğine bakması gerekirdi. Köy, bazı kamusal yetkilere sahip bir kamu tüzel kişisi. Ama davanın konusu neydi? Mera ve yayla. Bunlardan köylüler yararlanıyor. Acaba köyün yanında iki tane de köylü başvursaydı ne diyecekti?

 İkinci şart da mağdurluk statüsü. Bazı olaylar veya işlemler nedeniyle ihlal doğmalı; örneğin, yasalara karşı doğrudan başvurulamıyor. Çünkü yasanın kendisinden dolayı mağduriyet kabul edilmiyor. Doğrudan kişisel hakkın ihlal edilmiş olması lâzım. Kişisel hak olmalı; örneğin, mülkiyet hakkı, kişi özgürlüğü, vb. Bir başkası için başvurulamaz. Güncel bir hakkın ihlal edilmesi gerekiyor. Bunlar idare hukuku kavramları hep. Mağdurluk statüsünün kaybıyla ilgili bir düzenleme yok. İHAM’ın bunun için iki kriteri var: İlki, Sözleşme’deki hakkın ihlal edildiğinin devlet tarafından kabul edilmesi gerekiyor. İkincisi, gereken giderini telafiyi vermiş olması gerekiyor. Yani zararı tazmin etmiş olması lâzım.

 Başvuru yollarının tüketilmesi üçüncü şart. Tüketme kavramında, eğer bir iç hukuk yolu varsa, sonuna kadar gitmek gerekiyor. Yarıda bırakmamak gerekiyor. İtiraz yoluysa itiraz, temyizse temyiz. Ne zaman tüketilmiş sayılıyor? Eğer bir karar elde edilebiliyorsa, bu kararın kesinleşmesi ve tebliğ veya tebellüğ edilmesi gerekiyor. Yani kararın kesinleşmesi kritik bir nokta. Bizim AYM’nin verdiği ilk dört kararda da, karar düzeltme talebinde bulunulmuş, bununla ilgili karar tarihi kesin karar tarihi olarak gösteriliyor. Karar düzeltme verilmiş olabilir Yargıtay tarafından ama o gün tebellüğ edilmiyor. Bir ay sonra falan gelecektir. Tebliğ kararı değil yani, karar tarihini kabul ediyor. Bu çok tehlikeli, öğrenemezsem süre kaçabilir. 30 günlük süre ne zaman başlıyor sorunu önemli. Karar düzeltme kararı tarihi mi yoksa bunun tebliğ tarihi mi?

 Kanunda öngörülen yolların tüketilmiş olması gerekiyor. Tüzük ve yönetmelik de buna dahildir. Herhangi bir başvuru yolu değil, ihlal için getirilmiş olan başvuru yoluna başvurmak gerekiyor. Ama sizin ihlal iddianıza gerçekten bu hukuk yolu mu cevap verebiliyor? Örneğin bir ölüm olayı yaşandı. Şikâyet yolu bir hukuk yoludur. Ama bir de tazminat yolu var. Birden fazla başvuru yolu varsa ne olacak? Burada başvurucunun takdir hakkı olmalı. Ama İHAM kriterlerine göre cezai yol en etkili yol olarak kabul ediliyor. Örneğin Uludere’de tazminat ödendi ama diyelim ki BB haklarını kullanmak istediler. AYM acaba tazminat yolunu yeterli görecek mi yoksa ceza yolunun tükenmesini mi bekleyecek?

 İdarî ve yargısal yolların tüketilmiş olması gerekiyor. İdari derken benim aklıma köy boşaltmada terörden zarar görenlerle ilgili davalardaki tazmin kurulu geliyor. Ona başvurmadan yargı yoluna başvuramıyorsunuz. Önce bu yola gitmek gerekir. Başvuru yollarının tamamının tükenmiş olması gerekiyor, yani dikey olarak.

 30 günlük süreyi aştığınızda başvuru kabul edilmeyecektir. Ne zaman başlıyor? Bir karar varsa, o kararın tebliğ tarihinden başlaması gerekiyor. Bir yargı yolu yoksa, olayın öğrenilme tarihinden itibaren başlar. Bir yola başvurabilirsiniz ama o yol çalışmıyordur, etkili bir yol değildir. Örneğin, dosya açık tutuluyordur, yıllar geçiyordur ve bir sonuca bağlanamıyordur. Özellikle kayıplarla ilgili davalarda bu görülüyor. Sonuca bağlanması için 10 yıl daha mı bekleyeceksiniz? Etkili bir soruşturma yapılmıyorsa etkisizliği öğrenmenizden itibaren 30 gün içerisinde başvurmak mümkün olmalıdır.

 Sonu ne zaman 30 günün? Eğer son gün resmi bayrama veya hafta sonuna denk geliyorsa büyük olasılıkla sona ermeden sonraki ilk iş günü son gün kabul edilecektir. Alındı belgesinin tarihi bu 30 gün içerisinde olmalı. Elimizde olmayan sebeplerle aştıysak bunu gerekçelendirmek mümkün.

 Her mahkeme yetkisini kişi, konu, yer ve zaman yönünden inceler. Kıbrıs’tan başvuru yapılabilecek mi? Bakacağız. Zaman yönünden yetki konusunda, 23 Eylül 2012 tarihinde AYM’nin yetkisi başladı. Bu tarihten sonra kesinleşmiş kararlar bakımından AYM’ye gidilebilecek ama diyelim ki karar daha sonra verilmiş ama olay çok eski bir olay. Örneğin, gerçek bir olay, 12 Eylül’den sonra Artvin’de bir öldürme olayı yaşanıyor. Gözaltına alınmış, öldürülmüş. Dava 2004’te sonuçlanmış. 6 ay içerisinde İHAM’a başvuru yapılmış. İHAM’ın zaman bakımından yetkisi Komisyon’a yetki tarihi yani 1987 tarihinden itibaren başlatıyor. Ölüm 1980 yılında gerçekleşmiş. Devletin öldürmeme yükümlülüğünü ihlal edebiliyor musunuz? Hayır. 1980’de o yükümlülük daha başlamamış. Ama etkili bir soruşturma yapmamışsınız 2004’e kadar. İHAM’ın yetkisine giriyor. AYM geçmiş konuları ele alabilecek mi? Geçmiş konu ama 23 Eylül 2012 tarihinden sonra hükme bağlanmış konuları ele alabilecek mi? Ben de merakla bekliyorum. AYM ilk dört karardan ikisinde zaman bakımından yetkili değilim dedi. Kararlar eskiydi. Ama diyelim ki ölüm çok eskiden gerçekleşmiş ama karar yeni verilmiş. Bakalım ele alacak mı? Bence ele almalı.

 Önemsiz başvuruları AYM ele almayacak. Hangi açıdan? AY Hukuku açısından önemsiz konular. Açıkça dayanaktan yoksun ise AYM kabul etmeyecek. Bunlar düzenlenmiş değil. Ne anlamamız gerekir? Strasbourg’a göre mahkemeden kanun yolu incelemesi yapmasını isteyemezsiniz. AYM’ye diyorsunuz ki “Yargıtay kanunu yanlış yorumladı”. AYM bununla ilgilenmez,  bu yanlış yorumla bir ihlal gerçekleşti mi, onunla ilgilenir. Bir ihlalin yokluğunun açık olması halinde AYM başvuruyu kabul edilemez bulacaktır. Olayları anlattınız, açıkça anlaşılıyor ki bu başvuru reddedilmeli, reddedecek. Şikâyeti kanıtlayacak bir delil yoksa reddedilecek. İşkence yapıldı ama kanıtlayamıyorsunuz. Reddedilecek. Karmaşık ve zorlama şikâyetler bakımından da başvuru reddedilebilir.

 Başvuru hakkının kötüye kullanılması ayrı bir maddede düzenlenmiş. Bu, Sözleşme’den buraya aktarılmış bir hüküm. Devletlere karşı siyasal propaganda yapılmasın diye bu hüküm getirilmişti. Eğer kötüye kullanılırsa 2000 TL ceza verilecek.

Yorum Yapın

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: