Mansur Yavaş’ın AYM’ye başvurusunu sonuçsuz bırakacak kararın ilgili bölümünün çevirisi
30 Mart 2014 tarihinde yapılan yerel seçimleri sırasında yaşandığı iddia edilen hırsızlık, yolsuzluk ve hukuksuzluklara karşı özellikle CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı Mansur Yavaş’ın, bu iddialara tepki olarak bir araya gelen partili-partisiz gençlerin desteğiyle yürüttüğü hukuk mücadelesi devam ediyor. Sandık tutanaklarıyla Yüksek Seçim Kurulu’na girilen oy sayılarındaki farklılık nedeniyle şaibeli hale gelen seçimlere Yavaş’ın ilçe ve il seçim kurulları düzeyinde yaptığı itirazlar sonuçsuz kaldı. Bunun üzerine açıklama yapan Yavaş, CNNTürk’te katıldığı bir programda gerekirse “olağanüstü şikayet haklarını” da kullanabileceklerini ifade etti.
“Olağanüstü şikayet”ten kasıt eğer Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru ise Mansur Yavaş’ın önünde önemli bir engel bulunuyor: Anayasa’nın 148. maddesine 2010 anayasa değişikliği ile eklenen 3. fıkraya göre,
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
Dolayısıyla bireysel başvuru yapılabilmesi için ihlal edildiği iddia edilen hakkın hem Anayasa’da hem de İHAS’da bulunması gerekiyor. Konu seçimler olduğu için akla hemen 1 numaralı Protokol’ün 3. Maddesi gelse de İHAM’ın Molka Polonya’ya Karşı kararında yerel seçimler söz konusu madde hükmünün dışında tutulmuş durumda. Gerekçesi de söz konusu maddede yalnızca “yasama” seçimlerinin kapsam içine alınmış olması. Madde şu şekilde:
MADDE 3
Serbest seçim hakkı
Yüksek Sözleşmeci Taraflar, yasama organının seçilmesinde halkın kanaatlerinin özgürce açıklanmasını sağlayacak şartlar içinde, makul aralıklarla, gizli oyla serbest seçimler yapmayı taahhüt ederler.
Bu nedenle Mansur Yavaş’ın, Yüksek Seçim Kurulu’ndan olumsuz bir karar çıkması durumunda Anayasa Mahkemesi’ne ve İHAM’a gitmesi halinde başvuru dilekçesinin kabul edilmesi, maalesef, zor gözüküyor.
Molka Polonya’ya Karşı kararının ilgili bölümü ise şu şekilde:
(Türkçe çeviri bana ait. İlgili bölümün özgün hali en altta.)
3. Mahkeme’nin Değerlendirmesi
Öncelike Mahkeme 1 numaralı Protokol’ün 3. Maddesindeki “yasama” teriminin mutlaka ulusal parlamento anlamına gelmediğini tekrarlar: Söz konusu terim ilgili Devlet’in anayasal yapısı ışığında yorumlanmalıdır. Mathieu-Mohin ve Clerfayt Belçika’ya Karşı davasında 1980 tarihli anayasa değişikliği Flaman Konseyi’ne onu, Fransız Topluluğu Konseyi ve Valon Bölgesel Konseyi’nin yanı sıra, Belçika “yasama organının” kurucu bir parçası yapması için yeterli yetkiyi ve gücü vermiştir. (bknz Mathieu-Mohin ve Clerfayt Belçika’ya Karşı, 2 Mart 1987 tarihli karar, A Serisi no. 113, s. 23, § 53, ve MAtthews Birleşik Krallık’a Karşı [BD], no. 24833/94, § 40, İHAM 1999-I)
Diğer taraftan, Sözleşme organları Belçika’daki belediye konseyleri, Birleşik Krallık’taki metropolitan kent konseyleri ve Fransa’daki bölge konseyleri gibi yerel otoritelerin 1 numaralı Protokol’ün 3. Maddesi anlamında “yasama” bileşeni olmadığı kararına varmıştır. (bknz Clerfayt, Legros Belçika’ya Karşı, no. 10650/83, 17 Mayıs 1985 tarihli Komisyon kararı, Kararlar ve Raporlar 42, s. 212; Booth-Clipborn Birleşik Krallık’a Karşı, no. 11391/85, 5 Temmuz 1985 tarihli Komisyon kararı, KR 43, s. 236; ve Malarde Fransa’ya Karşı, (karar) no. 46813/99, 5 Eylül 2000)
Dahası, her ne kadar yasama erki yalnızca ulusal parlamentolarla sınırlanmamalıysa da, birçok ülkede yerel otoritelere verilen düzenleme ve tüzük yapma gücü Sözleşme’ye ek 1 numaralı Protokol’ün 3. Maddesi’nde atıf yapılan yasama erkinden ayrı şekilde düşünülmelidir. (bknz yukarıda Cherepkov)
Mahkeme Polonya’nın üniter bir Devlet olduğunu ve yasama erkinin Sejm ve Senato tarafından yerine getirildiğini not eder (bknz Anayasa’nın 3., 10/2., ve 95/1. maddeleri). Ayrıca, yerel hükümet yalnızca Anayasa veya kanunların diğer kamu otoritelerine vermediği yetkileri haizdir (bknz Anayasa’nın 163. maddesi).
Belediye konseyleri, ilçe konseyleri ve bölge meclisleri yerel hizmetlerin tedarik ve organize edilmesiyle ilgili idarî nitelikte yetkilere sahiptir. Bu yetkiler, yetki alanlarını yakınen ve sınırlayıcı şekilde belirleyen kanunlarla veya diğer ikincil yasalarla verilmiştir. Bunun sonucunda, belediye konseyleri, ilçe konseyleri ve bölge meclisleri Polonya Cumhuriyet Anayasası anlamında yasama erki kullanmamaktadır.
Dahası, Mahkeme, yerel hükümetin farklı seviyelerdeki eylemlerinin yasallığının Başbakan ve onaltı bölgenin her birinde hükümeti temsil eden bölgesel yöneticiler tarafından uygulanan denetime tabi olduğunu not eder. Sonuç olarak, Anayasa’nın veya bir kanunun açık ihlali halinde Sejm, Başbakan’ın başvurusu üzerine, bir belediye konseyini, ilçe konseyini veya bölge meclisini feshedebilir.
Mahkeme, belediye konseyleri, ilçe konseyleri ve bölge meclislerinin yapısında ilkel kural-yapıcı bir yetkinin olmadığı ve Polonya Cumhuriyeti yasama organının bir parçasını oluşturmadığı kanaatine varmıştır. Bu nedenle, 1 numaralı Protokol’ün 3. Maddesi söz konusu organların seçiminde uygulanamaz.
Buna bağlı olarak başvurunun bu kısmı, 35/3. Madde anlamında Sözleşme’nin hükümleriyle ratione materiae uyumsuzdur ve 35/4. Madde bağlamında reddedilmelidir.
—————————-
3. The Court’s assessment
The Court first reiterates that the term “legislature” in Article 3 of Protocol No. 1 does not necessarily mean the national parliament: it has to be interpreted in the light of the constitutional structure of the State in question. In the case of Mathieu-Mohin and Clerfayt v. Belgium, the 1980 constitutional reform had vested in the Flemish Council sufficient competence and powers to make it, alongside the French Community Council and the Walloon Regional Council, a constituent part of the Belgian “legislature”, in addition to the House of Representatives and the Senate (see Mathieu-Mohin and Clerfayt v. Belgium, judgment of 2 March 1987, Series A no. 113, p. 23, § 53, andMatthews v. the United Kingdom [GC], no. 24833/94, § 40, ECHR 1999‑I).
On the other hand, the Convention organs have found that local authorities, such as the municipal councils in Belgium, the metropolitan county councils in the United Kingdom and the regional councils in France, did not form part of the “legislature” within the meaning of Article 3 of Protocol No. 1 (see Clerfayt, Legros v. Belgium, no. 10650/83, Commission decision of 17 May 1985, Decisions and Reports 42, p. 212; Booth-Clibborn v. the United Kingdom, no. 11391/85, Commission decision of 5 July 1985, DR 43, p. 236; and Malarde v. France, (dec.) no. 46813/99, 5 September 2000).
Furthermore, the power to make regulations and by-laws which is conferred on the local authorities in many countries is to be distinguished from legislative power, which is referred to in Article 3 of Protocol No. 1 to the Convention, even though legislative power may not be restricted to the national parliament alone (see Cherepkov, cited above).
The Court notes that Poland is a unitary State and that legislative power is exercised by the Sejm and the Senate (see Articles 3, 10 § 2 and 95 § 1 of the Constitution). Moreover, local government has only those powers which are not reserved by the Constitution or statutes to other public authorities (see Article 163 of the Constitution).
The municipal councils, district councils and regional assemblies are the repositories of powers of an administrative nature concerning the organisation and provision of local services. These powers are granted by statute or other subordinate legislation which defines closely and restrictively their field of application. Consequently, the municipal councils, district councils and regional assemblies do not exercise legislative power within the meaning of the Constitution of the Republic of Poland.
Furthermore, the Court notes that the legality of actions of local government at different levels is subject to control exercised by the Prime Minister and the regional governors who represent the government in each of the sixteen regions. Ultimately, in the case of a flagrant violation of the Constitution or a statute, the Sejm, acting on an application of the Prime Minister, may dissolve any municipal council, district council or regional assembly.
The Court concludes that the municipal councils, district councils and regional assemblies do not possess any inherent primary rulemaking powers and do not form part of the legislature of the Republic of Poland. Accordingly, Article 3 of Protocol No. 1 is not applicable to elections to those organs.
It follows that this part of the application is incompatible ratione materiae with the provisions of the Convention within the meaning of Article 35 § 3 and must be rejected in accordance with Article 35 § 4.
Güzel bir yazı. Elinize sağlık.
Fakat AİHM kararında Türkiye’deki sistemle birebir örtüşmediğini ve analojik olmadığını düşündüğüm bir bölüm de var:
“Dahası, Mahkeme, yerel hükümetin farklı seviyelerdeki eylemlerinin yasallığının Başbakan ve onaltı bölgenin her birinde hükümeti temsil eden bölgesel yöneticiler tarafından uygulanan denetime tabi olduğunu not eder. Sonuç olarak, Anayasa’nın veya bir kanunun açık ihlali halinde Sejm, Başbakan’ın başvurusu üzerine, bir belediye konseyini, ilçe konseyini veya bölge meclisini feshedebilir. ”
Türkiye’de TBMM’nin veya Başbakanın yerel yönetimler üzerinde böyle bir fesih yetkisinin olmamasının yerel yönetimleri daha güçlü kıldığı ve bu nedenle Türkiye’deki yerel yönetimlerin “yasama” kapsamı içinde değerlendirilmesinin daha olası kabul edilebileceği de savunulabilir.
Ayrıca, “yasama” kavramının dar yorumlanması halinde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bile AYM bireysel başvuru kapsamı dışında tutulması gibi bir durum ortaya çıkabilecektir ki bu da hakkaniyete veya adalete uygun bir çözüm gibi görünmemektedir.
Bu nedenle AYM’nin bu konuda hala hukuki yorum yapabileceği ve irade kullanabileceği bir durumun mevcut olduğunu ve Anayasa’nın genel ilkeleri ile birlikte (özellikle de “demokratik hukuk devleti” ilkesi çerçevesinde) değerlendirilerek yapılacak bir yorum ile söz konusu başvurunun kabul edilebileceğini düşünüyorum.
Saygılarımla.
Öncelikle yazı için teşekkürler. Ufak bir iki notum var benim de bu konuyla ilgili.
Anayasa’nın 79. maddesi uyarınca Yüksek Seçim Kurulunun kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz. Bir başka deyişle, Yüksek Seçim Kurulu kararları, Anayasa gereğince yargı denetimi dışında tutulmuştur. 6216 sayılı Anaysa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” başlıklı 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca Anayasanın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemler de bireysel başvurunun konusu olamazlar. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’nin olası bir bireysel başvurunun esası hakkında bir karar verme yetkisi yoktur.
Kanımca, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne Ek Protokol’ün 3. maddesi bakımından da bir sonuç almak, yukarıda belirttiğiniz karar uyarınca mümkün görünmemektedir. Strazburg Mahkemesi’ne göre yasama organı ilgili taraf devletin anayasal sistemine bakarak yorumlanmaktadır. Bu bakımdan Türkiye’de yürürlükte bulunan mevzuatı incelediğimizde, yerel yönetimlerin yasama faaliyetine en ufak bir katkılarının bulunmadığı ortadadır.
Son bir not olarak Türkiye’de Polonya gibi başbakanın yerel yönetim üzerinde bir fesih yetkisi bulunmadığı doğrudur ancak İçişleri Bakanı’nın görevden uzaklaştırma yetkisi bulunmaktadır. 5383 sayılı Belediye Kanunu’nun 47. maddesi uyarınca görevleriyle ilgili bir suç nedeniyle haklarında soruşturma veya kovuşturma açılan belediye organları veya bu organların üyeleri, kesin hükme kadar İçişleri Bakanı tarafından görevden uzaklaştırılabilmektedirler.