İsrail Yüksek Mahkemesi zorla beslemeyi Anayasa’ya uygun buldu: “Açlık grevindeki kişi sıradan bir hasta değildir”

Yargıçlar, Filistinli mahpusların zorla beslenmesini sağlayacak kanun önerisine karşı verilen dilekçeleri reddetti. Tıp Derneği Başkanı, daha önce, kanunun geçmesi halinde doktorlara onu görmezden gelme talimatı vereceklerini açıklamıştı.
Adalet Yüksek Mahkemesi, açlık grevine giden mahpusların zorla beslenmesini sağlayan kanunun anayasallık testini geçtiğine karar verdi.
Yüksek Mahkeme, geçen sene İsrail Tıp Derneği ve çeşitli insan hakları örgütleri tarafından verilen dilekçeleri reddetti.
Yargıçlar, hasta haklarına ilişkin kanunun “açlık grevine giden, sağlıkları veya hayatlarının tehlikede olduğu duruma erişen mahpusların karmaşık durumuna yönelik olmadığını” yazdı. Yargıçlara göre, açlık grevine giden biri, “sıradan bir hasta değil, bir protesto veya kişisel veya kamusal bir amaca ulaşmanın aracı olarak kendini bilerek ve isteyerek tehlikeli bir duruma sokan kişi.” Yargıçlar ayrıca, bir açlık grevinin ve sonuçlarının “açlık grevine giden kişinin bireysel eyleminin ötesine geçen etkileri” olduğunu ekledi.
Adalet Yüksek Mahkemesi, açlık grevine giden mahpusların zorla beslenmesine izin veren kanuna karşı verilen dilekçeleri reddetti. Geçen sene İsrail Tıp Derneği (IMA) ve insan hakları örgütleri tarafından hazırlanan dilekçeler Mahkeme’den, devletin, açlık grevine giden ve hayatları tehlikede olan güvenlik mahpuslarını, iradelerine aykırı şekilde, zorla beslemesine izin veren değişikliğin anayasallığı üzerine karar vermesini talep etmişti.
İsrail Yüksek Mahkemesi’nin Başkan Yardımcısı Yargıç Elyakim Rubinstein ve aynı şekilde yargıçlar Noam Sohlberg ve Meni Mazuz verilen dilekçeleri, hapishaneleri düzenleyen kanunda yapılacak olan ve “açlık grevindeki mahpusların sağlıklarına zarar gelmesini önleme” ile ilgili değişikliğin anayasallık testini geçtiği gerekçesiyle reddetti.
IMA, kanunun desteklenmesi yönündeki daha önce alınan bir Bakanlar Kurulu kararına sert şekilde karşı çıkmıştı. IMA Başkanı Dr Leonid Eidelman, kanunun geçmesi halinde doktorlara, onu görmezden gelmeleri talimatı vereceklerini ifade etti. Eidelman, daha önceki bir konuşmasında “bu, tıp etiğinin kanuna açıkça üstün geldiği bir dava, ve doktorlara iletmek istediğimiz mesaj, zorla beslemenin işkenceyle eşdeğer olduğu ve hiçbir doktorun bunun parçası olmaması gerektiği” şeklinde konuşmuştu.
Geçtiğimiz günlerde devlet, Muhammed ve Mahmut el-Bülbül kardeşlerle komadaki Malik el-Kadı hakkındaki idarî tutuklama emrini iptal etmişti. Üçü de, yargıç karşısına çıkarılmadan tutulmaları nedeniyle altmış günden bu yana açlık grevinde, ve sağlık şartları ciddî şekilde kötüleşti. Buna karşın İsrail, sağlıkları düzelir düzelmez tutuklama emirlerini yeniden işleme koyabilir. Tutuklular ailelerine, tutuklulukları iptal edilmediği veya, Muhammed Allan, gazeteci Muhammed el-Kik ve Bilal Kayed’de olduğu gibi, derhal salınmaları için bir yol bulunmadığı sürece açlık grevini sonlandırmayı düşünmediklerini söyledi.
MK Tamar Zandberg (Meretz), “bu kanunun zalim, ahlâksız, etik dışı olduğunu ve doktorlar tarafından uygulanmayacağını anlamak için kimsenin Yüksek Mahkeme’ye ihtiyacı yok. Zorla besleme suiistimal olarak tanımlanır ve Hipokrat Yemini’ne aykırıdır. Kanunun amacı, küstâh ve yıldırıcı olmak, gerçek hayatta uygulanmak değil. İsrail’in dünyadaki imajı hakkında endişe edenler, hiçbir zaman gün yüzü görmemesi gereken bu kanunu önererek onu kara bir boyayla lekeliyor. Bu tasarı, bu sefer onu kendini utandırmaktan kurtaramayan bir Yüksek Mahkeme’ye ihtiyaç duyan bir siyasal sistemden kaynaklandı.” sözleriyle karara karşı çıktı.
Kaynak: Haaretz
İsrail Yüksek Mahkemesi’nin kararı genel olarak uluslararası yargı mercilerinin kararlarıyla uyumlu görünüyor. Örneğin AİHM de Nevmerzhitsky/Ukrayna, Özgül/Türkiye, Ciorap/Moldova kararlarında, belirli koşullar ve güvenceler altında zorla besleme Sözleşme’nin 3. maddesine aykırı bulmuyor.
Bu arada açlık grevi ile ilgili çok önemli ve ilginç kararları var AİHM’nin. Örneğin Ilaşcu ve diğerleri/Moldova ve Rusya başvurusunda Büyük Daire Başkanı, açlık grevinde olan başvurucuyu İçtüzük madde 39 altında bu eylemini sonlandırmaya davet etmiş ve başvurucu da bu talebe uyarak grevini sonlandırmıştı.
Sanırım hukukun en tartışmalı alanlarından biri bu konu. Sadece tıp etiğine bırakılabilir mi emin değilim zira yapılan araştırmalar, tıp etiğinin de hekimlere bu hususta açık bir çerçeve çizmediğini gösteriyor.