CEDAW Komitesi’nin Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddete Karşı Tavsiye Kararının Özet Çevirisi
Birleşmiş Milletler Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi (CEDAW – “Komite”), 14 Temmuz 2017 tarihinde, 1992 tarihinde gerçekleşen 11. oturumunda kabul ettiği “Kadına Karşı Şiddet” konulu 19 numaralı genel tavsiye kararını, 35 numaralı genel tavsiye kararıyla (“genel tavsiye”) güncelledi. (CEDAW/C/GC/35)
Aşağıda, 35 numaralı Genel Tavsiye kararının Serde Atalay tarafından yapılan özet çevirisini okuyacaksınız.
CEDAW Komitesi’nin 35 Numaralı Genel Tavsiye Kararı
Genel tavsiyede, 19 numaralı kararda tespit edilen hususlar ve vurgulanan noktalar yine benimsenmekle birlikte, aradan geçen 25 yıllık süreçte meydana gelen değişiklikler ve gelişmeler ışığında güncel tespitlere yer verildi. Bunun yanı sıra genel tavsiyede özellikle kadına karşı şiddetin temelinde yatan sebeplere ve bu şiddetin önlenmesi için alınabilecek tedbirlere ilişkin olarak 19 numaralı karardan çok daha ayrıntılı açıklamalarda ve önerilerde bulunuldu. Bu genel açıklamalar ışığında genel tavsiyenin değindiği başlıca noktaları şu şekilde özetlemek mümkün:
Tavsiyenin Kapsamına ve Toplumsal Cinsiyet Kaynaklı Şiddetin Temelinde Yatan Sebeplere İlişkin Genel Tespitler
Komite genel tavsiyede Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin (“CEDAW”) ayrımcılık tanımını benimseyerek, toplumsal cinsiyet kaynaklı şiddetin kadınlara yönelik bir ayrımcılık teşkil ettiğini ve dolayısıyla bir insan hakları ihlali olduğu görüşünü yineledi. Ancak daha da önemlisi, 19 numaralı karardan bu yana geçen 25 yıllık süreçte devletlerin uygulamaları ve opinio juris ışığında Komite, bu hususun artık bir uluslararası örf ve adet kuralı haline geldiğini kabul etti.
Toplumsal cinsiyet kaynaklı şiddetle mücadelede sivil toplumun ve özellikle kadınların sivil toplum kuruluşlarının çabalarının oynadığı önemli rol vurgulandı. Ancak bu yöndeki önemli gelişmelere karşın sorunun halen büyük ölçüde sürdüğü ve şiddet konusunda bir “cezasızlık kültürü” oluştuğu belirtildi. Bunun gerekçesi olarak ise pek çok ülkede halen gerekli, yeterli ve etkili bir yasal düzenlemenin bulunmaması veya var olan düzenlemelerin uygulanmasındaki zayıflık gösterildi. Ayrıca toplumsal cinsiyet kaynaklı şiddetin temelinde yatan, çeşitli toplumlarda yaygın olarak görülen gelenekselleşmiş toplumsal cinsiyet rollerinin şiddet olgusunu beslemedeki rolü vurgulandı. Şiddetin etkin biçimde önlenememesinin bir diğer sebebi olarak ise devlet kaynaklarının bu amaç doğrultusunda etkili biçimde kullanılmamasına ve mücadele için yeterli kaynak tahsis edilmemesine işaret edildi.
19 numaralı kararı destekler biçimde terimsel kullanımın önemi vurgulanarak “kadına karşı şiddet” ifadesindense “toplumsal cinsiyet kaynaklı şiddet” ifadesinin tercih edildiği, böylece sorunun bireysel olmaktan öte sosyal ve toplumsal bir sorun olduğunun daha iyi ortaya konulduğu ifade edildi. Toplumsal cinsiyet kaynaklı şiddetin, kadın erkek eşitliği hedefine ulaşmada ciddi bir engel olduğu ve kadının toplumdaki sözde ikincil konumunu pekiştirmeye hizmet ettiği belirtildi. Ayrıca bu şiddeti doğuran sebepler ve şiddetin etkileri bakımından her kadın için farklı durumların söz konusu olabileceği tespitinde bulunularak benimsenecek politikaların bunu göz ardı etmemesi gerektiğine dikkat çekildi.
Bu genel tavsiyede Komite’nin en önemli önerilerinden biri, devletlerin CEDAW’a koyacakları çekinceler konusunda bir sınırlama getirilmesi oldu. Komite, özellikle CEDAW’ın 2. veya 16. maddesine konacak herhangi bir çekincenin Sözleşme’nin amacına ve hedefine aykırı olacağını ifade ederek madde 28/2 bağlamında böyle bir çekinceye izin verilemeyeceğini açıkça ortaya koydu.
Komite, 19 numaralı kararından daha detaylı olarak şiddeti doğurabilecek sebepleri tespit etti ve kadınların, çok genç yaşlardan itibaren bu şiddete maruz kalabileceklerini ve bu durumun tüm hayatları üzerinde etki yaratabileceğini ifade etti. Özellikle tecavüz, ev içi şiddet gibi durumlarda maruz kalınan şiddetin insanlık dışı muamele, aşağılayıcı muamele veya işkence boyutuna varabileceği ve hatta kimi hallerde bir uluslararası suç boyutuna ulaşabileceği, dolayısıyla bu ihlallerin mağdurların diğer insan haklarıyla da sıkı bir bağlantı içinde olduğu vurgulandı. Bu konuda kadınların cinsel sağlık ve üreme sağlığına ilişkin haklarının kadın sünneti, kürtajın suç kabul edilmesi, zorla hamile bırakma, sağlıklı kürtaj imkânlarına erişimin engellenmesi gibi uygulamalarla ihlalinin işkence veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele teşkil edebileceği ayrıca belirtildi.
Raporun pek çok noktasında vurgulanan ataerkil düşünce yapısının ve gelenekselleşmiş kadınlık rollerinin cezasızlık kültürüne olan katkısı belirtilerek, bu anlayışın şiddete yol açan suçların soruşturulmasında ve kovuşturulmasında olumsuz etkiye sahip olduğu tespitinde bulunuldu. Bunun yaratabileceği sakıncaların önüne geçilmesi için bir zihniyet dönüşümünün ve özellikle soruşturma ve kovuşturma süreçlerinde toplumsal cinsiyet perspektifi ve mağdurların durumları göz önünde bulundurularak hareket edilmesinin gereği vurgulandı.
Devletlerin CEDAW Bağlamındaki Yükümlülüklerine Yönelik Tavsiyeler
Komite, devletlerin CEDAW kapsamındaki sorumluluklarının hem doğrudan devlet organlarının ihmal ve eylemlerinden, hem de devlet dışı aktörlerin ihmal ve eylemlerinden kaynaklanabileceğini belirtti. Buna göre devlet dışı aktörlerin ihmal ve eylemlerinin devlete isnat edilebildiği ölçüde veya devlet tarafından şiddetin önlenmesi için gerekli özen yükümlülüğünün ihlali halinde yine devletin sorumluluğunun doğacağı ifade edildi. Tüm bu ihlallere karşı öngörülecek koruma rejiminin gerçekten etkili ve mağdurlar bakımından erişilebilir olmasının gereği ayrıca vurgulandı. Yasama, yürütme ve yargı nezdinde öngörülecek önlemler ayrı ayrı örneklendirilerek, özellikle yargılama sürecinin mağdurlara yönelik önyargılardan arındırılmış, tarafsız ve bağımsız ve adil şekilde sürdürülmesi gerektiği belirtildi. Mahkeme önünde ispat yükünün mağdurlar aleyhine sonuç doğurmaması gerektiği ve mağdurların hukuk önünde eşitlik prensibine uygun şekilde, adil yargılamanın gereklerine uygun ve etkili başvuru hakları gözetilerek hukuki yollara başvurmasının sağlanması zorunluluğu ifade edildi.
Bunlara ek olarak Komite devletlere önleme, koruma, kovuşturma, cezalandırma, zarar tazmini, veri toplama ve izleme, toplumsal cinsiyet kaynaklı şiddetin önlenmesi için uluslararası işbirliği konularında ayrı ayrı alınabilecek önlemler konusunda önemli tavsiyelerde bulundu. Tüm bu önlemlerin mağdur merkezli bir yaklaşımla ve özellikle kadınların katılımıyla alınması önerildi. Komite devletlere genel itibarıyla:
- Yasama tedbiri olarak, adalete ve etkili başvuru yollarına erişimi sağlayacak, ayrımcılığı ve şiddeti teşvik edici nitelikte veya toplumsal cinsiyete dayalı önyargılarla şekillendirilmiş düzenlemelerden arındırılmış, geleneksel yaklaşımlardan uzak ve gerek ifade şekli gerekse sağladığı koruma itibarıyla toplumsal cinsiyet kaynaklı şiddete karşı etkili koruma sağlayan hukuki düzenlemeler çıkarılmasını,
- Önleme tedbiri olarak, kadınların katılımıyla şiddeti önlemeye yönelik gerekli girişimlerde bulunulmasını ve özellikle müfredata toplumsal cinsiyet eşitliği konusunun dâhil edilmesini, farkındalık yaratan programların teşvik edilmesini, toplumsal yaşamın kadınların güvenliği sağlayacak biçimde düzenlenmesini ve şiddetle mücadelede etkili olabilecek kişi ve kurumların bu konuda eğitilmesini,
- Koruma tedbiri olarak, şikâyette bulunan mağdurların takip eden yasal süreci güvenli şekilde sürdürebilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılmasını ve adli yardım, psikolojik destek gibi hizmetlerin etkin biçimde sağlanmasını,
- Kovuşturma ve cezalandırma konularında mağdurun adalete erişiminin garanti altına alınmasını ve alternatif çözüm yollarına başvurma şartlarının son derece sıkı biçimde düzenlenmesini,
- Mağdur kadınların zararlarının etkili biçimde giderilmesi için çeşitli parasal, sağlık, sosyal vs. yardım imkânları öngörülmesini ve bu imkânlara erişim için gerekli ve yeterli kaynak tahsisinin sağlanmasını,
- Toplumda yaygın şiddet eylemlerini tespit, takip ve bunlarla gerekli şekilde mücadele için uluslararası standartlara uygun izleme ve veri toplama faaliyetlerinin sürdürülmesini ve bu bağlamda gerekli mekanizmaların oluşturulmasını,
- Toplumsal cinsiyet kaynaklı şiddetin önlenmesi için birbirleriyle etkin bir işbirliği içinde bulunmalarını tavsiye etti.