İHAM’dan AB – Türkiye Mülteci Geri Kabul Anlaşmasıyla İlgili İlk Karar: J.R. ve Diğerleri v. Yunanistan Kararının Özet Çevirisi
Merhaba,
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 25 Ocak 2018 tarihinde Yunanistan’a karşı verdiği J. R. ve Diğerleri kararında, üç Afgan başvurucunun Yunanistan’da bulunan Vial isimli bir merkezde bir ay boyunca tutulmasının özgürlük ve güvenlik hakkını ve tutuldukları merkezdeki koşullarının insanlıkdışı ve aşağılayıcı muamele yasağın ihlal etmediğine karar verdi. Mahkeme’nin başvurucuların neden bir ay süreyle bu merkezde tutulduklarının ve buna karşı başvurubilecekleri hukuki yolların gerektiği gibi başvuruculara açıklanmamış olması sebebiyle 5. maddenin 2. fıkrasının ihlal edildiğine karar verdiği bu dava, Mahkeme’nin 20 Mart 2016 tarihinde yürürlüğe giren Avrupa Birliği – Türkiye arasındaki Geri Kabul Anlaşması’na ilişkin bir değerlendirmede bulunduğu ilk dava.
Kararın önemi nedeniyle, Fransızca yazılan ve tamamına buradan ulaşabileceğiniz bu kararın özet çevirisini hazırlamak istedik. Özet çeviriyi hazırlayan Ayşe Nur Keskiner’e teşekkür ederiz.
J.R ve Diğerleri v. Yunanistan, Başvuru No: 22696/16, Karar tarihi: 25.01.2018
Başvurucular
Söz konusu kararın başvurucuları sırayla 1990, 1994 ve 1989 yıllarında doğan üç Afgan vatandaşıdır. Başvuruculardan ilk ikisi ağabey ve kız kardeş iken başvuruculardan sonuncusu ikinci başvurucunun erkek arkadaşıdır. İkinci başvurucu, ailesi onu Afganistan’da kuzenlerinden biriyle evlendirmek istediği için ağabeyi, erkek arkadaşı ve iki çocuğu ile ülkesinden kaçmıştır.
Olayların Özeti
20 Mart 2016’da Avrupa Birliği ve Türkiye arasında mültecilerin belli koşullar altında Yunanistan’dan Türkiye’ye gönderilmesi üzerine Avrupa Birliği – Türkiye Geri Kabul Antlaşması yürürlüğe girmiştir. 21 Mart 2016’da üç başvurucu ve ikinci başvurucunun 4 ve 7 yaşlarında olan iki çocuğu Chios Adası’na varmıştır. Başvurucular “Vial” adlı eski ve kullanılmayan bir fabrika olan mülteci kimlik belirleme ve kayıt merkezine yerleştirilmiştir. 21 Mart 2016 tarihli üç karar ile Chios polis amiri sınır dışı edilme prosedürü ve koşullarını düzenleyen ilgili kanun hükmüne göre başvurucuların 48 saat boyunca sınır dışı edilme kararına itiraz etme imkanları olacak şekilde üç gün boyunca tutulmalarını emretmiştir. Bahsi geçen 21 Mart 2016 tarihli kararlarda başvurucuların anlayabilecekleri dilde hakları ve tutulma sebepleri hakkında bilgilendirildikleri belirtilmiştir. 24 Mart 2016 tarihli üç karar ile başvurucuların sınır dışı edilmelerine ve kaçma ihtimallerine karşı altı aylık bir süreyi geçmeyecek şekilde sınır dışı edilecekleri tarihe kadar tutukluluklarının devamına karar verilmiştir. Bu kararlarda başvurucular, gönüllü olarak ve masrafları Yunanistan tarafından karşılanmak üzere kendi ülkelerine gönderilme imkanları olduğu hakkında bilgilendirilmiştir. 4 Nisan 2016’da başvurucular Vial adlı merkezde bulunan polise sığınma taleplerini bildirmişlerdir. Bu sığınma talepleri veri tabanında kayıt altına alınmıştır. 19 Nisan 2016’da Vial adlı merkezin müdürü tarafından ilgili kanun hükmü gereği başvurucular hakkında 15 günlük bir süre boyunca seyahat özgürlüklerini kısıtlayan üç karar verilmiştir. İkinci başvurucu hakkındaki kararda ayrıca ikinci başvurucunun iki çocuğu eşliğinde olduğu belirtilmiştir. Ayrıca bu kararlarda başvurucuların ilgili kanun hükmüne göre İdare Mahkemesi’ne itiraz haklarının olduğu belirtilmiştir fakat bu kararlar başvuruculara iletilmemiştir. 7 Mayıs 2016 tarihli iki kararla Kuzey Ege Emniyet Müdürü, ikinci ve üçüncü başvurucunun sınır dışı edilmelerini, sığınma taleplerinin incelenmesi prosedürünün sonuna kadar askıya almıştır ve başvurucuların Chios Adası’nı terk etmemeleri ve Vial adlı merkezde kalmaları hususlarında seyahat özgürlüklerini kısıtlayan tedbirler uygulamıştır. Bu kararlar 16 Mayıs 2016’da başvuruculara iletilmiştir. 5 Temmuz 2016’da her bir başvurucuya sığınma talepleri için kayıt belgesi düzenlenmiştir. Hükümet başvurucuların kendi istekleriyle Vial adlı merkezde tam bir seyahat özgürlüğünü haiz olarak kalmaya devam ettiklerini belirtmiştir. 17 Eylül 2016’da başvuruculardan ilki merkezden ayrılarak bir sivil toplum kuruluşunda çalışmaya başlamış ve Chios şehir merkezinde bir eve taşınmıştır. 4 Kasım 2016’da, ikinci ve üçüncü başvurucular Atina’ya seyahat etmişlerdir. Şu anda Skaramanga Kampı’nda yaşamaktadırlar. Üç başvurucu da 12 Aralık 2016’da sığınma başvurularının son kayıt işlemi için yetkili makamlar önünde başvuruda bulunmuştur.
Başvurucuların İhlal İddiaları
1) İHAS madde 5/1 bakımından
Başvurucular tutulma sürelerinin, her ne kadar Vial adlı merkez 21 Nisan 2016’dan itibaren açık yapı haline gelse de 21 Aralık 2016 tarihine kadar toplamda altı ay sürdüğünden ve ne 21 Mart 2016 tarihli kararların ne de 24 Mart 2016 tarihli kararların iç hukukta hukuki dayanağı bulunmak suretiyle tutukluluklarını uzattığından şikayet etmişlerdir. Ayrıca polis tarafından iddia edilen kaçma şüphesinin gerçek olmadığını ve polislerin başvurucuların özel durumlarıyla alakalı olmayan genel sebeplere dayandıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca başvuruculara göre sınır dışı etme prosedürü, sığınma başvurusu yaptıkları 4 Nisan 2016 tarihinde, 7 Mayıs 2016’da verilen sınır dışı etmenin askıya alınıp alınmamasına dair karardan bağımsız olarak sonlandırılmıştır. Son olarak başvurucular tutuklandıkları yer ve tutukluluk esnasında tabi oldukları rejimin özgürlüklerinin kısıtlanması için verilen sebeple ilişkili olmadığından şikayet etmişlerdir.
2) İHAS Madde 5/2 bakımından
Başvurucular kendilerine hiçbir yetkili tarafından tutulma sebepleri hakkında belli bir bilgilendirme sağlanmadığından şikayet etmişlerdir ve özellikle sığınma başvurularının yapılmasının tutulma sebepleri hakkında bilgi sahibi oldukları anlamına gelmeyeceğini belirtmişlerdir.
3) İHAS Madde 3 bakımından
Başvurucular Vial adlı merkezdeki yaşam koşullarından şikayet etmişlerdir ve özellikle merkeze geldikleri tarihte 1100 kişi kapasiteli merkezin kapasitesinin %10’undan fazla kişiyi barındırdığını belirtmişlerdir. Ayrıca 1 Mayıs 2016’da kapasitesinin iki katı kadar kişiyi barındırdığını ve bu sayının birinci başvurucunun merkezden ayrıldığı tarih olan 18 Eylül 2016’da, Birleşmiş Milletler Mülteciler için Yüksek Komiseri tarafından sağlanan bilgiye göre 3591’e yükseldiğini de eklemişlerdir. Başvurucular Hükümet’in Chios Adası’nın bu sayıda insanın barınması için hazırlanmamış olması dolayısıyla yeterli kaynağın olmaması argümanının, İHAS’ın 15. maddesinin 2. fıkrası uyarınca kriz anlarında bile İHAS madde 3’ten feragat etmeye mahal vermemesi nedeniyle Hükümet’i anlaşma kapsamındaki sorumluluklarından kurtarmayacağını belirtmişlerdir. Başvurucular insanlıkdışı ve aşağılayıcı muamele yasağının ihlal edilip edilmediği meselesinin Hükümet tarafından sağlanan idari kararlara ve belgelere göre değil, fiili gerçeklere göre incelenmesi gerektiğini düşünmektedirler çünkü bu belgelerin tutuldukları merkezin asıl olan halini gösterecek şekilde değil görünmesi ve olması gerektiği şekilde düzenlendiklerini iddia etmişlerdir.
Mahkemenin Değerlendirmesi
1) İHAS Madde 5/1 bakımından tutulma hukuka aykırı değildir.
Mahkeme, Devletlerin, kendi ülkelerine yabancıların giriş yapması ve yerleşmesi alanında egemen kontrole sahip olduklarını ve dolayısıyla sığınma talebi aracılığıyla ülkeye girme iznine başvuran mültecileri tutma yetkileri olduğunu tanımaktadır. Diğer yandan, tutmanın hukuka uygunluğu hususunda, İHAS’ın devletlere iç hukuk düzenlemelerini esas ve usul yönünden denetim yükümlülüğü yüklediğini ve hatta tüm özgürlük kısıtlamalarının, kişilerin keyfi tutuklamaya maruz kalmaması için, İHAS’ın 5. maddesindeki amacıyla örtüşmesi gerektiğini hatırlatmaktadır. Mahkeme’ye göre tutuklama tedbirinin uygulanmasının keyfi olmaması için, belli kriterleri sağlaması gerekmektedir. Tutma iyi niyetli olmalıdır; tutma sebepleri olmalıdır; bu tedbir sadece suçlulara değil çoğunlukla ölüm korkusu içinde olan ve kendi ülkelerinden kaçmış yabancılara da uygulandığı için tutulma yeri ve tutma merkezi koşullarının düzgün olması gerekmektedir; son olarak da tutma makul süreyi geçmemelidir.
Mahkeme bunun dışında, ilgili iç hukuk düzenlemelerine göre mültecilerin tutulmasının sadece gerekli olduğu durumlarda mümkün olduğunu ve mültecilerin ancak kanunla öngörülen koşullara uygun olmak şartıyla tutulabildiğini belirterek; başvurucuların, Avrupa Birliği – Türkiye Mülteci Geri Kabul Anlaşması’nın uygulanması nedeniyle Yunanistan’da düzensiz olarak kalmaması, geri gönderilme ihtimallerinin güvence altına alınması ve bu anlaşma kapsamında kimliklerinin belirlenmesi ve kaydedilmesi amacıyla tutulduklarını ve dolayısıyla bu olay özelinde yetkili makamların iyi niyetinin sorgulanamayacağını belirtmiştir.
Mahkeme, başvurucuların tutulmasının kanuna uygun olarak yapıldığını; 21 Nisan 2016’dan itibaren merkezde bulunanların bütün gün boyunca gitmesine ve akşam dönmesine izin verilmesi nedeniyle başvurucuların tam anlamıyla merkezde kaldıkları sürenin sadece 21 Mart 2016’dan 21 Nisan 2016’ya kadar toplamda bir ay olduğunu ve bu sürenin idari süreç göz önüne alındığında aşırılık teşkil etmediğini; başvurucuların sığınma taleplerini ilettikten 1 ay 10 gün sonra salıverildiklerini belirterek başvurucuların tutulmalarının keyfi olmadığına ve İHAS’ın 5. maddesinin 1. fıkrası kapsamında hukuka uygun olduğuna ve dolayısıyla 5. Maddenin 1. Fıkrasının ihlal edilmediğine hükmetmiştir.
2) İHAS madde 5/2 kapsamında tutma sebepleri hakkında bilgilendirilme hakkı ihlal edilmiştir.
Mahkeme, başvurucular Yunanistan’a hukuka aykırı olarak girmiş olduklarının farkında olsalardı bile tutuldukları tarihten bir gün önce imzalanan Avrupa Birliği -Türkiye Geri Kabul Anlaşması’nın kendi durumlarını kapsadığını bilmeme ihtimallerine değinmiş ve başvuruculara daha sonra bir bilgilendirme kitapçığı verilmiş olsa da bu kitapçığın başvurucuların neden tutuldukları hakkında veya başvurabilecekleri hukuki yollar hakkında yeterli bilgi vermediğini belirtmiş ve bu yüzden İHAS’ın 5. maddesinin 2. fıkrasının ihlal edildiğine hükmetmiştir.
3) İHAS madde 3 bakımından tutma koşullarının insanlık dışı veya kötü muamele olması için gereken asgari vehamet eşiği aşılmamıştır.
İHAM, olayın Yunanistan’a yapılan istisnai ve zor şartlarda gerçekleşen, kaynak ve organizasyon açısından zorluklara sebep olan bir mülteci akını esnasında gerçekleştiğini kabul etse de hızla sayıları artan mültecilerle ilgili oluşan durumun, devletleri İHAS’ın 3. maddesi altında özgürlüğünden yoksun bırakılanların insan onuruna yaraşır koşullarda tutulması yükümlülüğünden kurtarmayacağını belirtmiştir. Diğer yandan Mahkeme, İşkencenin Önlenmesi Avrupa Komitesi’nin raporlarında belirtilen sorunların daha çok tıbbi bakım, hukuki yardım ve düşük yemek ve içme suyu kalitesi gibi başvuruculardan bağımsız alanlarda olduğunu belirtmiştir ve tutuldukları sürenin kısalığını da göz önünde bulundurarak, tutma koşullarının kötü veya insanlık dışı muamele olarak değerlendirilebilmesi için gerekli olan asgari eşiğin geçilmediğine ve dolayısıyla İHAS’ın 3. maddesinde güvence altına alınan insanlıkdışı muamele ya da aşağılayıcı muamele yasağının ihlal edilmediğine karar vermiştir.
4) İHAS madde 34 bakımından bireysel başvuru hakkı ihlal edilmemiştir.
Mahkeme, Ekim 2016’da polis tarafından ifadesi alınırken İHAM önündeki başvurusu hakkında da soru sorulan ilk başvurucunun bireysel başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasını, Devlet’in başvuruyu geri çektirmek ya da başvurucuyu baskı altına almak gibi bir amacı olmadığı gerekçesiyle bireysel başvuru hakkının ihlali olarak görmemiştir.