Şubat 2018 – İHAM Kararları Bülteni
Merhaba,
Şubat 2018’de çıkan 14’ü Türkiye’ye karşı 27 İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararlarının yer aldığı bülten aşağıda. Şubat ayında çıkan Anayasa Mahkemesi kararlarını ayrı bir bülten halinde yayımlamıştık, ona da buradan ulaşabilirsiniz.
Kadın hukuk fakültesi öğrencileriyle hazırladığımız bu on dördüncü bültende İHAM karar çevirilerini Serde Atalay, Sıla Sunar, Ayşenur Keskiner, İlke Özenç, İrem Şanlı ile birlikte yaptık.
Önümüzdeki ay görüşmek üzere.
İHAM Kararları
İşkence Yasağı ve Etkili Soruşturma Yürütme Yükümlülüğü
V.C v. İtalya, Başvuru no. 54227/14, Karar Tarihi: 01.02.2018
1997 yılında doğan başvurucunun Nisan 2013’te katıldığı bir partide polisin gelmesi ve alkol ve uyuşturuculara el koyması üzerine Roma Savcılığı tarafından ifadeleri alınan anne ve babasının kızlarının uyuşturucu bağımlısı olduğunu, psikolojik rahatsızlığı bulunduğunu ve kızlarının pornografik fotoğraflarını çekmek isteyen bir fotoğrafçı tarafından Facebook üzerinden taciz edildiğini belirtmeleri, savcı tarafından ifadesi alınan başvurucunun uzman bir kuruma veya koruyucu aileye yerleştirilmesi hususunda itiraz etmesi, Haziran 2013’te başvurucunun annesinin kızının pornografik fotoğrafları çekilmesi için kızıyla tekrar temasa geçildiği hususunda savcıyı bilgilendirmesi üzerine savcının başvurucunun derhal uzman bir kuruma yerleştirilmesi için acil yargılama usulü uygulaması ve dosyayı Çocuk Mahkemesi’ne göndermesi, Aralık 2013’te mahkemenin başvurucunun sosyal hizmetler gözetimi altında 12 ay boyunca uzman bir kuruma yerleştirilmesine karar vermesi, sosyal hizmetlerin iletişime geçtiği uzman kurumun yer olmaması sebebiyle başvurucuyu kabul etmemesi, bu esnada 30 Ocak 2014 gecesi ve 31 Ocak 2014’te başvurucunun iki sanığının halihazırda yargılanmakta olduğu toplu tecavüz suçunun kurbanı olması, Nisan 2014’te mahkemenin başvurucunun derhal uzman kuruma yerleştirilmesine karar vermesi ve sonrasında bu uzman kurumun uyuşturucu bağımlılığıyla mücadele hususunda yeterli imkanlara sahip olmaması nedeniyle başvurucunun daha uygun bir tesise transferini talep etmesi, Kasım 2014’te Roma Mahkemesi’nin fuhuş yapan iki kişinin başvurucunun yaşının farkında olmalarına rağmen başvurucuyu fuhuşa zorladığını belirterek başvurucunun Ağustos 2013’ten Aralık 2013’e kadar cinsel istismar kurbanı olduğuna hükmetmesi, başvurucunun Eylül 2015’te uzman kurumdan çıkarak ailesi ile yaşamaya geri dönmesi ve sosyal hizmetlerin Aralık 2016’da başvurucunun gelişme gösterdiğini ve daha fazla gözetimine gerek kalmadığını belirtmesi ve hukuki sürecin mahkeme tarafından Ocak 2017’de sonlandırılması- Mahkeme İtalyan otoritelerin gerekli özenle davranmaması ve başvurucunun maruz kaldığı tacizin önlenmesi için zamanında tüm makul tedbirleri almaması nedeniyle 3. Madde ve 8. Madde’nin ihlal edildiğine karar vermiştir.
Özgürlük ve Güvenlik Hakkı
Butkevich v. Rusya, Başvuru No: 5865/07, Karar Tarihi: 13.02.2018
Küreselleşme karşıtı protestolar sırasında 16 Temmuz 2006 sabahı tutuklanan başvurucunun iddialarına göre protestolara katılmamasına, sadece gazeteci olarak orada bulunmasına rağmen gözaltına alınarak gösteriler sırasında polisin kamerasını kapatması emrine uymuş olsa da zorla polis merkezine götürülmesi ve daha sonra hakkında hazırlanan suç raporuna göre yasal düzenlemelere uymadığı gerekçesiyle idari suçla suçlanarak aynı günün akşamı yargıç önüne çıkartılması, başvurucu ve avukatının hakimin karşısında Bay Butkevich’in suçsuz olduğunu belirtmeleri, tanık ve kamu görevlisi dinlenmemesi, buna rağmen mahkemenin, başvurucuyu gözaltına alan polis memurları tarafından hazırlanan idari suç raporu ve yargılama öncesi raporlara dayanarak başvurucuyu suçlu bularak 3 günlük gözetim altında tutulma cezası vermesi;3 günlük gözetim altında tutulma cezasının itirazlardan sonra 2 güne düşürülmesi ve başvurucunun 18 Temmuz 2006’da sabah 10’da serbest bırakılması gerekirken akşam 16’da serbest bırakılması üzerine başvurucunun tutulmasının hukuksuz olduğunu ve altı saatlik gecikmeyle salındığını söylemesi – Özgürlük ve güvenlik hakkının ihlali [Mahkeme bu başvuruda ayrıca başvurucunun gazeteci olarak eylemde bulunduğunu defalarca söylemesine rağmen polisler tarafından gözaltına alınmasının ve tutulmasının ifade özgürlüğünü ve idari yaptırımlara karşı usuli güvencelerin ve tarafsızlığın olmamasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiğine karar verdi.]
X. v. Rusya, Başvuru No. 3150/15, Karar Tarihi:20.02.2018
Şizotipal kişilik bozukluğu teşhisi olan başvurucunun genç bir erkeğe taciz iddiasından sonra polis tarafından Nisan 2014’te yakalanması ve önce polis merkezine ardından ambulans ile ruh ve sinir hastalıkları hastanesine götürülmeye zorlanması, başvurucunun ilk muayenede gergin olduğu ve “genç erkeklerle geçirmek için” zaman istediğini belirtmesi, yapılan bir sonraki incelemede başvurucunun belirli bir kişiye karşı takıntılı olduğu, onu takip ettiği ve ilgisini çekmek için saçlarını boyayıp kadın gibi görünmeye çalıştığının belirlenmesi, başvurucunun doktor heyetinin kendisini muayene ettiği gün serbest bırakılmayı talep etmesi, heyetin raporunda, başvurucunun herhangi bir genci değil belirli bir genci bulma arzusunun olduğunu, onu bulmak için şehri boydan boya gezdiğini, sadece sevilmek ve nazik davranılmak istediğini ve kadın giyim mağazalarında dolaştığını belirtmesi üzerine heyetin başvurucunun tedavisinin hastanede kalarak devam etmesi gerektiği, başvurucunun kendisine ve diğer kişilere karşı tehlike oluşturduğu ve salınırsa sağlık durumunun kötüye gideceğinin belirtilmesinin ardından; hastanenin, bu rapora dayanak olarak mahkemeden karar talebinde bulunması ve mahkemenin (salınması halinde kendisine ve çevresine karşı tehlike arz ettiğini ve ayrıca sağlık durumunun da kötüye gidebileceği) tıbbi gerekçeleri öne sürerek karar talebini kabul etmesinden 2 hafta sonra başvurucunun akıl sağlığındaki gelişmeler gerekçe gösterilerek hastaneden salınması ve başvurucunun Temmuz 2014’te yaptığı temyiz başvurusunun reddedilmesi üzerine başvurucunun hastanede tutulduğu sürenin hukuki dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası – 5. Maddenin ihlali kararı
Agit Demir v. Türkiye, Başvuru no. 36475/10, Karar tarihi: 27.02.2018
Aralık 2009’da Şırnak’ta Öcalan’ın cezaevi koşullarını protesto eyleminde güvenlik güçlerine taş attığı gerekçesiyle henüz 13 yaşındayken 19 Ocak 2010 tarihinde tutuklanan ve ömür boyu hapis cezasıyla cezalandırılma riski altında olduğu davada 13 Nisan 2010 tarihinde tahliye edilen başvurucunun örgüt propagandası yapma suçundan 1 yıl 15 gün hapis cezası alması ve cezanın ertelenmesi – Özgürlük ve güvenlik hakkının ihlali [Mahkeme bu başvuruda ayrıca 11. maddede düzenlenen toplantı ve gösteri özgürlüğünün de ihlal edildiğine karar verdi.]
Adil Yargılanma Hakkı
Ulay v. Türkiye, Başvuru no. 8626/06, Karar tarihi: 13.02.2018
2004 yılında cinayet ve hırsızlık suçlarından suçlu bulunan ve 21 yıl hapis cezası alan başvurucunun cezasının soruşturma evresinde avukat yokluğunda verdiği ve ilerleyen aşamalarda baskı altında verdiğini söylediği ifadesine dayandırılması – İHAS’ın 6. maddesinin 1. ve 3. fıkralarının c bendinde düzenlenen avukatla temsil hakkının ihlali
Mehmet Günay ve Güllü Günay v. Türkiye, Başvuru no. 52797/08, Karar tarihi: 20.02.2018
Ameliyat olduktan on gün sonra hastanede hayatını kaybeden kızları adına açtıkları tıbbi ihmal davasının 7 yıl 4 ay sürmesi – Makul sürede yargılanma hakkının ihlali [Mahkeme, başvurucuların yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasını açıkça dayanaktan yoksun bularak reddetti.]
Aydemir v. Türkiye, Başvuru no. 21163/08, Karar tarihi: 27.02.2018
13 Şubat 1999 tarihinde örgüt üyesi olduğu iddiasıyla gözaltına alınan, polis, savcı ve hakim huzuruna ayrıca ilk duruşmaya avukat yokluğunda çıkarak ifade veren, daha sonra baskı altında ifade verdiğini söyleyen başvurucuya müebbet hapis cezası verilmesi – Avukatla temsil hakkının ihlali
Işık v. Türkiye, Başvuru no. 49009/09, Karar tarihi: 27.02.2018
25 Nisan 1999 tarihinde 13 kişiyi öldürdüğü ve örgüt üyesi olduğu iddiasıyla gözaltına alınıp polis, savcı ve hakim huzuruna avukat yokluğunda çıkarak ifade veren başvurucuya müebbet hapis cezası verilmesi – Avukatla temsil hakkının ihlali
Sertkaya v. Türkiye, Başvuru no. 37315/10, Karar tarihi: 27.02.2018
30 Ocak 2001’de örgüt üyesi olduğu iddiasıyla gözaltına alınıp polis, savcı ve hakim huzuruna avukat yokluğunda çıkarak ifade veren başvurucuya TCK’nin 314/2 maddesinden 6 yıl 3 ay hapis cezası verilmesi – Avukatla temsil hakkının ihlali
Taş v. Türkiye, Başvuru no. 30811/11, Karar tarihi: 27.02.2018
19 Nisan 2003 tarihinde örgüt üyesi olduğu iddiasıyla gözaltına alınıp polis, savcı ve hakim huzuruna avukat yokluğunda çıkarak ifade veren başvurucuya TCK’nin 314/2 maddesinden 6 yıl 3 ay hapis cezası verilmesi – Avukatla temsil hakkının ihlali
Mağın v. Türkiye, Başvuru no. 58593/09, Karar tarihi: 27.02.2018
16 Haziran 1999 tarihinde örgüt üyesi olduğu iddiasıyla gözaltına alınıp polis, savcı ve hakim huzuruna avukat yokluğunda çıkarak ifade veren başvurucuya TCK’nin 314/2 maddesinden 6 yıl 3 ay hapis cezası verilmesi – Avukatla temsil hakkının ihlali
Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkı
Ben Faiza v. Fransa, Başvuru no: 31446/12, Karar tarihi: 08.02.2018
Başvurucunun 2009’dan 2010’a kadar büyük çapta uyuşturucu kaçakçılığı suçlarına karıştığı şüphesiyle hakkında çeşitli gözetim tedbirlerinin uygulanması kapsamında 24 Temmuz 2009’da savcının yetkisi dahilinde polis memurlarının telefon operatörüne başvurucunun dört ayrı numarasına yapılan ve bu dört numaradan başvurucu tarafından yapılan aramaların kaydının ve telefonların bağlandığı baz istasyonlarının listesinin verilmesine dair mahkeme kararını ibraz etmesi, 10 Mayıs 2010’da polisin sorgu hakimi tarafından sözlü olarak başvurucu ve uyuşturucu kaçakçılığına karışan diğer kişiler tarafından kullanılan araca takip cihazı yerleştirilmesi için yetkilendirilmesi, 3 Haziran 2010’da sorgu hakiminin ilgili Fransız Ceza Usul Kanunu hükmüne dayanarak aynı aracı kullanan kişilerin konuşmalarının dinlenmesi için araca dinleme cihazı yerleştirilmesini ve bir aylık süreyle araca takip cihazı yerleştirilerek aracın konumunun takip edilmesini emretmesi, bu tedbirlerden elde edilen veri doğrultusunda Hollanda’dan uyuşturucu ithal eden başvurucu ve suç ortaklarının tutuklanması ve uyuşturucu ithal etme suçu ile suçlanması, yargılama esnasında başvurucunun operatöre sunulan dinleme emrine ve araca takip cihazı takılması emrinin geçerliliğine itiraz etmesi, Mayıs 2011’de Temyiz Mahkemesi’nin aracın konumunun takip edilmesine dair 10 Mayıs 2010’da verilen emri iptal etmesi fakat 3 Haziran 2010’da verilen konum belirleme yetkisinin organize suç örgütü tarafından gerçekleştirilen uyuşturucu kaçakçılığı ile mücadele amacı ile orantılı olduğunu belirtmesi, 22 Kasım 2011’de Yüksek Mahkeme’nin konum takibinin İHAS’ın 8. maddesine uygun olduğuna ve Temyiz Mahkemesi’nin anlaşmayı doğru uyguladığına karar vermesi, 14 Aralık 2012’de başvurucu hakkında 12 yıl hapis cezası ve 100.000 Euro para cezasına hükmedilmesi, kararın 17 Ekim 2013’te usûlî hata nedeniyle bozulması ve yargılamanın halihazırda devamı – Mahkeme 8. Maddenin ihlal edildiğine karar vermiştir. (Temyiz Mahkemesi’nin ilk takip kararını iptal etmesi nedeniyle başvurunun bu kısmını kabul edilemez bulmuştur.)
Andrey Smirnov v. Rusya, Başvuru No: 43149/10, Karar Tarihi: 13.02.2018
Başvurucu Andrey Smirnov ve okuldan sınıf arkadaşı A.’nın okullarındaki bir çocuğu ağır şekilde yaraladıkları şüphesiyle gözaltına alınmaları, itirafları üzerine başvurucu aile denetiminde kalmak şartıyla serbest bırakılırken A.’nın gözaltında tutulması, ertesi gün itiraflarını geri çekmeleri, daha sonra soruşturmacının ikilinin suçlarını daha ağır şekilde nitelendirmesi üzerine yerel mahkemenin başvurucunun suçunun ağırlığını gözeterek ve itirafını geri çekmesini adaletin engellenmesi olarak nitelendirerek gözaltına alınmasını talep etmesi, ardından istinaf mahkemesinin soruşturmacının başvurucunun tutuklanması yönündeki talebini onaması ve yaklaşık bir ay sonra yerel mahkemenin başvurucunun tavrındaki değişikliği gerekçe gösterip bunun başvurucunun adaletin gerçekleşmesine müdahale edebileceğine işaret ettiğini belirterek tutukluluk süresini uzatması, istinaf mahkemesinin yerel mahkemenin kararını tutuksuz yargılamanın olayın koşulları içinde yeterli olmayacağı gerekçesini de yerinde bularak onaması, sonrasında başvurucunun yasal temsilcisi olarak atanan babasının kendisini ziyaret etmesine babanın cezai takibata engel olmaya çalıştığı gerekçesiyle soruşturmacının izin vermemesi, başvurucunun babasının karara yaptığı itirazın yetkili savcı tarafından reddedilmesi, bundan kısa süre sonra tekrar tutukluluk süresinin uzatılmasına karar verilmesi ve kararın istinaf mahkemesince onanması, yaklaşık bir ay sonra verilen son tutukluluk süresinin uzatılması kararından kısa bir süre sonra istinaf mahkemesinin başvurucuyu ve A.’yı adam öldürmeye teşebbüsten beşer yıla mahkûm etmesi ve kararın temyizde onanması, bunlarla eş zamanlı olarak başvurucunun tutuklanmasından itibaren geçen yaklaşık bir yıllık zaman zarfında ailesi tarafından cezaevinde toplam 16 kez ziyaret edilmesi ve ziyaretlerin bir gardiyan gözetiminde başvurucuyu ailesinden ayıran cam bir bölmenin ardından yapılması, başvurucunun, tutuklu yargılanmasına yönelik kararın gerekçesinin yetersizliğini ve ailesinin ziyaretlerine yönelik sınırlamanın aşırı olduğunu öne sürerek İHAM’a başvurması – Mahkeme başvurucunun ailesi ile görüşmesi bakımından öngörülen sınırlamalar nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. [Mahkeme bu başvuruda ayrıca başvurucunun tutuklu yargılanması nedeniyle 5. maddenin 3. fıkrasının da ihlal edildiğine karar verdi.]
Seferi Yılmaz v. Türkiye, Başvuru no. 61949/08, Karar tarihi: 13.02.2018
Hürriyet ve Yeniçağ gazetelerinde hakkında 2005 yılında Şemdinli’de bombalı eyleme katıldığı ve PKK üyesi olduğu iddiasıyla çıkan haberler nedeniyle başvurucunun toplumda hedef gösterildiği ve kişilik haklarına saldırıldığı iddiası – (üç haber arasından bir haber için) Özel hayata saygı hakkının ihlali
Ivashchenko v. Rusya, Başvuru No: 61064/10, Karar Tarihi: 13.02.2018
Başvurucunun basın kartı olan bir fotoğrafçı olması, bu nedenle bir rapor hazırlamak amacıyla Abhazya’ya seyahat etmesi, orada çeşitli fotoğraflar çekmesi, Rusya’ya döndüğünde ise kendisinden “radikal olduğu düşünülecek bilgi ve fotoğraflar barındırabileceği” düşüncesi ile pasaportu bagajı ve bilgisayarı istenerek eşyalarında ve bilgisayarında arama yapılması, üzerine bilgisayarının içerisindeki tüm bilgi ve verilerin yedek bir hard disk’e kaydedilerek bilgisayarın başvurucuya iade edilmesi, araştırma bittikten sonra ise başvurucunun talebine rağmen hard diskteki başvurucuya ait bilgi ve fotoğrafların kamu görevlileri tarafından silinmemesi,başvurucunun iddiasına göre kopyalama işlemi gerçekleştirilirken fotoğraflar haricinde başvurucunun kişisel yazışmalarının da yedeğinin alınmış olması, ayrıca araştırma bittikten sonra dahi bu belgelerin uzun bir süre boyunca silinmemesi, Mahkemenin yazışmaların iki yıl boyunca arşivde tutulmasının “rutin”den çıkarak kişinin özel hayatını ihlal ettiğine karar vermesi – 8. Maddenin ihlali
Libert v. Fransa, Başvuru no:588/13, Karar tarihi: 22.02.2018
Fransız Demir Yolları Firması’nda çalışan başvurucunun 2007’de görevinden geçici olarak uzaklaştırılması ve Mart 2008’de eski görevine getirilmesi esnasında işyeri bilgisayarına el konulduğunu belirtmesi, başvurucunun amirleri tarafından çağırılıp işyeri bilgisayarında üçüncü kişiler için düzenlenmiş adresi değiştirilmiş resmi evraklar ve ayrıca çok sayıda pornografik film ve görsel bulunduğunun tespit edilmesinin başvurucuya bildirilmesi ve 17 Temmuz 2008’de işten çıkarılması, İlk Derece Mahkemesi’ne yaptığı başvurunun işten çıkarmanın hukuki olması nedeniyle reddi, Temyiz Mahkemesi’nin bu kararı onaması ve Yüksek Mahkeme’nin işverenlerin işçilerine sağladığı bilgisayarlarda bulunan verilerin kişisel olduğu işçi tarafından belirtilmediği sürece işle ilgili olduğunun kabul edileceğini belirtmesi- Yerel otoritelerin sahip oldukları takdir hakkını aşmadıkları gerekçesiyle Mahkeme 8. Maddenin ihlali olmadığına karar vermiştir.
İfade Özgürlüğü
Aydoğan ve Dara Radyo Televizyon Yayıncılık Anonim Şirketi v. Türkiye, Başvuru no. 12261/06, Karar tarihi: 13.02.2018
Mardin merkezli ve Kürtçe yayın yapmak amacıyla kurulan Dara TV’nin 2000 yılının Ocak ayında RTÜK’e yayıncılık lisansı için başvuru yapması üzerine Başbakanlık Ofisi tarafından hakkında bir soruşturma yürütüldüğü ve yayın lisansı için gerekli ulusal güvenlik belgesi için sakıncalı bulunduğu gerekçesiyle lisansın gerekçe belirtilmeden verilmesinin reddedilmesi – İfade özgürlüğü ihlali
Belek ve Öztürk v. Türkiye, Başvuru no: 10758/09, Karar tarihi: 13.02.2018
Günlük Evrensel gazetesinin sahibi ve editörü olan başvurucuların 10 Mart 2004 tarihli gazetede ‘Mazgirt’te yargısız infaz’ ve ‘cezaevinde jitem sorgusu’ başlıklı iki haber yayımlanması nedeniyle, isimleri açıkça yazılmamasına rağmen, terörle mücadele eden yetkilileri terör örgütlerinin hedefi haline getirdikleri iddiasıyla 1.370 TL ve 685 TL para cezasına çarptırılmaları – İfade özgürlüğü ihlali [2.000 TL’nin altında para cezası verildiği ve kararı temyiz edemedikleri gerekçesiyle ayrıca adil yargılanma hakkının ihlaline karar verildi.]
Zengin ve Çakır v. Türkiye, Başvuru no. 57069/09, Karar tarihi: 13.02.2018
18 Mayıs 2007 tarihinde İbrahim Kaypakkaya’yı anmak için basın açıklamasına katılan ve burada ‘İbrahim Kaypakkaya Ölümsüzdür’, ‘Faşizmi döktüğü kanda boğacağız’ sloganları atıp pankartlar taşıyan 15 kişi hakkında örgüt propagandası suçundan 10 ay hapis cezası verilmesi ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması – İfade özgürlüğü ihlali
Smajić v. Bosna Hersek, Başvuru No: 48657/16, Karar Tarihi:16.02.2018
İnternetteki paylaşımlarından dolayı 2012 yılında suçlu bulunan aynı zamanda avukat olan başvurucunun; ırksal, ulusal ve dini nefrete yönelik kışkırtmalarından dolayı tecilli hapis cezasına mahkûm edilmesi, bu sürede kişisel bilgisayarı ve dizüstü bilgisayarına el konulması, başvurucunun internet paylaşımlarından yola çıkarak alt mahkemelerin özellikle belirli bir etnik grubu aşağılayan bazı ifadeleri tespit etmesi (“kokuşmuş Noel”, “sırtımızdaki tehlikeden kurtulmak”, ”şehir merkezi daha sonra yavaşça arındırılmalıdır” ve “farklı bok çukurlarından gelen Sırplar”), mahkemenin bu yayınların içeriğinin, varsayımsal olsalar dahi, ifade özgürlüğünün bir parçasını oluşturmadığını daha ziyade, belirli konulara yönelik bir davranış biçimini savunan son derece uygunsuz bir diyalog şekli olarak yorumlaması, bu paylaşımların çok etnik yapılı toplulukların, dinsel veya etnik grup üyelerinin dini veya ulusal duygularını rencide ettiği bu nedenle, ifade özgürlüğünün bu konuda önemli ölçüde kısıtlandığı sonucuna varılması, Anayasa Mahkemesince 2016 yılında bu gerekçenin nihai olarak onaylanması ve Bay Smajić’in temyiz talebinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle reddedilmesi, başvurucunun ayrıca yargılamanın adil olmadığı ve 2010’daki ilk sorgulaması sırasında avukata erişiminin olmadığı itirazlarının açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle reddedilmesi, ilk itiraz konusunda, Bay Smajić’in hukuki yardım hakkının kısıtlanmadığı, özellikle hakları konusunda bilgilendirildiği, hukuki yardıma ihtiyacı olmadığını belirten bir form imzaladığı ve sorgulanması sonucu kendisine karşı herhangi bir suçlayıcı delil oluşmadığı; ikinci şikâyetle ilgili olarak ise, alt mahkemelerin kararının yerinde olduğu, usul ve esasların doğru uygulandığını, kararın iyi gerekçelendirilmiş ve ayrıntılı olduğunun belirtilmesi üzerine başvurucu, 2012 yılında tutuklandıktan sonra ve 2010 yılındaki ilk sorgulamasında avukata erişiminin engellendiğinden, avukatının başvurucunun tutulduğu yeri aradığı fakat avukatına başvurucunun orada olmadığının söylenildiği iddiasıyla 6. Maddedeki adil yargılanma hakkı ve kendi seçeceği bir savunmacının yardımından yararlanma hakkının ihlal edildiğini, ikinci olarak da yerel mahkemelerin keyfi olarak ilgili iç hukuku uyguladıklarını ve 10. Madde kapsamında kamuoyuna dair endişelerini dile getirdiği için yargılandığı iddiası – AİHM, başvurucunun şikâyetlerinin sözleşmede ortaya konan hak ve özgürlükleri ihlal ettikleri herhangi bir durumun ortaya çıkmadığı sonucuna varmış, bu şikâyetlerin AİHS’nin 35 §§ 3. (a) ve 4. maddeleri uyarınca açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle de kabul edilemezlik kararı vermiştir.
Alpha Doryforiki Tileorasi Anonymi Etairia v. Yunanistan, Başvuru No: 72562/10, Karar Tarihi: 22.02.2018
ALPHA televizyon kanalı yayınladıkları “Jungle” ve “Yellow Press” adlı TV programlarında üç video yayınlamaları, bu üç videodan ilkinin Yunan Parlamentosu üyesi ve partiler birliği komitesi başkanının gizli kamera ile çekilmiş videolarından oluşması, ilk videoda parlamento üyesinin bir kumarhaneye giriş yaparak elektronik kumar oynadığını göstermesi, ikincisinin “Jungle” adlı TV programının sunucusuyla ilk video hakkında yapılan bir konuşmasının kayda alınması, diğer videonun da aynı kişiyle yapılan bir toplantının görüntülerini içermesi, gizli kamera ile çekilen bu görüntülerin yayınlanması üzerine Ulusal Radyo ve Televizyon Kurulu’nun bu iki TV programı için de ayrı ayrı 100.000 Euro cezai yaptırım uygulaması, kanalın ise kişinin kamuya mal olmuş bir figür olması nedeniyle istisnai olarak gizli görüntülerin kullanabileceğini ifade etmesi, çünkü görüntülerin ulusal nitelikte bir haber değeri taşıyor olması ve görüntüler olmadan haberin inandırıcılığının kaybolacağının belirtilmesi, bunun üzerine ifade özgürlüklerinin ihlal edildiği iddiası, mahkeme ise özel hayatın gizliliği hakkının ve ifade özgürlüğünün olay bakımından yarışan haklar niteliğinde olduğunu, üç videonun ifade özgürlüğü bakımından ayrı ayrı değerlendirildiğini, ilk video bakımından ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini, diğer iki video bakımından ise videonun içeriği farklı olduğundan iç hukukun müdahalesini yerinde ve yeterli bulması, – 10. maddenin ilk video bakımından ihlali, [Mahkeme bu başvuruda ayrıca 6. maddenin ihlal edildiğine de karar verdi.]
Aydoğan v. Türkiye, Başvuru no. 55828/08, Karar tarihi: 27.02.2018
Kürt siyasetçi Nursel Aydoğan’ın 2003 yılında Van’da Öcalan’ın sağlık durumu, barışın sağlanması ve ‘KADEK’in önerdiği yol haritasının tartışılması için cesur bir adım atılması’ üzerine yaptığı konuşma nedeniyle suçu ve suçluyu övme suçundan ceza alması – İfade özgürlüğünün ihlali
Sinkova v. Ukrayna, Başvuru No: 39496/11, Karar Tarihi: 27.02.2018
Olayların gerçekleştiği dönemde kamuya açık ve provakatif eylemleriyle bilinen St. Luke Kardeşliği adlı bir gruba üye olan başvurucu Anna Olegovna Sinkova ve grubun iki diğer üyesinin 16 Kasım 2010 tarihinde İkinci Dünya Savaşı anıtı olan Eternal Glory Memorial’da yakılan ateş için harcanan doğalgazın sebep olduğu masrafa ve anıtın bu yönden sebep olduğu israfa dikkat çekmek amacıyla söz konusu “sonsuz ateş” üzerinde tavada yumurta pişirme eylemi gerçekleştirerek eylemi videoya almaları ve videoyu gösterinin amacını da mesaj olarak yazarak internette paylaşmaları, ekibin bir performans gösterisi olarak adlandırdığı bu eylem esnasında polisin bir müdahalede bulunmaması ancak ekibi yaptıklarının uygunsuzluğuna ilişkin olarak uyarması, eyleme yönelik olarak çeşitli şikâyetlerde bulunulmasının ardından eyleme karışanlardan D.’nin ifadesinin alınması ve daha sonra onunla birlikte eyleme karışan kişiler hakkında holiganlık şüphesiyle soruşturma başlatılması, D.’nin eyleme karıştığını yazılı şekilde itirafının ardından olaya karışan şüpheliler hakkında anıta saygısızlık suçundan soruşturma açılması ve süreç içinde başvurucunun olaya karışan şahıslardan olduğunun D.’nin tanıklığıyla tespit edilmesi, sonrasında başvurucunun annesinin ve büyükannesinin ifadelerinin alınıp başvurucu hakkındaki suçlamaların ağırlaştırılması ve hakkında aranıyor ilanı çıkarılması, soruşturmacının yerel mahkemeye başvurarak başvurucunun önlem olarak tutuklanmasını talep etmesi ve yerel mahkemenin başvurucunun talebe yönelik olarak mahkeme önüne çıkartılması şartıyla istemi kabul etmesi, ardından başvurucunun yakalanması ve mahkeme nezdinde eyleme karıştığını itiraf ettiği sorgusunu müteakip soruşturmacının talebi doğrultusunda tutuklu yargılanmasına karar verilerek tutukluluk süresinin uzatılma ihtimali saklı kalmak kaydıyla 2 ay olarak belirlenmesi, başvurucunun avukatının tutukluluk kararının yerinde ve gerekli olmadığından bahisle karara itiraz etmesi fakat itirazın reddedilmesi, ardından 2 aylık süre dolmadan başvurucunun resmi olarak suçlanması ve yargılanmasına başlanması, başvurucunun iyi halini ve eylemin iyiniyetli ve basit bir eylem oluşunu gerekçe göstererek serbest bırakılması yönünde mahkemeye yaptığı talebin önce reddedilip sonra kabul edilmesi ancak serbest kaldıktan kısa süre sonra başvurucunun atılı suçtan hüküm giyerek 2 yıl ertelenmek üzere 3 yıl hapis cezasına çarptırılması, başvurucunun eylemlerinin bir suç teşkil etmediğinden ve cezai takibatın ifade özgürlüğünü ihlal ettiğinden bahisle istinafa başvurması ve aynı anda savcının da cezanın hafifliğini gerekçe göstererek kararı istinafa götürmesi, istinafta ilk derece mahkemesinin kararının onanmasının ardından başvurucunun temyize başvurması ancak temyiz talebinin de reddedilmesi, bunun üzerine başvurucunun İHAS’ın 5. ve 10. maddelerinin ihlal edildiği iddiasıyla İHAM’a başvurması – İfade özgürlüğü ihlali yok.
[Mahkeme, başvurucunun gözaltına alınması yönünden 5 § 1 ihlali bulmazken, tutukluluk bakımından ilgili hükmün ihlal edildiğine, ayrıca 5 § 3 ve 5 § 5’in ihlal edildiğine karar vermiştir.]
Guja v. Moldova (No:2), Başvuru No: 1085/10, Karar Tarihi: 27.02.2018
Whistle-Blower olan başvurucu hakkında Büyük Daire’nin verdiği Guja v. Moldova kararında başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ve bu nedenle işe iadesine karar verilmesi bunun başvurucunun işine dönmesi, ancak savcılığın başvurucuyu işten ayrılmaya davet etmesi, başvurucunun kabul etmemesi üzerine ilgili kamu görevlisinin başvurucuya “bunu zorla yapabilecek yeterli derecede gücünün olduğunu” söylemesi, ardından başvurucunun işe geri çağırılması ancak kendisine bir yaka kartı ve ofis verilmemesi, öyle ki başvurucunun kütüphanede çalışmak zorunda bırakılması ve üstlerinden herhangi biri çıkmadan ofisi terk edememesi, birkaç gün sonra da iç hukuktaki düzenlemeye dayanılarak yeni başsavcının gelişi sebebiyle başvurucunun işine son verilmesi, başvurucunun ise bu düzenlemenin daha önce kullanılmadığını belirterek kendisinin daha önceki başvurusu sebebiyle iş yerinde gördüğü muamele ile ilişkili olduğu iddiası – Başvurucunun yeni şikayetinin ifade özgürlüğünü ihlal eden 2003’teki olay ile bağlantılı olduğu ve ilk başvuruda verilen ihlal kararlarının amacının devletlerin olabildiğince başvurucuların haklarını hiç ihlal etmemiş olacak şekilde eski hale döndürmek olduğu ancak Devlet’in bu ihlal kararını yerine getirmediği gerekçesiyle 10. Maddenin tekrar ihlal edildiği kararı
Toplantı ve Dernek Kurma Özgürlüğü
Adıgüzel ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 65126/09, Karar tarihi: 13.02.2018
KESK’in 2009 yılında 35 üyesinin gözaltına alınmasını protesto amacıyla düzenlediği basına açıklamasına polis saldırısı sonucu 29 başvurucudan 25’inin gözaltına alınıp haklarında sonunda beraat kararı verilmesine rağmen eylemin dağıtılması ve dava açılmış olması – 11. maddenin ihlali
Ayrımcılık Yasağı
Cernea v. Romanya, Başvuru no: 43609/10, Karar tarihi: 27.02.2018
Söz konusu zamanda “Partidul Verde” isimli çevreci partinin genel başkanı olan başvurucunun 17 Ocak 2010’da gerçekleşen ve Bükreş seçim bölgesinde boşalan bir koltuğun doldurulması için düzenlenen ara seçimde adaylığını koyması fakat Seçim Kurulu’nun ara seçimden bir sene önce çıkarılmış olan ilgili kanuna dayanarak başvurucunun genel başkanı olduğu çevreci partinin genel seçimler sonucunda parlamentoda temsil edilmiyor olması sebebiyle adaylığını kabul etmemesi, başvurucunun genel başkanı olduğu çevreci partinin başvurucunun adaylığının kabul edilmemesi kararı ile serbest seçim hakkına müdahale edildiği belirtilmek suretiyle anayasaya aykırılık iddiasıyla Bükreş Yerel Mahkemesi’ne itirazı, Ocak 2010’da Romanya Anayasa Mahkemesi’nin kendisine iletilmiş olan sorunda anayasaya aykırılık iddiasını reddetmesi ve Mart 2010’da Bükreş Yerel Mahkemesi’nin Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu partinin genel seçimlerde seçim barajını aşamaması dolayısıyla ara seçimlerde aday gösteremeyecek olması argümanına dayanarak davayı reddetmesi – Mahkeme, seçim barajının devletlerin takdirinde olduğunu belirterek genel seçimde parlamentoya giremeyen partilere ara seçimlerin bir arka kapı olmadığını dolayısıyla da yerel otoritelerin hakkı sınırlarken makul ve objektif davrandığını ve müdahalenin makul ve orantılı olduğunu belirterek, serbest seçim hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlal edilmediğine karar verdi.
Bireysel Başvuru Hakkı
M.A v. Fransa, Başvuru no: 9373/15, Karar tarihi: 01.02.2018
Cezayir vatandaşı olan başvurucunun hakkında Fransa’da terör eylemi hazırlamak için bir terör faaliyetine dahil olması sebebiyle 2006’da 7 yıl hapis cezasına ve başvurucunun kalıcı olarak sınır dışı edilmesine hükmedilmesi, 2010’da Fransız otoritelerin sınır dışı etme emrini uygulama girişimi üzerine 19 Nisan 2010’da İHAM’a İç Tüzük’ün 39. maddesi uyarınca geçici tedbir talebiyle başvurması, 26 Nisan’da Mahkeme’nin yargılama esnasında başvurucunun sınır dışı edilmemesi gerektiği hususunda hükümeti bilgilendirmesi, başvurucunun salıverilmesi ve hakkında zorunlu oturma emri verilmesi, 1 Temmuz 2014’te Mahkeme’nin 21580/10 başvuru numaralı kararında iç hukuk yollarının tüketilmemesi sebebiyle başvuruyu kabul edilemez bulması ve geçici tedbiri kaldırması, Aralık 2014’te başvurucunun sığınma başvurusu yapması ve Fransız Mültecilerin ve Vatansızların Korunması Ofisi tarafından bu başvurunun 17 Şubat 2015’te reddi, bu ret kararının 20 Şubat 2015’te polis karakolunda sınır dışı etme kararının icrası için bekleyen başvurucuya iletilmesi ve akabinde başvurucunun Paris’te bulunan Roissy havalimanına götürülmesi, o esnada başvurucunun sınır dışı edildiğine dair bilgilendirilen başvurucunun avukatının geçici tedbir talebiyle Mahkeme’ye tekrardan yeni bir başvuru yapması üzerine Mahkeme’nin aynı günde hükümeti başvurucunun 25 Şubat’a kadar sınır dışı edilmemesi konusunda bilgilendirmesi fakat polis bu emri alana kadar başvurucunun bindiği uçağın kapılarının çoktan kapanmış olması ve havalanması, Cezayir’e varan başvurucunun suçlanarak yargılama öncesi tutuklamaya tabi tutulması ve Mahkeme’ye verilen bilgiye göre hala cezaevinde tutuluyor olması- Mahkeme başvurucunun sınır dışı edilmesi sonucu Cezayir’de karşılaşacağı muameleyi ciddi bir risk olarak değerlendirmiş ve 3. Maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir. Ayrıca Mahkeme başvurucunun sığınma talebinin reddinin 17 Şubat’tan 20 Şubat’a kadar başvurucuya bildirilmemesi ve bu esnada Fransız otoritelerin sınır dışı etmek için gerekli ayarlamaları yapmasını ve dolayısıyla başvurucuya tekrardan Mahkeme’ye geçici tedbir kararı için başvurabileceği vakit bırakılmamasını, işkence görme riski olan bu nedenle tedbir kararı verilen (İç Tüzük m. 39) kişiyi sınırdışı etmenin yanı sıra, kişiyi yeniden tedbir başvurusu yapmaktan alıkoyacak koşullar yaratmayı 34. Maddenin ihlali olarak değerlendirmiştir.