Haziran 2018 – AYM ve İHAM Kararları Bülteni
Haziran 2018’de çıkan 7 Anayasa Mahkemesi ve 12’si Türkiye’ye karşı 19 İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararının yer aldığı bülten aşağıda.
Kadın hukuk fakültesi öğrencileriyle hazırladığımız bu on altıncı bültende İHAM karar çevirilerini Ayşenur Keskiner, İrem Şanlı, Tuğçe Bozkurt, İlkay Nadir ve Deniz Çelikkaya ile birlikte yaptık. Bir karar çevirisini ise Polat Yamaner hazırladı. İki kararı ise önümüzdeki günlerde ayrı bir yazı olarak yayımlayacağız.
Önümüzdeki ay görüşmek üzere.
AYM Kararları
Yaşam Hakkı ve Etkili Soruşturma Yürütme Yükümlülüğü
12 Haziran 2018
Naziker Onbaşı ve Diğerleri başvurusu, Başvuru no. 2014/18224, Karar tarihi: 09.05.2018
Başvurucuların kardeşi M.Y.’nin 07.01.2013 tarihinde Kozlu Taşkömürü İşletme Müessesesi’ne bağlı maden ocağında meydana gelen gaz püskürmesi ve metan gazı zehirlenmesi nedeniyle hayatını kaybetmesi üzerine TTK genel müdürü, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı hakkında 4483 sayılı yasa uyarınca soruşturma izni istenilmesi ve kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi – Yaşam hakkı ihlalini etkili şekilde soruşturma yükümlülüğünün ihlali
Adil Yargılanma Hakkı
27 Haziran 2018
Ahmet Altuntaş ve Diğerleri başvurusu, Başvuru no. 2015/19616, Karar tarihi: 17.05.2018
Araziler üzerinde anız yakanlar tespit edilememiş olmasına rağmen sadece mülk sahibi oldukları için başvuruculara idari para cezası kesilmesi – Masumiyet karinesinin ihlali
28 Haziran 2018
Hakan Altıncan başvurusu, Başvuru no. 2016/13021, Karar tarihi: 17.05.2018
Elektrik Üretim A.Ş. bünyesinde bir termik santralde çalışan başvurucunun sendikaya üye olduktan sonra yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmesine dayanarak açtığı alacak davasının İş Mahkemesi ve Yargıtay önünde yerleşik içtihada rağmen aynı maddi olaya dayanılarak açılan diğer davalardan farklı sonuçlandırılması – Adil yargılanma hakkı ihlali
Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkı
8 Haziran 2018
Kaos-GL Kültürel Araştırma ve Dayanışma Derneği başvurusu, Başvuru no. 2014/18891, Karar tarihi: 23.05.2018
06.11.2012 tarihli habervaktim.com internet sitesinde ‘siyonist uşakları yine teröre sarıldı’ başlıklı yazıda başvurucu dernek hakkında ‘sapkınların derneği’ denmesi nedeniyle nefret söylemi ve halkı kin ve düşmanlığa tahrikten suç duyurusunda bulunulması ve kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi – şeref ve itibar zedelenmediği gerekçesiyle ihlal yok.
20 Haziran 2018
Müjdat Gürbüz başvurusu, Başvuru no. 2017/36529, Karar tarihi: 23.05.2018
Menemen T Tipi kapalı ceza infaz kurumunda FETÖ üyesi olduğu iddiasıyla tutuklu bulunan başvurucunun;
- cezaevinde fotoğraf çekiminin ve gönderilmesinin kısıtlanması, koğuş ve odalara ait havalandırma bahçesinin üzerine tel çekilmesi ve ziyaretçi sayısı ile ziyaretçi gün ve saatlerinin sınırlandırılması nedeniyle özel hayata saygı hakkının;
- radyo kullanımının kısıtlanması nedeniyle ifade özgürlüğünün;
- hala öğrencisi olduğu Anadolu Üniversitesi’nin sınavlarına ve ALES, KPSS, YDS gibi merkezi sınavlara girmesine izin verilmemesi nedeniyle eğitim hakkının ihlal edildiği iddiaları – Açıkça Dayanaktan Yoksun Olduğu gerekçesiyle kabul edilemezlik kararı
İfade Özgürlüğü
8 Haziran 2018
Eyüp Hanoğlu başvurusu, Başvuru no. 2015/13431, Karar tarihi: 23.05.2018
Dönemin Ankara Büyükşehir Belediye başkanı olan Melih Gökçek’in Twitter hesabı üzerinden bir kadına ‘sen çok mu kürtaj yaptırdın, bu kadar bağırmanın nedeni bu mu?’ yazması nedeniyle başlatılan #edepsizsinmelihgökçek hashtagine başvurucunun da bir tweet atması ve hakaret davası açılması – İfade özgürlüğü ihlali
Mülkiyet Hakkı
22 Haziran 2018
Hamdi Akın İpek başvurusu, Başvuru no. 2015/17763, Karar tarihi: 24.05.2018
Koza İpek Holding’e sulh ceza hakimliği kararıyla CMK’nin 133. maddesi ve 674 sayılı OHAL KHK’si uyarınca kayyım atanması – Mülkiyet hakkı ihlali yok. [Mahkeme, kayyım atama tedbirine karşı CMK’nin 141. maddesinin etkili bir yol olmadığına karar verirken, başvurucunun ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasını ise OHAL Komisyonu’na başvurmadıkları gerekçesiyle kabul edilemez buldu.]
İHAM Kararları
Yaşam Hakkı ve Etkili Soruşturma Yürütme Yükümlülüğü
Fatih Çakır ve Merve Nisa Çakır v. Türkiye, Başvuru no. 54558/11, Karar tarihi: 05.06.2018
Başvurucuların eşi ve annesi olan Yeşim Çakır’ın 25.10.2018 tarihinde geçirdikleri trafik kazasında arabalarının kanala yuvarlanması sonucu hayatını kaybetmesiyle ilgili hasar görmüş bariyerlerin belediye tarafından onarılmadığı, bu nedenle kanala yuvarlanmalarını engelleyemediği iddiasıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi aleyhine İdare Mahkemesi’nde açtıkları tazminat davasının reddedilmesi – Yaşam hakkının ihlali [Mahkeme’nin Türkiye’ye karşı trafik kazalarında devletin pozitif yükümlülüğüyle ilgili verdiği ilk karar.]
Toubache v. Fransa, Başvuru No: 19510/15, Karar Tarihi: 07.06.2018
27 Kasım 2008’de bir soygunun ve yakıt hırsızlığının ardından devriye gezen jandarma tarafından takip edilen ve iki başvurucunun oğlunun da arka tarafında oturmakta olduğu aracın sirenlere rağmen durmaması üzerine jandarma aracının iki defa neredeyse araca çarpacak olmasından ve aracın durması için yapılan iki ihtardan sonra bir jandarmanın kaçan araç yönünde altı el ateş etmesi sonucu başvurucuların oğlunun ölümüne yol açan jandarmaya taksirle öldürme suçu ile soruşturma açılması sonucu başvurucuların oğlunun jandarmanın beşinci veya altıncı el ateşiyle öldüğünün tespiti, 25 Ocak 2013’te soruşturma hâkimlerinin suçu bilinçli taksirle öldürme olarak tekrar tanımlamasının ardından bu kararın 21 Temmuz 2013’te Temyiz Mahkemesi tarafından jandarmanın silah kullanımının aracın durdurulması için mutlak zorunluluk teşkil etmesi dolayısıyla jandarmanın cezai olarak sorumlu olmadığı ve bu nedenle yargılanmaması gerektiği gerekçesiyle bozulması, başvurucuların bu karara itirazı üzerine Yüksek Mahkeme’nin bu itirazı esastan reddetmesi- Mahkeme mevcut olayda jandarmanın hareketlerinin Sözleşme’nin 2. Maddesinin 2. Fıkrasının (b) bendinde düzenlenen hukuka uygun yakalama amacına yönelik olduğunu belirterek bu bağlamda silah kullanımının “mutlak zorunluluk” teşkil edip etmediğini incelemektedir. Bunun için de bir yaşamın kaybıyla sonuçlanan silah kullanımının, kaçmakta olan aracın yarattığı tehlike ve aracı durdurmanın acilliği ile kati suretle orantılı olup olmadığını değerlendirmiş ve birinin yaşamına karşı alınan böyle bir riskin meşru olabilmesinin ancak kaçan kişilerin ortaya koyabileceği açık ve yakın tehlikeyi engellemek için son çare olması durumunda söz konusu olabileceğini belirtmiştir. Mevcut olayda aracı sürenin acil tehdit oluşturmaması ve aracın durdurulmasının acillik meselesi olmaması nedeniyle başvurucuların oğlunun ölümü ile sonuçlanan silah kullanımının mutlak zorunluluk teşkil etmediğine ve dolayısıyla da yaşam hakkının esastan ihlal edildiğine hükmetmiştir.
İşkence Yasağı ve Etkili Soruşturma Yürütme Yükümlülüğü
T.K v. Litvanya, Başvuru no. 14000/12, Karar tarihi: 12.06.2018
Haziran 2011’de iki çocuğuna pornografik filmler izlettiği ve cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla birlikte yaşadığı V.K tarafından başvurucuya dava açılması ve başvurucunun 11 yıl hapis cezasına çarptırılması, cezai takibat sırasında başvurucunun gözaltına alındığında alınan gözlüklerinin birkaç ay boyunca geri verilmemesi ve bu nedenle görme yeteneğinin olumsuz etkilendiği iddiası ile yargılama sürecinde tanık göstermesinin engellenmesi, iki çocuğun ifadesini etkilediği gerekçe gösterilerek V.K ile çapraz sorguya alınma isteğinin kişinin bulunamaması nedeniyle reddedilmesi üzerine Sözleşmenin işkence yasağı ve adil yargılanma hakkını içeren 3 ve 6. maddelerinin ihlal edildiği iddiası – Mahkeme, özellikle gözlüklerin başvurucuya geri verilmediği sürenin göz önünde bulundurarak yetkili makamların başvurucunun gözlüklerini istemesine karşın yeterli ilgiyi göstermemesi nedeniyle insanlık dışı ve onur kırıcı davranışın asgari şiddet seviyesine ulaştığı gerekçesiyle sözleşmenin 3. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. [Mahkeme bu başvuruda ayrıca her ne kadar davada iki çocuk mağdurun yararı ve psikologların tekrar ifadelerinin alınmasının çocukların psikolojisini olumsuz etkileyeceği tavsiyesine sadık kalınarak çocukların tekrar ifadelerinin alınmamasıyla yararlarının gözetildiğini kabul etse de davada tek doğrudan kanıtın çocukların ifadeleri olması sebebiyle başvurucuya bu tanıklıkların güvenilirliğini test etmek için imkan verilmemesinin sözleşmenin 6. maddesini ihlal ettiğine karar vermiştir.]
Özgürlük ve Güvenlik Hakkı
Amerkhanov v. Türkiye, Başvuru no.16026/12, Karar tarihi: 05.06.2018
Batyrkhairov v. Türkiye, Başvuru no. 69929/12, Karar tarihi: 05.06.2018
Mayıs 2011’de Türkiye’ye gelen, kısa zaman sonra milli güvenliği tehdit ettiği gerekçesiyle sınırdışı edilmek üzere Haziran 2011’de Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’ne gönderilen başvurucu Amerkhanov’un sığınma talebinin reddi üzerine Mart 2012’de Kazakistan’a sınırdışı edilmesi ve Haziran 2011’de Türkiye’ye gelen, Kazakistan tarafından hakkında terör suçlusu olduğu gerekçesiyle iade talep edilen başvurucunun Mart 2012’ye kadar Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’nde tutulması – İHAS’ın 5. maddesinin 1., 4. ve 5. fıkralarının ihlali [Mahkeme, Amerkhanov için ayrıca 5. maddenin 2. fıkrasının da ihlal edildiğine karar verdi. Ayrıca her başvurucu bakımından sınırdışı edilmeleri ve Kumkapı’da bulundukları koşullar nedeniyle ayrı ayrı 3. maddenin ve 3. maddeyle bağlantılı olarak 13. maddenin ihlal edildiğine karar verdi.]
Rashad Hasanov ve Diğerleri v. Azerbaycan, Başvuru numaraları; 48653/13, 52464/13, 65597/13 ve 70019/13, Karar tarihi: 07.06.2018
NIDA isimli sivil toplum kuruluşunun üyeleri olan başvurucuların molotof kokteyli bulundurma ve tedarik etme suçlarından gözaltına alınıp tutuklanmasının tutarsız ve açıklıktan yoksun olduğu ve soruşturmacılar ile savcıların öne sürdükleri isnatlara dayanak oluşturacak hiçbir delilin sunulmadığı, başvurucuların makul bir şüphe olmaksızın özgürlüklerinden alıkonulduğu gerekçesiyle İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 5. maddesinde düzenlenen özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme ayrıca, başvuruculara karşı yürütülen sürecin NIDA’ya üye olmaları sebebiyle başlatıldığını ve Azerbaycan’da sivil toplum üzerindeki geniş baskı ve engelleme ortamının bir parçası olduğunu tespit ederek, Sözleşme’nin 18. maddesinin (haklara getirilecek kısıtlamaların sınırlandırılması) ihlal edildiğine hükmetmiştir. Kararın özet çevirisi için tıktık.
Erarslan ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 55833/09, Karar tarihi: 19.06.2018
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği üyesi olan başvurucuların Ergenekon soruşturması kapsamında örgüt üyesi oldukları iddiasıyla yapılan baskınlar sonucu gözaltına alınması- Hukuka aykırı ve keyfi şekilde gözaltı ve tutuklama kararı nedeniyle İHAS md. 5/1’in ihlali
Erbek v. Türkiye, Başvuru no. 49232/12, Karar tarihi: 19.06.2018
30.12.2011 tarihinde örgüt üyeliği ve örgüt propagandası suçlarından gözaltına alınan, aynı gün tutuklanan, 05.09.12 tarihinde tahliye edilen başvurucunun tutuklandığı günden tahliye edildiği güne kadar hakim karşısına çıkartılmaması – 5. maddenin 4. fıkrasının ihlali
Talu v. Türkiye, Başvuru no. 2118/10, Karar tarihi: 19.06.2018
09.01.2009 tarihinde örgüt üyeliği ve örgüt propagandası suçlarından gözaltına alınan, 10.01.2009 tarihinde tutuklanan başvurucunun tahliye edildiği 01.10.2009 tarihli ilk duruşmaya kadar hakim karşısına çıkartılmaması – 5. maddenin 4. fıkrasının ihlali
Adil Yargılanma Hakkı
Bursa Barosu Başkanlığı ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 25680/05, Karar tarihi: 19.06.2018
Bursa’nın Orhangazi ilçesinde Cargill şirketine nişasta fabrikası kurması için verilen iznin iptali için açılan davalarda verilen kararların dönemin Başbakanı, Bayındırlık ve İskan Bakanı ve Gemlik Belediye Başkanının, mahkeme kararlarının uygulanması konusunda sorumlu olmalarına rağmen uygulanması – Adil yargılanma hakkı ihlali
Pereira Cruz ve Diğerleri v. Portekiz, Başvuru No: 56396/12, Karar Tarihi: 26.06.2018
Haftalık ve ulusal bir Portekiz gazetesi olan Expresso’nun 2002’de yoksun geçmişlere sahip olan çocukların eğitiminden sorumlu olan Casa Pia adlı kamu kuruluşu içinde bir pedofili grubu olduğunu ifşa etmesi, Basında çıkan bir çok haber üzerine aralarında başvurucuların ve grubun kilit noktası olduğu düşünülen Casa Pia’nın şoförünün de bulunduğu 10 kişi hakkında cezai soruşturma başlatılması, Adli tıp incelemeleri, psikolojik testler ve mağdurlardan, şeriklerden ve 600 tanıktan delil toplanmasını da kapsayan geniş çaplı bir soruşturmanın yürütülmesi, 25 Kasım 2004’te Lizbon Mahkemesi’nde yargılamanın başlaması üzerine başvurucuların kendilerine yapılan suçlamaların toplu olarak uydurma olduğunu belirtmesi, Sözlü delillerin sunulması üzerine 2009’da Lizbon Mahkemesi’nin suçların gerçekleştiği yer ve tarihler konusunda belli suçlar açısından düzeltmeler yapması, 3 Ekim 2010’da suçlamaların uydurma olduğuna dair iddiayı reddetmesi ve başvurucuları 5 yıldan 7 yıla olmak üzere değişen miktarlarda hapis cezasına mahkum etmesi, Lizbon Temyiz Mahkemesi’nin bu kararı onaması fakat başvuruculardan birinin Elvas kentinde işlediği iddia edilen suçlar bakımından başvurucunun ek savunma yapması sağlanmadan yerel mahkeme tarafından düzeltilmeler yapılması nedeniyle davanın bu kısmını tekrardan incelenmek üzere yerel mahkemeye göndermesi, Başvurucuların Anayasa Mahkemesi’ne anayasaya aykırılık nedeniyle çeşitli başarısız olan itirazlarda bulunması, 24 Nisan 2014’te Lizbon Temyiz Mahkemesi’nin Elvas kentinde işlediği iddia edilen suçlar bakımından karar vermesi, Cezalarını çekmeye başlayan başvurucuların koşullu salıverilmesi veya sağlık problemleri nedeniyle ev hapsine mahkum olması- Mahkeme başvuruculardan birinin temyiz yargılaması esnasında sunmak istediği delillerin ilk derece mahkemesinin bunları daha önce incelememiş olması nedeniyle kabul edilmemesinin başvurucunun adil yargılanmanın gerekliliklerine uygun olmayan biçimde savunma hakkını kısıtladığını belirtmiş ve dolayısıyla da Sözleşme’nin 6. Maddesi’nin 1. Fıkrasının ve 3. Fıkrasının (d) bendinin bu başvurucu açısından ihlal edildiğine hükmetmiştir. Mahkeme ayrıca mevcut davanın karmaşıklığını ve kapsamını göz önünde bulundurmak suretiyle yargılamanın yeterli özenle yapılmış olduğunu belirtmiş ve başvurucuların makul sürede yargılanma haklarının ihlal edilmediğine hükmetmiştir.
Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkı
Alpeyeva ve Dzhalagoniya v. Rusya, Başvuru numaraları: 7549/09 ve 33330/11, Karar tarihi: 12.06.2018
Öncesinde Sovyet vatandaşı, daha sonra ise Rusya vatandaşlığı sahibi olan birinci başvurucu Alpeyeva’nın 1994’te Rusya vatandaşlığı için Rusya Elçiliği’ne yaptığı başvurunun kabul edilmesi, 2006’da uluslararası pasaport talebiyle Federal Göç Servisi’ne (Bundan sonra “FGS” olarak anılacaktır) yaptığı başvurudan sonra FGS’nin birinci başvurucunun esasen Rusya vatandaşlığını hiçbir zaman elde etmediğini, dolayısıyla Rusya pasaportu almaya hak kazanmadığını, Dışişleri veri tabanında da Rusya vatandaşı olduğu ile ilgili herhangi bir kayıt olmadığını ve 2001 yılında Rusya pasaportunun hatalı olarak dağıtıldığını gerekçe göstererek pasaporta el koyması, yargılama sürecinin ardından Alpeyeva’nın yaptığı başvuru üzerine 14 Nisan 2009’da basitleştirilmiş prosedür altında tekrar Rusya vatandaşlığına sahip olması, 27 Mart 2010’da Rusya pasaportunu alması ; İkinci başvurucu Dzhalagoniya’nın 22 Temmuz 2010’da 45 yaşına girmesini takiben ilgili yasa uyarınca yapmak zorunda olduğu pasaport değişikliği için FGS’ye başvurması üzerine ikinci başvurucunun 1989-2002 yılları arasında Rusya’da kalıcı ikametgahının bulunduğunu kanıtlayamadığı, ilgili kanun hükümlerine aykırı bir şekilde Rusya vatandaşlığını kazandığı, Dışişleri veri tabanında bu yönde herhangi bir bilgi olmadığı iddiaları ile Dzhalagoniya’ya yeni pasaport verilmesinin reddedilmesi, Dzhalagoniya’nın başvurusu ile 23 Nisan 2013’te tekrar Rusya vatandaşlığını kazanması, 30 Nisan 2013’te Rusya pasaportunu alması – Mahkeme, özel yaşam kavramının diğer insanlarla ilişkiler kurma ve geliştirme hakkını da kapsayan geniş bir kavram olduğunu belirtip, geçerli kimlik veya pasaporta sahip olmamanın Smirnova davasında da tespit edildiği üzere Rusya’da günlük yaşamı önemli derecede zorlaştıran, örneğin tren bileti alamamak, iş arayamamak, sağlık hizmetinden yararlanamamak, sıradan işleri yapamamak gibi etkileri olduğunu, başvurucuların vatansız insanlar haline geldiklerini ve sırasıyla 2010 ve 2013’e kadar bu statüde kaldıklarını, Ombudsman’ın görüşüne göre, pasaportlarla ilgili ortaya çıkan usulsüzlüğün yetkili personellerin ihmalinden kaynaklandığını ve geçersiz sayılan pasaportlarının sayısının 80.000’e ulaştığını, her yıl da yaklaşık olarak 8,000’inin geçersiz ilan edildiğini, bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda ise yapılan keyfi müdahalenin başvuranların özel hayatlarını çok ciddi biçimde etkileyen sonuçlar doğurduğunu ve yetkililerin özenle hareket etmek konusunda başarısız olduklarını dikkate alarak Sözleşme’nin 8. Maddesi’nin ihlal edildiğine karar vermiştir.
İfade Özgürlüğü
Sarıtaş ve Geyik v. Türkiye, Başvuru no. 70107/11, Karar tarihi: 19.06.2018
05.04.2007 tarihli Grup Yorum konserinde “devrimci tutsaklar ölümsüzdür”, “devrimci tutsaklar onurumuzdur”, “mahir, hüseyin, ulaş; kurtuluşa kadar savaş”, “dağlarda zafer, cephede kurtuluş, yaşasın zafer, yaşasın direniş” sloganlarının atıldığı iddiasıyla başvuruculara DHKP-C propagandasından 10 ay hapis cezası verilmesi – İfade özgürlüğü ihlali
Bayar v. Türkiye, Başvuru no. 24548/10, Karar tarihi: 19.06.2018
06.07.2004 tarihli Ülkede Özgür Gündem gazetesine M.G. tarafından yazılan “Kürt dinamiklerini doğru analiz etmek” başlıklı yazının yanında Abdullah Öcalan’ın silahlı bir grup insanla el sıkıştığı fotoğrafının yayımlanması nedeniyle başvurucu hakkında örgüt propagandası suçundan 6 ay hapis cezası ve yasa değişikliği sonrası 1.802 TL para cezası verilmesi – İfade özgürlüğü ihlali [Mahkeme bu başvuruda ayrıca yargılamanın 5 yıl 4 ay sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ve uzun yargılamaya karşı gidilecek etkili bir yol olmaması nedeniyle 13. maddenin ihlal edildiğine karar verdi.]
Kula v. Türkiye, Başvuru no. 20233/06, Karar tarihi: 19.06.2018
Mersin Üniversitesi’nde Almanca dili uzmanı öğretim görevlisi olarak çalışan başvurucunun “Avrupa Birliği’nin kültürel yapısı ve Türkiye’nin geleneksel yapısı” üzerine bir televizyon programına konuşmacı olarak çağrılmasına fakülte yöneticisinin ve dekanının karşı çıkması, Kula’nın 14 Nisan 2001 tarihinde yeniden bu programa katılması nedeniyle üniversiteden izin almadan televizyon programına katıldığı gerekçesiyle hakkında başlatılan disiplin soruşturmasında başvurucunun maaşının sekizde birinin kesilmesine, itiraz üzerine ise kınama cezası verilmesine karar verilmesi – Akademik ifade özgürlüğünün ihlali
Gîrleanu v. Romanya Başvuru Numarası: 50376/09 Karar Tarihi: 26.06.2018
Ulusal bir gazete muhabiri olan başvurucu Marian Gîrleanu hakkında Afganistan’da bulunan Romen askeri birliğine ait gizli dokümanların 2004 yılında sızdırılması ile ilgili olarak soruşturma başlatılmasının ardından 2005 yılında söz konusu belgelerin uzman bir asker tarafından başvurucuya teslim edildiğinin ve başvurucunun belgelerin gerçekliğini doğrulamak amacıyla sadece iki kişi ile paylaştığının tespit edilmesi üzerine yerel mahkeme tarafından başvurucunun gizli belgeleri paylaşarak ülkenin güvenliğini tehlikeye attığına, telefonlarının dinlenmesine, tutuklanmasına ve bilgisayarının hard diskine el konulmasına karar verilmesine rağmen soruşturma sırasında bu süre içinde sızdırılan bilgilerin güncelliğini yitirmesi sebebiyle savcılığın cezai soruşturmanın sürdürülmesine gerek olmadığına kanaat getirmesi ve başvurucunun sadece para cezası ve yargılama giderlerini ödemesine hükmedilmesi -Belgelerin yasal yollarla elde edilmesi, soruşturma bitmeden önce gizliliğinin kaldırılması, savcılık tarafından güncelliğini yitirdiğine karar verilmesi; her ne kadar müdahale iç hukukta temellendirilmiş ve meşru bir amaç taşıyor olsa da belgelerin paylaşılmasının ulusal güvenliğe vereceği zararın kayda değer derecede olduğu konusunda ikna olunmaması nedenleriyle İHAM tarafından başvurucuya yöneltilen cezai soruşturmanın ve verilen cezanın ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine hükmedilmiştir. Ayrıca İHAM tarafından yerel mahkemenin; basın özgürlüğünün korunmasında demokratik toplumun menfaatlerini göz önünde bulundurarak, başvurucunun yasadışı bir şekilde belgeleri ele geçirmediği ve belgelerin araştırılması ve paylaşımının bir kamu yararına gazetecilik soruşturması olduğu gerçeğiyle birlikte değerlendirme yapması gerektiğine dikkat çekilmiştir.
Ayrımcılık Yasağı
Hülya Ebru Demirel v. Türkiye, Başvuru no. 30733/08, Karar tarihi: 19.06.2018
TEDAŞ’ta girdiği sınavı kazandığı halde “askerliğini yapmış olmak” şartını taşımadığı yani erkek olmadığı için gerekçesiyle başvurucunun işe alınmaması – Özel hayatla bağlantılı olarak cinsiyet temelli ayrımcılık yasağının ihlali [Mahkeme kararlarının gerekçesiz olması nedeniyle ayrıca adil yargılanma hakkının ihlali]
Mülkiyet Hakkı
Telbis ve Viziteu v. Romanya, Başvuru No: 47911/15, Karar Tarihi: 26.06.2018
Kendisine rüşvet suçu isnat edilen S.T. adlı kişinin eşi, kızı ve yeğeni olan başvurucuların S.T.’nin ceza yargılaması esnasında geçici olarak haczedilen ve yargılama sonucunda el konulmuş olan taşınmaz ve taşınır malların suç ile bağlantısı olmadığından haczin hukuka aykırı olduğunu belirtmeleri, ayrıca üçüncü başvurucunun mallardan bir kısmının kendisine ait olduğu iddiası, başvurucuların yargılama süresince ilgili mallar üzerinde hak iddialarını öne sürdükleri halde yerel mahkemenin kendilerini dikkate almadığını belirtmeleri, ayrıca yargılama sırasında el koymaya ilişkin olarak kendilerinin dinlenmediği ve savunma haklarının ihlal edildiği iddiası, bu nedenlerle adil yargılanma haklarının ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddiaları – Mahkeme üçüncü başvurucunun söz konusu paranın kendisine ait olduğunu kanıtlayacak bir delil bulunamadığından kabul edilemez bulunmasına, S.T.nin eşi ve kızı bakımından ise kabul edilebilir bulunmakla birlikte yolsuzluğa karşı Avrupa genelinde verilen mücadelenin Romanya hükümeti bakımından mallara el koyulmasında meşru amaç olarak kabul edilebileceği sebebiyle mülkiyet hakkından ihlal bulmadı. [Adil yargılanma hakkı bakımından ise yargılama esnasında başvurucuların istedikleri halde yargılamaya katılamadıklarına dair delil olmadığını, Romanya otoritelerinin ilgili şikayetleri değerlendirirken makul ve yeterli incelemeyi yaptıklarını, Mahkeme’nin yetkisinin de bunu denetlemek olduğunu belirterek 6. maddeden ihlal bulmadı.]