İçeriğe geç

İHAM’ın İmret v. Türkiye ile Bakır ve Diğerleri v. Türkiye Kararlarının Özet Çevirisi: TCK’nin 220/7 Maddesi Öngörülebilir Değil

by 13/07/2018

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 10 Temmuz 2018 tarihinde Türkiye’de Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 220. maddesinin 7. fıkrası altında “örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” iddiasıyla yargılanan ve hapis cezasına mahkum edilen kişiler için çok önemli iki karar verdi. Bir siyasetçi olarak 10 tane eyleme katıldığı, bu eylemlerde Kürtçe konuşmalar yaptığı, Abdullah Öcalan’a ‘sayın’ dediği için bir kişiye önce 6 yıl 3 ay daha sonra kanun değişikliği ile 5 yıl 2 ay 15 gün hapis cezası verildiği İmret v. Türkiye kararında ve başvuruculara değişik tarihlerde düzenlenen iki eyleme katıldıkları, MLKP sloganları attıkları, üzerinde ESP ve SGD yazan kıyafetler giydikleri gerekçesiyle 6 yıl 3 ay, 7 yıl 6 ay ve 1 yıl 8 ay hapis cezası verildiği Bakır ve Diğerleri v. Türkiye kararlarında İHAM, TCK’nin 220. maddesinin 7. fıkrasının lafzının ve yerel mahkemeler ve Yargıtay’ın 9. Ceza Dairesi tarafından yorumlanıp uygulanış biçiminin çok geniş olduğuna, bu nedenle öngörülebilir olmadığına ve kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine hükmetti. Bakır ve Diğerleri kararında ayrıca TMK’nin 7. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen örgüt propagandası yapma suçundan da önemli bir ihlal kararı verildi. İngilizce yazılmış olan her iki kararın tamamına, aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz. 

İHAM, daha önce benzer bir değerlendirmeyi Işıkırık v. Türkiye kararında TCK’nin 220. maddesinin 6. fıkrası için yapmış ve cenazeye katılan ve burada zafer işareti yaparak slogan atan bir kişiye 6 yıl 3 ay hapis cezası verilmesinin öngörülebilir olmadığına karar vermişti. Mahkeme 2 Aralık 2014 tarihinde ise Güler ve Uğur v. Türkiye kararında, öldürülen PKK’liler için düzenlenen mevlüde katıldıkları iddiasıyla terör örgütü propagandası yapmak suçundan ceza alan başvuruculara verilen cezanın din ve vicdan özgürlüğünü ihlal ettiğine karar verirken, ilk kez, bu başvuru bağlamında Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) terör örgütü propagandası suçunu düzenleyen 7/2 maddesinin uygulanış biçiminin yeterince öngörülebilir olmadığı için kanun niteliğini haiz olmadığı değerlendirmesinde bulunmuştu.

Cumhuriyet Gazetesi çalışanları ve yöneticileri ve Büyükada’da toplantı yaptıkları sırada gözaltına alınan insan hakları savunucuları gibi, son yıllarda artan sayıda kişi başka bir delil olmaksızın sadece basın açıklamasına, eyleme ya da cenazeye katıldığı için TCK’nin 220/7. ve 314. maddesinden ya da TMK’nin 7/2 maddesinden yargılanıp hapis cezası aldığı için, bu kararın çevirisini özet olarak paylaşmak istedik. Aşağıdaki çevirileri avukat Ramazan Demir ile birlikte yaptık.

İmret v. Türkiye (no. 2), Başvuru no. 57316/10, Karar Tarihi: 10.07.2018 (Kararın tamamı – İngilizce)

Olayların Özeti

Başvurucu, olayın gerçekleştiği tarihte DEHAP, sonrasında da DTP il başkanı olarak görev yapmaktadır. Başvurucuya Batman Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2005 ve 2006 yılları arasında katıldığı gösteriler nedeniyle en az 4 tane soruşturma açılmış, başvurucu 18 Ekim 2005, 6 Aralık 2005, 1 Şubat 2006 ve 23 Mart 2006 tarihlerinde bu soruşturmalarla ilgili ifade vermiştir.

Başvurucunun 18 Ekim 2005 tarihli ifadesi, 22 Ağustos 2005 tarihinde başvurucunun PKK üyesi kişilerin cenazelerine katılmasına ilişkin başlatılan ilk soruşturmaya; 6 Aralık 2005 tarihli ifadesi, başvurucunun 17 Ağustos 2005 tarihinde yaptığı bir konuşmada Abdullah Öcalan’ı övdüğü iddiasına; 1 Şubat 2006 tarihli ifadesi, başvurucunun katıldığı bir gösteride yaptığı konuşmada Abdullah Öcalan’a ‘sayın’ demesine; 23 Mart 2006 tarihli ifadesi ise başvurucunun farklı zamanlarda katıldığı basın açıklamaları ve yürüyüşler sırasında “Türk askerleri ile PKK üyelerinin ölümlerini kınadığı” ve “Abdullah Öcalan’ı siyasi bir aktör olarak kabul ediyorum” kampanyasına katıldığı, Öcalan’ın tecritinin kaldırılmasını istediği iddiasına ilişkindir.

Başvurucu, 16 Şubat 2006 tarihinde katıldığı gösteri nedeniyle 23 Mart 2006 tarihli ifadesinin ardından gözaltına alınmış, 24 Mart 2006 tarihinde Batman savcılığı ‘terör örgütü üyesi olma’ suçundan yetkisizlikle dosyayı Diyarbakır savcılığına göndermiş, Diyarbakır Savcılığı da 26 Nisan 2006 tarihinde başvurucu hakkında iddianame hazırlamıştır. Savcılık iddianamesinde başvurucunun farklı tarihlerde katılmış olduğu 10 gösteri ve yürüyüşte başvurucunun slogan attığı, PKK ve Öcalan’ı öven pankartlar taşıdığı ve bu 10 gösterinin dokuzunda Kürtçe konuşma yaptığı gerekçesiyle TCK’nin 220. maddesinin 8. fıkrası uyarınca örgüt propagandası yapma suçundan cezalandırılmasını istemiştir.

Yargılamanın 18 Haziran 2006 tarihli ikinci duruşmasında savcı, esas hakkında mütalaasını sunmuş ve başvurucunun 19 Şubat 2005 ile 16 Şubat 2006 tarihleri arasında katıldığı yasadışı eylemlerde PKK’yi ve ‘lideri Öcalan’ı’ öven konuşmalar yaptığı, bu eylemlerin PKK’nin emir ve çağrısı üzerine düzenlendiği, başvurucunun da düzenli, bilinçli ve istekli bir şekilde PKK’ye yardım ettiği sonucuna vararak başvurucunun TCK’nin 314. maddesinin 2. fıkrası ile TCK’nin 220. maddesinin 7. fıkrası uyarınca PKK örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmasını istemiştir.

Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi 26 Eylül 2006 tarihinde vermiş olduğu kararda TCK’nin 220. maddesinin 7. fıkrasına ve TCK’nin 314. maddesinin 2. fıkrasına atıfla TCK’nin 314. maddesinin 3. fıkrası uyarınca örgüt üyesi olma suçundan başvuruya 6 yıl 3 ay hapis cezası vermiştir. Mahkeme başvurucunun bilerek ve isteyerek PKK’ye yardım ettiğine karar vermiştir. 13 Nisan 2010 tarihinde Yargıtay bu kararı onamıştır.

6352 sayılı Yasa ile değişik yeni kanun uyarlaması ile başvurucunun cezası Mahkeme tarafından 2012 tarihinde 5 yıl 2 ay 15 güne indirilmiştir. Mahkeme, başvurucunun hapis cezasının ertelenmesi talebini de reddetmiştir.

Başvurucunun İhlal İddiaları

Başvurucu, 10 gösteriye katıldığı ve bu gösteriler sırasında konuşma yaptığı gerekçesiyle hakkında verilen hapis cezası kararının öngörülebilir olmadığını ve meşru bir amaç taşımadığını, bu durumun Sözleşme’nin 10. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğüne ve 11. maddesinde düzenlenen toplantı ve gösteri hakkına aykırı olduğu ileri sürmüştür. Mahkeme, söz konusu başvuruyu, 10. madde ışığında 11. madde altında incelemeye karar vermiştir.

Mahkeme’nin Değerlendirmesi

Mahkeme, Venedik Komisyonu’nun 11-12 Mart 2016 tarihli TCK’nin 216., 299., 301. ve 314. maddelerine ilişkin uzman görüşüne; Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliği’nin 2012 ve 2017 tarihlerinde Türkiye hakkında yayımladığı görüşlerine; İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün 2010 tarihli ve Uluslararası Af Örgütü’nün 2013 tarihli raporlarına yer vererek bir değerlendirmede bulunmuştur.

Mahkeme’ye göre, başvurucunun iddianamede ve Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi’nin 26 Eylül 2006 tarihli kararında da listelendiği üzere yalnızca katıldığı eylemler nedeniyle TCK’nin 220. maddesinin 7. fıkrası ile TCK’nin 314. maddesinin 2. fıkrasına dayanılarak örgüt üyesi olma suçuyla cezalandırılması, başvurucunun toplantı ve gösteri hakkına bir müdahale oluşturmaktadır.

Bu müdahalenin Sözleşme’nin 11. maddesini ihlal edebilmesi için müdahalenin; kanun ile öngörülmesi, 11. maddenin 2. paragrafında belirtilen meşru amaçlardan birini taşıması ve demokratik toplumda gerekli olması şartlarını karşılamıyor olması gerekmektedir.

Mahkeme, başvurucunun 19 Şubat 2005 ile 16 Şubat 2006 tarihleri arasında katıldığı eylemlerde yaptığı konuşmalar nedeniyle hapis cezası aldığı örgüt üyesi olma suçunun TCK’nin 220. maddesinin 7. fıkrasında düzenlendiğini ve bu maddenin erişilebilir olduğunu gözlemlemektedir.

Öngörülebilirlik yönünden ise Mahkeme, ilk olarak, başvurucunun bu eylemlere katıldığı tarihlerde (19 Şubat 2005-31 Mart 2005) TCK’nin 220. maddesinin 7. fıkrasının yürürlükte olmadığına dikkat çekmektedir.

Mahkeme bu noktada cenazeye katılan ve burada zafer işareti yaparak slogan atan bir kişiye TCK’nin 220. maddesinin 6. fıkrası uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezası verilmesinin öngörülebilir olmadığına karar verdiği Işıkırık v. Türkiye kararına atıf yapmaktadır.

Bu bağlamda Mahkeme, başvurucunun süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk içeren eylemlerinin ‘propaganda’ boyutunu aştığı ve başvurucunun bilerek ve isteyerek PKK’ye yardım ettiği gerekçesiyle başvurucuya örgüt üyesi olma suçundan hapis cezası kararı veren Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi’nin ve bu kararı onayan Yargıtay’ın kararlarına dikkat çekmektedir.

Mahkeme’ye göre, Türkiye’deki mahkemeler 220/7. maddedeki ‘üyelik’ kavramını çok geniş yorumlamakta, başvuruda olduğu gibi sadece bir eyleme katılmış olmayı örgüt ‘adına’ hareket ettiği şeklinde yorumlamaya ve o kişiyi ‘gerçek örgüt üyesi gibi’ cezalandırmaya yeterli görmektedir.

Mahkeme’nin değerlendirmesine göre, TCK’nin 314. maddesinden (örgüt üyesi olma suçu) ceza vermek için eylemin/suçun süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk içerip içermediğinin ve belli bir hiyerarşik yapı altında olup olmadığının denetlenmesi gerekirken, bu maddenin 220/7’yle bağlantılı olarak uygulanması durumunda Mahkemeler bu kriterleri denetlemek zorunda kalmadan, bu kriterleri aşırı geniş yorumlayarak ceza vermektedir. Yargıtay’ın da kişilerin benzer eylem ve gösteriler sırasındaki eylemleri nedeniyle, aralarında TCK’nin 220. maddesinin 7. fıkrasının da olduğu değişik ceza kanunu hükümleri uyarınca cezai sorumluluklarının belirlenmesine ilişkin yerleşik bir içtihadı bulunmamaktadır.

Madde lafzının bu derece geniş şekilde yazılması ve yorumlanması ve mahkemelerin de bu derece geniş şekilde uygulaması, kişilerin kamu otoritelerinin keyfi müdahalelerine karşı korunmasına karşı yeterli korumayı içermemektedir.

Daha da önemlisi, Sözleşme’nin 10. ve 11. maddesinin kapsamına giren bir eylemden ötürü hapis cezası verilirken, bir siyasetçi ve barışçıl bir gösterici olan başvurucu ile PKK bünyesinde suç işleyen bir kişi arasında ayrım yapılmamasıdır. Mahkeme’ye göre, terörle mücadelenin zorluklarını göz ardı etmemekle birlikte, yasal bir düzenlemenin bu kadar geniş bir şekilde uygulanması, örgüt üyeliğine dair hiçbir somut delilin olmadığı durumlarda temel bir hak ve özgürlüğün kullanımının örgüt üyeliği ile eşdeğer tutulmasına yol açacak bir etkiye sahip olduğunda meşru kabul edilemez.

Yine Mahkeme’ye göre, kişilere sadece eyleme katıldıkları iddiasıyla 6 yıl 3 ay hapis cezası verilmesi, daha sonra bu ceza 5 yıl 2 ay 15 güne indirilmiş dahi olsa, çok ağır ve orantısız bir yaptırımdır ve sadece ceza alan kişi üzerinde değil, aynı zamanda barışçıl bir şekilde politik tartışmalara ve eylemlere katılmak isteyen kişiler üzerinde de ifade ile toplantı ve gösteri özgürlüklerini kullanma konusunda caydırıcı bir etki yaratmaktadır.

Bu nedenle Mahkeme, müdahalenin kanun tarafından öngörülemez olduğuna karar vermiş, müdahalenin meşru bir amaç taşıyıp taşımadığını ve demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığını inceleme gereği duymadan 11. maddeden ihlal kararı vermiştir.

Diğer İhlal İddiaları

Mahkeme, başvurucunun Sözleşme’nin 5. maddesinin 3. ve 4. fıkralarının, 6. maddesinin 3. fıkrasının c bendinin ve 7. maddesinin de ihlal edildiği yönündeki iddialarının Sözleşme’nin 11. maddesinin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların değerlendirilmesi sırasında incelediği gerekçesiyle ayrıca değerlendirilmesine gerek görmemiştir.

Adil Tazmin – Sözleşme’nin 41. Maddesi

Mahkeme, başvurucuya 7.500 Euro tazminat ve yargılama giderleri ve masraflar için ise 2.424 Euro ödenmesine karar verdi.

Bakır ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 46713/10, Karar Tarihi: 10.07.2018 (Kararın tamamı – İngilizce)

Olayların Özeti

Başvurucular Deniz Bakır, Alihan Alhan, Levent Çakır, Necla Çomak, Uğur Güdük, Latife Canan Kaplan, Serdar Kır, Metin Kürekçi, Selçuk Mart, Mehmet Ali Tosun, Filiz Uluçelebi ve Mesut Açıkalın, 6 Mart 2006 tarihinde MLKP’ye (Marksist Leninist Komünist Parti) yardım ve yataklık yaptıkları iddiasıyla gözaltına alınmıştır.

Başvurucular Deniz Bakır, Alihan Alhan, Levent Çakır, Necla Çomak, Uğur Güdük, Latife Canan Kaplan, Serdar Kır, Metin Kürekçi, Selçuk Mart, Mehmet Ali Tosun, Filiz Uluçelebi ve Mesut Açıkalın, 6 Mart 2006 tarihinde MLKP’ye (Marksist Leninist Komünist Parti) yardım ve yataklık yaptıkları iddiasıyla gözaltına alınmıştır.

7 Mart 2006 tarihinde Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’ne sevk edilen başvuruculara katıldıkları bazı eylemler, ev baskınında polisler tarafından bulunan çeşitli belgeler, kitaplar ve yayınlar sorulmuştur. Başvurucuların hepsi yasal gösterilere katıldıklarını kabul etmekle beraber bu gösterilerde yasadışı slogan atmadıklarını belirtmişler, yasadışı örgüte yardım suçlamalarını da kabul etmemişlerdir. Başvurucular ayrıca olay tarihinde evlerinde ele geçirilen malzemelerin yasadışı bir unsur taşımadığını, özellikle Necla Çomak evinde bulunan evrakların yasal bir dernek olan Emekçi Kadınlar Derneği’ne ait olduğunu ileri sürmüştür.

Aynı gün Ankara Ağır Ceza Mahkemesi Levent Çakır, Deniz Bakır, Alihan Alhan, Necla Çomak, Metin Kürekçi, Latife Canan Kaplan ve Uğur Güdük tutuklanmasına, geri kalan başvurucuların serbest bırakılmasına karar vermiştir.

22 Mart 2006 tarihinde Ankara Cumhuriyet Savcısı iddianame hazırlayıp Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermiştir. Savcı iddianamesinde başvurucuların katıldığı 17 Aralık 2005 ve 19 Şubat 2006 tarihli iki gösterinin valilik izinli olarak ticaret odaları ve sivil toplum örgütleri tarafından düzenlendiğini ifade etmiştir.  Savcı ayrıca polislerin kaydettiği görüntülere dayanarak, başvurucuların ESP (Ezilenlerin Sosyalist Partisi) ve SGD (Sosyalist Gençlik Derneği) bayrakları taşıdıklarını, internetten edinilen bilgilere göre de bu iki yapının MLKP ile ilişkili olduğunu belirtmiştir. Başvuruculara TCK’nin 314. ve 220/7. maddelerine göre yasadışı örgüt üyeliği suçlaması yöneltilmiştir.

18 Mayıs 2006 tarihinde Ankara Ağır Ceza Mahkemesi ilk duruşmasını yapmış, başvurucular mahkeme önünde de yasal olan 17 Aralık 2005 ve 19 Şubat 2006 tarihli iki gösteriye de katıldıklarını kabul etmişlerdir. Başvurucular ev aramaları sırasında ele geçen materyallere ilişkin kolluk tutanaklarının içeriğini kabul etmemişlerdir.

22 Haziran 2006 tarihli duruşmada Latife Canan Kaplan, Uğur Güdük ve Levent Çakır tahliye edilmişlerdir.

17 Ocak 2007 tarihinde Ankara Ağır Ceza Mahkemesi Deniz Bakır, Metin Kürekçi, Necla Çomak ve Alihan Alhan hakkında TCK’nin 314/2 maddesine göre, 220/7 ve 314/3 yollamasıyla, örgüt üyeliğinden Metin Kürekçi, Necla Çomak ve Alihan Alhan’a 6 yıl 3 ay, Deniz Bakır’a ise 7 yıl 6 ay ceza vermiştir. Geriye kalan başvurucuların her biri de TMK’nin 7. maddesinin 2. fıkrası uyarınca yasadışı örgüt propagandası yapmaktan 1 yıl 8 ay ceza almışlardır.

27 Eylül 2007 tarihinde Yargıtay bu kararı propaganda cezası kısmı için usulden bozmuştur. Bozmadan sonra yeniden başlayan yargılamada Metin Kürekçi, Necla Çomak ve Alihan Alhan tahliye edilmişlerdir. Mahkeme yeniden yaptığı yargılamada 22 Ocak 2008 tarihinde karar vererek 17 Ocak 2007 tarihli kararının aynısında direnmiştir.

Ağır Ceza Mahkemesi kararında, her ne kadar ESP ve SGD’nin yasal kurumlar olsa da faaliyetlerinin MLKP ile paralel olduğu belirtilmiştir. Mahkeme, ESP ve SGD üyelerinin açlık grevindeyken güvenlik güçleri tarafından öldürülen MLKP üyelerini ‘şehit’ olarak gördükleri, onları anma törenleri düzenlediklerini gözlemlemiştir. Mahkeme ayrıca MLKP tarafından internete koyulan bildirinin ESP ve SGD’nin amaçları ile birbirini tuttuğunu belirtmiştir.

Ankara Ağır Ceza Mahkemesi mahkumiyet kararında, Selçuk Mart dışındaki bütün başvurucuların 17 Aralık 2005 tarihli eyleme katıldıklarını, Selçuk Mart’ın ise 19 Şubat 2006 tarihli eyleme katıldığını; 17 Aralık 2005 tarihli eylemde başvurucuların “M-L-K-P”, “Yaşasın partimiz MLKP”, “Devrimin zaferi, biji MLKP”, “İşçiler partiye, MLKP’ye” sloganları attıklarını; Necla Çomak ve Uğur Güdük’ün “Yaşasın 1. Kürdistan konferansı” sloganı attıklarını; Selçuk Mart’ın ise 19 Şubat 2005 tarihli eylemde “Dısa dısa serhildan MLKP Kürdistan – Yine Yeniden İsyan” sloganı attıklarını; Metin Kürekçi ve Mehmet Ali Tosun’un 17 Aralık 2005 tarihli eylemde üzerinde ESP yazan, Uğur Güdük ve Selçuk Mart’ın ise SGD yazan kıyafet ve şapka giydiklerini; Serdar Kır ve Necla Çomak’ın ayrıca kollarına kırmızı kurdele taktıklarını ve kitleyi slogan atmaya teşvik ettiklerini yazmıştır.

Ağır Ceza Mahkemesi ayrıca Metin Kürekçi, Alihan Alhan ve Deniz Bakır’ın daha önce başka eylemlere katılmaktan da gözaltına alındıklarını; Necla Çomak hakkında polis raporlarının olduğunu; Alihan Alhan ve Deniz Bakır’ın daha önce tutuklu yargılandıklarını not etmiştir. Yine Mahkeme kararında Metin Kürekçi, Necla Çomak, Filiz Uluçebi ve Mehmet Ali Tosun’un evinde hakkında daha önceden toplatma kararı olan kitapların bulunduğu; Necla Çomak’ın evinde ESP’ye ait bildiriler bulunduğu da belirtilmiştir.

Sonuç olarak Ağır Ceza Mahkemesi, Metin Kürekçi, Necla Çomak, Alihan Alhan ve Deniz Bakır’ın TCK’nin 220. maddesinin 7. fıkrası ile TCK’nin 314. maddesinin 2. ve 3. fıkraları uyarınca MLKP ile aralarındaki organik bağ ve eylemlerindeki süreklilik ve çeşitlilik gerekçesiyle örgüte yardım etmek suretiyle örgüt üyesi olma suçundan cezalandırılmalarına karar vermiştir. Levent Çakır, Uğur Güdük, Latife Canan Kaplan, Serdar Kır, Selçuk Mart, Mehmet Ali Tosun, Filiz Uluçelebi ve Mesut Açıkalın hakkında ise halkı şiddete teşvik ettikleri gerekçesiyle TMK’nin 7. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen örgüt propagandası yapma suçundan cezalandırılmasına karar verilmiştir.

24 Aralık 2009 tarihinde Yargıtay bu kararı onamış, Necla Çomak dışındaki başvurucular kendilerine verilen hapis cezasını yatmıştır.

5 Temmuz 2012 yılında yürürlüğe giren 6352 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik sonucu Metin Kürekçi, Alihan Alhan, Deniz Bakır, Necla Çomak, Levent Çakır, Serdar Kır, Selçuk Mart ve Filiz Uluçelebi hakkında verilen hakkında verilen hapis cezası 2 yıl 1 aya düşürülmüş, örgüt propagandası yapma suçundan yargılanan başvurucuların cezalarının 3 yıl ertelenmesine karar verilmiştir.

Başvurucuların İhlal İddiaları

Başvurucular, 17 Aralık 2005 ve 19 Şubat 2006 tarihleri arasında ESP ve SGD tarafından düzenlenen barışçıl eylemlere katıldıkları ve bu eylemlerde şiddet çağrısı yapmayan slogan attıkları gerekçesiyle haklarında TCK’nin 220. maddesinin 7. fıkrası ile 314. maddesinin 3. fıkrası uyarınca ve TMK’nin 7. maddesinin 2. fıkrası uyarınca verilen hapis cezası kararının öngörülebilir olmadığını ve meşru bir amaç taşımadığını, bu durumun Sözleşme’nin 10. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğüne ve 11. maddesinde düzenlenen toplantı ve gösteri hakkına aykırı olduğu ileri sürmüştür. Mahkeme, söz konusu başvuruyu, 10. madde ışığında 11. madde altında incelemeye karar vermiştir.

Mahkeme’nin Değerlendirmesi

Deniz Bakır, Metin Kürekçi, Alihan Alhan ve Necla Çomak’a Verilen Örgüt Üyesi Olma Cezası Yönünden

Mahkeme, Venedik Komisyonu’nun 11-12 Mart 2016 tarihli TCK’nin 216., 299., 301. ve 314. maddelerine ilişkin uzman görüşüne; Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliği’nin 2012 ve 2017 tarihlerinde Türkiye hakkında yayımladığı görüşlerine; İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün 2010 tarihli ve Uluslararası Af Örgütü’nün 2013 tarihli raporlarına yer vererek bir değerlendirmede bulunmuştur.

Mahkeme’ye göre, başvurucuların TCK’nin 220. maddesinin 7. fıkrası ile TCK’nin 314. maddesinin 2. fıkrasına dayanılarak MLKP üyesi olma suçuyla cezalandırılması, başvurucunun toplantı ve gösteri hakkına bir müdahale oluşturmaktadır. Mahkeme, değişen kanun sonrası başvuruculara verilen cezaların indirilmesinin ya da erteleme kararı verilmemesinin başvurucuların mağdurluk statüsünü ortadan kaldırmadığını belirtmektedir.

Mahkeme bu noktada cenazeye katılan ve burada zafer işareti yaparak slogan atan bir kişiye TCK’nin 220. maddesinin 6. fıkrası uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezası verilmesinin öngörülebilir olmadığına karar verdiği Işıkırık v. Türkiye kararına atıf yapmaktadır.

Bu bağlamda Mahkeme, başvurucuların, TCK’nin 220. maddesinin 7. fıkrası altında 22 Ekim 2008 tarihinde MLKP üyeliğinden hapis cezası ile cezalandırılmalarının gerekçesi olarak 17 Aralık 2005 tarihinde bir eyleme katılmalarının, MLKP’nin propagandasını yapmalarının, MLKP lehine slogan atarak kalabalık kitleyi yönettikleri ve insanları şiddete teşvik ettiklerinin, üzerinde ESP yazan kıyafetler giyip pankartlar taşıdıklarının ve kollarına kurdele taktıklarının gösterildiğine dikkat çekmektedir. Ankara Ağır Ceza Mahkemesi, bu nedenlerle, başvurucuların MLKP ile ‘organik bağı’ olduğuna ve aynı zamanda, diğer kişileri MLKP’nin planladığı doğrultuda hareket etmek üzere yönlendirdikleri ve örgüte yardım ettiklerine karar vermiştir. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göre ESP ve SDG her ne kadar yasal yapılar olsalar da MLKP ile organik bir bağı bulunmakta ve MLKP ile bağlantılı faaliyetler gerçekleştirmektedir.

Mahkeme’ye göre, Türkiye’deki mahkemeler 220/7. maddedeki ‘üyelik’ kavramını çok geniş yorumlamakta, başvuruda olduğu gibi sadece bir eyleme katılmış olmayı, slogan atmayı, üzerinde ESP yazan bir kıyafet giymeyi, pankart taşımayı örgüt ‘adına’ hareket ettiği şeklinde yorumlamaya ve o kişiyi ‘gerçek örgüt üyesi gibi’ cezalandırmaya yeterli görmektedir.

Mahkeme’nin değerlendirmesine göre, TCK’nin 314. maddesinden (örgüt üyesi olma suçu) ceza vermek için eylemin/suçun süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk içerip içermediğinin ve belli bir hiyerarşik yapı altında olup olmadığının denetlenmesi gerekirken, bu maddenin 220/7’yle bağlantılı olarak uygulanması durumunda Mahkemeler bu kriterleri denetlemek zorunda kalmadan, bu kriterleri aşırı geniş yorumlayarak ceza vermektedir. Yargıtay’ın da kişilerin benzer eylem ve gösteriler sırasındaki eylemleri nedeniyle, aralarında TCK’nin 220. maddesinin 7. fıkrasının da olduğu değişik ceza kanunu hükümleri uyarınca cezai sorumluluklarının belirlenmesine ilişkin yerleşik bir içtihadı bulunmamaktadır.

Madde lafzının bu derece geniş şekilde yazılması ve yorumlanması ve mahkemelerin de bu derece geniş şekilde uygulaması, kişilerin kamu otoritelerinin keyfi müdahalelerine karşı korunmasına karşı yeterli korumayı içermemektedir.

Daha da önemlisi, Sözleşme’nin 10. ve 11. maddesinin kapsamına giren bir eylemden ötürü hapis cezası verilirken, başvurucular ile MLKP bünyesinde suç işleyen bir kişi arasında ayrım yapılmamasıdır. Mahkeme’ye göre, terörle mücadelenin zorluklarını göz ardı etmemekle birlikte, yasal bir düzenlemenin bu kadar geniş bir şekilde uygulanması, örgüt üyeliğine dair hiçbir somut delilin olmadığı durumlarda temel bir hak ve özgürlüğün kullanımının örgüt üyeliği ile eşdeğer tutulmasına yol açacak bir etkiye sahip olduğunda meşru kabul edilemez.

Yine Mahkeme’ye göre, Deniz Bakır’a 7 yıl 6 ay, Metin Kürekçi, Necla Çomak ve Alihan Alhan’a 6 yıl 3 ay hapis cezası verilmiş, bu cezalar daha sonra 2 yıl 1 aya düşürülmüş olsa da başvurucular bu cezaları çekmiştir ki bu cezalar, başvurucuların eylemleri karşısında çok ağır ve orantısız bir yaptırımdır ve sadece ceza alan kişi üzerinde değil, aynı zamanda barışçıl bir şekilde politik tartışmalara ve eylemlere katılmak isteyen kişiler üzerinde de ifade ile toplantı ve gösteri özgürlüklerini kullanma konusunda caydırıcı bir etki yaratmaktadır.

Bu nedenle Mahkeme, müdahalenin kanun tarafından öngörülemez olduğuna karar vermiş, müdahalenin meşru bir amaç taşıyıp taşımadığını ve demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığını inceleme gereği duymadan 11. maddeden ihlal kararı vermiştir.

Levent Çakır, Uğur Güdük, Latife Canan Kaplan, Serdar Kır, Selçuk Mart, Mehmet Ali Tosun, Filiz Uluçelebi ve Mesut Açıkalın’a Verilen Örgüt Propagandası Yapma Suçu Cezası Yönünden

Başvurucular, TMK’nin 7. maddesinin 2. fıkraı uyarınca örgüt propagandası yapma suçundan mahkum olmuştur. Mahkeme, düzenlemenin öngörülebilir olup olmadığı sorusunu yanıtlama gereği duymamış, müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığını incelemeye karar vermiştir.

Mahkeme, daha önce Türkiye’ye karşı benzer davalarda (Gül ve Diğerleri v. Türkiye, no. 4870/02, §§ 32-45; Menteş v. Türkiye (no. 2), no. 33347/04, §§ 39-54; Kılıç ve Eren v. Türkiye, no. 43807/07, §§ 20-31) Sözleşme’nin 10. ve 11. maddelerinden ihlal karar verdiğini, söz konusu başvuruda da farklı bir sonuca varmak için Hükümet’in yeni bir argüman sunmadığını belirtmektedir.

Mahkeme, başvurucuların “M-L-K-P”, “Yaşasın partimiz MLKP”, “Devrimin zaferi, biji MLKP”, “İşçiler partiye, MLKP’ye”, “Yaşasın 1. Kürdistan konferansı” sloganları atmakla, üzerinde ESP ve SDG yazan kıyafetler giymekle, kırmızı kurdele takmakla ve evlerinde yapılan aramada ele geçirilen kitaplarla suçlandıklarına dikkat çekmektedir.

Mahkeme, Ağır Ceza Mahkemesi kararında başvurucuların şiddete teşvik ettiği ya da herhangi bir terör yöntemi kullandığı, kamu düzeni üzerinde herhangi bir etkileri olduğu, eylemin barışçıl olmadığı ya da başvurucuların şiddet kullandığı gibi noktaların açıklanmadığını ortaya koymaktadır. Mahkeme’ye göre başvurucular, üzerinde ESP ve SGD yazan kıyafetler ve şapkalar takarak, slogan atarak ya da bildiri dağıtarak şiddeti ya da birilerinin zarar görmesini desteklememektedir. Buna göre yerel mahkemeler, başvuruculara verilen örgüt propagandası yapma cezasını Sözleşme’nin 11. maddesi uyarınca ilgili ve yeterli şekilde gerekçelendirememiştir.

Son olarak Mahkeme, başvuruculara verilen cezanın ağırlığını dikkate almaktadır. Mahkeme’ye göre şiddet çağrısı yapmayan başvuruculara MLKP propagandası yaptıkları gerekçesiyle verilen 1 yıl 8 aylık hapis cezaları demokratik bir toplumda gerekli değildir ve Sözleşme’nin 11. maddesini ihlal etmektedir.

Diğer İhlal İddiaları

Mahkeme, başvurucuların polis tarafından hukuka aykırı şekilde çekilen görüntülere ve evlerinde yapılan aramalarda bulunanlarla ilgili hazırlanan raporlara dayanılarak mahkumiyet kararı verilmesinin Sözleşme’nin 6. maddesini de ihlal ettiği yönündeki iddialarının Sözleşme’nin 11. maddesinin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların değerlendirilmesi sırasında incelediği gerekçesiyle ayrıca değerlendirilmesine gerek görmemiştir.

Adil Tazmin – Sözleşme’nin 41. Maddesi

Mahkeme, başvurucular Deniz Bakır, Alihan Alhan, Metin Kürekçi ve Necla Çomak’a ayrı ayrı 7.500 Euro, Selçuk Mart’a 6.000 Euro, Mesut Açıkalın, Uğur Güdük, Latife Canan Kaplan, Mehmet Ali Tosun ve Serdar Kır’a ayrı ayrı 6.000 Euro, Levent Çakır ve Filiz Uluçelebi’ye ayrı ayrı 3.000 Euro tazminat ve yargılama giderleri ile avukatlık ücretleri için toplamda 3.500 Euro ödenmesine karar verdi.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: