İHAM’ın Petukhov v. Ukrayna kararının özet çevirisi: “Tüberküloz hastası müebbet hapis cezalısı kişiyi tahliye umudu ve yeterli tedavi imkanı olmadan cezaevinde tutmak, insanlıkdışı muamele yasağı ihlalidir.”
İHAM, 12 Mart 2019 tarihinde verdiği Petukhov v. Ukrayna (no. 2) kararında tükerbüloz hastası ve müebbet hapis cezası alan başvurucunun serbest kalma ve gözden geçirme olasılıkları olmadan ve hastalığı geri dönülemez noktaya gelmesine karşın Temmuz 2010’da cezaevi hastanesine transferinden beri yetkililerin başvurucunun sağlığını korumak için alması gereken pozitif önlemleri almadan cezaevinde tutulmasını, Sözleşme’nin 3. maddesinde düzenlenen insanlıkdışı muamele yasağına aykırı buldu.
Kararı, stajyer avukat Gözde Gurbet Engin özetleyerek çevirdi.
Petukhov ve Ukrayna Başvurusu (No.2), Başvuru no. 41216/13, Karar tarihi: 12.03.2019, Kararın İngilizcesi
Olayların Özeti
Başvurucu Volodymyr Petukhov, organize bir suç örgütünün faaliyetleri çerçevesinde, birden fazla nitelikli cinayet, silahlı soygun, ruhsatsız silah bulundurma ve araç kaçırma eylemlerinden suçlu bulunmuş ve ömür boyu hapis almış cezası almış Ukrayna vatandaşı bir hükümlüdür. Başvurucu daha önce de (2002 yılında) yetersiz tıbbi tedavi koşulları, yargılama sürecinin uzunluğu ve hazırlık evresinde tutuklu yargılanmasına dair Mahkeme’ye başvuru yapmıştır. Mahkeme, önceki başvuruda Sözleşmenin 3, 5, 6 ve 13. maddelerinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
Sözleşme’nin 3. Maddesinde Düzenlenen İnsanlıkdışı Muamele Yasağının İhlal Edildiği İddiasıyla İlgili Olarak
Başvurucu tüberküloz hastasıdır ve bu hastalığa sahip kişilerin tutulduğu Kherson Cezaevi no.61 de bulunduğu süre boyunca kaldığı hiçbir hücrede (özellikle 3., 4. ve 5. hücrelerde) yeterli günışığı ve temiz hava bulunmadığı gibi pencereler doğal ışığı engelleyen opak bir filmle kaplıdır ve sadece kısmi olarak açılabilmektedir. Havalandırma sistemi sadece cezaevi koridorlarında etkilidir ve tıbbi bakım ve beslenme ihtiyaçları yeterli biçimde karşılanmamaktadır. Parlemento İnsan Hakları Komisyonu yetkilisi de cezaevine ziyarette bulunarak bu kötü koşulları gözlemlemiştir.
Tüberküloz hastaları için teoride günde iki saat açık hava yürüyüşü yapma hakkı bulunmasına rağmen pratikte bu ancak bir saat uygulanmıştır. Başvurucunun hücresi –tuvalet dahil- sürekli video kaydına alınmaktadır ve bu durum müebbet hapis cezalarının infazı açısından yasal bir güvenlik önlemi olarak kullanılmaktadır. Ayrıca cezaevi yeterince dezenfekte edilmemektedir. Merkezi ısıtma sistemi kapatıldığında hücrelerin sıcaklığı oldukça düşmektedir fakat buna rağmen başvurucunun taşınabilir bir ısıtıcı alma talebi keyfi gerekçelerle reddedilmiştir.
Başvurucunun daha sonra gönderildiği Kherson SIZO Cezaevi de harap bir binadır. Hücreler soğuk ve nemli, hücre duvarları ise mantar ve küf kaplıdır.
Başvurucu hem eski bir silahla yaralamadan dolayı uyluk kemiğinde kalan olumsuz etkilerden hem de 2002’den beri tüberküloz geçmişinden müzdariptir. 2010 yılında tüberküloz hastalığı tekrar nüksetmiştir ve doktorlar tedavide başarısız olduklarını raporlamışlardır.
Başvurucu hem birinci hem de ikinci basamak tüberküloz ilaçlarına karşı direnç geliştirmiş ve sağ akciğerinde hasar meydana gelmiştir. Akciğer hasarıyla ilintili olarak nefes alma zorluğu yaşamaktadır. 2010 yılında hem uyluk yaralanması hem de tüberküloz nedeniyle üçüncü derece (en hafif derece) engelli olduğunun onaylanmıştır.
Başvurucunun kullanması gereken ikinci basamak tüberküloz ilaçlarının “son derece yetersiz” olduğu cezaevi yetkili birimi tarafından başvurucunun avukatına bildirilmiştir. Başvurucuya 2011’de ilk defa genitoüriner tüberküloz teşhisi konulmuş fakat tedavisi yapılmamıştır. 2011’de Engellilik Değerlendirme Kurulu başvurucunun durumunu yeniden değerlendirmiş ve ikinci dereceden (orta derece) engelli olduğunu onaylamıştır. Bu süreçte hem başvurucu hem de avukatı tarafından tedavi koşullarının sağlanması için birçok başvuru yapılmış fakat sonuç alınamamıştır.
Başvurucunun hastalığı yetkililerin başarısızlıkları sonucu tedavi edilemez evreye girmiştir fakat teşhis edilen hastalık “sağlık sebebiyle salıverilme” koşullarında yer alan hastalıklar listesinde yer almamaktadır. Başvurucu, hem sağlık durumu hem de kendisine verilmiş indirgenemez ömür boyu hapis cezasının pratikte gerçek bir salıverilme ya da mahkumiyetin değerlendirilmesi imkanı içermediğinden dolayı Sözleşme’nin 3. Maddesinde düzenlenen insanıkdışı muamele yasağını ihlal ettiği gerekçeleriyle salıverilmeyi talep etmiştir.
Bu talepler Kherson Bölge Temyiz Mahkemesi tarafından –ilk derece mahkemesinin gerekçeleri doğrultusunda- reddedilmiştir ve bu karar kesindir.
Sözleşme’nin 8. Maddesinde Düzenlenen Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiği İddiasıyla İlgili Olarak
Başvurucunun eşiyle görüşmesine, bir cam bölme ile birbirinden ayrılmış biçimde ve telefonla, ayrıca oldukça kısa süreli olarak izin verilmiştir. 2010 yılına kadar her altı ayda bir defa ve en fazla dört saat, sonrasında ise üç ayda bir fakat oldukça kısa süreli ziyaretlere izin verilmiştir. Ömür boyu hapis cezasından mahkum olanlar için 2014 yılında yapılan yasal düzenleme (üç gün süreli aile ziyaretleri) başvurucu açısından uygulanmamıştır.
Mahkeme’nin Somut Olayı Değerlendirmesi
Sözleşme’nin 3. Maddesine İlişkin Olarak
Kötü Cezaevi Koşulları Açısından
Mahkeme, Yarovenko v. Ukrayna başvurusunda aynı zamanlarda Kherson Cezaevi no. 61’de kalmış olan başvurucunun benzer şikâyetleri açısından Sözleşme’nin 3. maddesi kapsamında ihlal bulmamıştır ve bu başvuru açısından da Mahkeme, diğerinden farklı bir sonuca ulaşmasına sebep olabilecek, durumun önceki başvurudan daha ağır olduğunu gösterir bir kanıt bulunmadığını belirtmiştir (hücrelerin yetersiz dezenfektesi, dışarı yürüyüşlerinin limitli olanaklarda olması, hücrelerin havalandırmasının zayıf oluşu …).
Mahkeme’ye göre kamera kaydı yapılması başlı başına Sözleşme’nin 3. maddesine aykırı olarak değerlendirilmemektedir. Bu durum hem cezaevi güvenliğini sağlamak hem de hükümlüleri fiziksel saldırı ve baskı riskine karşı korumak amacına hizmet etmektedir.
Mahkeme’ye göre somut olayda başlı başına tuvaletin çekildiğine dair herhangi bir kanıt bulunmadığından, kullanıcı tarafından çıktıları verilen video- kamera kayıtları da bu durumu gösteremediğinden Sözleşme’nin 3. maddesine aykırılık söz konusu değildir.
İçme suyu ve yiyeceklerin düşük kalitede olmasına dair ise Mahkeme, bu şikâyetin başvurucu tarafından doğrulayacak delillerle kanıtlanamadığını belirterek davalı hükümet tarafından verilen detaylı bilgilendirmeyi esas almış ve her iki cezaevi açısından da bu şikâyeti Sözleşme’nin 35. maddesi uyarınca reddetmiş, kötü cezaevi koşulları açısından başvuruyu kabul edilemez bulmuştur.
Başvurucunun Sağlık Durumu Açısından
Mahkeme, özgürlüğünden mahrum bırakılmış kişilere yeterli tıbbi destek sunmak konusundaki prensipleri Blokhin v. Rusya kararında özetlediğini belirtmiş ve Sözleşme’nin 3. maddesi kapsamında devletlerin bu konuda pozitif yükümlülükleri olduğunu yinelemiştir. Somut olay açısından ise Mahkeme, başvurucunun hastalığının ilerlemiş ve geri dönülemez bir evreye girmiş olması, başvurucuda anti-tüberküloz ilaçlarına karşı direnç gelişmiş olması, hastalığın akciğerlerin dışına kadar yayılmış olması ve genitoüriner tüberküloza evrilmesini bir arada değerlendirmiş; ayrıca Ukrayna aleyhine aynı konuda açılan bir dizi dava da göz önünde bulundurularak devletin bu konuda pozitif yükümlülüğünü ihlal ettiğine karar vermiştir. Mahkeme başvurucunun Temmuz 2010’da cezaevi hastanesine transferinden beri yetkililerin başvurucunun sağlığını koruyamadığına dolayısıyla Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
Serbest Bırakılma Koşulları ve Cezanın Gözden Geçirilmesi Açısından
Mahkeme, ömür boyu hapis cezasının Sözleşme’nin 3. maddesine uygun olabilmesi için, serbest kalma ve gözden geçirme olasılıklarının aynı anda sağlanması gerektiğini belirtmiştir. Ukrayna’da ömür boyu hapis cezasının azaltılabilmesine dair tek olasılık ise (her hâlükârda en az 38 sene cezaevinde kalınmaktadır) devlet başkanına tanınan af yetkisidir. Bu prosedürün istisnai ve olağanüstü koşullara tabi olduğu belirtilmiş olmasına rağmen bu terimlerin anlamına dair herhangi bir açıklama mevcut değildir. Dolayısıyla ömür boyu hapis cezasına mahkûm olan kişiler açısından hangi koşullar altında ve ne şekilde bu prosedürün uygulanacağı dahi bilinmemektedir.
Mahkeme’ye göre sistemin suiistimal edilmemesi için usule ilişkin yeterli teminatlar da sağlanmamıştır. Mahkeme’ye göre düzenlemelerden sonra oluşturulan af komisyonu ya da devlet başkanının verilen kararlar ile ilgili sebep göstermek zorunda olmaması, yetkililerinin 2016 da verdiği bir basın brifinginden başka kamuoyuna herhangi bir açıklama yapılmamış olması, verilen kararların yargısal denetime tabi olmaması ve şeffaflığın olmaması, usule ilişkin teminatların sağlanmadığını göstermektedir. Kaldı ki pratikte devlet başkanı affı ihtimali olduğu dahi göz ardı edilebilir keza 2000 yılından beri sadece 1 kişi söz konusu aftan yararlanabilmiştir.
Mahkeme’ye göre devletler ömür boyu hapis cezasına mahkûm olan kişiler açısından, kendilerini rehabilite edebilecekleri koşulları mümkün kılmak zorundadırlar fakat davalı devlet, diğer mahkûmlardan ayrılmış biçimde ve günün 23 saatini çok sınırlı aktiviteyle kendi hücresinde geçiren ömür boyu hapis cezası almış mahkûmların nasıl rehabilite edilip gelişim sağlayabileceğini açıklayamamıştır. Mahkeme, Ukrayna’da ömür boyu hapis cezası almış mahkûmlar açısından uygulanan rejimin rehabilite etme amacıyla uyuşmadığını belirtmiştir.
Bu koşullar altında Mahkeme, başvurucuya serbest bırakılma ya da cezasının gözden geçirilmesi ihtimali tanınmadığından ötürü Sözleşme’nin 3. maddesinde düzenlenen insanlıkdışı muamele yasağının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Sözleşme’nin 8. Maddesine İlişkin Olarak
Mahkeme 2’ye karşı 5 oy ile başvuruya dair esas problem hakkında karar verildiğine, dolayısıyla Sözleşme’nin 8. maddesi açısından ayrı bir inceleme yapılmasının gereksiz olduğuna karar vermiştir.
Sözleşme’nin 46. Maddesine İlişkin Olarak
Mahkeme, Ukrayna’da ömür boyu hapis cezalarına dair sistematik bir problem olduğu tespitinde bulunmuş ve Mahkeme önünde bekleyen benzer durumda en az 60 başvurunun olduğunu belirtmiştir. Kararın doğru biçimde uygulanabilmesi açısından Mahkeme Ukrayna’da; devam eden tutukluluk süreçlerinin meşru amaçlarla gerekçelendirildiği, ömür boyu hapis cezasına mahkûm olanların durumlarının gözden geçirilmesinin garanti altına alındığı ve salıverilme koşullarının belirlendiği bir sistem reformu yapılması gerektiğini belirtmiştir.
Trackbacks & Pingbacks