Nisan 2019 – İHAM Kararları Bülteni
Merhaba,
Nisan ayında çıkan önemli bazı İHAM kararlarının yer aldığı bülten hazır. Kadın hukuk fakültesi öğrencileriyle hazırladığımız bu bültende İHAM karar çevirilerini Serde Atalay, İdil Özcan, Gözde Gurbet Engin, İlkay Nadir ile birlikte yaptık.
Kablis ve Dmitriyeva v. Rusya kararlarını önümüzdeki günlerde ayrıca yayınlayacağız.
Önümüzdeki ay görüşmek üzere.
İşkence, İnsanlıkdışı ve Kötü Muamele Yasağı ve Etkili Soruşturma Yürütme Yükümlülüğü
Tomov ve Diğerleri v. Rusya, Başvuru no. 18255/10, Karar tarihi: 09.04.2019
İHAM, 9 Nisan 2019 tarihinde Rusya’ya karşı verdiği Tomov ve Diğerleri kararında Rusya’da artık sistematik bir sorun haline gelen mahpusların cezaevinden karakollara ya da adliyelere taşınma koşulları nedeniyle insanlıkdışı muamele yasağının ihlal edildiğine karar verdi ve bu kararın kesinleşmesinin ardından 18 ay içinde Rusya’ya benzer ihlalleri önlemek için iç hukukta etkili bir başvuru yolu kurması için 46. madde altında yükümlülük yükledi. Kararın özet çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
Lingurar v. Romanya Başvurusu, Başvuru no. 48474/14, Karar tarihi: 16.04.2019
İHAM, 16 Nisan 2019 tarihinde verdiği Lingurar v. Romanya kararında, 2011 yılında Roman vatandaşlarının evlerinin 85 jandarma ve polis tarafından basılmasıyla ilgili başvuruda, başvurucuların evlerinin basılması sırasında hastahanede tedavi olmalarını gerektirecek kadar güç kullanılmasının hiçbir orantılı gerekçesi olamayacağına karar verdi. Mahkeme’ye göre, silahsız olan ve herhangi bir şiddet eylemine karıştıklarına dair hiçbir delil/suçlama bulunmayan başvurucuların evlerinin sabahın erken saatlerinde özel olarak eğitilmiş dört jandarma tarafından basılmasının ardında yatan neden, Romanya’da Roman vatandaşların ‘suçlu’ olarak görülmesidir. Mahkeme, ırkçı saikle hareket ederek başvurucuların ev baskını sırasında yaralanmasını ve buna karşı etkili soruşturma yürütülmemesini kötü muamele yasağına ve ayrımcılık yasağına aykırı bulmuştur. Kararın özet çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
Özgürlük ve Güvenlik Hakkı
Navalnyy v. Rusya (No. 2), Başvuru no. 43734/14, Karar tarihi: 09.04.2019
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 9 Nisan 2019 tarihinde verdiği Navalnyy v. Rusya (No. 2) kararında, muhalif bir lider olan başvurucunun Sözleşme’nin 5. maddesinde düzenlenen özgürlük ve güvenlik hakkının, 10. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğünün ve 18. maddesinde düzenlenen hak ve özgürlüklerin Sözleşme’de öngörülen amaçlar dışında kullanması yasağının ihlal edildiğine karar verdi. Dava, Navalnyy’nin hakkında yürütülen bir ceza soruşturması sırasında ev hapsinde tutulması ve bu sırada kendisini kısıtlayıcı önlemlerin uygulanmasına ilişkindir Mahkeme, Navalnyy’nin kaçması ya da soruşturmaya engel olması riskinin ortada bulunmamasını özellikle dikkate alarak, ev hapsinin meşru bir gerekçeye dayanmadığına hükmetmiştir. İletişimi üzerinde uygulanan sıkı kısıtlamalar da dahil olmak üzere, kendisine uygulanan sınırlandırmaların, isnat edilen suçların niteliği göz önünde bulundurulunca orantısız olduğunu, meşru bir amacı olmadığını belirtilmiştir. Ayrıca başvurucuya bu şekilde davranılmasının esasında kamusal faaliyetlerini engellemek amacı taşıdığının açık olduğu belirtilmiştir. Kararın çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
Tarak ve Depe v. Türkiye, Başvuru no. 70472/12, Karar tarihi: 09.04.2019
Ekim 2001’de İstanbul’da annesinin komşuya bıraktığı 8 yaşındaki çocuğun komşunun evi basıldığında gözaltına alınıp en az bir gün yanında kimse olmadan karakolda bir odada tutulması – O yaşta bir çocuğun tek başına annesi gelene kadar emniyette bir odada tutulmasında meşru amaç yok, çocuğun keyfi şekilde özgürlüğünden alıkonulması 5. madde ihlali
Alparslan Altan v. Türkiye, Başvuru no. 12778/17, Karar tarihi: 16.04.2019
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 16 Nisan 2019 tarihinde Anayasa Mahkemesi’nin hakkında ‘sosyal çevre bilgisi’ olduğu gerekçesiyle mesleğinden ihraç ettiği Anayasa Mahkemesi eski başkanvekili ve hakimi Alparslan Altan’ın 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe girişiminin ardından gözaltına alınıp 20 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ/PDY örgütü üyeliğinden tutuklanmasıyla ilgili başvuruda başvurucu Altan’ın özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Kararın çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
Adil Yargılanma Hakkı
Dimopulos v. Türkiye, Başvuru no. 37766/05, Karar tarihi: 02.04.2019
Başvurucuya Gökçeada’da ikamet eden Maria Maniya’dan miras kalan 3. derece sit alanındaki arazinin Hazine adına rapu siciline kaydedilmesi, başvurucunun bu işleme yaptığı itirazın tapu komisyonu tarafından malsahipliğini kanıtlayamasını sağlayacak yeterli delil olmadığı ve iktisabî zamanaşımının şartlarının da oluşmadığı gerekçesiyle reddedilmesi, başvurucunun arsanın Hazine’nin malı olduğuna dair kaydın silinmesi ve kendisine evrilmesi için dava açması, bu arada kültürel ve doğal mirasın korunmasına ilişkin kanunda yapılan değişiklikle kültürel ve doğal miras kabul edilen doğal sitlerin iktisabî zamanaşımıyla edinilmesinin artık mümkün olmaması, başvurucunun açtığı davanın kanunda yapılan bu değişiklik nedeniyle reddedilmesi, başvurucunun kanunun davasını açmasından sonra değiştirildiği, Gökçeada’nın neredeyse tamamının tapu sicilinin oluşturulmasınnı sağlayacak çalışmalardan önce doğal sit ilan edildiği ancak bu çalışmaların iktisabî zamanaşımıyla arsaların sahiplerini belirlemeye yarayacağı, söz konusu alanine daha önceden “arsa” olarak sınıflandırıldığı ve kanun değişikliğinin azınlıkların mülkiyet haklarını güvence altına alan Lozan Anlaşması’na aykırı olduğu gerekçesiyle temyize gitmesi, Danıştay’ın iddialarla ilgili açıklama yapmadan başvurucunun temyiz talebini reddetmesi, başvurucunun Osmanlı döneminden kalma ve Gökçeada ile ilgili kayıtlar olup olmadığını ve eğer varsa bunların Türkçe’ye çevrilip çevrilmediğini sorması üzerine Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün bu dokümanların olduğu ama Türkçe’ye çevrilmediği yanıtının alınması, başvurucunun davanın yenilenmesi talebinin Danıştay tarafından reddedilmesi – Her ne kadar kamu yararı olması halinde adlî davalarda kanunların geriye yürümesi mümkün olsa da, davanın sonucunu etkileyecek şekilde gerçekleşen kanun değişikliğinin kamu yararına yönelik olduğunun gerekçelendirilmemesi nedeniyle, zaten üç yıl sonra da eski hale getirilmesi göz önünde bulundurulduğunda, Sözleşme’nin 6 § 1 maddesinin ihlali.
Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi
Bjarni Armannsson v. İzlanda, Başvuru no. 72098/14, Karar tarihi: 16.04.2019
İzlanda’nın en büyük bankalarından birinin eski CEO’su olan başvurucunun vergi beyannameleriyle ilgili bir denetim başlatılması; incelemeler sonucu başvurucunun 2007-2009 yılları arasında ödemiş olduğu vergilerin gözden geçirilmesi ve başvurucunun 2006-2008 yılları arasında elde ettiği gelirin büyük bir kısmını beyan etmediğinin belirlenmesi; başvurucuya ödenmemiş vergilerine ek olarak %25 ek vergi yüklenmesi; aynı süreçte başvurucu hakkında vergi suçu işlediğinden bahisle iddianame hazırlanması; başvurucunun, 7 No’lu Ek Protokol’ün 4. Maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddini talep etmesi; başvurucunun ağır kusurlu olduğu ve dolayısıyla Vergi Kanunu uyarınca cezai sorumluluğu bulunduğuna hükmedilmesi, başvurucuya iki yıl ertelemeli altı ay hapis ve 241,000 Euro para cezası verilmesi, para cezası verilirken başvurucunun ödediği ek verginin de dikkate alınması; Yüksek Mahkeme’nin başvurucunun temyiz talebini reddetmesi, cezayı onaması, ancak iki yıl ertelemeli sekiz ay hapis cezasına hükmetmesi. Başvurucunun, hem ek vergilere hükmedilmesi hem de ceza yargılaması yapılması ve cezaya hükmedilmesi nedeniyle aynı suçtan iki defa yargılandığı ve cezalandırıldığı iddiası – Mahkeme, başvurucunun mahkumiyetinin ve ek vergi ödemesinin aynı olaydan doğduğunu, vergi ve ceza yargılamalarının aynı dönemle ve aynı vergilerle ilgili olduğunu, dolayısıyla birbirlerini tamamlayıcı bir amaç izlediklerini; başvurucunun davranışının sonuçlarının öngörülebilir olduğunu; ceza yargılaması sonucu hüküm verilirken vergi yargılaması sonucu verilmiş cezaların da yeteri kadar dikkate alındığını; başvurucunun ceza kanunu ve vergi kanunu hükümleri uyarınca davranışları ve sorumluluğunun birbirinden oldukça bağımsız, farklı merciler ve mahkemeler tarafından incelendiğini; bu iki yargılamanın paralel olarak yürütüldüğü sürenin beş aydan biraz daha fazla (1 Mart-Ağustos 2012) olduğunu; vergi yargılamasındaki karardan yedi ay, kararın kesinleşmesinden dört ay sonra iddianamenin hazırlandığını, bu karardan bir yıl sonra başvurucu hakkında ceza hükmü verildiğini belirtmiştir. Mahkeme, iki yargılama arasında süre olarak örtüşme bulunmadığına, delillerin de oldukça bağımsız şekilde toplandığı ve değerlendirildiğine, iki yargılama arasında esas ve süre bakımından yeterli bağ bulunmadığına, dolayısıyla “aynı suçtan iki defa yargılanmama ve cezalandırılmama” hakkının ihlal edildiğine hükmetmiştir.
Özel Hayata ve aile hayatına saygı hakkı
Altay v. Türkiye (no. 2), Başvuru no. 11236/09, Karar tarihi: 09.04.2019
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 9 Nisan 2019 tarihinde verdiği kararında müebbet hapis cezası alarak Edirne F tipi Kapalı Cezaevi’nde kalan Mehmet Aytunç Altay’a avukatının kitap ve süreli yayınların olduğu bir posta göndermesi üzerine paketin şüpheli bulunarak incelenmesi ve inceleme sonucu başvurucunun avukatı ile görüşmelerinde bir görevlinin hazır bulunmasına ilişkin süresiz karar verilmesinin 8. maddede düzenlenen özel ve aile hayatına saygı hakkını ve bu kararın verilmesi ve karara yapılan itirazların değerlendirilmesinin duruşmasız olarak yapılmasının 6. maddede düzenlenen adil yargılanma hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir. Kararın özet çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
Guimon v. Fransa, Başvuru no. 48798/14, Karar tarihi: 11.04.2019
ETA üyesi olan ve terör suçlarından hükümlü başvurucunun babasının cenaze törenine görevliler eşliğinde katılmak üzere başvuruda bulunması; başvurucunun ETA’nın aktif olduğu Bask bölgesinde yapılacak olan törene götürülmesi halinde kaçma riskinin bulunması, başvurucunun kronik bağırsak rahatsızlığı olması ve bunun transfer işlemini zorlaştırması, başvurucunun bulunduğu hapishane ile cenaze töreninin yapılacağı şehir arasındaki mesafenin uzak oluşu ve tüm bu sebeplerle başvurucunun talep ettiği ‘görevliler eşliğinde hapishaneden çıkış’ işleminin teknik açıdan ve güvenlik açısından problemli olacağından bahisle başvurusunun yargı mercilerince reddedilmesi – Mahkeme, ilgili yargı mercilerinin başvurucunun talebini özenle incelediğini; babasının ölümünün başvurucunun hapishaneden görevliler eşliğinde çıkmasına imkan verebilecek olağandışı bir durum olduğunun belirlendiğini, fakat başvurucunun talebinin yine de reddedildiğini belirtmiştir. Mahkeme, görevliler eşliğinde hapishaneden çıkış yapılmasının mali ve lojistik sorunlar doğurabileceğine işaret etmiştir. Başvurucunun suç profili, işlediği suçların ağırlığı, gidilecek mesafe gibi olgusal durumlar eşlik için takviye gerektirmektedir. Her ne kadar başvurucu hızlı bir şekilde talepte bulunmuş olsa da, mevcut süre gerekli ayarlamalar için yeterli değildir. Başvurucunun durumunda talebinin karşılanması için sunulabilecek bir alternatif de bulunmamaktadır. Mahkeme, başvurucunun babasını 2009’dan beri görememiş olmasına rağmen, hapishanede kaldığı süre boyunca ailesi ve arkadaşlarıyla iletişimini sürdürebilmiş olduğuna da dikkat çekmiştir. Mahkeme, devletin yargı mercilerinin başvurucunun özel ve aile hayatına saygı hakkı ile kamu güvenliği, kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi amaçları arasında bir denge kurduğundan bahisle 8. Maddenin ihlal edilmediğine karar vermiştir.
Toplantı ve gösteri düzenleme, dernek kurma özgürlüğü
Ter-Petrosyan v. Ermenistan, Başvuru no: 36469/08, Karar tarihi: 24.04.2019
İHAM, 24 Nisan 2019 tarihinde Ermenistan’a karşı verdiği kararda 19 Şubat 2008 tarihinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimine muhalefetin adayı olarak giren başvurucunun, seçimde usulsüzlük yapıldığı iddiasıyla 20 Şubat 2008 tarihinde başlayan ve 1 Mayıs 2008 akşamına kadar devam eden, on kişinin hayatını kaybettiği ve sonunda ülkede OHAL ilan edildiği 1 Mayıs 2008 tarihinde katıldığı eylemden polisler tarafından zorla arabaya bindirilerek eve götürülmesini toplantı ve gösteri özgürlüğüne aykırı buldu. Mahkeme ayrıca, başvurucunun gösteri özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına karşı başvuracağı etkili bir başvuru yolu olmadığı gerekçesiyle etkili başvuru yolu hakkının da ihlal edildiğine karar verdi. Buradan okuyabilirsiniz.
Mülkiyet Hakkı
Kamoy Radyo Televizyon Yayıncılık ve Orgnizasyon A.Ş. v. Türkiye, Başvuru no. 19965/06, Karar tarihi: 16.04.2019
Kamoy Araştırma Siyasi Danışmanlık ve Yayıncılık A.Ş.’nin (Kamoy Araştırma) “Özlenen Gazete Vatan, Günlük Siyasi Gazete” markasını Türk Patent Enstitüsü’nde tescil ettirmesi, iki ay yayınlanan gazetenin basımının ekonomik nedenlerle durması, ardından Bağımsız Gazetecilik şirketinin “Vatan” adlı bir gazete çıkarmaya başlaması üzerine Kamoy Araştırma’nın İstanbul Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nde tescilli markasını kullandığı gerekçesiyle dava açması, atanan bilirkişinin Bağımsız Gazetecilik’in 1974 tarihli bir mevkute beyannamesine dayanarak bu adı kullandığını, 1975’ten itibaren yayın yapan ve dolayısıyla başvurucu şirketin bu adı tescil etmesinden çok önce adın tanınır olduğunu ve tanınırlığın Bağımsız Gazetecilik tarafından sağlandığını ve aslında bu nedenlerle Patent Enstitüsü’nün tescili reddetmiş olması gerektiğini belirtmesi, bilirkişinin söz konusu raporuna ve tam da bu dava sırasında değişen Türk Patent Enstitüsü Kanunu’nun 31(2) bölümünün davalı tarafı koruduğu görüşüne dayanarak Mahkeme’nin başvurucunun talebini reddetmesi, başvurucu şirketin basit bir düzenli yayının yayınlanması için yapılan başvurunun kabul edilmesinin tescilli marka karşısında koruma görmemesi gerektiği gerekçesine dayanarak yapmış olduğu temyiz başvurusunun Yargıtay tarafından, her ne kadar tescil edilmiş bir markanın tescil edilmemiş markaya göre önceliği olsa da Kanun’da yapılan değişiklik nedeniyle reddedilmesi, bunun üzerine başvurucu şirketin Kanun değişikliğinin geriye dönük şekilde uygulanmasının karşı tarafı ayrıcalıklı bir konuma yerleştirdiği gerekçesiyle karar düzeltme talep etmesi, talebin Yargıtay tarafından reddedilmesi ve ardından, başka bir dava vesilesiyle Anayasa Mahkemesi’nin Türk Patent Kanunu’nun ilgili maddesini mülkiyet hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle iptal etmesi – Türk Patent Kanunu’nun 31(2) bölümünün başvurucu şirketin davasında geriye dönük olarak uygulanmasının müdahale teşkil etmesi, Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu düzenlemeyi mülkiyet hakkına aykırı bularak iptal etmesi, Hükûmet’in düzenlemenin meşru amacına yönelik herhangi bir gerekçe öne sürmemesi ve başvurucu şirketin malına yönelik müdahalenin “kamu yararına” hizmet ettiğini ispat edememesi nedeniyle Protokol no. 1, madde 1’in ihlali.