İçeriğe geç

İHAM’ın Özdil ve Diğerleri v. Moldova kararının özet çevirisi: “Öğretmen başvurucuların Gülen hareketiyle bağlantılı olduğu iddia edilen okulda çalışmaları nedeniyle sınır dışı edilmeleri 5. ve 8. madde ihlali”

by 21/08/2019

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 11 Haziran 2019 tarihli Özdil ve Diğerleri v. Moldova kararıyla darbe girişiminden sonra Fetullah Gülen’e bağlı olduğu söylenen bir okulda çalışan beş öğretmenin özel uçakla Türkiye’ye sınır dışı edilmesinin özgürlük ve güvenlik hakkı ile özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ihlali olduğuna karar verdi. Bu karar, darbe girişimi sonrası Türkiye’ye sınır dışı edilip burada tutuklanan kişilerle ilgili verilen ilk ihlal kararı.

Kararın tamamını buradan, İrem Şanlı tarafından yapılan özet çevirisini aşağıdan okuyabilirsiniz. 

Özdil ve Diğerleri v. Moldova, Başvuru No: 42305/18, Karar Tarihi: 11.06.2019

Başvuruya Konu Olayların Özeti

Başvurucu Yasin Özdil, Müjdat Çelebi, Rıza Doğan, Sedat Hasan Karacaoğlu ve Mehmet Feridun Tüfekçi, 1976, 1972, 1976, 1970 ve 1976 doğumlu 5 Türk vatandaşıdır. Başvurucuların tamamı karar tarihi itibarıyla Türkiye’de tutuklu bulunmaktadır.

Başvurucular, Moldova’da Orizont adıyla faaliyet veren bir özel okulda öğretmen olarak çalışmışlardır. 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe girişiminin ardından Türkiye’deki yetkililer FETÖ/PDY terör örgütünün liderinin Fetullah Gülen olduğunu, darbenin arkasında da Fetullah Gülen’le bağlantılı bu örgütün olduğunu iddia etmiştir. Bu örgütün üyesi olduğundan şüphe edilen kişiler hakkında ceza soruşturmaları açılmıştır.

Moldova’da bulunan Türk büyükelçi, ismi geçen okulun Gülen hareketi ile bağlantısı olduğu gerekçesiyle okulu ve eğitim veren öğretmenleri terörizmle bağlantılı oldukları iddiası ile suçlamıştır. 2017 yılının Mayıs ayında Başbakan Moldova’yı ziyaret ederek bu okulun kapatılmasını istemiştir.

Kişinev’de bulunan bu okulun müdürü Mart 2018’de tutuklanmış ve atılı terörizm suçlamaları gerekçe gösterilerek Moldova istihbarat teşkilatı tarafından sorguya alınmıştır. Anılan olaylarla bağlantılı olarak Nisan 2018’de başvurucular Moldova Göç ve Sığınma Bürosu’na, kendi ülkeleri olan Türkiye’de politik görüşleri nedeniyle baskıya maruz kalacaklarını sebep göstererek Moldova’ya sığınma talebiyle başvuruda bulunmuşlardır. Haziran 2018’de ise başvurucular, savcılık tarafından haklarında devam eden herhangi bir ceza soruşturması olmadığına dair bilgilendirilmişlerdir.

6 Eylül 2018’de, başvurucuların da içinde bulunduğu 7 öğretmen Moldova ve Türkiye’nin istihbarat teşkilatlarının ortak çalışması ile yürütülen gizli bir operasyon ile aniden tutuklanarak başvurucular bilinmeyen bir istikamete götürülmüşlerdir. Gün içerisinde başvurucuların sınır dışı edilmesi tehlikesi mevcut olduğundan başvurucuların bazılarının aileleri, iş arkadaşları ve insan hakları aktivistleri havaalanında beklemişlerdir. Günün ilerleyen saatlerinde, 6 Eylül 2018 sabahında başvurucuların acil olarak Kişinev Havaalanı’na, oradan da Türkiye’ye gönderilmeleri için özel olarak tahsis edilmiş bir uçak ile Türkiye’ye gönderilerek sınır dışı edildikleri ortaya çıkmıştır. Başvurucuların ailesi, haftalarca başvurucuların akıbetine dair haber alamamışlardır.

7 Eylül 2018 tarihinde Göç Bürosu’nun müdürü O.P kendisiyle yapılan görüşmede, başvurucuların ülkeden sınır dışı edilmesi ile veya 7 öğretmenin maruz kalmış olduğu olaylar ile Büro’nun herhangi bir ilgisinin olmadığını belirtmiştir.

Kısa bir süre sonra, başvurucuların aileleri Moldova Göç ve Sığınma Bürosu’ndan, başvurucuların sığınma talebinin reddedildiğine dair 4 Eylül 2018 düzenleme tarihli bir mektup almışlardır. İlgili mektupta, başvurucuların sığınmacı olabilmek için gereken hukuki koşulları karşıladıkları, ancak Büro’ya Moldova istihbarat teşkilatı tarafından gönderilen gizli bir notta yazılı bir sebepten dolayı kendilerinin milli güvenliğe tehlike oluşturdukları gerekçesi ile sığınma başvurularının reddedildiği yazmaktadır. Mektupta, sözü geçen gizli nota ait hiçbir detaya ve/veya tarihe yer verilmemiş olup bu konuda başvuruculara bir açıklama yapılmamıştır.

Eylül ve Ekim 2018’de, başvurucuların eşleri tarafından vekalet verilmek suretiyle atanan vekilleri, Büro’nun ret kararına mahkeme yoluyla itirazda bulunmuşlardır. Ancak bu itirazları, vekaletnamenin başvurucular tarafından değil eşleri tarafından imzalandığı gerekçesiyle reddedilmiştir.

Başvurucuların İddiaları

Başvurucular, 6 Eylül 2018’de tutuklanmalarının ve ardından Türkiye’ye gönderilmelerinin yerel hukuka aykırı olduğunu öne sürmüşlerdir. Bunun yanı sıra ülkelerine iade edilme sürecinde adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.

Başvurucular ayrıca oldukça uzun bir süredir Moldova’da yaşadıklarını, Moldova’da aile kurduklarını, tutuklandıktan ve Türkiye’ye gönderildikten sonraki süreçte ailelerinin maddi ve manevi olarak destekten yoksun kaldığını, ayrıca misilleme korkusundan ötürü ailelerinin kendilerini ziyarete de gelemediğini, bu nedenle de aileleriyle bağlarının koparıldığını iddia etmişlerdir. Aile hayatlarına yapılan ilgili müdahalenin, hukuka uygunluk sebebinin bulunmadığını ve ayrıca demokratik bir toplumda gerekli bir müdahale teşkil etmediğini öne sürmüşlerdir.

Anılan nedenlerle başvurucular, Sözleşme’nin 5. maddesine (özgürlük ve güvenlik hakkı), 6. maddesine (adil yargılanma hakkı), 8. maddesine (özel ve aile hayatına saygı hakkı) ve Ek 7 numaralı Protokol’ün 1. maddesine (yabancıların toplu sınır dışı edilmesi) dayanmışlardır.

Mahkeme’nin Kararı

5. madde bakımından

Tutuklamanın yasallığı söz konusu olduğunda, mahkeme, hukuk tarafından öngörülen bir prosedüre uyulup uyulmadığı konusunun incelenmesi gerektiğini belirtmiştir. Bununla birlikte Mahkeme’nin önceki kararlarına atıf yaparak, bu kriterin de yeterli olmayıp; aynı zamanda kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasının keyfilik çerçevesinde gerçekleşmemesi gerekmekte olduğunu vurgulamıştır. Kişinin özgürlüğünden mahrum kalmasına sebep olacak olan olay, kamu otoritelerince kötü niyet ya da aldatma unsurlarını içinde barındırdığı müddetçe keyfi olarak nitelendirilmelidir.

Mahkeme’ye göre Moldova otoriteleri, başvuruculara konuya ilişkin bir seçim tanımadığı gibi başvurucuları kasti olarak Türkiye’ye direkt olarak göndermiştir.

Olay nezdinde değerlendirme yapıldığında başvurucuların özel bir uçakla Türkiye’ye iade edilmesi Mahkeme’ye göre başvurucuların sınır dışı edilmesi için önceden hazırlık yapıldığına işaret etmektedir. Olayın seyri göstermektedir ki, ilgili operasyon başvurucuları hazırlıksız yakalamak amacıyla başvurucuların kendilerini savunacak fırsat ya da zamanı olmayan bir anda aniden gerçekleştirilmiştir.

Mahkeme aynı zamanda 7 Eylül 2018’de Göç Bürosu ile yapılan görüşmede Büro’nun başvurucuların akıbetine ilişkin detaylı bilgi sahibi olmadığı iddiası, başvurucuların 4 Eylül 2018 düzenleme tarihli bir mektup ile sığınma başvuruları reddedildiğinden Büro’nun ilgili işlemi güvenilirlik açısından sorgulanabilir hale gelmiştir.

Olaya ilişkin durum değerlendirildiğinde, Mahkeme başvurucuların özgürlüklerinden yoksun bırakılmalarının ulusal ve uluslararası hukukta güvence altına alınan güvenceleri sağlamadığı; 5. madde çerçevesinde hukuka aykırı olduğunu, gerekli olmadığını, ayrıca ilgili eylemin keyfi olduğu kanaatine varmıştır.

Anılan sebeplerle Mahkeme, Sözleşme’nin 5. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

8. madde bakımından

Mahkeme, öncelikle bir bireyin herhangi bir ülkeye iltica etme ya da belli bir ülkede sürekli olarak yaşama hakkını garanti etmediğini belirtmiştir. Ancak, bir kişinin ailesinin yaşadığı bir ülke sınırlarından kişinin iradesi dışında çıkarılmasının bazı durumlarda madde 8 § 1 çerçevesinde özel ve aile hayatına saygı hakkını ihlal edebileceğini vurgulamıştır.

Olay nezdinde başvurucuların uzun bir süredir Moldova’da yaşadıkları, hatta başvuruculardan bazıları 20 yılı aşkın süre Moldova’da ikamet ettikleri açıktır. Başvurucular yasal yollarla bu ülkeye taşınmış, iş bulmuş, bazıları Moldova vatandaşları ile aile kurmuşlardır. Bu nedenle başvurucuların özel ve aile hayatlarına direkt olarak müdahale edilmiş olduğu açıktır. Bu müdahalenin ise hukuka uygun olduğu ve demokratik toplumda gerekli olup olmadığı hususları Mahkeme tarafından tartışılmıştır. Mahkeme’ye göre, yerel hukuk bu hususta keyfiliği engellemek için bireylere yasal koruma tanıyarak ilgili müdahalede ölçülü davranmalıdır.

Somut olayda başvurucular kanun dışı bir yolla Moldova’dan çıkarılmışlar; bu ilgili transfer de başvurucuların özel ve aile hayatını radikal şekilde etkileyecek sonuçlara yol açmıştır.  Özel bir uçakla başvurucuların aniden zorla sınır dışı edilmesi hususu, hukuka uygunluk unsurunu taşımamaktadır.

Milli güvenlik endişeleri söz konusu olduğunda başvurucular aleyhine gerçekleştirilen işlemlerin keyfilik karşısında hukuki tüm garantilerden yoksun olmaması gerektiği belirtilmiştir. Yani, ilgili kişinin kendisine yöneltilen işlemi yerel hukuka uygun olup olmadığı konusunda muhakeme edebileceği ölçüde işlem hakkında bilgi sahibi olması ve işleme itiraz edebilmesi gerekmektedir. Mahkeme kendilerine yöneltilen suçlamaların ve ülkede bulunmamaları gerektiği bilgisinin sınır dışı edildikten sonra başvuruculara verildiği ve hatta başvuruculara hiçbir detay verilmediğini belirtmiştir. İlgili nedenle de başvuruculara keyfilik uygulamalarına karşın asgari düzeyde koruma sağlanmamıştır.

Ayrıca Mahkeme, yerel mahkemenin başvurucuların sığınma başvurularının reddedilmesine ilişkin karara yapılan itirazı değerlendirmediğine dikkat çekmiştir. Mahkemeye göre istihbarat teşkilatı tarafından gönderilen gizli mektubun içeriğinin de sunulmaması ile birlikte yerel mahkemenin her halde ilgili ret kararının ardındaki gerçek sebebi inceleyemeyeceğini belirtmiştir.

Açıklanan sebeplerden ötürü Mahkeme, keyfiliğin engellenmesi için başvuruculara asgari seviyede koruma sağlanmadığını gözlemlediğini belirtmiştir. Bu nedenlerle sınır dışı işleminin hukuki dayanaktan yoksun olup, Sözleşme’nin 8. maddesinin 2. fıkrası kapsamında hukuka uygun sayılamayacağından Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

Diğer ihlal iddiaları bakımından

Yabancı uyruklu kimselerin ülkeye girişi, ülkede kalışı ya da sınır dışı edilmeleri hususunun, 6. madde kapsamında değerlendirilemeyeceği gerekçesi ile bu madde bakımından başvuru kabul edilemez bulunmuştur.

Ek 7 Numaralı Protokol’ün 1. maddesinin ihlali iddiasını ise ayrıca inceleme gereği görmemiştir.

Adli Tazmin (41. Madde)

Mahkeme, her başvurucu bakımından 25.000 Euro tazminatın Moldova hükümetince ödenmesine hükmetmiştir.

 

From → Haberler

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: