İçeriğe geç

FORUM – Ar. Gör. Aras Türay – Eşe Karşı Gerçekleştirilen Cinsel Saldırı Eyleminin Şikayete Tabi Olması ve İstanbul Sözleşmesi

by 01/09/2019

Ar. Gör. Aras Türay*

Giriş

Bu çalışmada 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 102. maddesinde[1] düzenlenen eşe karşı cinsel saldırı eylemlerinin kovuşturulmasının şikayet şartına tabi olarak düzenlenmesi, uygulamada yol açabileceği sorunlar ve Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesine ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi[2] (“İstanbul Sözleşmesi”, Council of Europe Convention on Preventing and Combating Violence Against Women and Domestic Violence,)[3] çerçevesinde değerlendirilecektir. Belirtmek gerekir ki konu teknik bir hukuk konusu olmasının yanı sıra kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet olgularıyla da ilgilidir. Konu da bütün bu boyutlarıyla kısaca ele alınmaya çalışılacaktır.

I – Eşe Karşı Gerçekleştirilen Cinsel Saldırı

[4] tarafından gerçekleştirilen cinsel saldırı suçu aile içi şiddet kapsamında değerlendirilmelidir. Şiddet, fiziksel, cinsel, sözel ve psikolojik birçok unsur içerebilir. Cinsel şiddet temelinde, cinselliğin bir tehdit, sindirme ve kontrol etme aracı olarak kullanılmasıdır[5]. Aile içi cinsel şiddetin bir görünümünü de eşe karşı gerçekleştirilen cinsel saldırı eylemleri oluşturmaktadır.

Cinsel saldırı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 102. maddesinde suç olarak düzenlenmiştir. Buna göre bedensel temas içeren davranışlarla bir kimsenin cinsel dokunulmazlığını ihlal eden kişi, cinsel saldırı suçunu işlemiş sayılacaktır.

TCK m. 102/f. 1’de suçun basit hali düzenlenmiştir. Vücuda organ veya sair cisim penetre edilmeksizin gerçekleştirilen cinsel dokunulmazlığı ihlal eden bedensel temas, cinsel saldırı suçunun basit halini oluşturacaktır. Vücuda bir organ veya sair cisim penetre edilmesi suretiyle gerçekleştirilen eylemler ise cinsel saldırı suçunun nitelikli halini oluşturacaktır.

Cinsel saldırının basit hali şikayete tabi iken, nitelikli hali re’sen kovuşturulmaktadır. Buna karşın TCK m. 102/f. 2’de, eşler arasındaki nitelikli cinsel saldırı eyleminin kovuşturulması şikâyet şartına bağlı tutulmuştur.

TCK m. 102/f. 1’de düzenlenen cinsel saldırının basit halinin eşe karşı işlenebilmesi doktrinde aksi yönde görüşler de bulunmakla birlikte kanaatimizce mümkündür[6]. Nitekim kanuni düzenlemede eşin, suçun basit halinin mağduru olamayacağı yönünde bir düzenleme bulunmamaktadır. Belirtmek gerekir ki suçun basit halinin eşe karşı işlenmesinin mümkün olmadığı yönündeki görüşler ve Yargıtay uygulaması[7], İstanbul Sözleşmesi’nin 36. maddesiyle[8] uyuşmamaktadır. Zira İstanbul Sözleşmesi’nin “Irza Geçme de Dahil Olmak Üzere Cinsel Şiddet Eylemleri”[9] başlıklı 36. maddesinde TCK m. 102’de düzenlenen eylemleri karşılayacak şekilde cinsel şiddetin taraf devletlerce cezalandırılması gereken boyutları düzenlenmiştir. İlgili maddenin a bendinde “herhangi bir organıyla veya bir cisimle bir başka kişiyle, rızası olmadan vajinal, anal veya oral olarak cinsel nitelikli eylemlerde bulunma” ve b bendinde “kişiyle rızası olmaksızın diğer cinsel nitelikli eylemlerde bulunma” davranışlarının kasıtlı biçimde gerçekleştirilmesinin suç olarak düzenlenmesi gerektiği belirlenmiştir. Görüleceği üzere İstanbul Sözleşmesi m. 36/a hükmü, TCK m. 102/f. 2’deki, b bendi ise TCK m. 102/f. 1’deki eylemlerle örtüşmektedir. İstanbul Sözleşmesi m. 36’da eylemleri gerçekleştiren kişinin, mağdurun eşi olması haline ilişkin bir istisnaya da yer verilmemiştir. Dolayısıyla eşin cinsel saldırı suçunun basit halinin mağduru olabileceği yönündeki görüşümüz İstanbul Sözleşmesi’yle de uyumludur.

TCK m. 102/f. 2’de düzenlenen nitelikli cinsel saldırı suçunun eşe karşı işlenebileceği ise kabul edilmektedir. Bununla birlikte inceleme konumuz cinsel saldırı suçunun gerek basit halinin gerekse nitelikli halinin eşe karşı gerçekleştirilmesi halinde suçun kovuşturulmasının şikayete tabi tutulmasının İstanbul Sözleşmesi’ne aykırılık teşkil etmesidir.

II – Şikayet Şartına İlişkin Değerlendirme

Şikayet, bazı suçların soruşturulabilmesi ve/veya kovuşturulabilmesi için öngörülmüş bir muhakeme şartıdır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (“TCK”) 73. maddesi[10] şikayet kurumunun genel özelliklerini yansıtmaktadır. İlgili maddenin birinci fıkrasında soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suçlar hakkında yetkili kimsenin altı ay içinde şikayette bulunması, aksi takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamayacağı düzenlenmiştir.

Suçun şikayete tabi tutulmasıyla genellikle, suç karşılığında öngörülen cezanın az olması halinde karşılaşılmaktadır. Burada suçun işlenmesiyle sarsıldığı kabul edilen kamusal düzenin yeniden tahsisinin, suçtan zarar görenin veya mağdurun da icazetiyle sağlanması gerekliliği ön plana çıkmaktadır.

Bununla birlikte TCK m. 102/f. 2’de öngörülen hapis cezasının alt sınırı 12 yıldır. Dolayısıyla cinsel saldırının nitelikli halinin şikayete tabi tutulması, şikayet kurumunun mantığıyla bağdaşmamaktadır. Eşe karşı gerçekleştirilen nitelikli cinsel saldırının kovuşturulmasının şikayete tabi olarak düzenlenmesinin sebebi ise, kanunun oluşturulduğu süreçte, eşe karşı gerçekleştirilen cinsel dokunulmazlığı ihlal eden eylemlerin suç olarak düzenlenmesinin aslında istenilmemesidir. Dolayısıyla eylemin suç olarak Meclis’ten geçirilebilmesi için şikayete tabi şekilde düzenlendiği belirtilmektedir.

a) Uygulamada Ortaya Çıkabilecek Sorunlar Bakımından Değerlendirme

Aile içi şiddet kapsamında değerlendirilebilecek eylemlerin şikayete tabi tutulması oldukça sakıncalıdır. Konumuz bakımından cinsel saldırı suçundan dolayı şikayetçi olan eş, daha sonra ailesinden veya sair bir nedenden kaynaklı baskıyla şikayetini geri aldığı takdirde, aslında eşine karşı cinsel saldırı suçunu işleyen failin cezasız kalma olasılığı söz konusu olabilecektir.

Bir diğer sorun ise aile içi fiziksel şiddet kapsamında değerlendirilebilecek olan eşe karşı gerçekleştirilen kasten yaralama eylemleri bakımından gündeme gelecektir. TCK m. 86/f. 3-a hükmünde düzenlenen eşe karşı gerçekleştirilen kasten yaralama suçu şikâyete tabi değildir. Dolayısıyla ihbarda bulunan eş, daha sonra şikayetçi olmadığını söylese dahi kasten yaralamadan dolayı başlatılan soruşturmaya ve kovuşturmaya devam edilecektir. Bununla birlikte kasten yaralamadan dolayı ihbarda bulunan eşin, ailesinden veya sair bir nedenden kaynaklı baskıyla, beyanını değiştirerek aslında eylemin (basit veya nitelikli) cinsel saldırı eylemini oluşturduğunu ve eşinden şikayetçi olmadığını ileri sürmesi halinde kasten yaralama suçunu işleyen failin cezasız kalma ihtimali ortaya çıkmaktadır. Kanaatimizce bu nevi bir durumda cinsel saldırı suçundan dolayı şikâyet geri çekilmiş olsa dahi, söz konusu olayda cebir varsa, soruşturma veya kovuşturmaya re’sen kovuşturulabilir olan kasten yaralamadan (TCK m. 108’in göndermesiyle TCK m. 86/f. 3-a hükmünden) devam edilmesi gerekmektedir. Zira şikâyette bulunulmadığı veya şikâyet sonradan geri çekildiği takdirde TCK m. 102’den ötürü soruşturma dahi yapılamayacaktır. Bunun anlamı ise somut olayda TCK m. 102’de düzenlenen suçun işlenip işlenmediğinin araştırılamayacağıdır. Buna karşın re’sen soruşturulabilir ve kovuşturulabilir olan TCK m. 86/f. 3-a hükmünden dolayı ceza muhakemesi süreci devam ettirilebilmelidir.

Ancak Yargıtay, bir cezasızlık iklimine kapı aralayacak şekilde, cebrin, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek seviyenin ötesinde olmaması halinde[11] ayrıca kasten yaralama suçu oluşmayacağı görüşünü benimsemiştir[12]. Bu kapsamda eşinden şiddet gören mağdur, maruz kaldığı baskıyla beyanını değiştirerek eşinin kendisine karşı cinsel saldırı suçunu işlediğini veya işlemeye teşebbüs ettiğini söylediği takdirde, eşi aslında re’sen kovuşturulabilir olan kasten yaralama (TCK m. 86/3-a) eyleminden dolayı da cezalandırılmayabilecektir.

b) İstanbul Sözleşmesi Bakımından Değerlendirme

İstanbul Sözleşmesi m. 55’te[13], TCK m. 102’deki eylemleri de kapsayan Sözleşmenin 36. maddesinde geçen davranışların ex officio (re’sen) soruşturulup kovuşturulması gerektiği düzenlenmiştir. Sözleşmenin 55. maddesinde bu husus “suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturmaların, suçun kısmen veya tamamen kendi topraklarında işlenmiş olması durumunda, mağdurun ifadesine veya şikayetine bağlı olmaksızın ve mağdurun ifadesini veya şikayetini geri çekmesi durumunda dahi devam edebilmesini temin edeceklerdir” şeklinde ifade edilmiştir.

Sözleşmenin Açıklayıcı Raporu’nun 280. paragrafında bu hususa “1. fıkra, Taraflara belirli bir yükümlülük getirmektedir: Buna göre, bir dizi kategori kapsamında eylemlerle ilgili araştırmalar, bir mağdur tarafından bildirime veya şikâyete ‘tümüyle bağlı olmayacak’, halen devam etmekte olan yargılamalarda mağdur beyanını veya şikayetini geri çekmiş olsa bile yürüyecektir… Bu Sözleşme kapsamında eylemlerin çoğunun aile üyeleri, yakın partnerler ve mağdurun yakın çevresinden kişiler tarafından gerçekleştirilmesi, bunun sonucunda ortaya çıkan utanç, korku ve çaresizlik duyguları, suç bildirim sayısının, dolayısıyla da mahkumiyetlerin sayıca az olmasına yol açmaktadır. Bu durumda kolluk kuvveti birimleri, en azından ciddi bedensel hasar veya ölümle sonuçlanan eylemlerde, mağdur beyanını veya şikayetini geri çekmiş olsa bile hukuk sürecinin devam etmesini sağlamak için temel delilleri, tanık beyanlarını, tıbbi raporları vb. toplayarak ileri için etki sağlayacak biçimde olayı araştırmalıdırlar” şeklinde yer verilmiştir[14].

Benzer bir sonuca İstanbul Sözleşmesi’nin denetleme ve izleme mekanizması olan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzman Grubu (“GREVIO”, Group of Experts On Action against Violence against Women and Domestic Violence) tarafından 2017 yılında gerçekleştirilen ziyaretine ilişkin 15 Ekim 2018 tarihinde yayınlanan Türkiye raporunda[15] (“GREVIO Raporu”) da ulaşılmıştır. Uzman Grubu, eşe karşı gerçekleştirilen cinsel saldırı suçunun şikayete tabi olduğunun tespit ettikten sonra[16], raporda “Türk yetkili makamlarına, Sözleşmenin 55. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen tek taraflı ve re’sen kovuşturma ile ilgili kurallara uygun hale getirmek üzere mevzuatlarını değiştirmeyi ısrarla tavsiye” etmiştir[17].

Sonuç

Eşe karşı cinsel saldırı suçunun basit veya nitelikli halinin şikayete tabi olması İstanbul Sözleşmesi’nin 36 ve 55. maddeleri dikkate alındığı takdirde Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerine aykırılık teşkil etmektedir. İstanbul Sözleşmesi’ne aykırılığın yanı sıra şikayet şartı uygulamada da ciddi sorunlar yol açabilecek potansiyeli barındırmaktadır.

Benzer şekilde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de cinsel şiddetin de dahil olduğu kadına yönelik şiddetle ilgili devletlerin pozitif yükümlülükleri olduğu ve şiddet olgusuna aile içindeki özel bir mesele olarak yaklaşılmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki maddelerin ihlali niteliğinde olabileceği yönünde kararlar vermiştir[18].

Dolayısıyla gerek uygulamada ortaya çıkabilecek sorunlar, gerekse uluslararası yükümlülükler çerçevesinde eşe karşı işlenen cinsel saldırı suçları, re’sen kovuşturulabilir hale getirilmelidir.

* İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Anabilim Dalı.

[1] Türk Ceza  Kanunu madde 102 – Cinsel saldırı

(1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on iki yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.

(3) Suçun;

  1. a) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
  2. b) Kamu görevinin, vesayet veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
  3. c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş, evlat edinen veya evlatlık tarafından,
  4. d) Silahla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,
  5. e) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,

işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.

(4) Cinsel saldırı için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

(5) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.

[2] İstanbul Sözleşmesi 11 Mayıs 2011’de imzaya açılmış, 10 Devletin Sözleşmeyi onaylamasının ardından 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 21 Nisan 2019 tarihi itibariyle Sözleşmeyi toplam 34 Devlet onaylamıştır. Sözleşmeye üye devletlerle ilgili bkz. https://www.coe.int/en/web/conventions/full-list/-/conventions/treaty/210/signatures?p_auth=I9Hk9y6b (son erişim 21/04/2019). Türkiye, Sözleşmeyi imzaya açıldığı gün olan 11 Mayıs 2011 tarihinde imzalamıştır. Sözleşme’nin onaylanmasının uygun bulunduğuna ilişkin 24/11/2011 tarih ve 6251 sayılı Kanun, 29/11/2011 tarih ve 28127 sayılı Resmî Gazete’de yayımlamıştır. Bakanlar Kurulu’nun onaya ilişkin 10/02/2012 tarih ve 2012/2816 sayılı Kararı ise, 08/04/2012 tarih ve 28227 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Sözleşme m. 75 gereği, Sözleşme on devletin onayının ardından sonraki üç aylık sürenin sonunu ayın ilk günü olan 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girmiştir.

[3] İstanbul Sözleşmesi’nin oluşturulması süreciyle ve Sözleşmenin işlevleriyle ilgili bkz. Acar, Feride; “CEDAW’dan İstanbul Sözleşmesi’ne: Kadınların İnsan Hakları ve Kadınlara Karşı Şiddete İlişkin Uluslararası Standartların Evrimi”, Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddet (Edit. Kaya, Funda/Özdemir, Nadire/Uygur, Gülriz), Savaş Yayınevi, Ankara 2014, s. 66 vd.

[4] Doktrinde hâkim olan görüşe göre eş kavramından anlaşılması gereken resmî nikâhlı eşlerdir. Nişanlı, dini nikâhla evli veyahut her ne ad adı altında olursa olsun birliktelik yaşayanların ceza hukuku kapsamında eş olarak kabul edilmemesi gerekir. Bkz. Gündel, Ahmet; 5237 Sayılı TCK’da Cinsel Sadırı Cinsel İstismar Cinsel Taciz- Rızaen Irza Geçme-Hürriyeti Kısıtlama Alıkoyma-Fuhuş ve Müstehcen Yayın Suçları, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2009, s. 15; Taner, Fahri Gökçen; Türk Ceza Hukukunda Cinsel Özgürlüğe Karşı Suçlar, 2. Baskı Seçkin Yayınevi, Ankara 2017, s. 92; Tezcan, Durmuş/Erdem, Mustafa Ruhan/Önok, Murat; Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 16. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2018, s. 392. Zira eş kavramı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda (“TMK”) geçen teknik bir kavramdır. TMK m. 134 vd. hükümlerinde eş sıfatının kazanılması belirli şartlara ve işlemlere bağlanmıştır. Bahsi geçen hükümlerdeki şartlara uymayan veya işlemleri gerçekleştirmeyen kişilerin de eş sıfatını haiz olabileceğinin kabulü TCK m. 2/f. 3’te yasaklanan kıyasa yol açacak şekilde genişletici yorum teşkil edecektir.

Bununla birlikte öldürme ve yaralama gibi suçlarda eşe karşı işlenmesi nitelikli halinin yanı sıra eski eşe veya partnere karşı işlenmesinin nitelikli haller arasında düzenlenmemiş olması ciddi bir eksikliktir. Nitekim erkeklerin, eski eşlerine karşı şiddet uygulamaları da sıklıkla karşılaşılan bir olgudur. İstanbul Sözleşmesi’nin 3. maddesinin b bendinde tanımlanan “aile içi şiddet” (domestic violence) kavramı da “mevcut veya daha önceki eşler veya birlikte yaşayan bireyler (partners) arasında meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet eylemleri” olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla ilgili ağırlaştırıcı hallerin yalnızca mevcut eşleri kapsaması, İstanbul Sözleşmesi ile uyumsuzdur.

[5] Akın, Merve; “Aile İçi Şiddet”, Prof. Dr. Füsun Sokullu Akıncı’ya Armağan, 1. Cilt, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt: LXXI, Sayı: 1, Yıl: 2013, s. 27, 28.

[6] Bu konudaki tartışmalar detaylı analiz için bkz. ERDEM, Eylül/TÜRAY, Aras; “Türk Ceza Hukukunda Basit Cinsel Saldırı Suçunun Eşe Karşı İşlenmesi”, Suç ve Ceza Dergisi, Cilt: 12, Sayı: 2, Yıl: 2019, s. 65 vd.

[7] Yarg. 14. CD., E. 2012/4276, K. 2014/1689, Tarih: 13/02/2014 (www.lexpera.com.tr).

[8] İstanbul Sözleşmesi madde 36 – Irza Geçme de Dahil Olmak Üzere Cinsel Şiddet Eylemleri

(1) Taraflar aşağıdaki kasten gerçekleştirilen eylemlerin cezalandırılmasını sağlamak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:

  1. a) Başka bir insanla, rızası olmaksızın, herhangi bir vücut parçasını veya cismi kullanarak, cinsel nitelikli bir vajinal, anal veya oral penetrasyon gerçekleştirmek;
  2. b) Bir insanla, rızası olmaksızın, cinsel nitelikli diğer eylemlere girişmek;
  3. c) Başka bir insanın, rızası olmaksızın, üçüncü bir insanla cinsel nitelikli eylemlere girmesine neden olmak.

(2) Rıza, mevcut koşullar bağlamında değerlendirilmek üzere, şahsın özgür iradesi sonucunda gönüllü olarak verilmelidir.

(3) Taraflar 1. fıkrada yer alan hükümlerin aynı zamanda iç hukukta kabul edilmiş olan, eski veya mevcut eşlere veya birlikte yaşayan bireylere karşı gerçekleştirilmiş eylemler için de geçerli olmasının temin edilmesi için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

[9] Belirtmek gerekir ki “ırza geçme” ibaresi tarafımızca çevrilmemiş ve benimsenmektedir. Avrupa Konseyi’nin de sayfasında yayınlanan Türkçe tercümeye ulaşmak için bkz. https://rm.coe.int/CoERMPublicCommonSearchServices/DisplayDCTMContent?documentId=0900001680462545 (son erişim 23/08/2019).

[10] Türk Ceza Kanunu madde 73 – Soruşturulması ve Kovuşturulması Şikayete Bağlı Suçlar

(1) Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikayette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.

(2) Zamanaşımı süresini geçmemek koşuluyla bu süre, şikayet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlar.

(3) Şikayet hakkı olan birkaç kişiden birisi altı aylık süreyi geçirirse bundan dolayı diğerlerinin hakları düşmez.

(4) Kovuşturma yapılabilmesi şikayete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür ve hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz.

(5) İştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikayetten vazgeçme, diğerlerini de kapsar.

(6) Kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez.

(7) Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikayetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz.

(8) (Mülga: 6/12/2006 – 5560/45 md.)

[11] Cinsel saldırı suçunun işlenmesinde cebir ve tehdide araç olarak başvurulabilmektedir. TCK m. 102/f. 4’te düzenlenen ve “Cinsel saldırı için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır” şeklinde kaleme alınan hükümden de anlaşılacağı cebir ile cinsel saldırı suçu arasında bileşik suç (TCK m. 42) ilişkisi vardır. Bu kapsamda cinsel saldırı suçunu işleyen faile, kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olmaması hâlinde ayrıca cebir veya tehdit suçlarından dolayı ceza verilmez. Bkz. Tezcan/Erdem/Önok; s. 410; Özbek, Veli Özer/Doğan, Koray/Bacaksız, Pınar/Tepe, İlker; Ceza Hukuku Özel Hükümler, 13. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2018, s. 342.

[12] Yarg. 3. CD., E. 2018/7999, K. 2018/19313, Tarih: 11/12/2018 (www.lexpera.com.tr).

[13] İstanbul Sözleşmesi Madde 55 – Ex parte (nizasız) ve Ex officio (re’sen) Yargılama

(1) Taraflar, bu Sözleşme’nin 35, 36, 37, 38 ve 39. maddelerinde belirlenen suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturmaların, suçun kısmen veya tamamen kendi topraklarında işlenmiş olması durumunda, mağdurun ifadesine veya şikayetine bağlı olmaksızın ve mağdurun ifadesini veya şikayetini geri çekmesi durumunda dahi devam edebilmesini temin edeceklerdir.

(2) Taraflar, kendi iç hukuk kurallarının öngördüğü koşullara uygun biçimde, bu Sözleşme’de belirlenen suçlarla ilgili olarak yürütülen soruşturma ve yargı süreçlerinde mağdurun kendi talebi doğrultusunda kamu kuruluşlarından ve sivil toplum kuruluşlarından ve aile içi şiddet danışmanlarından yardım ve/veya destek almasına olanak sağlamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alacaktır.

[14] İstanbul Sözleşmesi m. 55’e ilişkin Açıklayıcı Raporun ilgili kısımlarının Türkçe tercümesi için bkz. İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi; Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesine ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi, 8 Mart 2019 Özel Yayını, İstanbul 2019, s. 93, 94.

[15] GREVIO; Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi)’nin Hükümlerinin Hayata Geçirilmesini Sağlayan Yasal ve Diğer Tedbirlere Ilişkin GREVIO (İlk) Değerlendirme Raporu Türkiye, 15/10/2018. Rapora ulaşmak için bkz. https://rm.coe.int/eng-grevio-report-turquie/16808e5283 (son erişim 23/08/2019). Ayrıca raporun resmi olmayan Türkçe tercümesi için bkz. https://insanhaklarimerkezi.bilgi.edu.tr/media/uploads/2018/11/13/grevio-rapor-turkce.pdf (son erişim 23/08/2019).

[16] Bkz. GREVIO; Türkiye Raporu, s. 102, para. 312.

[17] Bkz. GREVIO; Türkiye Raporu, s. 103, para. 313.

[18] Bkz. Opuz v. Türkiye, 09/06/2009, Başvuru no. 33401/02, para. 69; Bevacqua ve S. v. Bulgaristan, 09/06/2008, Başvuru no. 71127/01, para. 63. Kadına yönelik şiddetle ilgili devletlerin pozitif yükümlülüğüne ilişkin değerlendirme için ayrıca bkz. Arslan Öncü, Gülay; “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarında Kadına Karşı Aile İçi Şiddet Olgusu ve Bununla Mücadele Yaklaşımları”, Ceza Hukukunda Kadının Şiddete Karşı Korunması, Koç Üniversitesi Hukuka Genç Yaklaşımlar Konferans Serisi No. 1, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul 2013, s. 46 vd.

Anayasa Gündemi – FORUM sayfasında yayınlanan yazılar herhangi bir denetimden veya hakem kontrolünden geçmemektedir. Yazıların içeriğinden yalnızca yazar(lar) sorumludur. Yazılar ancak kaynak gösterilerek ve link verilerek kullanılabilir. 

From → forum

Yorum Yapın

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: