İçeriğe geç

İHAM’ın Pryanishnikov v. Rusya kararının özet çevirisi: “Pornografik film dağıtımı yapacağına dair gerekçeli ve somut olgulara değil, varsayımlara dayanarak yapımcıya film çoğaltma lisansı verilmemesi, ifade özgürlüğü ihlali.”

by 24/09/2019

İHAM, 10 Eylül 2019 tarihinde yayımladığı Pryanishnikov v. Rusya kararında bir yapımcısının somut gerekçeler ve deliller olmadan, sadece varsayımlara dayanılarak film çoğaltma lisansının reddedilmesinin ifade özgürlüğü ihlali olduğuna karar verdi. 

Kararın tamamını buradan, stajyer avukat İdil Özcan tarafından yapılan özet çevirisini aşağıdan okuyabilirsiniz.

Pryanishnikov v. Rusya, Başvuru no. 25047/05, Karar tarihi: 10.09.2019

Olayların Özeti

Başvurucu 1500’den fazla erotik filmin telif haklarına sahip bir yapımcıdır. Kültür Bakanlığı filmlerin 18 yaşının üstündeki izleyiciler için dağıtımına izin vermiştir ve başvurucu bu filmler bakımından geçerli bir dağıtım sertifikasına sahiptir.

Başvurucu 2003 yılında film çoğaltma lisansı için Basın, Yayın ve Kitlesel Medya Bakanlığı’na başvurmuştur, ancak başvuru, başvurucu Ceza Kanunu uyarınca suç olan “erotik ve pornografik materyal ve filmlerin yasadışı yapımı, reklamlarının yapılması ve dağıtımı ile ilgili soruşturma tedbirlerine” dahil olduğu için reddedilmiştir. Başvurucu, ticari faaliyetlerde bulunma hakkı ve filmlerinin telif hakların ihlal edildiğini iddia ederek ret kararını Moskova Ticaret Mahkemesi’ne taşımıştır. Başvurucunun itirazı reddedilmiş, Bakanlık’ın kararının hukuka uygun ve meşru olduğuna karar verilmiştir. Kararda başvurucunun resmi olarak pornografi dağıtımı yapmakla suçlanmadığı ve polis tarafından yalnızca tanık olarak dinlendiği kaydedilmiştir. Ancak cezai süreçte herhangi bir karar alınmamıştır ve “[başvurucunun dağıtım amacıyla pornografik filmlerin yasadışı yapımıyla uğraştığı göz ardı edilemeyecektir”.  Bu nedenle, küçükleri pornografik materyalden korumak için başvurucunun lisans başvurusunun reddedilmesi gereklidir. İstinaf Mahkemesi başvurucunun pornografi dağıtımında bulunduğunun İnternet’ten elde edilen, pornografik ürünlerin satış tekliflerini içeren materyal ile doğrulandığını söyleyerek kararı onamıştır. Yargıtay da onama kararı vermiştir.

Başvurucuya göre, başvurucu hakkındaki pornografi üretmek ve dağıtmak suçlamaları suçun maddi unsuru gerçekleşmediğinden olmadığından daha sonra düşürülmüş ve savcılık hukuka aykırı kovuşturma nedeniyle resmi bir özür yayınlamıştır.

İHAS’ın 10. Maddesinde Düzenlenen İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiği İddiası

Başvurucu, kendisine film çoğaltma lisansı verilmesinin reddi hakkında şikayetçi olmuş ve Sözleşme’nin 10.maddesine dayanmıştır.

Başvurucu kendisine film çoğaltma lisansı verilmemesinin ifade özgürlüğü hakkına müdahale ettiğini, müdahalenin hukuka aykırı olduğunu, herhangi bir meşru amaç taşımadığını ve haksız olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucuya lisans verilmesini reddeden yerel mahkeme kararları başvurucunun pornografi dağıtımında bulunduğuna dair herhangi bir delil içermemektedir. Yerel mahkemeler belirsiz web sitelerinden edindikleri bilgilere dayanmış, ancak bu bilgiyi doğrulatmamış veya bilginin herhangi bir değerlendirmesini yapmamıştır. Başvurucu pornografi üretme veya dağıtmaktan hüküm giymemiştir ve hakkındaki suçlamalar düşürülmüştür. Savcılık hukuka aykırı kovuşturma yürütüldüğünden resmi bir özür yayınlamıştır. Başvurucu hiç pornografik video dağıtımı yapmamıştır ve sahip olduğu ve dağıtma niyetinde olduğu tüm videoları için gerekli dağıtım sertifikalarına sahiptir.  Dolayısıyla Kültür Bakanlığı bunların pornografik veya başka şekilde yasadışı olmadığını tasdiklemiştir. Ancak film çoğaltma lisansının reddedilmesi başvurucunun bu videoları kopyalaması ve dağıtmasını imkansız hale getirmiştir. Başvurucu, ileride pornografik videolar dağıtabileceğine yönelik açıkça dayanaktan yoksun ve dolayısıyla hipotetik bir ihtimalin, ona film çoğaltma lisansı verilmemesi için hukuki dayanak teşkil edemeyeceğini ileri sürmüştür.

Hükümet, başvurucuya film çoğaltma lisansı verilmemesinin başvurucunun ifade özgürlüğüne müdahale ettiğini kabul etmiştir. Bu müdahale açık ve öngörülebilir yasal düzenlemelere dayanmaktadır. Yerel mahkemeler başvurucu tarafından dağıtılan videoların pornografik ve dolayısıyla vatandaşların sağlığına ve haklarına zararlı nitelikte olduklarına karar vermiştir.

Hükümet Sözleşme’nin 10. maddesinin 1. fıkrasının yayın, televizyon veya sinema işletmelerinin lisanslandırılmasını açıkça izin verdiğini ileri sürmüştür. Film çoğaltma lisanslandırması; başkalarının düşünce, vicdan ve din özgürlüğüyle uyumlu olmadığına kanaat getirilen bilgi ve fikirlerin dağıtılmasının engellenmesi için bir Devlet düzenleme tedbiridir. Başvurucu tarafından üretilen ve dağıtılan videolar da bu bilgi kategorisi altındadır.

Hükümet ayrıca müdahalenin başkalarının ahlakını ve haklarını korumak, özellikle de çocukları pornografik materyalden korumak meşru amaçlarını güttüğünü ileri sürmüştür. Müdahale ayrıca demokratik toplumda gereklidir. Zira başvurucu daha önce birçok sefer film çoğaltma lisansı almıştır. Ama bu durumda dağıtmak istediği film açıkça pornografiktir. Film dağıtılmış olsa, makamlar tarafından herhangi bir kontrole tâbi olmayacaktır ve çocuklar tarafından da izlenebilecektir. Yerel mahkemeler filmin dağıtımını engellemek için ilgili ve yeterli nedenler olduğuna karar vermiştir ve bu kararı sorgulamak Mahkeme’nin rolü değildir. Ayrıca o dönemde başvurucu pornografi üretimi ile ilgili bir cezai soruşturmanın bir parçasıdır. Dolayısıyla ifade özgürlüğünün sınırlandırılması haklı kılınmıştır.

Hükümet ayrıca ulusal hukukun değiştiğini ve görsel-işitsel ürünlerin malikinin artık film çoğaltma lisansı almaya ihtiyacı olmadan filmleri çoğaltıp dağıtabileceğini belirtmiştir. Dolayısıyla başvurucu artık filmlerini çoğaltmak ve dağıtmaktan alıkonulmuş değildir, bu nedenle mağdur statüsünü kaybetmiştir.

Son olarak Hükümet, başvurucunun savcılığın hukuka aykırı kovuşturma nedeniyle başvurucudan özür dilediğine dair herhangi bir belge sunmadığını ve davanın düzgün şekilde incelenmesi için önem teşkil eden bir hususta Mahkeme’yi yanıltmaya çalıştığını ileri sürmüştür.

Mahkeme’nin Değerlendirmesi

Kabul Edilebilirlik

Bireysel başvuru hakkının kötüye kullanıldığı iddiası

Mahkeme başvurucunun davanın özünü ilgilendiren konuda Mahkeme’yi yanlış yönlendirme niyetiyle yanlış bilgi sunduğunu ve bireysel başvuru hakkını kötüye kullandığı sonucuna varmamıştır.

Mağdur statüsü

Mahkeme, ulusal makamların Sözleşme’nin 10. Maddesinin ihlal edildiğini açıkça kabul etmediğini, ulusal hukuktaki değişikliklerin de başvurucunun ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğini kabul edecek şekilde yorumlanamayacağını, nitekim yasal değişikliğin başvurucuya çoğaltma lisansı verilmemesinden dört yıl sonra gerçekleştiğini kaydetmiştir. Başvurucunun Sözleşme haklarının ihlal edildiğinin ulusal makamların tarafından kabul edilmediği durumda, başvurucu hala iddia edilen ifade özgürlüğü hakkının ihlalinin mağduru olduğunu ileri sürebilecektir.

Bu değerlendirmelerin ardından başvuru kabul edilebilir bulunmuştur.

Esas İncelemesi

Genel ilkeler

Mahkeme, ifade özgürlüğünün her türlü kültürel, siyasi ve sosyal bilgi ve fikrin kamusal alışverişinde bulunma imkanı sağlayan sanatsal ifade özgürlüğünü de kapsadığını; sanat eserlerini yaratan, performe eden, dağıtan veya sergileyen kişilerin demokratik toplum için esas olan fikir ve görüş alışverişine katkıda bulunduğunu; dolayısıyla Devletlerin ifade özgürlüğüne haksız yere müdahale etmeme yükümlülüğü olduğunu belirtmiştir.

Ancak sanatçılar ve onların işlerini duyuranlar da Madde 10 § 2’deki sınırlandırmalardan bağışık değildir. İfade özgürlüğünü kullanan her kimse üzerine “görev ve sorumluluklar” almaktadır ve bu görev ve sorumlulukların kapsamı onun durumuna ve kullandığı araçlara göre değişecektir.

Mahkeme ayrıca Madde 10 § 1’in üçüncü cümlesi Devletlerin lisanslandırma sistemi yoluyla yayın, televizyon veya sinema işletmelerinin özellikle de teknik boyutları açısından düzenlemesine izin verdiğini dikkate almıştır. Lisans verilmesi yayın, televizyon veya sinema işletmelerinin niteliği ve hedefleri, ulusal, bölgesel veya yerel düzeyde muhtemel izleyici kitlesi, belli bir izleyici kitlesinin hakları ve ihtiyaçları ve uluslararası hukuki enstrümanlardan doğan yükümlülükler gibi konulara da bağlı hale getirilebilir.

Son olarak, ahlakın korunması bakımından, taraf Devletlerin yasal ve sosyal düzenlerinde yeknesak bir Avrupa ahlak anlayışı bulmak mümkün değildir. Ahlaki gerekliliklere dair görüşler, zamana ve yere göre değişiklik göstermektedir, özellikle de bu konudaki görüşlerin kapsamlı şekilde gelişimi ile nitelendirilen çağımızda. Kendi ülkelerindeki hayati güçlerle olan doğrudan ve sürekli bağlantıları nedeniyle, Devlet makamları bu gerekliliklerin tam içeriğine dair görüş bildirme konusunda, bir uluslararası yargıca kıyasla, prensipte daha iyi bir pozisyondadır.

İlkelerin mevcut davaya uygulanması

Başvurucuya film çoğaltma lisansı verilmemesinin ifade özgürlüğü hakkına müdahale teşkil ettiği taraflar arasında tartışmalı değildir. Gerçekten de başvurucu 1500’den fazla erotik filmin telif haklarına sahiptir. Bu filmlerin tümü için geçerli dağıtım sertifikaları vardır, dolayısıyla filmlerin Rusya’da kamusal dağıtıma sokulmasına yetkili makamlar tarafından izin verilmiştir. Ancak, o tarihte yürürlükte bulunan ulusal hukuk uyarınca, başvurucunun filmleri satma amacıyla, yayınlamak amacıyla veya sinemalara, video kütüphanelerine veya film kiralama yerlerine dağıtmak amacıyla kopyalarını yapmak için film çoğaltma lisansına ihtiyacı vardır. Böyle bir lisans olmadan, başvurucu filmleri fiilen dağıtamaz haldedir. Dolayısıyla başvurucuya film çoğaltma lisansı verilmemesi başvurucunun ifade özgürlüğüne müdahale teşkil etmiştir.

Müdahale kanun ile öngörülmüş ve başkalarının ahlakını ve başkalarının, özellikle de çocukların, haklarını koruma meşru amaçlarını gütmüştür.

Müdahalenin demokratik toplumda “gerekli” olup olmadığını belirlerken, Mahkeme esasen yerel mahkemeler tarafından ileri sürülen nedenleri de dikkate almalıdır. Başvurucunun lisansının reddedilmesi için yerel mahkemeler tarafından ileri sürülen tek neden başvurucunun pornografi yapıyor veya dağıtıyor olabileceğidir. Yerel mahkemeler şu gerekçelere dayanmıştır: (i) başvurucunun tanık olarak dinlendiği ceza soruşturmasına atıf yaparak, Moskova Ticaret Mahkemesi “[başvurucunun] dağıtma amacıyla pornografik film yasadışı yapımıyla uğramış olduğunun göz ardı edilemeyeceğin” karar vermiştir; (ii) İstinaf Mahkemesi pornografik ürünler satmaya yönelik teklifler içeren (belirsiz) İnternet materyaline atıf yapmıştır; (iii) Yargıtay başvurucunun “pornografik materyalin yasadışı üretimiyle uğraştığını” kaydetmiştir. Yerel mahkemelerin kararları başvurucu aleyhine olan şüpheleri destekleyecek daha fazla detay vermemiş veya başka olgulardan bahsetmemiştir.

Özellikle de yerel mahkeme kararlarında başvurucu aleyhine şüpheleri doğrulayacak herhangi bir delilin yargısal süreçte incelendiğine dair bir ibare yoktur. Her ne kadar mahkemeler pornografinin yasadışı yapımı ve dağıtımı hakkında devam eden cezai soruşturmaya atıf yapmış olsalar da, başvurucunun bu suçu işlediğinden şüphe duyulduğunu ima eden ve bu şüphe için neden gösteren, ceza davası dosyasından herhangi bir belgeye dayanmamıştır. Gerçekten de, yerel mahkemeler başvurucunun soruşturma tedbirlerine şüpheli yerine tanık olarak dahil olmuş olduğunu açıkça kaydetmiştir.

İstinaf Mahkemesi’nin bahsettiği, İnternet’ten edinilen, pornografik ürünlere dair satış teklifleri içeren materyal bakımından, bu mahkeme satışa sunulan ürünlerin herhangi bir tarifini yapmamış veya bunların neden pornografik olduğuna inandığına dair herhangi bir gerekçelendirme sunmamıştır. Neden bu ürünleri yapan veya dağıtanın veya teklifleri yayımlayanın başvurucu olduğunun düşünüldüğünü de açıklamamıştır.

Dahası, Hükümet’in başvurucunun açıkça pornografik bir filmi dağıtmayı tasarladığının belirlendiğine dair argümanı bakımından, Mahkeme bu filme dair herhangi bir bilgi, örneğin ismi veya yapım tarihi, filmin bir kopyası veya en azından içeriğinin tarifi, filmin pornografik olduğunu belirleyen ve bu bulgunun nedenlerini açıklayan bir ulusal karar, veya başvurucunun bu filmin yapımında bulunduğu veya dağıtımına dahil olduğuna dair herhangi bir delil, sunmadıklarını kaydetmiştir. Yerel mahkeme kararları da, Hükümet’in iddia ettiği üzere, başvurucunun dağıtımını yapmaya çalıştığı, belirli herhangi bir pornografik filme atıf içermemektedir.

Bu koşullar altında Mahkeme, yerel mahkeme kararlarının -başvurucunun pornografi yapımı ve dağıtımıyla uğraşması hakkındaki şüphelere dayandıkları kadarıyla- olgulara dair gerekçelendirilmiş kararlara değil, varsayımlara dayalı olduklarına karar vermiştir. Dolayısıyla, yerel mahkemeler başvurucunun pornografi yapımı veya dağıtımında bulunduğuna karar vermek için ilgili ve yeterli nedenler sunmamışlardır.

Dahası, her ne kadar yerel mahkemeler kararlarında küçükleri pornografik materyallerden koruma ihtiyacından kısaca bahsetmişlerse de, yerel mahkeme kararlarından başvurucunun çocuklara pornografi dağıttığından şüphelenildiği gözükmemektedir. Gerçekten de, o tarihte Rusya’daki pornografi dağıtım yasağı yalnızca küçüklerle sınırlı değildir, herhangi bir izleyici kitlesini kapsamaktadır. Mahkeme yakın zamanda bir parça pornografik materyalin herhangi bir izleyici kitlesine dağıtımının geçici olarak dahi yasaklanmasının meşru olmadığına karar vermiştir. Yerel makamların örneğin söz konusu materyalin on sekiz yaşının altındaki kişilere satılması yasağı, on sekiz yaşının altındaki kişilere hitaben bir uyarının bulunduğu özel bir kapak ile satma yükümlülüğü veya yalnızca üyelik ile satış yapılması yükümlülüğü gibi daha az kısıtlayıcı bir tedbir uygulamış olabileceğine hükmetmiştir (bkz. Kaos GL v. Türkiye, § 61).

Son olarak Mahkeme, film çoğaltma lisansının reddedilmesinin başvurucunun, yetkili makamların pornografik olmadıklarını doğruladıktan sonra dağıtım sertifikası verdiği 1500’den fazla film dahil herhangi bir filmi veya herhangi bir görsel-işitsel ürünü veya herhangi bir alanda ses kaydını dağıtmasını imkansız hale getirdiğini gözlemlemiştir. Yerel mahkeme kararlarının metninde, yerel mahkemelerin film çoğaltma lisansının reddinin başvurucunun dağıtım sertifikasına sahip olduğu filmleri dağıtma yetisi veya genel olarak onun ifade özgürlüğü üzerinde sahip olacağı etkiyi tarttığına dair herhangi bir delil yoktur. Dolayısıyla yerel mahkemeler mevcut davanın ifade özgürlüğü hakkı ile kamusal ahlak ve başkalarının haklarını koruma ihtiyacı arasında bir çatışma içerdiğini görememiş ve bu ikisi arasında bir dengeleme faaliyeti yürütmemiştir.

Mahkeme başvurucunun ifade özgürlüğü üzerinde böyle geniş bir sınırlandırmanın haklı kılınmadığını değerlendirmiştir. Dolayısıyla kullanılan araçlar ve ulaşılmak istenen hedef arasında herhangi bir makul ilişki yoktur.

Buna göre, Sözleşme’nin 10. Maddesi ihlal edilmiştir.

Adil tazmin (Madde 41)

Başvurucu maddi veya manevi zararı için tazminat talep etmemiştir.

Başvurucunun film çoğaltma lisansı talebi bakımından, Mahkeme ulusal hukukun değiştiği, böylece başvurucunun telif haklarına sahip olduğu filmleri dağıtmak için artık böyle bir lisansa ihtiyaç duymadığını kaydetmiştir.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: