İHAM’ın Zevnik ve Diğerleri v. Slovenya kararının özet çevirisi: “Kadın kotasına ve toplumsal cinsiyet eşitliğine uyulmadan sunulan seçim listesinin reddi, serbest seçim hakkını ihlal etmez.”
İHAM’ın 5 Aralık 2019 tarihinde açıkça dayanaktan yoksun bularak reddettiği Zevnik ve Diğerleri v. Slovenya davası (54893/18 no’lu başvuru), Slovenya devlet makamlarının, 2018’deki seçimler için koalisyon partileri tarafından sunulan aday listesinde kadın aday sayısının eksikliği sebebiyle listenin reddedilmesiyle ilgilidir.
Mahkeme, özellikle, redlerin dayandığı parti listelerindeki cinsiyet temsili kurallarının ve kurallara uymama cezalarının açık olduğunu ve koalisyon partilerinin de bu kuralları bilmesi gerektiğini tespit etmiştir. Bu kotalar ayrıca demokratik meşruiyetin sağlanmasına yardımcı olmaktadır ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ile uyumludur.
Kararın tamamına buradan, Milhan Yılmaz ve Polat Yamaner tarafından yapılan çevirisine aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Zevnik ve Diğerleri v. Slovenya, Başvuru no. 54893/18, Karar tarihi: 05.12.2019
Başvuruya Konu Olaylar
Başvurucular üç Sloven vatandaşı Metka Zevnik (1946 doğumlu ), Aleš Primc (1973 doğumlu), Franc Kangler (1965 doğumlu) ve iki siyasi parti olan Lista Franca Kanglerja – Nova ljudska stranka (Kangler’ın Yeni Halk Partisi) ve Glas za. družine in otroke’dir. (Çocuklar ve Ailelerin Sesi.)
Dördüncü ve beşinci başvurucular, yani siyasi partiler, o yılın Haziran ayındaki meclis seçimleri için 2018’de bir koalisyon kurmuştur. Koalisyon, Slovenya’nın sekiz seçim bölgesine aday listesi sunmuştur.
Mayıs 2018’de, birinci ve ikinci başvurucunun da tabi olduğu birinci ve altıncı bölgelerdeki seçim komisyonları, listelerin toplam adaylar içerisinde en az %35 kadın adaylardan oluşması gerektiğini öngören cinsiyet temsili kurallarını karşılamadığı için, listeleri reddetmiştir.
Reddedilen listelerdeki temsilcilerin Yüksek Mahkeme’ye başvurularındaki savunmaları şu şekildedir: “Her iki listedeki kadın adaylar, ihtilaf konusu seçim listelerinde olmakla beraber birden fazla seçim bölgesindeki listelerde bulundukları için, kadın adayların oranı tüm adayların içinde zorunlu olan %35 oranını karşılamaktadır. Alternatif olarak da, seçim komitesi siyasi partiye problemi çözmesi adına ek süre vermelidir.”
Yüksek Mahkeme başvuruyu reddetmiştir. Diğer şeylerin yanı sıra, yasadaki toplumsal cinsiyet kotası şartının açık olduğu ve aynı adayın birden fazla seçim bölgesinden seçime girmesinin kotayı doldurmak için yeterli olmadığı ve önemli olanın toplam aday sayısı olduğu kanısındadır.
Reddedilen listelerin temsilcileri, davayı Anayasa Mahkemesi’ne taşımıştır. Anayasa Mahkemesi ise yediye karşı iki oy ile başvuruyu reddetmiştir. Seçim listelerinin zamanında teslim edilmesi ve kotaya ilişkin gereklilikleri açıkça belirten yasaya uygun olması gerektiğini tespit etmiştir.
Şikayetler ve Usul
16 Kasım 2018 tarihinde İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne başvurulmuştur.
Başvurucular, aday listelerinin reddedilmesinin Avrupa Sözleşmesi’nin 1 No’lu Protokolü’nün 3. maddesini (serbest seçim hakkı) ihlal ettiği gerekçesiyle şikayette bulunmuşlardır. Aynı hüküm kapsamında ve 10. maddede (ifade özgürlüğü) ücretsiz radyo ve televizyon yayını haklarını kullanmalarına izin verilmediği ve radyo ve televizyon tartışmalarına erişimlerinin reddedildiğini de şikayetlerine eklemişlerdir. Ayrıca, 6/1. maddeye (adil yargılanma hakkı) dayanarak, Yüksek Mahkeme’de kamuya açık bir duruşma yapılmamasından da şikayetçi olmuşlardır.
Mahkeme’nin Kararı
1 No’lu Protokol’ün 3. Maddesi (Serbest seçim hakkı)
1. Genel ilkeler
31. Mahkeme, Sözleşme Protokol No.1 Madde 3 kapsamındaki incelemesini Yumak ve Sadak v. Türkiye (no. 10226/03, §§ 105-15, İHAM 2008) davasında belirtilen ilkeleri esas alarak devam ettirecektir. Mahkeme, seçim sistemlerinin yürütümü ve organize edilmesi için birçok farklı yol bulunduğunu ve tarihi gelişim, kültürel çeşitlilik ve her Yüksek Sözleşmeci Tarafın demokratik vizyonunu şekillendirdiği Avrupa çapındaki politik düşünce yapısındaki çeşitlilik göz önüne alındığında, Yüksek Sözleşmeci Tarafların söz konusu alanda geniş bir takdir marjından yararlanacağını belirtmeyi bilhassa önemli bulmaktadır (bkz. Ždanoka v. Letonya [BD], no. 58278/00, § 103, İHAM 2006-IV). Mahkeme ayrıca meclis adaylığı şartlarının, oy vermeye uygunluk şartlarından farklı olarak daha katı olabileceğini tekrarlamaktadır. Bununla birlikte, Protokol No.1 Madde 3 gerekliliklerine uyulup uyulmadığının tayini, son başvuruyu merci olan Mahkemeye aittir. Davaya hâkim olan koşullar altında, söz konusu hakkın özüne dokunulmaması ve hakkın etkili kullanımından mahrum edilmemesi; hakka yapılan müdahalenin meşru bir amaç taşıması ve müdahalenin orantısız olmaması hususlarında Mahkemenin ikna olması gerekmektedir (bkz. Yumak ve Sadak, yukarıda alıntılanmıştır, § 109).
2. Genel ilkelerin işbu davaya uygulanması
32. İşbu davanın şartlarına dönülecek olursa, Mahkeme başvurucuların Protokol No.1 Madde 3 ihlali iddialarını koalisyon partisi aday listelerinin iki bölge için, Seçim Kanunu Madde 46(6) ve 56(1) uyarınca reddedilmesi olayına dayandığını tespit etmektedir. Mahkeme ayrıca dördüncü ve beşinci başvurucuları içeren koalisyon partisi aday listelerinin seçim bölgesi komisyonlarınca altı bölge için kabul edildiğini ve ikinci başvurucunun da aday olarak bulunduğu iki bölge için reddedildiğini tespit etmektedir. Üçüncü başvurucu kabul edilen listelerden birinde aday olarak görünmektedir, bu sebeple seçime aday olabilecek durumdadır. İki seçim bölgesi için sunulan listelerin reddedilmesi, koalisyon partisi adına seçim sonuçlarını ulusal düzeyde olumsuz etkileyebileceği ve üçüncü başvurucunun vekil olarak seçilme şansını düşürülebileceği için, Mahkeme listelerin reddedilmesinin Protokol No.1 Madde 3 kapsamında teminat altına alınan pasif seçim hakkına bütün başvurucular için bir müdahale teşkil edeceği kanaatindedir.
33. Başvurucuların seçim kanunlarının belirsiz ve muğlak olduğuna ilişkin ilk iddiasına binaen, Mahkeme seçim bölgesi komisyonlarının, Yüksek Mahkemenin ve Anayasa Mahkemesinin kararlarının aynı hukuk kurallarına, Seçim Kanunu’nun 46. ve 56. Maddelerine göre verdiğini tespit etmektedir. Ülkedeki en yüksek iki yerel mahkeme, Kanun’un lafzi yorumuna ve kendi içtihadına dayanarak, cinsiyet temsiline ilişkin kuralların ve bu kurallara riayet edilmemesi sonucu öngörülen yaptırımın açık olduğunu ve politik partilerin bu durumun farkında olması gerektiğini tespit etmiştir. Öte yandan başvurucular, ilgili seçim kanunlarının kendi iddia ettikleri şekilde yorumlanması gerektiğini destekleyecek bir yerel mahkeme kararı sunmamışlar, ya da yerel hukukun muğlak olduğunu, cinsiyet temsiline ilişkin kurallara riayet edilmemesi halinde öngörülen yaptırımların öngörülemez olduğunu ve yerel hukukun keyfi şekilde uygulandığını gösteren ikna edici bir iddia öne sürememişlerdir (kıyaslama ve karşılaştırma için bkz. Yabloko Russian United Democratic Party ve Diğerleri v. Rusya, no. 18860/07, § 81, 8 Kasım 2016). Seçim Kanunu’nun ilgili maddelerinin lafzına, ilgili maddelerin yerel mahkemeler tarafından istikrarlı şekilde uygulanmasına ve işbu davada yerel mahkemelerin gerekçelendirmeleri göz önüne alındığında, Mahkeme cinsiyet kotası şartının yerel hukukta yeterli açıklıkta tanımlandığını ve başvurucuların ilgili kurallara uyulmaması halinde aday listelerinin bütün olarak reddedileceği şeklindeki yaptırımı öngörebilecek durumda olduğu kanaatindedir. (bkz. Ekoglasnost v. Bulgaristan, no. 30386/05, § 62, 6 Kasım 2012; kıyaslama ve karşılaştırma için bkz. Krasnov ve Skuratov v. Rusya, nos. 17864/04 and 21396/04, § 60, 19 Haziran 2007; Seyidzade v. Azerbaycan, no. 37700/05, §§ 36 ve 37, 3 Aralık 2009; ve Ofensiva tinerilor v. Romanya, no. 16732/05, § 59, 15 Aralık 2015).
34. Gözetilen amaca bakıldığında, Mahkeme birçok farklı amacın Protokol No.1 Madde 3 ile uyumlu olabileceğini, bununla birlikte ele alınan dava özelinde gözetilen amacın, hukukun üstünlüğü ilkesi ve Sözleşme’nin genel amaçları ile uyumlu olduğunun ortaya konulmuş olması gerektiğini ifade etmektedir. (örnek için, bkz. Yumak ve Sadak, yukarıda alıntılanmıştır, § 119). İşbu davada, aday listelerinin reddedilmesinin sebebi listelerde bulunan toplam aday sayısının %35’lik kadın aday temsilini sağlamamasıdır. (Seçim Kanunu Madde 46(6)) Söz konusu madde, kadın ve erkeklere seçimlere katılmada eşit koşulların sağlanması amacıyla tedbirlerin alınmasını öngören Anayasa’nın 43. Maddesi temel alınarak düzenlenmiştir. Mahkeme, cinsiyetler arası eşitliğin geliştirilmesi amacının Avrupa Konseyi üye Devletlerinin temel amaçlarından biri olduğunu tekrar etmektedir (bkz. Staatkundig Gereformeerde Partij v. Hollanda (kar.), no. 58369/10, § 72, 10 Temmuz 2012) ve kurumların politikada cinsiyet temsil dengesini dikkate almaması, demokrasinin meşruiyetine bir tehdit olup cinsiyet eşitliği hakkının da bir ihlali niteliğindedir. Sonuç olarak Mahkeme söz konusu müdahalenin meşru bir amaç taşıdığını tespit etmekte, söz konusu amacın kadın ve erkeklerin politik karar alma süreçlerine daha dengeli bir katılımının sağlanması ile birlikte demokrasinin meşruiyetini güçlendirmek olduğu kanaatindedir.
35. Bununla birlikte, cinsiyet kotası şartını sağlamayan listelerin reddedilmesinin hedeflenen meşru amaçla orantılı bir tedbir olup olmadığı tespit edilmelidir. Seçim sistemlerinde cinsiyet kotası şartının benimsenmesi ve kotaya riayet edilmemesi durumunda sert yaptırımların uygulanması yönündeki Avrupa Konseyi kurumları tarafından benimsenen ilgili enstrümanlar, bu anlamda yardımcı rehberlik sağlayabilecektir. Mahkeme ayrıca, en güçlü korumanın cinsiyet kotalarının karşılanması vasıtasıyla sağlandığı, cinsiyet dengesine dayalı bir temsilin sağlanmadığı aday listeleri ile politik partilerin seçimlere katılamayacağı, politik partilerin bu durumun farkında olması gerektiği yönündeki Anayasa Mahkemesi görüşüne özel önem vermektedir.
36. Mahkeme ek olarak, yerel mahkemelerin aday listelerin kabulünde ya da reddedilmesinde bahsi geçen kurallara uymama sebeplerini de değerlendirdiğini tespit etmektedir (kıyaslama ve karşılaştırma için bkz. Sarukhanyan v. Ermenistan, no. 38978/03, § 49, 27 Mayıs 2008). Seçilme hakkı ile cinsiyet kotası şartının karşılanması arasında yapılan dengelemenin sonucu, aday listelerin yeterli titizlikte düzenlenip düzenlenmediği ve listeleri düzenleyen merciinin bilerek cinsiyet kotasını ihlal edip etmediği hususlarına dayanmaktadır. Bununla birlikte yerel mahkemeler, listeleri düzenleyen merciinin (koalisyon partisi) yeterli özen yükümlülüğünü göstermediğini (due diligence) ikna edici bir şekilde ortaya koymuş durumdadır. Listeleri düzenleyen merci, cinsiyet oranı gerekliliğini yerine getirmediği için suçlanacak tek kişi olup, bu sebeple yaptırıma tabi tutulmuştur (kıyaslama ve karşılaştırma için bkz. Russian Conservative Party of Entrepreneurs ve Diğerleri v. Rusya, numaraları 55066/00 ve 55638/00, §§ 65 ve 66, 11 Ocak 2007).
37. Başvurucuların aday listelerini yalnızca bireysel (erkek) adayları temel alarak reddetmesi gerektiğine yönelik iddia üzerine Mahkeme, yerel mahkemelerin gerekçelendirmesine işaret etmekte ve cinsiyet temsili şartının aday listelerine bir bütün olarak uygulanması gerektiğini, yerel mahkemelerin keyfi şekilde, herhangi bir özel sebebe dayanmaksızın bireysel adayları eleyemeyeceğini tespit etmektedir.
38. Benzer şekilde, Mahkeme listelerde bulunduğu iddia edilen eksikliklerin giderilmesi için başvuruculara süre verilmesi gerektiği yönündeki iddiayı da reddetmektedir. Bu bağlamda Mahkeme, Yüksek Mahkeme ile Anayasa Mahkemesi’nin tespitlerine işaret ederek, söz konusu eksikliklerin onarılması için seçim sorumluluklarının baştan yerine getirilmesi gerektiğini ve listelerinin esastan değişmesi gerektiğini belirtmektedir. Mahkeme bu bağlantıyla, aday listelerinin seçim bölgesi komisyonlarına son teslim gününden bir gün önce teslim edildiğini gözlemlemektedir. Bu sebeple söz konusu listelerde yapılacak herhangi bir değişiklik, seçime girecek her partiye aynı şekilde uygulanan son teslim gününden önce yapılmalıdır. Anayasa Mahkemesi’nin seçim sürecine ilişkin tespitlerine özel önem veren Mahkeme, listeleri düzenleyen mercie ilgili değişikliklerin yapılması izninin verilmemesine sebep olarak, kanun koyucunun seçim sürecinde rekabetin zamanında başlatılması ve eşit oy ilkesine saygı gösterilmesi temelindeki iradesi olduğunu kabul etmektedir.
39. Açıklanan sebepler ve Yüksek Sözleşmeci Tarafların seçim sistemlerinin yürütümü ve organize edilmesi konusunda yararlandığı geniş takdir marjı ışığında, Mahkeme işbu davaya konu aday listelerinin reddedilmesinin orantısız olmadığı kanaatindedir.
40. Bu sebeple başvurucuların şikâyeti açıkça dayanaktan yoksun bulunarak Sözleşme’nin Madde 35/3-a ve 4 hükmü uyarınca reddedilmelidir.
B. Serbest yayın saati ve TV tartışmalarına erişim ile ilgili Sözleşme’nin 10. Maddesi ve Protokol No.1 Madde 3 kapsamında yapılan şikâyet
41. Başvurucular, ulusal düzeydeki televizyon ve radyo tartışmalarında serbest yayın saatinden mahrum bırakıldıklarını ve böylece politik yarıştan, Protokol No.1 Madde 3’e aykırı olarak elendiklerini iddiasıyla şikâyetçi olmuşlardır. Başvurucular bu şikâyetlerine ilişkin herhangi bir yerel hukuki süreci başlatmadıklarını, bu konuda kendilerine sunulan ayrı bir başvuru yolu bulunmadığını ve yapacakları her türlü başvurunun Anayasa Mahkemesi’nin listelere ilişkin ret kararı üzerine reddedileceğini ifade etmişlerdir.
42. Mahkeme, seçim zamanı basında yer almaya ilişkin Protokol No.1 Madde 3 kapsamındaki genel ilkelere, Communist Party of Russia ve Diğerleri davasında özetlendiği şekliyle atıf yapmaktadır. Mahkeme, Protokol No.1 Madde 3 hükmünün, seçim öncesi kampanyaları esnasında herhangi bir partinin televizyon veya radyoda serbest yayın saatini teminat altına almadığını tekrarlamaktadır. Mahkeme olağanüstü durumlarda, örneğin seçim esnasında bir partinin her türlü politik yayın aracından mahrum bırakılırken diğerlerinin bırakılmadığı bir durumda, söz konusu hüküm kapsamında bir sorun doğabileceğini ayrıca kabul etmektedir (bkz. Partija “Jaunie Demokrāti” ve Partija “Mūsu Zeme” v. Letonya (kar.), numaraları 10547/07 and 34049/07, 29 Kasım 2007).
Mahkeme, yayıncının kararının, siyasi güçlere sekiz bölgenin tamamında aday listesi çıkarmaları halinde ayrım gözetmeden ücretsiz eşit yayın süresi hakkı veren mezvuata ve bunu takip eden kurallara dayandığını gözlemlemiştir. (bkz, mutatis mutandis, Oran v. Türkiye, numaraları 28881/07 ve 37920/07, §§ 73 and 76, 15 Nisan 2014) Yani bu hak, seçimin belli bölgelerden ibaret değil fakat bir bütün olarak kapsayan siyasi güçlere verilmektedir.
Ayrıca, başvurucular, ücretli normal yayın sürelerine erişememe suretiyle listelerinin kabul edildiği bölgelerdeki kampanyalarının engellendiği veya mevcut diğer seçim propogandalarının engellediğini iddia etmemişlerdir.
Mahkeme, başvurucular tarafından eleştirilen önlemin objektif ve makul bir gerekçeye dayandığı görüşündedir ve farklı bir sonucu gerektirecek herhangi bir istisnai koşulun oluşmadığını fark etmektedir. Şikayet bu nedenle açıkça dayanaktan yoksun bulunarak reddedilmiştir.
Aynı bulgu, başvurucuların 10. madde hükmünde bulundukları neredeyse özdeş olan şikayetleri hususunda da yapılmıştır. (bkz. mutatis mutandis, Communist Party of Russia ve Diğerleri, § 57)
- Madde (adil yargılanma hakkı)
Mahkeme, bu hükmün seçim uyuşmazlıklarıyla ilgili işlemlere uygulanmadığını (bkz. örnek olarak Pierre-Bloch v. Fransa, 21 Ekim 1997, § 50, Karar ve Hükümler Raporu 1997-VI) ve başvurucuların bu başlık altındaki şikayetlerinin konu bakımından kabul edilemez olması sebebiyle reddedildiğini yinelemektedir.
Trackbacks & Pingbacks