İçeriğe geç

Aralık 2019 – İHAM Kararları Bülteni

by 23/12/2019

Merhaba,

Aralık ayı içerisinde İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi tarafından verilen 9’u Türkiye’ye karşı 12 kararın yer aldığı bu yılın son bülteni hazır. Mahkeme 23 Aralık itibarıyla yılbaşı tatiline girdiği için bu ay az karar var. 

2020’de görüşmek üzere. 

Adil yargılanma hakkı

Bacaksız v. Türkiye, Başvuru no. 24245/09, Karar tarihi: 10.12.2019

Üç şoförün ve yolcularının yaralanmasına neden olan bir trafik kazasının ardından polisin olay yeri inceleme raporu sonucunda hatalı bulunan başvurucuya karşı hasarı karşılayan sigorta şirketinin açtığı davanın başvurucuya tebligat adresi bulunamadığından haber verilmeden yürütülmesi – Adil yargılanma hakkı ihlali

Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi

Parmak ve Bakır v. Türkiye, Başvuru No: 22429/07 ve 25195/07, Karar Tarihi: 03.12.2019

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 3 Aralık 2019 tarihinde yayımladığı Parmak ve Bakır v. Türkiye kararında Türkiye’deki yerel mahkemelerin örgüt üyeliği suçundan ceza verirken Terörle Mücadele Kanunu’ndaki ‘cebir ve şiddet’ ve ‘manevi cebir’ şartlarını belirsiz ve geniş yorumladıklarını, bunun da Sözleşme’nin 7. maddesini ihlal ettiğine karar verdi. Mahkeme, söz konusu başvuruda ayrıca başvuruculara uygulanan seyahat yasağının Sözleşme’nin 8. maddesine aykırı olduğuna karar verdi. Kararın kapsamlı bir çevirisini buradan okuyabilirsiniz.

Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı

Kırdök ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru No. 14704/12, Karar tarihi: 03.12.2019

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 3 Aralık 2019 tarihli Kırdök ve Diğerleri v. Türkiye kararında avukatların elektronik verilerine ve USB’lerine el konulmasıyla ilgili önemli bir ihlal kararı verdi. Avukat olan başvurucular, bu davada aynı büroyu paylaştıkları başka bir avukata (Ü.S) karşı yürütülen ceza soruşturması amacıyla yargısal makamlar tarafından elektronik verilerine elkoyulmasından şikayetçi olmuşlardır. Mahkeme, başvurucuların özellikle, avukat-müvekkil gizliliği tarafından korunan elektronik verilerine elkonulmasının ve bunların iade edilmesi ya da yok edilmesi yönündeki taleplerinin reddedilmesinin sosyal bir ihtiyaç baskısına karşılık gelmediğine ve demokratik bir toplumda gerekli olmadığına hükmetmiştir. Mahkeme, ayrıca yargısal makamların yorumladığı ve uyguladığı şekliyle yeterli usuli güvencelerin bulunmadığını belirlemiştir. Kararın özet çevirisini buradan okuyabilirsiniz.

Koç v. Türkiye, Başvuru no. 46043/10, Karar tarihi: 03.12.2019

Özgür Kadının Sesi dergisinin editörü olan başvurucuya derginin Haziran 2002 sayısında KADEK’in Ortadoğu’da oynadığı rol, PKK’nin terör örgütü olarak kabul edilemeyeceği ve kadınların PKK’deki rolüyle ilgili değerlendirmeler içeren bir yazı nedeniyle örgüt propagandası yapma suçundan 1.666 TL para cezası ve yine derginin kapağında Abdullah Öcalan’ın fotoğrafının Kasım 2003 sayısında içinde Öcalan’ın sağlık durumu, İmralı, kadın hareketi gibi konulara ilişkin makaleler olması nedeniyle suçu ve suçluyu övme suçundan 900 TL para cezası verilmesi – İfade özgürlüğü ihlali [Ayrıca, 2.000 TL altı para cezalarının kesinleşmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkı ihlali]

Tagiyev ve Huseynov v. Azerbaycan, Başvuru no: 13274/08, Karar tarihi: 05.12.2019

Yazar ve bir gazetede editör olarak çalışan başvurucuya  içinde “İsa’yla karşılaştırınca, savaş fetvalarının babası Muhammed Peygamber iğrenç bir yaratık”, “Avrupa her zaman İslam’ın da olduğu diğer dinlerin düzenbaz hümanist düşüncelerini reddetti, reddediyor” gibi cümleler geçen bir makale yazdığı için İslam dinine hakarette bulunduğu gerekçesiyle üç yıl dört yıl hapis cezası verilmesi – 10. madde ihlali

Büyükerşen v. Türkiye, Başvuru no. 69975/12, Karar tarihi: 17.12.2019

Eskişehir büyükşehir belediye başkanı olan başvurucuya 12 Haziran 2011 tarihli seçimlerle Eskişehir milletvekili olan S.K.’yle ilgili 11 Haziran 2011 tarihinde bir televizyon programında yaptığı “insanları aldatmak için televizyonlara çıkıp yalan söylüyor” açıklaması nedeniyle hakaret suçundan 1,740 TL para cezası verilmesi – İfade özgürlüğü ihlali [2000 TL altı para cezalarının temyiz edilememesi nedeniyle aynı zamanda adil yargılanma hakkının ihlali]

Ataç v. Türkiye, Başvuru no. 70607/12, Karar tarihi: 17.12.2019

Eskişehir Tepebaşı belediye başkanıyken genel seçimlerden önce 22 Mayıs 2011 tarihinde yaptığı konuşmada “Sadece Kılıçdaroğlu proje anlatıyor. Başbakanın zaten kafası iyice karıştı. Ne dediğini bilmiyor. İnanın bilmiyor. Bakıyorsunuz, bir gün rahmetli İnönü ile uğraşıyor, bir gün Türkiye’ye büyük emeği olan Süleyman Demirel ile uğraşıyor. Demek ki bu insanlar bugüne kadar hiçbir şey yapmadı. Her şeyi bu Tayyip Erdoğan yaptı. Sonra bilboardlarda, reklamlarda bakıyorsunuz, sanki Türkiye’nin miladı 2002 Erdoğan’ın seçildiği tarih. Tayyip Erdoğan’ın azıcık şöyle bir eski siyasetçilere hürmeti olsa, kalkar anasını, babasını araştırır. Eğer onlar (İnönü, Atatürk) o rahmetliler olmasaydı, Erdoğan’ın, babası kim olacaktı, annesi kim olacaktı. Ona bir baksın bakalım.” diyen başvurucuya başbakana hakaret suçundan 7,080 TL para cezası verilmesi ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması – İfade özgürlüğü ihlali

Haklara Getirilecek Sınırlandırmaların Sınırlandırılması

Kavala v. Türkiye, Başvuru no. 28749/18, Karar tarihi: 10.12.2019

Ele alınan davada, bir iş insanı olan ve insan haklarının korunması ve desteklenmesi alanlarında aktif birçok sivil kuruluşunun (“STK”) ve sivil toplum hareketinin kurulmasına katkıda bulunan Bay Kavala, tutuklanmasının ve tutuklu yargılanmasının haksız olduğunu, tutuklamanın ardında yatan esas amacın başvurucuyu ve insan hakları savunucularını susturmak olduğunu ve Anayasa Mahkemesi’nin tutuklulukla ilgili başvuruyu hızlı bir şekilde incelemediğini öne sürmüştür. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, 10 Aralık 2019 tarihli Kavala v. Türkiye (başvuru no. 28749/18) kararında oybirliğiyle, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Madde 5/1’in (özgürlük ve güvenlik hakkı) ihlal edildiğine ve Sözleşme Madde 5/4’ün (tutuklamanın hukuka uygunluğu hakkında hızlı karar hakkı) ihlal edildiğine karar vermiştir. Altı oya karşı bir oyla, Madde 5/1 ile bağlantılı olarak 18. Maddenin (Haklara getirilecek kısıtlanmaların sınırlanması) ihlal edildiğine ve davalı Devlet’in başvurucunun tutukluluğunu sonlandırmak için her türlü tedbiri almasına ve başvurucunun derhal salıverilmesi gerektiğine karar vermiştir. Kararın çevirisini buradan okuyabilirsiniz.

Mülkiyet Hakkı

Bilginoğlu v. Türkiye, Başvuru No: 45102/04, Karar Tarihi: 03.12.2019

1995 yılında Karayolları Genel Müdürlüğü’nün Güven İnşaat Ltd. Şti’ye ve F.G’ye Bozcaada yollarının geliştirilmesi için ihale vermesi, taraflar arasındaki anlaşmanın ardından belediyenin madeninden taş çıkartılması için de izin alınması, ancak inşaat sırasında Ekim 1995 tarihinde Bozcaada’da üçüncü derece doğal koruma alanı olarak belirlenmiş bir arazi sahibi olan başvurucunun inşaatın gerçekleştiği yere yakın olan taşınmazından belirli bir miktar taş çıkartılması, başvurucunun kendi arazisinde dinamit patlatıldığını öğrenmesi üzerine hukuk davası açması ve ayrıca Bozcaada Savcılığı’na şikayette bulunması, 1996’da Kaymakam’ın Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’nü bilgilendirerek yanlışlıkla gerçekleşen bu duruma dair 1 Kasım 1995’te ilgili müdahaleyi durdurmak için gerekli önlemleri aldığını bildirmesi, iki kamu görevlisinin duruma ilişkin olarak başvurucunun taşınmazında herhangi bir aktiviteye rastlanmadığına ilişkin rapor düzenlemesi, 15 Mart 1996 tarihinde başvurucunun 1.000.000.000 TL (eski Türk Lirası) maddi ve 1.000.000.000 TL (eski Türk Lirası) manevi tazminat talepli olarak idareye, şirkete ve F.G’ye karşı Bozcaada Hukuk Mahkemesi’nde dava açması, başvurucunun bu davada davalıların kendi taşınmazından maden çıkardığını ve bunun sonucunda üzüm bağının değer kaybettiğini iddia etmesi, 25 Ekim 1996 tarihinde ise 20.000.000.000 TL (eski Türk Lirası) talepli ayrı bir dava açması ve bu iki davanın birleştirilmesi, sürecin devamıyla yargılamanın sonucunda başvurucu davacıya 16 Nisan 4 Mayıs ve 2 Aralık 2009 tarihlerinde sırasıyla 35.191 TL, 1.408 TL ve 1.477 TL tazminat ödenmesi, ilgili hukuk süreçleri devam ederken 24 Mayıs 1996 tarihinde başvurucunun Bozcaada Savcılığı’na yaptığı şikayetler doğrultusunda 1996 tarihinde savcılığın 5 kişi aleyhine hırsızlık suçundan iddianame hazırlaması, başvurucunun 1998 ve 2003 yıllarında tekrar savcılığa şikayette bulunması, savcılığın Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun ihlal edildiği gerekçesiyle 2010 yılında 3 kişi aleyhine iddianame hazırlaması, 2010 yılında 1 kişinin olay sebebiyle 10 ay ceza alması ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi, tüm bu olaylar nezdinde başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiası, Devlet’in başvurucunun 3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında iç hukuk yollarını tüketmediği iddiası, diğer yandan başvurucunun Borçlar Kanunu’nun 105. Maddesi kapsamında ek tazminat talebinde bulunmadığı iddiası, ayrıca başvurucunun mağduriyet iddia edemeyeceğinden kişi bakımından yetkisizlik iddiası; Mahkemenin ise 1995 yılındaki olay bakımından başvurucunun iç hukuk yollarını tükettiği ancak 1996 ve 2003 yılları arasında başvurucunun iddia ettiği hak ihlalleri gerçekleştiği halde yalnızca savcılığa şikayette bulunması nedeniyle bu zaman aralığı bakımından yaşanan olaylarda iç hukuk yollarını tüketmediğini belirtmesi, 1995 yılındaki olay bakımından ise başvurunun incelenmesi gerektiğini belirtmesi, bir başvurucunun efektif ve yeterli bir iç hukuk yolunu tüketmesi halinde kendisinden tüm iç hukuk yollarının tüketilmesinin beklenemeyeceğini vurgulaması, somut olay bakımından başvurucunun tazminat talepli hukuk davası açmasının efektif bir yol olarak kabulüyle İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne başvurması için 3091 sayılı Kanun’da belirtilen yolların tüketilmesinin gerekli olmadığı görüşü, nitekim 3091 sayılı Kanun’da öngörülen yolun tazminata ilişkin herhangi bir sonuç içermemesi ve Kaymakam’ın hali hazırda gerekli adımları attığına ilişkin beyanı nedeniyle tazminat talepli hukuk davası kadar etkili olmayacağının belirtilmesi, Borçlar Kanunu’nun 105. Maddesi bakımından Devlet’in emsal gösterdiği kararların ise somut olay bakımından ayrışması nedeniyle somut olayda bu itirazın yöneltilemeyeceğini belirtmesi, başvurucunun 1. Protokol’ün 1. Maddesi bakımından yerel mahkeme tarafından hükmedilen tazminatın yargılama süresinin uzunluğu ve enflasyon nedeniyle yetersiz olması gerekçesiyle mülkiyet haklarının ihlal edildiğini iddia etmesi, Mahkemenin ise 1995-2009 yılları arasında Türkiye’deki yasal faiz oranlarının %9 ve %60 arasında değiştiğini ancak gerçek enflasyon oranının ise %6.5 ila %99.1 arasında olduğunu belirtmesi, böylece hükmedilen tazminat bakımından yasal faiz uygulandığını ancak gerçek enflasyon oranının başvurucunun finansal kaybına yol açtığını vurgulaması, bu nedenle başvurucunun bireysel olarak bir yük altına girmiş olduğu ve bu nedenle mülkiyet hakkının korunması gerekliliği kararı – 1. Protokolün 1. Maddesi ihlali

Ayanoğlu v. Türkiye, Başvuru no. 36660/10, Karar tarihi: 17.12.2019

12 Mart1967 ve 12 Ekim 1987 tarihinde Türkiye’de mülk sahibi olan akrabalarını kaybeden başvurucunun söz konusu taşınmazı üstüne almak için açtığı davanın taşınılmaz malın mülkiyetinin kazanması konusunda Yunanistan ve Türkiye arasında mütekabiliyet olmadığı gerekçesiyle reddedilmesi – Mülkiyet hakkı ihlali

Serbest Seçim Hakkı

Abil ve Azerbeycan (No. 2) Başvurusu, Başvuru no. 8513/11, Karar tarihi: 05.12.2019

Başvurucu Baybala Alibaba oğlu Abil’in 1952 doğumlu ve Bakü’de yaşayan bir Azerbeycan vatandaşı olması, başvurucunun 7 Kasım 2010 parlamento seçimlerinde 11 numaralı Garadagh seçim bölgesinde Klasik Halk Cephesi Partisi’nin adayı olarak tescil edilmiş olması, yasalarca izin verilmiş kampanya sürecinin başlamasından önce başvurucunun afişlerinin kendi seçim bölgesindeki iki yerde görülmüş olması, başvurucu kendisinin afişlerden haberdar olmadığını ve bunun kendisini itibarsızlaştırmak için yapıldığını belirtmiş olmasına rağmen Garadagh Bölge Seçim Komisyonu ve Merkez Seçim Komisyonu tarafından başvurucunun seçim kampanyası yasalarına aykırı davrandığına karar verilmiş olması, başvurucunun ayrıca komisyonlar tarafından izlenilen prosedürdeki; kendisine karşı yöneltilen suçlama ile ilgili güvenilir kanıtların olmaması ve komisyonların başvurucunun iddialarını doğru biçimde incelemediği konularıyla ilgili olarak şikayetçi olması, başvurucun ilk olay için bir uyarı alması ve oy satın alma bulgusunu da içeren ikinci olay için ise başvurucuya para cezası verilmesi, verilen cezadan sonra başvurucunun aday kaydının iptal edilmesi, başvurucunun adaylığının iptaline karşı yapmış olduğu temyiz başvurusunun reddedilmiş olması, ayrıca Mahkeme’ye şikayette bulunulan bir diğer olayda başvurucunun avukatı olan kişinin, Aliyev, bürosunun Ağustos 2014’te polisler tarafından basılmış ve başvurucunun dosyaları dahil olmak üzere birçok dosyaya el konulmuş olması, başvurucunun dosyasının diğerleriyle birlikte Sayın Aliyev’e Ekim 2014’te teslim edilmiş olması-

Mahkeme, her iki şikayet konusu olayda da, ilk olarak başvurucunun posterlerle ilgili Bölge Seçim Komisyonu’na şikayette bulunduğunu ve afişleri kimin astığını bilmediğini belirttiğini not etmiştir. Mahkeme ayrıca, ilk olayda Komisyon’un başvurucunun yokluğunda ve başvurucuyu dinlemeden erken seçim kampanyası ile ilgili resmi bir uyarı yaptığını belirtmiştir. Ayrıca başvurucu delil olarak kullanılan afişlere ilişkin şikayetlerin bir kopyasını asla alamamış dolayısıyla Temyiz Mahkemesi önünde bu belgelere hiçbir zaman itiraz edememiştir. İkinci olayda başvurucu, yerel halkın şikayetlerini ve kendisi hakkında verilen mahkeme emrini ancak yerel mahkeme kendisine ceza verdikten sonra öğrenebilmiştir. Mahkeme, Bölge Seçim Komisyonu işlemlerinin başvurucu açısından yeterli usuli güvenceye sahip olmadığını, başvurucunun kendisine karşı kullanılan delilleri sorgulama fırsatı olmadığını, temyiz başvurusunu yapması için yeterli süreye sahip olmadığını ve başvurucunun iddialarının yeterince değerlendirilmediğini belirterek, Sözleşme’ye Ek-1 No’lu Protokol’ün 3. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. [Mahkeme, Sözleşme’nin 14. maddesi uyarınca başvuruyu incelemeye gerek duymamıştır. Başvurucunun temsilcisi Aliyev, bu başvuruyla ilgili bürosundaki dosyalara el konulmuş olmasının, başvurucunun Sözleşme’nin 34. maddesinde koruma altına alınan bireysel başvuru hakkını ihlal ettiğine dair de şikayette bulunmuştur. Mahkeme, başvurucuyla aynı iddialar ile şikayette bulunan Annagi Hajibeyli/ Azerbeycan içtihadından ayrılmak için hiçbir sebep görmemiş ve davalı Devletin 34. madde uyarınca yükümlülüklerine uymadığına karar vermiştir.]

Zevnik ve Diğerleri v. Slovenya, Başvuru no. 54893/18, Karar tarihi: 05.12.2019

İHAM’ın 5 Aralık 2019 tarihinde açıkça dayanaktan yoksun bularak reddettiği Zevnik ve Diğerleri v. Slovenya davası (54893/18 no’lu başvuru), Slovenya devlet makamlarının, 2018’deki seçimler için koalisyon partileri tarafından sunulan aday listesinde kadın aday sayısının eksikliği sebebiyle listenin reddedilmesiyle ilgilidir.

Mahkeme, özellikle, redlerin dayandığı parti listelerindeki cinsiyet temsili kurallarının ve kurallara uymama cezalarının açık olduğunu ve koalisyon partilerinin de bu kuralları bilmesi gerektiğini tespit etmiştir. Bu kotalar ayrıca demokratik meşruiyetin sağlanmasına yardımcı olmaktadır ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ile uyumludur. Kararın özet çevirisine buradan ulaşabilirsiniz. 

 

 

Yorum Yapın

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: