İçeriğe geç

FORUM – Av. Rabia Gündoğmuş – 154/1 Numaralı 6284 Sayılı Kanun’un uygulanması konulu genelge üzerine kısa bir eleştiri

by 26/12/2019

Av. Rabia Gündoğmuş

İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi üyesi

17.12.2019 tarihinde, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü tarafından 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un uygulanması konulu bir Genelge yayınlanmıştır. İlgili Genelge, konuya ilişkin birkaç iyi hüküm barındırmakla beraber eksik ve yanlış hükümler de barındırmaktadır. Sınırları belirli olan bu kısa makalede konuya ilişkin eleştirilere yer verilmiştir.

6284 sayılı Kanun’un Uygulanması Konulu Genelge’de direkt Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ”Ailenin Korunması ve Çocuk Hakları” başlıklı 41. Maddesine atıf yapılmıştır ve beş sayfadan oluşan Genelge’nin neredeyse bir sayfasının tamamı aile vurgusuna ayrılmıştır. Ancak kadın hakları savunucuları ve feminist hareketin sıklıkla belirttiği üzere kadına yönelik şiddet olgusunu ”aile” zemini üzerinden ele almak isabetli görünmemektedir. Belirtilmesi gereken önemli husus ise Anayasamızın Cumhuriyetin Nitelikleri başlıklı 2. maddesinde insan haklarına saygılı devlet ifadesi bulunmaktadır. Yine temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması başlıklı 14. maddede insan haklarına dayanan demokratik Cumhuriyet ifadesi bulunmaktadır. Haliyle Anayasa’nın hangi bakış açısıyla değerlendirildiğine göre konunun ele alış şekli de değişecektir.

Birleşmiş Milletler tarafından kadın cinayetlerine dair yayınlanan rapora göre, 2017 yılında 87.000 kadın öldürülmüştür, 50.000′ inin katili ise eşleri, sevgilileri ya da aile üyeleridir. Bir diğer ifadeyle; her gün 137 kadın ev içi şiddet sonucu katledilmiştir. En güvenli olması gereken ”ev” kadınların en tedirgin, en güvensiz hissettikleri yer haline gelmiştir. Tam da bu sebeplerden ötürü korunması gerekenin aile değil kadın olması gerektiği açıktır. Kadına yönelik şiddetin sebebi güç eşitsizliğidir. Güç eşitsizliğinin en yoğun yaşandığı yer ise özel alandır. Bu olgu radikal feminist teorinin kazanımıdır. Radikal feminist teorinin en belirgin argümanlarından olan kişisel olan politiktir sözü kadınların maruz kaldığı tahakkümün en yoğun olduğu yerin özel alan olduğunu ifade etmektedir. Feminist hukukçu ve akademisyen Catharine A. MacKinnon kişisel olan politiktir sözünü şu şekilde açıklamıştır:

”Kişisel olan politiktir demek, toplumsal cinsiyetin bir iktidar bölüşümü olduğunun, cinsel açıdan nesnelleştirilen kadınların mahrem deneyimleri aracılığıyla fark edilebileceği ve değiştirilebileceği anlamına gelir; çünkü toplumsal cinsiyet cins olarak dişiyi tanımlayan ve kadınların yaşamıyla adeta eşanlamlı hale gelmiş bir kavramdır, bu düzeyde feminizm, kadın bakış açısının kuramı demektir”

Kadınlar MacKinnon’un da belirttiği gibi, iktidar ilişkilerinin aleyhlerine olmasından ötürü toplumsal olarak dezavantajlı konumdadırlar. Kadınların dezavantajlı konumlarından ötürü maruz kaldığı insan hakkı ihlallerinin bertaraf edilmesi için fiili eşitliğin sağlanması gerekmektedir. Eşitlik, adaletin ön koşuludur.

154/1 sayılı Genelge’de İstanbul Sözleşmesi’nin ismi doğru yazılmamıştır. Sözleşme’nin doğru çevirisi Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’dir. ”Ev içi” ifadesi ”aile içi” olarak çevrilmiştir. Ancak Sözleşme’nin orijinal başlığında ”domestic violence” ifadesi yer almaktadır ve bu ifade doğrudan ”ev içi şiddet” ifadesine işaret etmektedir. 1969 tarihli Antlaşmalar Hukuku Hakkında Viyana Sözleşmesi 33. maddeye göre, uluslararası sözleşmelerin orijinal metinleri bağlayıcıdır. Türkiye 1969 tarihli Viyana Sözleşmesi’ne taraftır ve İstanbul Sözleşmesi’ni ise herhangi bir çekince koymadan imzalamıştır.

Genelge’de 2009 tarihli Opuz v. Türkiye Kararı’na atıf yapılması iyi bir adım gibi görülse de yanlış ve eksik bilgi verilmiştir. Şöyle ki; İHAM tarafından Opuz v. Türkiye Kararı verildiğinde kadına yönelik şiddeti önlemeye dair problem sadece uygulamaya yönelik değildir. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, Opuz v. Türkiye Kararı’nı verdiğinde İstanbul Sözleşmesi yürürlükte değildir. Haliyle 6284 sayılı Kanun’da yoktur. Türkiye’de o dönem kadına yönelik şiddeti önlemeye dair 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun bulunmaktaydı ve maalesef çok önemli eksikleri içerisinde barındırmaktaydı.

Opuz v. Türkiye Kararı’ndaki yasal çerçevenin eksikliklerinin yanı sıra İHAM, Türkiye’nin, özen yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğinden sebeple İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin ”yaşam hakkı” başlıklı 2. maddesini ihlal ettiğine karar vermiştir. İHAM, Taraf devletlerin özen yükümlülüğü noktasında ise üç kıstasın altını çizmiştir:
• Öngörülebilirlik: Ulusal makamlar cinayetin işlenmesini öngörebilir miydi?
• Önleme yükümlülüğü: Ulusal makamlar cinayeti önlemeye yönelik gerekli gayreti gösterdi mi?
• Etkili cezai kovuşturma: Cinayet işlendikten sonra failin cezalandırılması için etkili bir yargılama süreci yapıldı mı?
Görüldüğü üzere taraf devletin kadın yönelik şiddeti önlemeye dair özen yükümlülüğü sadece şiddetin gerçekleşmeden önceki zaman dilimini değil şiddet vakasının gerçekleştikten sonraki etkili bir cezai kovuşturmanın yapılmasını da kapsamaktadır.

Opuz v. Türkiye Kararı’nın İHAM nezdinde çığır açıcı bir karar olmasının sebeplerinden biri de, kadına yönelik şiddetin ayrımcılık yasağı zemininde değerlendirilmiş olmasıdır. Bu durum, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi nezdinde kadına yönelik şiddet başvurularında bir ilktir. Opuz v. Türkiye Kararı’nın İHAS’ın ”ayrımcılık yasağını” düzenleyen 14. madde zemininde verilmesi dava dosyasında yer alan sivil toplum örgütleri ve Diyarbakır Barosu’nun raporları sayesinde mümkün olmuştur. Sivil toplum örgütlerinin ve baroların istatiksel verileri, ülke genelinde ayrımcı bir iklimin olduğuna ilişkin ispat yükü açısından hayati bir öneme sahiptir.

Opuz v. Türkiye Kararı’nda, başvuran kadınlardan hayatta kalanın maruz kaldığı şiddetin İHAS’ın ”işkence yasağı” başlıklı 3. maddesini de ihlal ettiğine karar verilmiştir. Belirtilmesi gereken önemli nokta ise; İHAS 3. Maddenin üç tür fiili düzenlediğidir; bu filler işkence, insanlık dışı ve aşağılayıcı muameledir. Opuz v. Türkiye Kararı’nda başvuranın maruz kaldığı şiddet aşağılayıcı muamele olarak değerlendirilmiştir. Kadın örgütlerinin ve feminist hareketinin büyük çoğunluğunun, kadına yönelik şiddeti işkence yasağı kapsamında değerlendirilmesi talebi bulunsa da henüz İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi nezdinde içtihat değişikliğine gidilmemiştir. Her ne kadar 2019 tarihli Volodina v. Rusya Kararı’nda kadına yönelik şiddetin işkence yasağı kapsamında olduğu belirtilmişse de bu görüş sadece Hakim Pinto de Albuquerque ve Dedov’un ayrık görüşleri ile sınırlı kalmıştır.

Türkiye, Opuz v. Türkiye başvurusunda bu kadar önemli bir insan hakları ihlalinde sorumluluğu olduğunun belirtilmesine rağmen Opuz v. Türkiye Kararı’ndan sonra da İHAM nezdinde kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddet başvurularında pozitif yükümlülüklerini ihlal ettiğine yönelik kararlar verilmiştir. Opuz v. Türkiye’nin ardından kadına yönelik şiddetten ötürü yaşam hakkının ihlali kararı verilen başvurular şunlardır; Durmaz v. Türkiye , Civek v. Türkiye , ve Halime Kılıç v. Türkiye . İHAS 3. madde temelinde verilen M. G. v. Türkiye Kararında da, Opuz v. Türkiye Kararı’na çokça atıf yapılmış, yetkililerin kadına yönelik şiddeti önlemedeki adli pasifliğinin aradan geçen 7 yılda pek değişmediğinin gözler önüne sermiştir.

Genelge’de Opuz v. Türkiye Kararı gibi kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddete dair çığır açıcı bir karara çok kısa yer verilmesi ilginçtir. Unutulmamalıdır ki; Opuz v. Türkiye Kararı İstanbul Sözleşmesi’nin ayak sesleridir.

Genelge’de Cumhuriyet Başsavcılıkları bünyesinde ”Aile İçi ve Kadına Yönelik Şiddet Bürosu” kurulması olumlu bir gelişmedir. Ancak Türkiye’de kadına yönelik şiddet vakalarında genel ve çok önemli bir sorun uygulamada çalışan personelin toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinden oldukça uzak olmasıdır. Görevli savcıların toplumsal cinsiyet eşitliği ve pozitif insan hakları hukukuna dair alanda yetkin hukukçular tarafından eğitimden geçmeleri elzem görünmektedir.

Genelge’de kadına yönelik şiddet vakalarında uygulamada hayati öneme sahip kurumlardan bahsedilmiştir. Bu kurumlar tarafından yapılması gerekenler etraflıca açıklanmıştır. Ancak gerek tarafı olduğumuz uluslararası insan hakları sözleşmeleri gerek iç hukukumuzdaki kanun ve ilgili yönetmeliklerle yapılması gerekenler zaten açıklanmıştır. Başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere 6284 sayılı Kanun, 6284 Sayılı Kanun’a İlişkin Uygulama Yönetmeliği, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri Hakkında Yönetmelik ve Kadın Konukevlerinin Açılması ve İşletilmesi Hakkında Yönetmelik’te Genelge’de vurgulanan hususlar zaten belirtilmiş durumdadır. Bu noktada ortaya hukuken yeni bir şey konulmamıştır.

Son olarak; Genelge’nin son sayfasının f) bendinde sığınma evlerine ilişkin ”barınma” vurgusuna isabetli görünmemektedir. Sığınma evlerine barınma ihtiyacı zemininden yaklaşılmamalıdır. Gerek sığınma evleri gerek ŞÖNİM’ler şiddete maruz kalan kadınların güçlenmesi ve yeni bir hayat inşa edebilmesi için geçici araçlardır.

Türkiye’de kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddete dair yasal çerçeve bir iki eksiklik dışında uluslararası standartlara eş değer bir yerdedir. İlgili mevzuat bu kadar iyi iken sorunun tepeden oluşturulan Genelgeler ile çözüleceğini düşünmek gerçekçi görünmemektedir. Berktay’ın tanımladığı yasa ile kültür arasındaki gerilimli alan bertaraf edilmediği sürece kadına yönelik şiddet son bulacak gibi değildir:

”(…) yasa değiştikten sonra, bir de bu değişikliğin hayata geçirilebilmesi için belki daha çok çaba harcamak gerekiyor. Çünkü yasa, bir yandan toplumdan belli ölçüde özerk olsa bile, özellikle derine kök salmış davranışları ve alışkanlıkları değiştirmeye yöneldiği zaman, başarı şansı pek az olabiliyor(…)”

Kadına yönelik şiddeti önlemek için feminist bilinci yaygınlaştırıp eşitliği savunmaktan başka bir çözüm mümkün görünmemektedir. İlgili sözleşmeler ve kanunlar kadın hareketinin ve feministlerin özverili mücadeleleriyle oldukça iyi düzenlenmiştir, eklenecek önemli hususlar yoktur. Yapılması gereken toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifiyle var olan haklara sahip çıkıp toplumdaki ataerkil direncin yok edilmesidir.

KAYNAKÇA
Bakırcı, Kadriye. İstanbul Sözleşmesi, Ankara Barosu Dergisi, 2015/4, s. 132- 205.
Berktay, Fatmagül. Kadınların İnsan Hakları: İnsan Hakları Hukukunda Yeni Bir Açılım, Tarihin Cinsiyeti İçerisinde, Metis Yayınları, Eylül 2015, s.34-65.
Gülmez, Mesut. Anayasa Değişikliği Sonrasında İnsan Hakları Sözleşmelerinin İç Hukuktaki Yeri ve Değeri, TBB Dergisi, Sayı 54, 2004, s. 146-162.
MacKinnon, Catharine A. Feminist Bir Devlet Kuramına Doğru, Metis Yayınları, Eylül 2015, Çevirmenler: Türkan Yöney, Sabir Yücesoy.

İHAM Kararları

Civek v. Türkiye, Başvuru No: 55354/ 11, 23.02.2016, https://hudoc.echr.coe.int/eng#{“itemid”:[“001-162680”]}, E.T. 20.09.2019.
Durmaz v. Türkiye, Başvuru No: 3621/07, 13.11.2014, [Turkish%20Translation]%20by%20the%20Turkish%20Ministry%20of%20Justice.pdf,
E.T. : 20.09.2019.
Halime Kılıç v. Türkiye, Başvuru No: 63034/ 11, 28.06.2016, https://hudoc.echr.coe.int/eng#{“fulltext”:[“halime kılıç”],”display”:[2],”languageisocode”:[“TUR”],”documentcollectionid2″:[“GRANDCHAMBER”,”CHAMBER”],”itemid”:[“001-169944”]}, E.T. : 20.09.2019.
M.G. v. Türkiye, Başvuru No: 646/10, K.T.:22.03.2016, https://hudoc.echr.coe.int/eng#{“itemid”:[“002-4152”]}, E.T. : 21.06.2019.
Opuz v. Türkiye, Başvuru No:33401/02, 09.06.2009, https://hudoc.echr.coe.int/eng#{“itemid”:[“001-102332”]}, E.T. : 10.08.2019.
Volodina v. Rusya, Başvuru No: 41261/17, 09.07.2019, https://hudoc.echr.coe.inu

Anayasa Gündemi – FORUM sayfasında yayınlanan yazılar herhangi bir denetimden veya hakem kontrolünden geçmemektedir. Yazıların içeriğinden yalnızca yazar(lar) sorumludur. Yazılar ancak kaynak gösterilerek ve link verilerek kullanılabilir.

From → forum

Yorum Yapın

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: