2019’da İHAM’ın Türkiye’ye Karşı Verdiği İhlal Kararları ve Türkçe Özetleri
Merhaba,
İnsan haklarının, demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün korunması için mücadele etmeye devam edenler için yine oldukça zor bir yılı geride bıraktık.
Aşağıda bütün bu hukuksuzlukları yargıya taşıyacak avukatların ve insan hakları savunucularının başvurularında ya da kendilerine karşı açılan soruşturma ve davalarda kullanması amacıyla 2019 yılında İHAM tarafından Türkiye’ye karşı verilmiş bütün ihlal kararlarını, bazı önemli kabul edilemezlik kararlarını ve gelecek başvurularda kullanılması amacıyla Hükümet’ten savunma istenilen bazı önemli başvuruları bulacaksınız.
Artık geleneksel hale getirdiğimiz bu çalışmada kararları İHAS’ta yer alan madde başlıkları ve sırası altında, kronolojik olarak özetledim.
2019 yılında, Türkiye’ye karşı, gözümden kaçan bir karar olmadıysa, Sözleşme’de düzenlenen hak ve özgürlüklerin en az birinin ihlal edildiği (en az) 95 ihlal kararı verildi. Bu kararların 32’sinde ifade özgürlüğünün, 14’ünde mülkiyet hakkının, 12’si adil yargılanma hakkının ihlaline ilişkin.
2014 yılında, 2015 yılında, 2016 yılında, 2017 yılında ve 2018 yılında İHAM’ın Türkiye’ye karşı verdiği ihlal ve bazı kabul edilemezlik kararlarını da buradan okuyabilirsiniz.
2016’dan bu yana kadın hukuk fakültesi öğrencilerini, stajyer avukatları ve mesleklerinin başındaki avukatları insan hakları ve anayasa hukuku alanında çalışmaya teşvik etmek için ağırlıklı olarak kadınlardan oluşan bir ekiple birlikte düzenli olarak AYM ve İHAM kararlarını bültenler halinde yayımlamaya devam ediyoruz. Her ayın ilk haftası, bir önceki ay çıkan önemli AYM ve İHAM kararlarını paylaştığımız bültenlerin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
2020, umarım, daha adil, özgür ve eşit bir yıl olur.
İHLAL KARARLARI
Yaşam hakkı ve etkili soruşturma yürütme yükümlülüğü
Öney v. Türkiye, Başvuru no. 49092/12, Karar tarihi: 15.01.2019
Mayıs 2002’de bademcik ameliyatı olduktan sonra ağrı ve ani kalp durması yaşayan başvurucunun kızlarının bilinci kapalı halde yoğun bakıma alınması ve çeşitli hastanelere sevk edilmesi, Eylül 2002’de hayatını kaybettikten sonra doktorlar hakkında açılan ceza davasının Yargıtay tarafından zamanaşımı nedeniyle düşürülmesi – Etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlali
Algül ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 59864/12, Karar tarihi: 05.02.2019
28 Eylül 2005’te Şanlıurfa’da zorunlu askerlik hizmetini yaparken molozların altında bulunan ve yaraları sebebiyle hayatını kaybeden yakınlarının ölümüne ilişkin başlatılan soruşturmada 2 Temmuz 2012’de Diyarbakır askeri savcılığı tarafından takipsizlik kararı verilmesi, sonrasında yeniden açılan soruşturmanın yine askeri savcılık tarafından kapatılması ve bu karara yapılan itirazın askeri mahkeme tarafından 13 Ağustos 2005’te reddedilmesi – Etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlali
Yılmaz v. Türkiye, Başvuru no. 1792/12, Karar tarihi: 05.03.2019
12 Nisan 2006 tarihinde 28 yıl 9 ay hapis cezası alan, Sincan cezaevine götürülen başvurucunun kardeşinin kalp rahatsızlığı, paranoya ve anksiyete nedeniyle 2006 yılında 9, 2007 yılında 20, 2008 yılında 18, 2009 yılında 34, 2010 yılında 33, 2011 yılında 12 kez muayene edilmesi, 9 Mart 2011 tarihinde hastaneye kaldırılan ve 23 Mart 2011’de kanser teşhisi konduktan sonra 16 Mayıs – 2 Haziran tarihleri arasında hastanede yatan ve 2 Haziran’da hayatını kaybeden kardeşinin ciddi sağlık sorunlarına rağmen tahliye taleplerinin reddedilmesi – Yaşam hakkı ihlal edilmemiştir.
Engin ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 74941/12, Karar tarihi: 15.10.2019
Köklü ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 77832/12, Karar tarihi: 15.10.2019
Akçayöz ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 76035/11, Karar tarihi: 15.10.2019
19 Aralık 2000 tarihinde cezaevlerine başlatılan ‘hayata dönüş operasyonu’ sırasında güvenlik güçleri tarafından kullanılan güç nedeniyle yaralanan başvurucuların güvenlik güçlerine karşı başlatılan soruşturma ve kovuşturmaların uzun yıllar cezasız bırakılması – 2. ve 3. maddenin esas ve usulden ihlali
İşkence, İnsanlıkdışı ve Kötü Muamele Yasağı ve Etkili Soruşturma Yürütme Yükümlülüğü
Akman v. Türkiye, Başvuru no. 16931/13, Karar tarihi: 15.01.2019
14 Ağustos 2011’de katıldığı eylemde polise molotof kokteyli attığı iddiasıyla gözaltına alınan, yakalama sırasında vücudunun çeşitli yerlerinde yaralar olan başvurucunun yakalama sırasında ve karakolda terörle mücadele şubesinde kötü muameleye, tecavüz tehdidine, hakarete ve baskıya maruz kaldığı iddiasıyla yaptığı şikayetin olay yerindeki 40 polisin dinlenmesinin ardından zor kullanma yetkisinin aşılmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararıyla sonuçlandırılması – Kötü muamele yasağının ihlali
Başar v. Türkiye, Başvuru no. 10015/10, Karar tarihi: 22.01.2019
Ebru Dinçer v. Türkiye, Başvuru no. 43347/09, Karar tarihi: 29.01.2019
19 Aralık 2000 tarihinde Bayrampaşa Cezaevi’nde yapılan Hayata Dönüş Operasyonu’nda yüzünde ve vücudunda ikinci derece yanıklar oluşmasına rağmen aradan geçen 18 yılda yargı sürecinin hala devam ettirilmesi ve Dinçer’in koğuşundaki yangına neyin sebep olduğunun halen açığa çıkarılamamış olması – 3. maddenin ihlali
Boltan v. Türkiye, Başvuru no. 33056/16, Karar tarihi: 12.02.2019
2012’de askerlerin üzerine bomba atarken yaralanıp kolunu ve sol gözünü kaybeden ve 2014 yılında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan başvurucunun Şubat 2015’te engeli nedeniyle cezaevi koşullarının iyileştirilmesi ve tek kişilik hücreden koğuşa geçirilmesi talebinin başkalarının yardımına ihtiyaç duyduğunu gösteren iki sağlık raporuna rağmen reddedilmesi ve Anayasa Mahkemesi başvurusunun zaman yönünden yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez bulunması – Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının tahliye umudu olmaması nedeniyle 3. maddenin ihlali (cezaevi koşullarından ihlal yok.)
Hikmet Topal v. Türkiye, Başvuru No. 11152/11, Karar tarihi: 12.02.2019
12 Eylül 2006 tarihinde Diyarbakır Koşuyolu Parkı’nda meydana gelen ve on kişinin ölümüne neden olan bombalı saldırının şüphelilerinden biri olarak gözaltına alınan başvurucunun 23 ve 24 Mart 2009 tarihli sağlık raporlarında vücudunda bir lezyon bulunmazken 25 Mart 2009 tarihinde olay yerine götürülüp tekrar getirildiği karakolda başından yaralanarak hastaneye kaldırılması, hastane raporuna “Hastanın darp iddiaları, polise göre düşme” olarak geçirilmesi, 27 Mart 2009 tarihli raporda başvurucunun başında 2×2 cm yara izi görülmesi, Haziran 2009’da duruşma sırasında başvurucunun gözaltında bulunduğu sırada, sorgusu yapılırken bir polisin kendisini tabancasıyla başından darp ettiğini; adliyeye sevki sırasında, sevk aracında sağında oturan polisin, avucunda bir sigara söndürdüğünü, duyduğu endişenin, Savcı ve Hâkim önünde elindeki bu yaradan şikâyet etmek için kendisini engellediğini, söz konusu tarihte yarasının henüz belirgin olmadığını ancak ardından bu yaranın belirgin hale geldiğini ve böylelikle cezaevi doktorunun bu yarayı görebildiğini belirtmesine karşılık bu iddialarında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi – Kötü muamele yasağının ve etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlali
Gömi v. Türkiye, Başvuru no. 38704/11, Karar tarihi: 19.02.2019
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, 19 Şubat 2019 tarihinde verdiği Gömi v. Türkiye kararında 2003 yılından beri psikiyatrik hastalıkları bulunan ve defalarca kez hastaneye kaldırılan, cezaevini evi zanneden başvurucunun rahatsızlıklarına rağmen tutukluluğuna devam edilmesinin ve tutuklululuk ve hapishane koşullarının, Sözleşme’nin 3. Maddesinde düzenlenen insanlıkdışı muamele yasağının ihlalini oluşturduğuna karar vermiş ve Sözleşme’nin 46. Maddesinde düzenlenen kararların infazı ve bağlayıcılığı maddesi uyarınca başvurucunun tutukluluğuna acilen son verilerek psikiyatrik tedavi görebileceği bir merkeze yerleştirilmesi yükümlülüğünü Türkiye’ye yüklemiştir. Kararın özet çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
Şeker v. Türkiye, Başvuru no. 275/12, Karar tarihi: 26.03.2019
Başvurucu gittiği karakolda polis S.A. tarafından yüzüne yumruk atıldığını, ayırmak için gelen polislerin başvurucuyu yere yatırıp sırtına ve omzuna coplarla vurduğunu, daha sonra ellerini kelepçeleyerek 3 saat karakolda tuttuklarını iddia etmiş, polis ise başvurucunun agresif tavırlar sergilediğini bu nedenle başvurucuyu etkisiz hale getirmeye çalışırken başvurucunun yaralandığını iddia etmiş ve sağlık raporlarına dayanarak karakoldaki kameraların incelenmesini isteyen başvurucunun yaptığı suç duyurusunda takipsizlik kararı verilmesi ve itirazının reddedilmesi – 3. maddenin ihlali
Ercan Akpınar v. Türkiye, Başvuru no. 34187/11, Karar tarihi: 18.06.2019
Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği adına 13 Eylül 2000 tarihinde silahlı kuyumcu soygunu ve bu soygun sırasında kuyumcunun öldürülmesi nedeniyle ömür boyu hapis cezası ile cezalandırılan başvurucunun 2 Ağustos 2010 ve 6 Eylül 2010 tarihlerinde dişçide kelepçeyle muayene edilmek istememesi – Kötü muamele yasağının ihlali
Gülkanat v. Türkiye, Başvuru no. 38176/08, Karar tarihi: 09.07.2019
9 Ağustos 1999 günü sabah 10 sularında evine gelen ve onlarla karakola gelmesini isteyen polisler tarafından karakola götürülen başvurucunun yolda polislerin arabayı durdurup kendisine hakaret ettiğini ve polislerden birinin kız kardeşini rahatsız etmekle suçladığını ve daha sonra üç polis tarafından dövüldüğünü iddia etmesi, karakolda polis amirine yaptığı bu şikayetin ve sağlık kontrolünden geçme isteğinin reddedilmesinin ardından öğlene doğru gözaltına alındığına dair hiçbir kayıt olmadan serbest bırakılması, ertesi gün 5 gün iş göremez raporu alıp savcılığa suç duyurusunda bulunmasının ardından polislere önce 2001 yılının Şubat ayında ertelemeli 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmesi ancak bu kararın Temmuz 2003’te Yargıtay tarafından bozulması, daha sonra ise Mart 2006’da yeniden ceza alan polislere verilen cezanın Nisan 2008’de Yargıtay tarafından zamanaşımı gerekçesiyle bozulması – İnsanlıkdışı muamele yasağının ve etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlali
G.B. ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru No: 4633/15, Karar Tarihi: 17.10.2019
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi 17 Ekim 2019 tarihinde verdiği kararında üç çocuk ve annelerinden oluşan ve birlikte Kumkapı ve Gaziantep Geri Gönderme Merkezlerinde tutulan Rusya vatandaşı olan sığınmacı başvurucuların, geri gönderme merkezlerindeki tutulma koşullarının özellikle çocuklar açısından 3. maddede düzenlenen insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele yasağını ihlal ettiğine, tutulma koşullarına ilişkin olarak başvurulabilecek etkili bir başvuru yolu olmamasının 13. maddede düzenlenen etkili başvuru hakkını ihlal ettiğine, çocukların haklarında idari gözetim kararı verilmeden Kumkapı’da tutulmasının madde 5 § 1.’de düzenlenen keyfi gözaltı yasağını ihlal ettiğine ve tutulmaya ilişkin etkili ve hızlı karar verebilen bir hukuki mekanizması olmamasının 5 § 4.’de düzenlenen tutulma işleminin yasaya uygunluğu hakkında mahkeme tarafından kısa bir sürede karar verilmesi hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir.
Özgürlük ve Güvenlik Hakkı
Kılıçaslan v. Türkiye, Başvuru no. 6593/08, Karar tarihi: 15.01.2019
29 Kasım 2004 tarihinde örgüt üyeliğinden gözaltına alınan, 3 Aralık 2004’te sorguya sevk edilen ve tutuklanan, 7 Aralık 2004’te hakkında iddianame hazırlanan ve 14 Mart 2006’da 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılan başvurucunun yargıtay’ın bozma kararından sonra 19 Temmuz 2007 tarihinde verilen tutuk halinin devamı kararına 25 Temmuz 2007 tarihinde yaptığı itirazın 7 Ağustos 2007 tarihinde reddedilmesi – Savcı görüşünün başvurucuya ve avukatına tebliğ edilmemesi nedeniyle 5. maddenin 4. ve 5. fıkralarının ihlali
Ruşen Bayar v. Türkiye, Başvuru no. 25253/08, Karar tarihi: 19.02.2019
PKK üyesi olduğu iddiasıyla Kasım 2003te tutuklanan başvurucunun Aralık 2004’te başlayan davasında bütün suçlamaları reddetmesine karşın Şubat 2009’da suçlu bulunana kadar tutuklu yargılanması – Uzun tutukluluk, savcı görüşünün başvurucuya ve avukatına tebliğ edilmemesi nedeniyle Sözleşme’nin 5. maddesinin 3., 4. ve 5. fıkralarının ihlali (Mahkeme bu başvuruda uzun yargılama ve emniyette ifade verirken avukat yokluğunda ifade verilmesi nedeniyle 6. maddenin 1. fıkrası ile 3. fıkrasının c bendinden de ihlal buldu.)
Tarak ve Depe v. Türkiye, Başvuru no. 70472/12, Karar tarihi: 09.04.2019
Ekim 2001’de İstanbul’da annesinin komşuya bıraktığı 8 yaşındaki çocuğun komşunun evi basıldığında gözaltına alınıp en az bir gün yanında kimse olmadan karakolda bir odada tutulması – O yaşta bir çocuğun tek başına annesi gelene kadar emniyette bir odada tutulmasında meşru amaç yok, çocuğun keyfi şekilde özgürlüğünden alıkonulması 5. madde ihlali
Alparslan Altan v. Türkiye, Başvuru no. 12778/17, Karar tarihi: 16.04.2019
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 16 Nisan 2019 tarihinde Anayasa Mahkemesi’nin hakkında ‘sosyal çevre bilgisi’ olduğu gerekçesiyle mesleğinden ihraç ettiği Anayasa Mahkemesi eski başkanvekili ve hakimi Alparslan Altan’ın 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe girişiminin ardından gözaltına alınıp 20 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ/PDY örgütü üyeliğinden tutuklanmasıyla ilgili başvuruda başvurucu Altan’ın özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Kararın çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
Şimşek ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 46414/13, Karar tarihi: 18.06.2019
14 Nisan 2009-15 Şubat 2010 tarihleri arasında KCK operasyonları kapsamında gözaltına alınıp 18 Nisan 2009-15 Şubat 2010 tarihleri arasında tutuklanan 72 başvurucunun dava dosyasını inceleme imkanları olmadan ve duruşma yapılmadan haklarında tutukluluk halinin devamı kararı verildiği iddiası – 5. maddenin 4. fıkrasının ihlali
Tanrıverdi ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 46444/13, Karar tarihi: 18.06.2019
KCK operasyonları kapsamında gözaltına alınıp 18 Nisan 2009-15 Şubat 2010 tarihleri arasında tutuklanan 11 başvurucunun dava dosyasını inceleme imkanları olmadığı iddiası – 5. maddenin 4. fıkrasının ihlali
Garipoğlu v. Türkiye, Başvuru no. 58764/09, Karar tarihi: 15.10.2019
Münevver Karabulut cinayetinden tutuklu başvurucunun 10 ay boyunca hakim karşısına çıkartılmaması – 5/4 ihlali (Hükümet’in CMK’nin 141. maddesi uyarınca tazminat davası açabilirdi diyerek örnek AYM kararları sunmasına karşı İHAM AYM kararlarının başvurucunun tahliyesinden 10, beraatinden 8 yıl sonra çıktığını, o dönem bu yolun teoride ve pratikte varlığının yeteri kadar belirli olmadığını, etkililiğiyle ilgili de yorum yapmayacağını belirterek Hükümet’in kabul edilemezlik ön itirazını reddetti.)
Adil yargılanma hakkı
Basa v. Türkiye, Başvuru no. 18740/05, Karar tarihi: 15.01.2019
Sonbahar Erdem v. Türkiye, Başvuru no. 38872/11, Karar tarihi: 15.01.2019
Sosyalist Barikat dergisinin Şubat 2003 sayısında içinde “ … gece binaya tek başına girecek ve el bombası atacak kadar korkusuz ve cesur yoldaşımız, girdiği çatışmada şehit düşmeden önce yoldaşlarını korumak için” gibi cümleler geçen yazı ve Haziran 2003 sayısında içinde “teslim olmasını söyleyenlere ateş açarak cevap verdi, bir devrim savaşçısına yakışır bir davranışlar devrim bayrağını tutarak ölümsüzleşti” gibi cümleler geçen yazı nedeniyle suçu ve suçluyu övme suçundan başvurucunun ceza alması – (2000 TL altı adli para cezalarının temyiz edilememesi nedeniyle) Adil yargılanma hakkının ihlali (Mahkeme bu başvuruda ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasını açıkça dayanaktan yoksun buldu.)
Dimopulos v. Türkiye, Başvuru no. 37766/05, Karar tarihi: 02.04.2019
Başvurucuya Gökçeada’da ikamet eden Maria Maniya’dan miras kalan 3. derece sit alanındaki arazinin Hazine adına rapu siciline kaydedilmesi, başvurucunun bu işleme yaptığı itirazın tapu komisyonu tarafından malsahipliğini kanıtlayamasını sağlayacak yeterli delil olmadığı ve iktisabî zamanaşımının şartlarının da oluşmadığı gerekçesiyle reddedilmesi, başvurucunun arsanın Hazine’nin malı olduğuna dair kaydın silinmesi ve kendisine evrilmesi için dava açması, bu arada kültürel ve doğal mirasın korunmasına ilişkin kanunda yapılan değişiklikle kültürel ve doğal miras kabul edilen doğal sitlerin iktisabî zamanaşımıyla edinilmesinin artık mümkün olmaması, başvurucunun açtığı davanın kanunda yapılan bu değişiklik nedeniyle reddedilmesi, başvurucunun kanunun davasını açmasından sonra değiştirildiği, Gökçeada’nın neredeyse tamamının tapu sicilinin oluşturulmasınnı sağlayacak çalışmalardan önce doğal sit ilan edildiği ancak bu çalışmaların iktisabî zamanaşımıyla arsaların sahiplerini belirlemeye yarayacağı, söz konusu alanine daha önceden “arsa” olarak sınıflandırıldığı ve kanun değişikliğinin azınlıkların mülkiyet haklarını güvence altına alan Lozan Anlaşması’na aykırı olduğu gerekçesiyle temyize gitmesi, Danıştay’ın iddialarla ilgili açıklama yapmadan başvurucunun temyiz talebini reddetmesi, başvurucunun Osmanlı döneminden kalma ve Gökçeada ile ilgili kayıtlar olup olmadığını ve eğer varsa bunların Türkçe’ye çevrilip çevrilmediğini sorması üzerine Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün bu dokümanların olduğu ama Türkçe’ye çevrilmediği yanıtının alınması, başvurucunun davanın yenilenmesi talebinin Danıştay tarafından reddedilmesi – Her ne kadar kamu yararı olması halinde adlî davalarda kanunların geriye yürümesi mümkün olsa da, davanın sonucunu etkileyecek şekilde gerçekleşen kanun değişikliğinin kamu yararına yönelik olduğunun gerekçelendirilmemesi nedeniyle, zaten üç yıl sonra da eski hale getirilmesi göz önünde bulundurulduğunda, Sözleşme’nin 6 § 1 maddesinin ihlali.
Aksis ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 4529/06, Karar tarihi: 30.04.2019
17 Ağustos 1999 tarihinde Yalova’d meydana gelen depremde apartmanları yıkılan başvurucuların apartmanlardan sorumlu müteahhitlere karşı açtıkları tazminat davalarının hiçbir gerekçe gösterilmeden zamanaşımı sebebiyle reddedilmesi ve bu konuda Yargıtay 4. ve 13. Hukuk Daireleri’nin içtihatlarının uyumlaştırılması talebinin Yargıtay Birinci Başkanlığı tarafından söz konusu kararların içeriği ve mahiyetini göz önüne alarak içtihadın uyumlaştırılmasına gerek olmadığına karar verilerek başvurucuların başvurularını reddetmesi – Adil yargılanma hakkı ihlali
Harun Gürbüz v. Türkiye, Başvuru no. 68556/10, Karar tarihi: 30.07.2019
2007 yılının Ocak ayında bir taksiciyi bıçaklayıp öldüren, aynı yılın Nisan ayında başka bir taksiciyi bıçaklayıp yaralayan ve M.K. ile birlikte gözaltına alınan başvurucunun polisteki ifadesinde suçu M.K. ile işlediklerini itiraf etmesi, bu ifadeler sırasında yanında avukat bulunmaması (polis İstanbul Barosu’ndan avukat göndermesini istemiş ancak Baro o dönemde CMK ücretlerinin ödenmemesi nedeniyle grevde olduğu için polis göndermemiş) ancak ikinci ifadesinden sonra ailesinin çağırdığı avukatla tekrar ifade vermek isteğinin polis tarafından reddedilmesi, savcılık önündeki ifadesinde ise ikinci saldırıya eşlik ettiğini kabul eden ancak bıçaklayan kişinin M.K. olduğunu, daha önceki ifadelerinin doğru olmadığını iddia eden başvurucuya 5 yıl ve 2 yıl 1 ay hapis cezası verilmesi – Avukatla temsil hakkının ihlali
Ürek ve Ürek v. Türkiye, Başvuru no. 74845/12, Karar tarihi: 30.07.2019
5 Aralık 2009 tarihinde Öcalan’ın cezaevi koşullarını protesto etmek amacıyla Cizre’de düzenlenen eyleme katılan, Öcalan’ın posterini taşıyıp slogan atan, polisin ‘dağılın’ çağrısından sonra yakalanıp tutuklanan başvurucuların ve avukatlarının yokluğunda 8 polisin duruşmada verdiği ‘başvurucuların polise taş attığı, slogan attığı’ ifadelere dayanılarak başvuruculara örgüt üyeliği ve örgüt propagandası suçlarından hapis cezası verilmesi, başvurucuların bir sonraki duruşmada kendilerine okunan polis ifadelerine itirazlarının ve polislerin tekrar duruşmaya çağrılması taleplerinin reddedilmesi ve bu kararın Yargıtay tarafından onanması – Adil yargılanma hakkının ihlali
Akdağ v. Türkiye, Başvuru no. 75460/10, Karar tarihi: 17.09.2019
Kasım 2003’te gözaltına alınan ve dört saatlik emniyet ifadesinde avukat yardımından faydalanmayan ve PKK/KADEK üyesi olduğunu kabul ederek aldığı eğitimler ve katıldığı eylemler hakkında detaylı bilgiler veren başvurucunun savcı ve hakim karşısında emniyetteki ifadesinin kendisini öldürme ve tecavüz etme tehdidi altında alındığını söyleyerek bu ifadesinden vazgeçmesi – Adil yargılanma hakkı ihlali
Mehmet Ali Eser v. Türkiye, Başvuru no. 1399/07, Karar tarihi: 15.10.2019
5 Ağustos 1997 tarihinde TKP-ML/TİKKO üyesi olduğu ve sahte kimlik taşıdığı iddiasıyla gözaltına alınan, ifade sırasında susma hakkını kullanan ve gözaltında kaldığı yedi gün boyunca avukata erişimine izin verilmediğini ve işkence gördüğünü iddia eden başvurucuya sahte kimlik ve Z.Ş.’nin verdiği beyana dayanılarak 6 yıl 3 ay hapis cezası verilmesi – 6/1 ve 3 c ihlali yok.
Bacaksız v. Türkiye, Başvuru no. 24245/09, Karar tarihi: 10.12.2019
Üç şoförün ve yolcularının yaralanmasına neden olan bir trafik kazasının ardından polisin olay yeri inceleme raporu sonucunda hatalı bulunan başvurucuya karşı hasarı karşılayan sigorta şirketinin açtığı davanın başvurucuya tebligat adresi bulunamadığından haber verilmeden yürütülmesi – Adil yargılanma hakkı ihlali
Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi
Parmak ve Bakır v. Türkiye, Başvuru No: 22429/07 ve 25195/07, Karar Tarihi: 03.12.2019
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 3 Aralık 2019 tarihinde yayımladığı Parmak ve Bakır v. Türkiye kararında Türkiye’deki yerel mahkemelerin örgüt üyeliği suçundan ceza verirken Terörle Mücadele Kanunu’ndaki ‘cebir ve şiddet’ ve ‘manevi cebir’ şartlarını belirsiz ve geniş yorumladıklarını, bunun da Sözleşme’nin 7. maddesini ihlal ettiğine karar verdi. Mahkeme, söz konusu başvuruda ayrıca başvuruculara uygulanan seyahat yasağının Sözleşme’nin 8. maddesine aykırı olduğuna karar verdi. Kararın kapsamlı bir çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı
Kanal v. Türkiye, Başvuru no. 55303/12, Karar tarihi: 15.01.2019
Prostat kanseri olan başvurucunun ameliyat sırasında yaşanan bir tıbbi ihmal nedeniyle ameliyattan sonra tuvaletini anüsünden yapmak zorunda kalması – Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ihlali
Taşkaya ve Ersoy v. Türkiye, Başvuru no. 72068/10, Karar tarihi: 22.01.2019
5 Haziran 2006’da Azerbaycan Başkonsolosu hakkında onun mücevherini çaldığı, kendisine tehdit ve hakaret ettiği gerekçesiyle suç duyurusunda bulunduktan sonra Temmuz’da Hürriyet’te bu konuda üç yazı çıkan, Ağustos’ta delil yetersizliğinden takipsizlik verilmesine rağmen Eylül’de konsolosun görevden alınmasının akabinde 19 Eylül 2006 tarihli Sabah gazetesinde hakkında ‘konsolosun işten atılmasına sebep olan taşkaya’ diye haber çıkan başvurucunun tekzip gönderdikten sonra gazeteye açtığı davanın reddedilmesi – İhlal yok.
Altay v. Türkiye (no. 2), Başvuru no. 11236/09, Karar tarihi: 09.04.2019
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 9 Nisan 2019 tarihinde verdiği kararında müebbet hapis cezası alarak Edirne F tipi Kapalı Cezaevi’nde kalan Mehmet Aytunç Altay’a avukatının kitap ve süreli yayınların olduğu bir posta göndermesi üzerine paketin şüpheli bulunarak incelenmesi ve inceleme sonucu başvurucunun avukatı ile görüşmelerinde bir görevlinin hazır bulunmasına ilişkin süresiz karar verilmesinin 8. maddede düzenlenen özel ve aile hayatına saygı hakkını ve bu kararın verilmesi ve karara yapılan itirazların değerlendirilmesinin duruşmasız olarak yapılmasının 6. maddede düzenlenen adil yargılanma hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir. Kararın özet çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
Kavak v. Türkiye, Başvuru no. 30669/11, Karar tarihi: 07.05.2019
25 Eylül 2006 tarihinde Elazığ Teknik Bilimler Fakültesi’ne bomba ihbarı yapılması, bombanın güvenlik güçlerince etkisiz hale getirilmesinin ardından güvenlik müdürünün ihbarı yapanın sesini o tarihte fakültenin öğrencisi olan başvurucunun sesine benzetmesi, başvurucunun üzerinde güvenlik müdürünün numarası olan bir kağıtla yakalanması ve güvenlik kameraları kayıtlarına göre aramanın yapıldığı sırada başvurucunun telefon kabinlerinin yakınında görüntülenmesi, 27 Eylül 2006 günü gözaltına alınması, 29 Eylül günü savcılıktaki sorgusunda hakkındaki suçlamaların tamamını reddetmesi ve aynı gün tutuklanması üzerine, 1 Ekim 2006 günü Tercüman Gazetesi’nde ve web sayfasında olayla ilgili olarak “Fakültesini Havaya Uçuracaktı” başlıklı, başvurucunun fotoğrafının da bulunduğu bir haber yayınlanması, haberde başvurucunun suçunu itiraf ettiği ve amacına polisin operasyonu nedeniyle ulaşamadığının belirtilmesi, başvurucunun bütün suçlamalardan beraat etmesinin ardından gazeteye karşı açtığı manevî tazminat davasında ilk derece mahkemesinin haberdeki iddiaların resmî evraka ve yayımlandığı tarihteki gerçeğe dayandığı ve sanığın beraat etmesinin haberin gerçeğe uygunluğunu etkilemediği gerekçesiyle davayı reddetmesi, Yargıtay’ın da kararı onaması – Mahkeme’ye göre haberin hangi resmî belgelere dayandırıldığı açıklanmadığı gibi haberde doğru olmadığı halde başvurucunun suçunu itiraf ettiği iddiasına yer verilmesi ve bu nedenle ilk derece mahkemesinin haber içeriğinin gerçeğe uygun olduğu yönündeki değerlendirmesinde basın özgürlüğüyle başvurucunun itibarının korunması arasındaki dengenin sağlanamamış olması nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlali
Yılmaz v. Türkiye, Başvuru no. 36607/06, Karar tarihi: 04.06.2019
Din kültürü öğretmeni olan başvurucunun ikinci olduğu yarışmanın ardından Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yurtdışında çalışmak üzere atanmasının ardından hakkında yürütülen güvenlik soruşturmasında başvurucu ve eşi hakkında söz konusu belgede başvurucunun 1987 yılında Atatürk heykeline zarar verdiği iddiasıyla birkaç gün gözaltında kaldığı, evde haremlik selamlık uyguladığı, eşinin işe giderken başörtüsü üzerine peruk taktığı gibi bilgiler içeren ‘gizli’ bir belgeye ulaşılması nedeniyle göreve başlamasına izin verilmemesi, açtığı davaların reddedilmesi – Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı (Mahkeme bu başvuruda ayrıca, yargılamanın 4 yıl 11 ay sürmesini makul sürede yargılanma hakkına aykırı bulmuştur.)
Özdil ve Diğerleri v. Moldova, Başvuru No: 42305/18, Karar Tarihi: 11.06.2019
İHAM, 11 Haziran 2019 tarihli Özdil ve Diğerleri v. Moldova kararıyla darbe girişiminden sonra Fetullah Gülen’e bağlı olduğu söylenen bir okulda çalışan beş öğretmenin özel uçakla Türkiye’ye sınır dışı edilmesinin özgürlük ve güvenlik hakkı ile özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ihlali olduğuna karar verdi. Bu karar, darbe girişimi sonrası Türkiye’ye sınır dışı edilip burada tutuklanan kişilerle ilgili verilen ilk ihlal kararı. Kararın detaylı çevirisi.
Leyla Can v. Türkiye, Başvuru no. 43140/08, Karar tarihi: 18.06.2019
2006 yılında Eylül 1999 doğumlu bir çocuğu evlat edinen başvurucunun çocuğunun nüfus cüzdanında anne adı olarak biyolojik annesinin değil kendi adının yazması istemiyle açtığı davanın reddedilmesi – Aile hayatına saygı hakkı ihlali
Ulusoy v. Türkiye, Başvuru no. 54969/09, Karar tarihi: 25.06.2019
Avşar ve Tekin v. Türkiye, Başvuru no. 19302/09 ve 49089/12, Karar tarihi: 17.09.2019
İHAM, 17 Eylül 2019 tarihinde Avşar ve Tekin v. Türkiye kararıyla Türkiye’deki önemli sorunlardan biriyle ilgili ihlal kararı verdi. Ailelerinden uzak cezaevlerine nakledilen mahpusların hastalık sebebiyle ya da maddi sebeplerle kendilerini görmeye gelemeyen ailelerine yakın bir cezaevine nakledilme taleplerinin başvurucuların somut koşulları dikkate alınmadan reddedilmesi, Sözleşme’nin 8. maddesi altında özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlali olarak görüldü. Kararın özet çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
Çapın v. Türkiye, Başvuru no. 44690/09, Karar tarihi: 15.10.2019
Dört yaşındayken annesi tarafından yetimhaneye bırakılan ve babasını bir trafik kazasında kaybettiği söylenen başvurucunun 2003 yılında evlilik-dışı olduğunu ve biyolojik babasının İsviçre’de yaşayan İsmail S. olduğunu öğrenmesinin ardından açtığı babalık davasının zamanaşımı nedeniyle reddedilmesi ve başvurucunun gerçek babasının kim olduğunu öğrenememesi – Özel hayata saygı hakkı ihlali
Kırdök ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru No. 14704/12, Karar tarihi: 03.12.2019
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 3 Aralık 2019 tarihli Kırdök ve Diğerleri v. Türkiye kararında avukatların elektronik verilerine ve USB’lerine el konulmasıyla ilgili önemli bir ihlal kararı verdi. Avukat olan başvurucular, bu davada aynı büroyu paylaştıkları başka bir avukata (Ü.S) karşı yürütülen ceza soruşturması amacıyla yargısal makamlar tarafından elektronik verilerine elkoyulmasından şikayetçi olmuşlardır. Mahkeme, başvurucuların özellikle, avukat-müvekkil gizliliği tarafından korunan elektronik verilerine elkonulmasının ve bunların iade edilmesi ya da yok edilmesi yönündeki taleplerinin reddedilmesinin sosyal bir ihtiyaç baskısına karşılık gelmediğine ve demokratik bir toplumda gerekli olmadığına hükmetmiştir. Mahkeme, ayrıca yargısal makamların yorumladığı ve uyguladığı şekliyle yeterli usuli güvencelerin bulunmadığını belirlemiştir. Kararın özet çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
İfade Özgürlüğü
Karatekin v. Türkiye, Başvuru no. 21807/08, Karar tarihi: 15.01.2019
17 Şubat 1999 tarihinde Diyarbakır Demokrasi Platformu sekreteri olan başvurucuya Demokrasi Platformu olarak Öcalan’ın yakalanıp tutuklanmasının ardından Öcalan’ın yaşam ve işkenceye maruz kalmama hakkına saygı duyulması, siyasi parti üyelerine, sivil toplum kuruluşlarına, insan hakları savunucularına, sivil hakla yönelik uluslararası standartlara aykırı köy boşaltmaların, köy yakmalarının, gözaltında kayıpların sona erdirilmesi için Hükümet’e çağrı yapan faks göndermesi nedeniyle hakkında disiplin soruşturması başlatılması ve çalıştığı bankadaki görevine son verilmesi – İfade özgürlüğünün ihlali
Alınak v. Türkiye, Başvuru no. 50868/08, Karar tarihi: 15.01.2019
Kars belediye başkanına bazı park ve sokaklara anılarını yaşatmak için daha önce hüküm giymiş bazı kişilerinin adlarının verilmesi talebiyle mail atan ve TV programında Öcalan’ın adaletsizliğe maruz kaldığı, cezaevinde insanlıkdışı koşullarda tutulduğunu söyleyen başvurucuya her iki davada Türk Ceza Kanunu’nun 215. maddesinden para cezası verilmesi, cezayı ödemeyen başvurucunun 25’er gün hapis yatması – İfade özgürlüğünün ihlali (2000 TL’nin altında kalan para cezalarının temyiz edilememesi nedeniyle ayrıca adil yargılanma hakkı ihlali)
Çiftçi v. Türkiye, Başvuru no. 47871/09, Karar tarihi: 15.01.2019
Devlet okulunda öğretmen ve sendika başkanı olan başvurucunun telefonla bağlandığı televizyon programında Kürtçe’nin okullarda ders olarak okutulması gerektiğini söylemesi nedeniyle öğretmenlikten atılması, itirazlarının “Kürtçe ders talebinin siyasi bir konu olduğu, sendikaları ilgilendirmediği, bir devlet okulu öğretmeni olarak izin almadan bu açıklamaları yaparak örgütün kanalında ülkenin bütünlüğünü tehlikeye attığı” gerekçesiyle reddedilmesi – 10. maddenin ihlali
Baydemir v. Türkiye, Başvuru no. 47884/10, Karar tarihi: 15.01.2019
Dönemin Diyarbakır belediye başkanı olan Baydemir’e 29 Mart 2006’da güvenlik güçleri tarafından öldürülen 14 örgüt üyesinin cenazesi için düzenlenen eylemlerde kitleyi sakinleştirmeye çalışsa da yaptığı ‘bizim inancımıza göre yas üç gün sürer, bu üç gün boyunca ailelerin acılarını paylaşalım, bunun sadece onların değil hepimizin acısı olduğunu gösterelim’ konuşması nedeniyle suçu ve suçluyu övme suçundan para cezası verilmesi – İfade özgürlüğü ihlali
Cangı v. Türkiye, Başvuru no. 24973/15, Karar tarihi: 29.01.2019
Antik kent Allianoi’nin 2011’de yapımı başlayan Yortanlı Barajı’yla sular altında kalmasını önlemek için kurulan Allianoi İnisiyatifi üyesi başvurucunun Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu tarafından 26 Ocak 2010’da düzenlenen toplantının kayıtlarının kendilerine verilmesi için yaptığı bilgi edinme başvurusunun ve Anayasa Mahkemesi başvurusunun reddedilmesi – İfade özgürlüğünün ihlali
Özbay v. Türkiye, Başvuru no. 62610/12, Karar tarihi: 12.02.2019
10 Şubat 2005 tarihli Yeni Odak dergisinde çıkan “Devrim şehitleri ölümsüzdür” başlıklı yazıda geçen “polisle girilen silahlı çatışmada hayatını kaybedenlerin anısına”, “devrim şehitleri ölümsüzdür, akyazı bitmez, direniş sürer, faşizme karşı direniş, oligarşiye karşı direniş, yaşasın direniş” gibi cümle ve sloganlar nedeniyle ve 4 Mayıs 2006 tarihli “mücadelemizde yaşatacağız” başlıklı yazı nedeniyle ilk yazı için örgüt propagandası suçundan 5 ay hapis ve 367 TL para cezası, diğer yazı için 1 ay 7 gün hapis cezası alan başvurucuya, daha sonra 9 Mart 2006 tarihli Kızıldere’yle ilgili yazısında suçu ve suçluyu övdüğü gerekçesiyle 740 TL para cezası verilmesi – İfade özgürlüğü ihlali (2000 TL altı para cezalarındaki temyiz yasağı nedeniyle 6. maddenin de ihlal edildiğine karar verildi.)
Uçar v. Türkiye, Başvuru no. 53319/10, Karar tarihi: 05.03.2019
Çukurova Üniversitesi’nde öğrenciyken Adana Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nde 12 Haziran 2002 tarihinde hazırlanan iddianameyle hakkında örgüte yardım ve yataklık suçundan dava açılan başvurucuya üniversitede Kürtçe dersi verilmesi talepli dilekçe sundukları için arkadaşlarının tutuklanmasını protesto ederken ‘çok yaşa lider Apo’, ‘yaşasın devrimci demokratik gençlik’ ‘imralı’ya bin selam’ sloganları atmaları nedeniyle örgüt propagandası suçundan 10 ay hapis cezası verilmesi ve verilen cezanın ertelenmesi – İfade özgürlüğünün ihlali
Ali Gürbüz v. Türkiye, Başvuru no. 52497/08, Karar tarihi: 12.03.2019
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 12 Mart 2019 tarihinde gazeteciler ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yargılanan pek çok kişi için oldukça önemli bir karar yayımladı. Açıkça şiddet çağrısı ya da nefret söylemi içermediği sürece, yalnızca Türk hukukuna göre terörist kabul edilen terör örgütü yöneticileri ve üyeleri tarafından yapılan açıklamalara yer verdikleri için gazetecilerin, sonunda beraat etseler dahi, haklarında açılan çok sayıda davayla ve uzun yıllar boyunca ceza tehdidi altında yaşamalarının oto-sansüre ve bir çeşit tacize neden olacağını, böylece kamusal tartışmaların yürütülmesi üzerinde caydırıcı bir etki doğuracağını söyleyen İHAM, bu davalarda Terörle Mücadele Kanunu’nun içerik ve bağlam bakımından hiçbir inceleme yapılmadan otomatik olarak kullanılmasını ifade özgürlüğüne aykırı buldu. Kararın çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
Mart ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 57031/10, Karar tarihi: 19.03.2019
Temmuz 2004’te MLKP üyeliğinden açılan davada Şubat 2007’de örgüt propagandası suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası alan başvurucuların evlerine düzenlenen operasyonda çıkan MLKP yayını olduğu söylenen Atılım ve Özgür Gençlik dergisinin okuru olmak, eylem ve toplantılara katılmak, MLKP lehine slogan atmak, bayrak, pankart taşımakla suçlanması – Mahkeme, yerel mahkemenin ve Yargıtay’ın başvurucuların şiddete, silah teşvik edip etmediğini, nefret söylemi olup olmadığını incelemeden ve herhangi bir somut gerekçe göstermeden ceza vermesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.
Polat v. Türkiye, Başvuru no. 64138/11, Karar tarihi: 07.05.2019
19 Nisan ve 29 Mayıs 2010 tarihlerinde Diyarbakır’da düzenlenen eylemlere katılıp burada “çok yaşa önder Apo”, “PKK halktır, halk burada” sloganları atıp Herne Peş marşını söylediği iddiasıyla başvurucuya altı ayrı örgüt propagandası suçundan 10’ar ay hapis cezası verilmesi ve 25 Temmuz 2012’ye kadar başvurucunun cezaevinde kalması – İfade özgürlüğü ihlali
Akyüz v. Türkiye, Başvuru no. 63681/12, Karar tarihi: 07.05.2019
29 Eylül 2004 tarihinde Batman’da düzenlenen bir eylemde Abdullah Öcalan’ın posterini taşıdığı ve “çok yaşa lider Öcalan” sloganı attığı iddiasıyla başvurucuya örgüt propagandası suçundan altı ay hapis cezası verilmesi – İfade özgürlüğü ihlali
Haber-Sen v. Türkiye, Başvuru no. 23891/12, Karar tarihi: 07.05.2019
27 Nisan 2009 tarihinde başvurucu sendika tarafından “TRT’DE İhale Bilmecesi” başlıklı ve TRT tarafından yapılan ihale çağrısı kapsamında yapılan usulsüzlüklere ilişkin basın bildirisinin Evrensel gazetesinde yayımlanmasının ardından bu alım ile yapılan harcamaların gereksiz olduğu ve meşru olmadığını ima ettiği dolayısıyla, bu iddiaların TRT’nin itibar hakkına ciddi şekilde zarar verdiği gerekçesiyle TRT’nin sendikaya tazminat davası açması ve tazminat ödemeye mahkum edilmesi – 10. maddenin ihlali
Kararın Adalet Bakanlığı çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
Dağtekin v. Türkiye, Başvuru no. 69448/10, Karar tarihi: 28.05.2019
25 Ocak 2005 tarihinde DEHAP’ın Şanlırfa şubesi tarafından yapılan basın açıklamasında “barışın tesisi için Kürt lider Abdullah Öcalan’ın barış ve demokrasi çağrılarının” dinlenmesi gerektiğini söylediği için başvurucuya örgüt propagandası suçundan 10 ay hapis cezası verilmesi – İfade özgürlüğü ihlali
Taş Çakar v. Türkiye, Başvuru no. 73487/12, Karar tarihi: 28.05.2019
1 Mayıs 2006’da siyah bere, beyaz tişört, siyah pantolon ve kırmızı fular takan başvurucuya örgüt üniforması giydiği iddiasıyla örgüt propagandası yapma suçundan 10 ay hapis cezası verilmesi – İfade özgürlüğü ihlali
Kok v. Türkiye, Başvuru no. 32954/12, Karar tarihi: 02.07.2019
Dönemin DEHAP temsilcisi olan başvurucunun Trabzon’da güvenlik güçleri tarafından öldürülen PKK mensubu bir kişinin cenazesinin Mardin’e nakledilmesiyle ilgili 21 Ağustos 2005 tarihinde yaptığı konuşması nedeniyle örgüt propagandası yapma suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılması ve cezanın daha sonra yapılan kanun değişikliğiyle ertelenmesi – İfade özgürlüğü ihlali
Kılınç v. Türkiye, Başvuru no. 73954/11, Karar tarihi: 02.07.2019
21 Mart 2007 tarihinde düzenlenen Nevruza katılan ve burada “PKK, sınır ötesi bir gerçek değil, Türkiye’nin gerçeğidir. (…) İmralı’daki zehirlenmeden haberimiz var, eğer devlet bu iddianın temelsiz olduğunu iddia ediyorsa bağımsız doktorlardan oluşan uzman bir grup tarafından görüş hazırlanmasını da kabul etmelidir.” diyen başvurucuya örgüt propagandası yapma suçundan 10 ay hapis cezası verilmesi – İfade özgürlüğü ihlali
Önal v. Türkiye, Başvuru no. 44982/07, Karar tarihi: 02.07.2019
1999 yılının Aralık ayında Kürt işinsanı Hüseyin Baybaşin’in hayatını ve Kürt sorununa yaklaşımını anlatan “Teyrê Baz ya da Kürt İş İnsanı: Hüseyin Baybaşin” isimli kitabı basan yayınevinin sahibi olan başvurucuya kitaptaki ifadeler nedeniyle devleti aşağılama (eski tck’nin 158. ve 159. maddeleri) suçundan 1.690 TL para cezası verilmesi – İfade özgürlüğü ihlali Kararın detaylı çevirisi.
Daş v. Türkiye, Başvuru no. 36909/07, Karar tarihi: 02.07.2019
Diyar Göç-Der üyesi başvurucunun 14 mart 2006 tarihinde derneğe yapılan baskında “Ben bir Kürdistan’lı olarak sayın Abdullah Öcalan’ı siyasal irade olarak görüyor ve kabul ediyorum” yazılı ve imzalı 2000 mektup bulunması ve imza kampanyası düzenlediği gerekçesiyle örgüt üyesi olduğu iddiasıyla (TCK 220/7 ve 314/2) 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılması ve 19 Kasım 2010 tarihine kadar cezaevinde kalması – İfade özgürlüğü ihlali
Selahattin Demirtaş v. Türkiye (no. 3), Başvuru no. 8732/11, Karar tarihi: 09.07.2019
İHAM, yayımladığı Selahattin Demirtaş v. Türkiye (no. 3) kararıyla Demirtaş’ın 2005 yılında bir televizyon kanalına telefonla bağlanarak yaptığı konuşma nedeniyle örgüt propagandası yapma suçundan (Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/2 maddesi) on ay hapis cezasıyla cezalandırılmasını, sonunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve erteleme kararı verilse de, ifade özgürlüğüne aykırı buldu. Mahkeme’ye göre söz konusu açıklama bir bütün olarak incelendiğinde şiddete ya da silahlı direnişe teşvik etmediği ve nefret söylemi içermediği için, propaganda suçundan hapis cezası verilmesi demokratik toplumda gerekli değildir. Kararın detaylı çevirisi.
Gürbüz ve Bayar v. Türkiye, Başvuru no. 8860/13, Karar tarihi: 23.07.2019
Abdullah Öcalan ve Murat Karayılan’ın açıklamalarını 3 Eylül 2004 tarihli gazetede yayımladıkları için örgüt propagandası yapma suçundan para cezasıyla cezalandırılması – İfade özgürlüğü ihlali yok. Kararın Adalet Bakanlığı tarafından yapılan çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
Ete v. Türkiye, Başvuru no. 35575/12, Karar tarihi: 03.09.2019
12 Şubat 2007 tarihli iddianameyle “Ben bir Kürdistan’lı olarak sayın Abdullah Öcalan’ı siyasal irade olarak görüyor ve kabul ediyorum” yazılı imza kampanyası düzenlediği gerekçesiyle örgüt propagandası yapma suçundan başvurucuya 1 yıl 8 ay hapis cezası verilmesi – İfade özgürlüğü ihlali
Yıldız v. Türkiye, Başvuru no. 66575/12, Karar tarihi: 03.09.2019
Türkiye Komünist Emekçi Partisi’ne ait yayınlarda “Bahar isyandır, isyansa devrim”, “İşçiler, Kürt halkı, Emekçiler, Gençler, 1 Mayısta 1 Mayıs alanına”, “Yaşasın proletaryanın kapitalizme karşı savaş, enternasyonal dayanışma ve birlik günü 1 Mayıs”, “Denizler’in partisi 17. mücadele yılında”, “Kürdistan proletaryası komünist partisini yaratmalıdır”, “Kürt Halkı devrimle özgürleşecek”, “Gericilikle ittifak devrime ihanettir”, “Halkların bilincinde ve yüreğinde kazanılan zafer” başlıklı yazılar yazdığı gerekçesiyle örgüt propagandası suçundan hapis ve para cezasıyla cezalandırılması – ifade özgürlüğü ihlali
Yamaç v. Türkiye, Başvuru no. 69604/12 5642/13, Karar tarihi: 01.10.2019
Başvuruya konu olaylar döneminde DTP Muş temsilcisi olan başvurucuya 16 Nisan 2008 tarihinde Muş’ta ve 1 Temmuz 2008’de Ağrı’da örgüt üyelerinin Roj TV’de canlı yayınlanan cenazelerine katılarak konuşma yapması nedeniyle örgüt propagandası suçundan hapis cezası verilmesi ve bu cezaların daha sonra ertelenmesi – İfade özgürlüğü ihlali
Aramaz v. Türkiye, Başvuru no. 62928/12, Karar tarihi: 01.10.2019
DEHAP ilçe temsilcisi olan başvurucunun 30 Nisan 2005 tarihinde Flash TV’de canlı yayınlanan Ceviz Kabuğu programında kendisine Kürt meselesiyle ilgili sorulan sorulara cevap verirken ‘ülkede 30 yıldır devam eden bir savaşın olduğunu, PKK’yi terör örgütü olarak görmediğini, Nevroz kutlamalarında giyilen bayrakların renklerinin Kürt halkının renkleri olduğunu’ söylemesi nedeniyle örgüt propagandası yapma suçundan 10 ay hapis cezası ve 416 TL para cezasıyla cezalandırılması – İfade özgürlüğü ihlali
Kalkan v. Türkiye, Başvuru no. 21196/12, Karar tarihi: 01.10.2019
13 Mart 2006’da Roj Tv’nin yasaklanması, 17, 18 ve 19 Mart 2006’da devletin Hamas ile görüşürken PKK ile görüşmemesi, 23 Mart 2006’da Öcalan’a ‘sayın’ denilmesi üzerine yaptığı açıklamaların gazetelerde yayımlanması üzerine 14 Şubat 2008 tarihinde başvurucuya örgüt propagandası suçundan altı ay hapis cezası verilmesi – 10. madde ihlali
Aktaş ve diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 22112/12, Karar tarihi: 01.10.2019
21 Mart 2006 tarihli Şırnak Nevrozunda yaptıkları konuşmalar nedeniyle başvurucular hakkında örgüt propagandası yapma suçundan iki yıl ve on ay hapis cezası verilmesi – 10. madde ihlali
Cin v. Türkiye, Başvuru no. 31605/12, Karar tarihi: 01.10.2019
21 Mart 2007 Nevrozunda yaptığı konuşmada ‘PKK’nin ve Kürtlerin lideri sayın Öcalan’ dediği için başvurucuya örgüt propagandası yapma suçundan 1 yıl 6 ay hapis cezası verilmesi – 10. madde ihlali
Yıldız ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 39543/11, Karar tarihi: 01.10.2019
2 Ekim 2007 tarihinde PKK üyelerinin cenazesine katılmaları ve burada atılan sloganlar ve yapılan konuşmalar nedeniyle başvuruculara örgüt propagandası yapma suçundan 10 ay hapis cezası verilmesi – 10. madde ihlali
Hatice Çoban v. Türkiye, Başvuru no. 36226/11, Karar tarihi: 29.10.2019
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 29 Ekim 2019 tarihli Hatice Çoban v. Türkiye davasında İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğü) ihlal edildiğine karar vermiştir.
Dava, başvurucu Çoban’ın yaptığı bir konuşma nedeniyle terör örgütü lehine propaganda yapmak suçundan mahkum edilmesine ilişkindir. Mahkeme, ifade özgürlüğüne müdahalenin orantılılığını değerlendirirken, yapılan işlemlerin adilliğinin ve gerekli usûlî güvencelerin sağlanmasının dikkate alınması gereken faktörler olduğunu yinelemiştir.
Mahkeme, ulusal mahkemelerin, mahkumiyetini desteklemek için kullanılan ana delilin güvenilirliğini ve doğruluğunu sorgulayan Çoban’ın ortaya koyduğu ilgili argümanları ele almadığını saptamıştır. Yargıtay, özetle Ağır Ceza Mahkemesi’nin bulgularını, Çoban tarafından öne sürülen argümanları daha dikkatli incelemeden onaylamıştır. Bu nedenle, yerel mahkemeler, Sözleşmenin 10. maddesi uyarınca söz konusu çeşitli menfaatleri değerlendirme görevlerini yerine getirmemişlerdir. Detaylı çeviri için.
Necdet Atalay v. Türkiye, Başvuru no. 76224/12, Karar tarihi: 19.11.2019
28 Mart 2006 tarihinde Diyarbakır’da polisle çatışan dört PKK üyesinin “çok yaşa önder Apo”, “dişe diş kana kan intikam”, “şehitler ölümsüzdür” sloganlarının atıldığı cenazesine katıldığı için başvurucu hakkında örgüt propagandası yapma suçundan 10 ay hapis cezası verilmesi – İfade özgürlüğünün ihlali
Yurtdaş ve Söylemez v. Türkiye, Başvuru no. 9662/10, Karar tarihi: 19.11.2019
Demokratik Toplum Partisi Tunceli il örgütünün 16 Eylül 2008 tarihinde yaptığı basın açıklamasına katılan yüze yakın kişi arasında bulunan başvurucuların “biji serok Apo” sloganı attıkları iddiasıyla haklarında suçu ve suçluyu övme suçundan iddianame düzenlenmesi ve Yurtdaş’a 500 TL para cezasına çevrilen 25 gün hapis cezası, Söylemez’e ise 600 TL para cezasına çevrilen 30 gün hapis cezası verilmesi, daha sonra çıkan yasayla bu cezaların ertelenmesi – İfade özgürlüğü ihlali
Koç v. Türkiye, Başvuru no. 46043/10, Karar tarihi: 03.12.2019
Özgür Kadının Sesi dergisinin editörü olan başvurucuya derginin Haziran 2002 sayısında KADEK’in Ortadoğu’da oynadığı rol, PKK’nin terör örgütü olarak kabul edilemeyeceği ve kadınların PKK’deki rolüyle ilgili değerlendirmeler içeren bir yazı nedeniyle örgüt propagandası yapma suçundan 1.666 TL para cezası ve yine derginin kapağında Abdullah Öcalan’ın fotoğrafının Kasım 2003 sayısında içinde Öcalan’ın sağlık durumu, İmralı, kadın hareketi gibi konulara ilişkin makaleler olması nedeniyle suçu ve suçluyu övme suçundan 900 TL para cezası verilmesi – İfade özgürlüğü ihlali [Ayrıca, 2.000 TL altı para cezalarının kesinleşmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkı ihlali]
Toplantı, Gösteri ve Dernek Kurma Özgürlüğü
Altınkaynak ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 12541/06, Karar tarihi: 15.01.2019
Türkiye’de yaşayan Yedinci Gün Adventistleri’nin dini ihtiyaçları için Eylül 2004’te Türkiye Yedinci Gün Adventistleri Vakfı’nın kurulması için yapılan başvurunun “kanunların spesifik bir cemaati ilgilendiren bir konuda vakıf kurulmasına izin vermediği” gerekçesiyle mahkeme tarafından reddedilmesi – 11. maddenin ihlali
Medeniyet, İrfan, Hayır, Refah Vakfı v. Türkiye, Başvuru no. 10814/07, Karar tarihi: 07.05.2019
1989’da yardımlaşma, İslam, teknoloji, kimya, enerji, nükleer fizik, vb. konularda araştırma ve yayın yapma, konferans düzenleme, üniversite kurma, tarım, endüstri ve ticaret alanlarında şirket kurma gibi amaçları olan MİHR Vakfı’nın Bursa ve Denizli’de organize etmek istediği iki etkinliğe, vakıf başkanının telekonferans yoluyla etkinliklere katılacak ve kendisinin son peygamber olduğunu iddia edecek olması nedeniyle izin verilmemesinin ardından Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün vakıf hakkında, amaçlarını gerçekleştirecek yeterli finansal kaynağının olmaması gerekçesiyle kapatma davası açması, başvurucu vakfın finansal sorunlarını kabul etmekle birlikte kapatılmak istenmesinin asıl nedeninin 28 Şubat 1997’de Milli Güvenlik Kurulu’nun “postmodern darbe” olarak adlandırılan müdahalesi olduğu iddiası – İhlal yok. Mahkeme’ye göre Türk hukuku ve pratiğinde vakıfların sosyal birlikteliğin sağlanması için oynadığı rol göz önüne alındığında vakıftan beklenen asgarî finansal kriterleri yerine getirme zorunluluğu Türkiye’deki kamusal nitelikteli vakıflar sisteminin etkinliği ve prestijini korumak amacını taşımaktadır. Bu nedenle yerel makamların başvurucu vakfın finansal nedenlerle kapatıldığına yönelik öne sürdüğü gerekçeler “uygun ve yeterlidir”; söz konusu yaptırım baskın bir sosyal ihtiyacı karşılamaktadır, amaçlanan meşru amaçlarla oranlıdır ve sonuç olarak demokratik bir toplumda zorunludur.
Zülküf Murat Kahraman v. Türkiye, Başvuru no. 65808/10, Karar tarihi: 16.07.2019
2008 yılında Gaziantep’te Öcalan’ın cezaevi koşullarını protesto etmek amacıyla düzenlenen eyleme katılan başvurucuya TCK’nin 220. maddesinin 6. fıkrasıyla bağlantılı olarak 314. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen örgüt üyeliği suçundan hapis cezası verilmesi, başvurucunun 2009 yılından 2012 yılına kadar tutuklu kalması ve daha sonra 2013 yılında beraat etmesi – 11. maddenin ihlali
Haklara Getirilecek Sınırlandırmaların Sınırlandırılması
Kavala v. Türkiye, Başvuru no. 28749/18, Karar tarihi: 10.12.2019
Ele alınan davada, bir iş insanı olan ve insan haklarının korunması ve desteklenmesi alanlarında aktif birçok sivil kuruluşunun (“STK”) ve sivil toplum hareketinin kurulmasına katkıda bulunan Bay Kavala, tutuklanmasının ve tutuklu yargılanmasının haksız olduğunu, tutuklamanın ardında yatan esas amacın başvurucuyu ve insan hakları savunucularını susturmak olduğunu ve Anayasa Mahkemesi’nin tutuklulukla ilgili başvuruyu hızlı bir şekilde incelemediğini öne sürmüştür. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, 10 Aralık 2019 tarihli Kavala v. Türkiye (başvuru no. 28749/18) kararında oybirliğiyle, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Madde 5/1’in (özgürlük ve güvenlik hakkı) ihlal edildiğine ve Sözleşme Madde 5/4’ün (tutuklamanın hukuka uygunluğu hakkında hızlı karar hakkı) ihlal edildiğine karar vermiştir. Altı oya karşı bir oyla, Madde 5/1 ile bağlantılı olarak 18. Maddenin (Haklara getirilecek kısıtlanmaların sınırlanması) ihlal edildiğine ve davalı Devlet’in başvurucunun tutukluluğunu sonlandırmak için her türlü tedbiri almasına ve başvurucunun derhal salıverilmesi gerektiğine karar vermiştir. Kararın çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
Bireysel Başvuru Hakkı
Ayhan ve Diğerleri v. Türkiye, no. 2, Başvuru no. 4536/06 ve 53282/07, Karar tarihi: 04.06.2019
Edirne cezaevinde olan başvuruculara avukatları tarafından İHAM başvurusu yapabilmek için gönderilen yetki belgelerinin cezaevi tarafından İnfaz Hakimliği’ne iletilmesi ve İnfaz Hakimliği’nin bunun avukatlık faaliyetiyle bağdaşmadığı gerekçesiyle başvuruculara hiçbir zaman verilmemesi – Bireysel başvuru hakkının engellenmesi nedeniyle 34. madde ihlali
Mülkiyet Hakkı
Zeki Kaya v. Türkiye, Başvuru no. 22388/07, Karar tarihi: 12.02.2019
Mayıs 1998’de Uludağ Üniversitesi’nin devlet hastanesinde ameliyat olduktan sonra sol gözünde görme kaybı yaşayan başvurucunun ameliyatı yapan doktor hakkında yaptığı suç duyurusunda 2001 yılında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi, 1998 yılında açtığı tazminat davasında ise tazminat davasının çok uzun sürmesi nedeniyle tazminatın değer kaybettiği iddiası – Mülkiyet hakkının ihlali
Ali Demir v. Türkiye, Başvuru No. 47167/11, Karar Tarihi: 12.02.2019
1955 doğumlu ve Adana’da oturmakta olan başvurucunun işlettiği, içinde bir benzin istasyonu ve restoran da bulunan otoyol kenarında bir dinlenme alanının; üzerinde bulunduğu 9561 metre karelik orman bölgesi teşkil eden ve Hazine’ye ait olan arazi üzerinde imar izni bulunmadan yapıldığı iddiası, 23 Ocak 2001’de yol yapılacak olması sebebiyle Karayolları Genel Müdürlüğü’nün bu arazinin bir kısmını kamulaştırması ve bu kapsamda başvurucuya kamulaştırılan yapılar için 183.000 Türk Lirası verilmesi, başvurucunun ise yazılı bir gözlemle bu kamulaştırma bedelini araziyi ve kamulaştırılmayan kısımdaki yapıların bedelini kapsamadığını belirtmesi ve 18 Temmuz 2005’te kamulaştırılmayan kısımda kalan ve kullanılamaz hale gelen yapıların da bedelinin ödenmesi ve diğer zararlarının karşılanması talebiyle dava açması, 2 Temmuz 2007’de başvurucuya 200.000 Türk Lirası ödenmesine karar verilmesi, 14 Ağustos 2007’de Karayolları Genel Müdürlüğü’nün bu kararı temyiz etmesi üzerine 28 Ocak 2008’de Yargıtay’ın bozma kararı, 25 Haziran 2008’de ilk derece mahkemesinin bozma kararına uyması, başvurucunun bu kararı temyiz etmesi üzerine Yargıtay’ın 3 Mayıs 2010’da ilk derece mahkemesinin kararını onaması- Mülkiyet hakkının ihlali
Çataltepe v. Türkiye, Başvuru No. 51292/07, Karar Tarihi: 19.02.2019
1949 doğumlu ve Ankara’da oturmakta olan başvurucunun başka iki kişiyle beraber maliki olduğu Balgat Ankara’da bulunan taşınmazın 1146 metre karelik 5 numaralı parselinin 28 Mayıs 1998’de şehir planlaması sebebiyle 84 metre karelik (yeni 5 numaralı parsel) ve 1062 metre karelik (10 numaralı parsel) olmak üzere iki ayrı parsele bölünmesi, 1995’te ise başvurucu ve diğer iki malikin, maliklerden birinin kimliğinin ve adresinin tespitinin mümkün olmaması sebebiyle ortaklığın giderilmesi davası açması, 1999’da ilk derece mahkemesinin ortaklığın giderilmesine ve arsanın satılmasına hükmetmesi ve 2001’de İcra Müdürlüğü tarafından yapılan bu satış sonucunda başvurucunun iki arsa payı daha satın alması, arsa paylarının Ocak 2002’de tapuya tescil edilmesi, Aralık 2002’de Hazine’nin başvurucunun adına tescil edilmiş tapu kaydının iptalini talep etmesi, Mayıs 2004’te Yerel Mahkeme’nin Hazine’nin talebini reddetmesi fakat bu kararın Yargıtay tarafından bozulması ve 30 Haziran 2005’te Yerel Mahkeme’nin başvurucu adına tescil edilmiş arsa paylarının tapu kaydının iptaline hükmetmesi, başvurucunun temyizine rağmen 2007’de Yargıtay’ın temyiz talebini reddi, 2009’da başvurucunun arsa paylarının Hazine tarafından özel bir şirkete satılması- Mülkiyet hakkının ihlali
Uzan ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 19620/05, 41487/05, 17613/09 ve 19316/08, Karar tarihi: 05.03.2019
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 5 Mart 2019 tarihinde verdiği Uzan ve Diğerleri kararında, Uzan grubu tarafından yönetilen ve daha sonra TMSF’ye devredilen İmar Bankası yöneticilerine karşı alınan önlemlerin, kendileri aleyhine somut bir delil olmamasına rağmen sadece bu yöneticilerin akrabaları olduğu için 10, 12 ve 15 yıldır kendilerine karşı da uygulanıyor olması nedeniyle başvurucuların mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Özet çevirisi.
Yavaş ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 36366/06, Karar tarihi: 05.03.2019
1963 tarihli bir Bakanlar Kurulu kararıyla kurulan Ankara Sigorta’da uzun yıllar çalışan ve Sosyal Sigortalar Kanunu’nun geçici bir maddesi uyarınca bu şirketin kendi sağlık ve emekli sandığına bağlı olan ve sandık yönetmeliği uyarınca söz konusu kanunda belirtilen tavan ücretin iki katı aidat ödeyen ve aynı yönetmelik gereğince, emekliliklerinde maaşlarına ek yapılması hakkına sahip olan başvurucuların, Ankara Sigorta’nın hissedarlarından Etibank’ın payının 1990 yılında %85’e çıkartılıp şirketin bu bankaya bağlanmasının ardından, özelleştirme kapsamında söz konusu hisselerin Polis Bakım ve Yardım Sandığı ve Özelleştirme İdaresi’ne satılması ve 2001’de Ankara Sigorta Genel Kurulu bütçe açığı nedeniyle maaşların ve diğer faydaların Sosyal Sigortalar Kanunu’na uygun şekilde sağlanması kararı almasıyla birlikte başvurucuların emekli maaşlarının “uyarlama” yoluyla (bazılarını neredeyse yarısına kadar) düşürülmesi – Mahkeme, Bakanlar Kurulu’nun kararının sandığın daha fazla zarar etmesini olabildiğince engellemek ve başvurucuların maaş almaya devam etmesini sağlamaya yönelik olduğunu, söz konusu uyarlamanın nedenden yoksun veya orantısız olmadığını belirterek mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.
Zülfikari ve Pekcan v. Türkiye, Başvuru no. 6372/05, Karar tarihi: 19.03.2019
21 Aralık 1999’da TMSF’ye devredilen Yaşarbank’ta hisse sahibi olan başvurucuların hisse karşılıklarını alamamaları – Müdahalenin kanuni bir dayanağı bulunmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlali
Kamoy Radyo Televizyon Yayıncılık ve Orgnizasyon A.Ş. v. Türkiye, Başvuru no. 19965/06, Karar tarihi: 16.04.2019
Kamoy Araştırma Siyasi Danışmanlık ve Yayıncılık A.Ş.’nin (Kamoy Araştırma) “Özlenen Gazete Vatan, Günlük Siyasi Gazete” markasını Türk Patent Enstitüsü’nde tescil ettirmesi, iki ay yayınlanan gazetenin basımının ekonomik nedenlerle durması, ardından Bağımsız Gazetecilik şirketinin “Vatan” adlı bir gazete çıkarmaya başlaması üzerine Kamoy Araştırma’nın İstanbul Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nde tescilli markasını kullandığı gerekçesiyle dava açması, atanan bilirkişinin Bağımsız Gazetecilik’in 1974 tarihli bir mevkute beyannamesine dayanarak bu adı kullandığını, 1975’ten itibaren yayın yapan ve dolayısıyla başvurucu şirketin bu adı tescil etmesinden çok önce adın tanınır olduğunu ve tanınırlığın Bağımsız Gazetecilik tarafından sağlandığını ve aslında bu nedenlerle Patent Enstitüsü’nün tescili reddetmiş olması gerektiğini belirtmesi, bilirkişinin söz konusu raporuna ve tam da bu dava sırasında değişen Türk Patent Enstitüsü Kanunu’nun 31(2) bölümünün davalı tarafı koruduğu görüşüne dayanarak Mahkeme’nin başvurucunun talebini reddetmesi, başvurucu şirketin basit bir düzenli yayının yayınlanması için yapılan başvurunun kabul edilmesinin tescilli marka karşısında koruma görmemesi gerektiği gerekçesine dayanarak yapmış olduğu temyiz başvurusunun Yargıtay tarafından, her ne kadar tescil edilmiş bir markanın tescil edilmemiş markaya göre önceliği olsa da Kanun’da yapılan değişiklik nedeniyle reddedilmesi, bunun üzerine başvurucu şirketin Kanun değişikliğinin geriye dönük şekilde uygulanmasının karşı tarafı ayrıcalıklı bir konuma yerleştirdiği gerekçesiyle karar düzeltme talep etmesi, talebin Yargıtay tarafından reddedilmesi ve ardından, başka bir dava vesilesiyle Anayasa Mahkemesi’nin Türk Patent Kanunu’nun ilgili maddesini mülkiyet hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle iptal etmesi – Türk Patent Kanunu’nun 31(2) bölümünün başvurucu şirketin davasında geriye dönük olarak uygulanmasının müdahale teşkil etmesi, Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu düzenlemeyi mülkiyet hakkına aykırı bularak iptal etmesi, Hükûmet’in düzenlemenin meşru amacına yönelik herhangi bir gerekçe öne sürmemesi ve başvurucu şirketin malına yönelik müdahalenin “kamu yararına” hizmet ettiğini ispat edememesi nedeniyle Protokol no. 1, madde 1’in ihlali.
Kaynar ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 21104/06, 51103/06 ve 18809/07, Karar tarihi: 07.05.2019
Başvurucuların 1993 ve 1995 yıllarında satış yoluyla Gökçeada’da arazi edinmesi, bu arazilerin 3. derece sit alanı olması ve mülkiyete tâbi olmaması; kadastro işlemlerinden sonra arazilerin 1996 yılında Hazine adına tescil edilmesi; başvurucuların kadastro mahkemesinde söz konusu arazilerin bedel karşılığı edinildiğini ve kazandırıcı zamanaşımının koşullarının oluştuğunu, ilgili arazilerin kültürel veya doğal herhangi bir karakteristiği olmadığını, bu arazilerin tarım arazisi olarak veya hayvan otlatmak için kullanıldığını ileri sürmeleri; başvurucuların bu konularda mahkemeye bilirkişi raporları ve tanıklar sunması; ilk derece mahkemesinin başvurucuların kesintisiz olarak yeterli süre boyunca araziyi ellerinde bulundurduklarından bahisle başvurucular lehine tapu siciline tescil yönünde karar vermesi; Yargıtay’ın, esas hakkındaki kararın bu arazinin mera olup olmadığının, dolayısıyla kazandırıcı zamanaşımıyla edinilip edinilemeyeceğinin ve başvurucuların araziyi terk edip etmediklerinin araştırılmamış olmasından bahisle kararı bozması; arazinin mera olmadığının ve başvurucular tarafından kesintisiz olarak kullanıldığının tespit edilmesi; 2004’teki kanun değişikliğiyle birlikte doğal sit alanı olarak belirlenen arazilerinin mülkiyetinin kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinilemeyeceğinin açıklığa kavuşturulması; bunun üzerine mahkemenin kamu düzeninden bahisle geriye yürümezlik yasağından ayrılarak değişen kanun hükümlerini mevcut davaya uygulaması; mahkemenin arazilerin mera olmadığına ama doğal sit alanı olduğuna, bu nedenle bu arazilerin kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinilemeyeceğine ve Hazine adına tescil edilmelerine karar vermesi; bu kararın Yargıtay tarafından onanması; başvurucuların, yasal düzenleme yoluyla mülkiyet haklarına müdahale edildiğini, başvurucuların mevzuatın değiştiği tarihte kazandırıcı zamanaşımının şartlarının sağlandığını ve değişiklik olmasaydı arazinin adlarına tescil edilmesine karar verilmiş olduğunu ileri sürmesi ve 1 No.lu Protokol’ün 1. maddesinin ihlal edildiği iddiasıyla Mahkeme’ye başvurması —Mahkeme, uzun süredir kendilerinin veya taşınmazı satın aldıkları kişinin elinde bulundurduğu taşınmazlar bakımından malik olarak tanınmayı bekleyebileceğine, ancak mevzuattaki değişikliğin başvurucuların malik sıfatını kazanmasını engellediğine dikkat çekmiştir. Bu nedenle başvurucular mülklerinden mahrum kalmıştır. Mahkeme’ye göre kamu düzenine yapılan basit bir atıf kanunun bu şekilde geriye yürümesini haklı kılmamaktadır. Mahkeme çevrenin korunmasını güdülen bir meşru amaç görse de, değişen mevzuatın üç yıl kadar yürürlükte kaldığına, daha sonra dava konusu taşınmazların bu kanun kapsamından çıkarıldığına ve kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülkiyetlerinin kazanılmasının mümkün hale geldiğine dikkat çekmiştir. Dolayısıyla kanunun geriye yürütülmesi ile çevrenin korunması arasında bir bağlantı yoktur. Ayrıca başvurucular mallarına yapılan müdahale nedeniyle hiçbir tazminat almamıştır ve Hükümet bu durumu haklı kılacak hiçbir istisnai koşul ileri sürmemiştir. Başvurucular aşırı bir yük altında kalmıştır ve 1 No.lu Protokol’ün 1. maddesi ile korunan mülkiyet hakları ihlal edilmiştir.
Yargılamalar on yıl sürmüştür. Mahkeme Madde 6 altında makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Madde 6 altında gerekçeli karar hakkının ihlali iddiaları açıkça dayanaktan yoksun olduğundan kabul edilemez bulunmuştur.
Nebi Doğan v. Türkiye, Başvuru no. 56440/07, Karar tarihi: 18.06.2019
Ankara – Pozantı arasındaki otoyol yapımı nedeniyle kamulaştırılma kararı alınan arazi için iki ayrı bilirkişi komisyonunun arazi sahibi başvurucuya, arazinin bulunduğu konum ve ticarî potansiyeli nedeniyle çevredeki diğer arazilere göre daha yüksek şekilde 2 milyon YTL üzerinde bedel ödenmesi gerektiği yönündeki raporu uyarınca Pozantı İlk Derece Mahkemesi’nin bu yönde karar vermesi, Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından bu kararın temyiz edilmesi ve Yargıtay’ın bedelin yüksek olması nedeniyle kararı alt derece mahkemesine geri göndermesi, Pozantı İlk Derece Mahkemesi’nin Yargıtay kararına uygun şekilde değerlendirme yapmak için yeniden iki bilirkişi komisyonu görevlendirmesi, bunların söz konusu arazinin referans arazilere göre beş kat daha değerli olduğu yönündeki ve arazinin bedelini 2 209 608 YTL olarak belirleyen raporlarına ragmen İlk Derece Mahkemesi’nin ilgili arazinin kamulaştırma bedelinin referans arazinin bedelinin iki katından daha fazla olamayacağı gerekçesiyle başvurucuya 938 797 YTL ödenmesine karar vermesi – Yerel mahkemenin hangi kriterlere dayanarak kamulaştırma bedelinin referans arazi bedelinin iki katından daha fazla olamayacağına karar verdiğini ortaya koyamaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlali
Avyidi v. Türkiye, Başvuru no. 22479/05, Karar tarihi: 16.07.2019
1998 yılında Gökçeada’daki arazinin 17, 18 ve 20 numaralı arsalarının Hazine adına kaydedilmesinin ardından 2001 yılında 17 ve 20 numaralı arsanın ve 18 numaralı arsanın bir kısmının sahibi olan başvurucunun açtığı davada mahkemelerin başvurucunun 1974 yılından beri arsayı kullanmaması nedeniyle arsanın terk edilmiş olduğunu, bu sebeple başvurucunun arsanın maliki sıfatını kaybettiğine karar vermesi – Mülkiyet hakkının ihlali
Akvardar v. Türkiye, Başvuru no. 48171/10, Karar tarihi: 29.10.2019
Antalya Bahçelievler’de bulunan arazisine kamu yararı olmaksızın el konulması ve kendisine tazminat ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlali iddiası – İhlal
Gkoutas ve Gkounta v. Türkiye, Başvuru no. 8934/13, Karar tarihi: 19.11.2019
3 Haziran 1989 tarihinde Cihangir’de bir apartman sahibi olan dedesini kaybeden başvurucunun söz konusu taşınmazı üstüne almak için açtığı davanın taşınılmaz malın mülkiyetinin kazanması konusunda Yunanistan ve Türkiye arasında mütekabiliyet olmadığı gerekçesiyle reddedilmesi – Mülkiyet hakkı ihlali
Bilginoğlu v. Türkiye, Başvuru No: 45102/04, Karar Tarihi: 03.12.2019
1995 yılında Karayolları Genel Müdürlüğü’nün Güven İnşaat Ltd. Şti’ye ve F.G’ye Bozcaada yollarının geliştirilmesi için ihale vermesi, taraflar arasındaki anlaşmanın ardından belediyenin madeninden taş çıkartılması için de izin alınması, ancak inşaat sırasında Ekim 1995 tarihinde Bozcaada’da üçüncü derece doğal koruma alanı olarak belirlenmiş bir arazi sahibi olan başvurucunun inşaatın gerçekleştiği yere yakın olan taşınmazından belirli bir miktar taş çıkartılması, başvurucunun kendi arazisinde dinamit patlatıldığını öğrenmesi üzerine hukuk davası açması ve ayrıca Bozcaada Savcılığı’na şikayette bulunması, 1996’da Kaymakam’ın Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’nü bilgilendirerek yanlışlıkla gerçekleşen bu duruma dair 1 Kasım 1995’te ilgili müdahaleyi durdurmak için gerekli önlemleri aldığını bildirmesi, iki kamu görevlisinin duruma ilişkin olarak başvurucunun taşınmazında herhangi bir aktiviteye rastlanmadığına ilişkin rapor düzenlemesi, 15 Mart 1996 tarihinde başvurucunun 1.000.000.000 TL (eski Türk Lirası) maddi ve 1.000.000.000 TL (eski Türk Lirası) manevi tazminat talepli olarak idareye, şirkete ve F.G’ye karşı Bozcaada Hukuk Mahkemesi’nde dava açması, başvurucunun bu davada davalıların kendi taşınmazından maden çıkardığını ve bunun sonucunda üzüm bağının değer kaybettiğini iddia etmesi, 25 Ekim 1996 tarihinde ise 20.000.000.000 TL (eski Türk Lirası) talepli ayrı bir dava açması ve bu iki davanın birleştirilmesi, sürecin devamıyla yargılamanın sonucunda başvurucu davacıya 16 Nisan 4 Mayıs ve 2 Aralık 2009 tarihlerinde sırasıyla 35.191 TL, 1.408 TL ve 1.477 TL tazminat ödenmesi, ilgili hukuk süreçleri devam ederken 24 Mayıs 1996 tarihinde başvurucunun Bozcaada Savcılığı’na yaptığı şikayetler doğrultusunda 1996 tarihinde savcılığın 5 kişi aleyhine hırsızlık suçundan iddianame hazırlaması, başvurucunun 1998 ve 2003 yıllarında tekrar savcılığa şikayette bulunması, savcılığın Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun ihlal edildiği gerekçesiyle 2010 yılında 3 kişi aleyhine iddianame hazırlaması, 2010 yılında 1 kişinin olay sebebiyle 10 ay ceza alması ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi, tüm bu olaylar nezdinde başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiası, Devlet’in başvurucunun 3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında iç hukuk yollarını tüketmediği iddiası, diğer yandan başvurucunun Borçlar Kanunu’nun 105. Maddesi kapsamında ek tazminat talebinde bulunmadığı iddiası, ayrıca başvurucunun mağduriyet iddia edemeyeceğinden kişi bakımından yetkisizlik iddiası; Mahkemenin ise 1995 yılındaki olay bakımından başvurucunun iç hukuk yollarını tükettiği ancak 1996 ve 2003 yılları arasında başvurucunun iddia ettiği hak ihlalleri gerçekleştiği halde yalnızca savcılığa şikayette bulunması nedeniyle bu zaman aralığı bakımından yaşanan olaylarda iç hukuk yollarını tüketmediğini belirtmesi, 1995 yılındaki olay bakımından ise başvurunun incelenmesi gerektiğini belirtmesi, bir başvurucunun efektif ve yeterli bir iç hukuk yolunu tüketmesi halinde kendisinden tüm iç hukuk yollarının tüketilmesinin beklenemeyeceğini vurgulaması, somut olay bakımından başvurucunun tazminat talepli hukuk davası açmasının efektif bir yol olarak kabulüyle İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne başvurması için 3091 sayılı Kanun’da belirtilen yolların tüketilmesinin gerekli olmadığı görüşü, nitekim 3091 sayılı Kanun’da öngörülen yolun tazminata ilişkin herhangi bir sonuç içermemesi ve Kaymakam’ın hali hazırda gerekli adımları attığına ilişkin beyanı nedeniyle tazminat talepli hukuk davası kadar etkili olmayacağının belirtilmesi, Borçlar Kanunu’nun 105. Maddesi bakımından Devlet’in emsal gösterdiği kararların ise somut olay bakımından ayrışması nedeniyle somut olayda bu itirazın yöneltilemeyeceğini belirtmesi, başvurucunun 1. Protokol’ün 1. Maddesi bakımından yerel mahkeme tarafından hükmedilen tazminatın yargılama süresinin uzunluğu ve enflasyon nedeniyle yetersiz olması gerekçesiyle mülkiyet haklarının ihlal edildiğini iddia etmesi, Mahkemenin ise 1995-2009 yılları arasında Türkiye’deki yasal faiz oranlarının %9 ve %60 arasında değiştiğini ancak gerçek enflasyon oranının ise %6.5 ila %99.1 arasında olduğunu belirtmesi, böylece hükmedilen tazminat bakımından yasal faiz uygulandığını ancak gerçek enflasyon oranının başvurucunun finansal kaybına yol açtığını vurgulaması, bu nedenle başvurucunun bireysel olarak bir yük altına girmiş olduğu ve bu nedenle mülkiyet hakkının korunması gerekliliği kararı – 1. Protokolün 1. Maddesi ihlali
Eğitim Hakkı
Mehmet Reşit Arslan ve Orhan Bingöl v. Türkiye, Başvuru no. 47121/06, Karar tarihi: 18.06.2019
Müebbet hapis cezasıyla cezaevinde olan başvurucuların üniversite eğitimlerine devam edebilmek amacıyla bilgisayar ve internete erişim isteklerinin cezaevi yönetimi ve hakimlikler tarafından reddedilmesi – Eğitim hakkı ihlali
KABUL EDİLEMEZLİK KARARLARI
Ahmet Tunç ve diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 4133/16, Karar tarihi: 29.01.2019
7 Şubat 2019 tarihinde İHAM, Cizre’de ilan edilen sokağa çıkma yasakları sırasında ambulans gönderilmesi için tedbir kararı verdiği ancak bu karar yerine getirilmediği için hayatını kaybeden Orhan Tunç’un başvurusunda kararını açıkladı. İHAM, Orhan Tunç’a ambulans gönderilmesi talebiyle ve daha sonra hayatını kaybetmesinin ardından başlatılan soruşturmada verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararına karşı yaşam hakkının ve etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiği iddiasıyla sırasıyla 12 Şubat 2016 ve 18 Aralık 2017 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne yapılan iki başvurunun halen Anayasa Mahkemesi önünde olduğunu, Anayasa Mahkemesi aradan geçen sürede hala karar vermediği için iç hukuk yollarının tüketilmemiş olduğunu söyleyerek başvuruyu kabul edilemez buldu.Ancak, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolunun etkinliği konusunda şüphe uyandıracak herhangi bir gelişme olması durumunda – örneğin, başvuruların Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmesi gereğinden uzun sürmesi veya Anayasa Mahkemesi’nin şikayetleri Sözleşme’nin 2. maddesinin gereklerini yerine getirecek şekilde incelemede başarısız olması halinde – başvurucuların Mahkeme nezdinde yeni bir başvuru yapmalarının mümkün olduğunu da ekledi. Kararın çevirisine buradan ulaşabilirsiniz.
Ahunbay ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 6080/06, Karar tarihi: 29.01.2019
İHAM, Ilısu Barajı nedeniyle sular altında kalan Hasankeyf’te kültürel mirasın korunması için yapılan başvuruda konu bakımından yetkisizlik kararı vererek, başvuruyu kabul edilemez buldu.
Doğan ve Çakmak v. Türkiye, Başvuru no. 28484/10 ve 58223/10, Karar tarihi: 06.06.2019
Balyoz operasyonları sırasında gözaltına alınıp tutuklanan başvurucuların tutuk itirazlarının etkili şekilde incelenmediği iddiası – Birleşmiş Milletler Keyfi Gözaltı ve Tutuklama Çalışma Grubu’nun aralarında başvurucunun da olduğu 250 kişi hakkında 1 Mayıs 2013 tarihinde söz konusu şikayeti de kapsayan bir karar vermiş olması nedeniyle başvuru, İHAS’ın 35. maddesinin 2. fıkrası uyarınca kabul edilemez bulundu. Bu konuda verilen Gürdeniz kararının özet çevirisi için bakınız.
Selma Irmak ve Kemal Aktaş v. Türkiye, Başvuru no. 21495/10 ve 46471/13, Karar tarihi: 22.10.2019 – Epözdemir ve Bektaş Epözdemir v. Türkiye, Başvuru no. 49425/10 51124/10, Karar tarihi: 22.10.2019 – Çiçekçi ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 24011/12, Karar tarihi: 22.10.2019 – Atalay v. Türkiye, Başvuru no. 46428/13, Karar tarihi: 22.10.2019
2009-2011 yılları arasında düzenlenen KCK operasyonları kapsamında gözaltına alınıp tutuklanan başvurucularla ilgili başvurularda İHAM, AYM’ye bireysel başvuru yolu tüketilmediği için kabul edilemezlik kararı verdi.
Hükümet’e Bildirilen Başvurular
Cezaevleriyle ilgili başvurular
Necdet Vural v. Türkiye, Başvuru no. 35555/19
Selim Uygur v. Türkiye, Başvuru no. 15770/19
İHAM, 2016 sonrası artan başvuruları ve CPT raporunu dikkate alıp cezaevlerinin kapasitesi, aşırı kalabalık-hijyen-havalandırma-iletişim gibi cezaevi koşulları, mahpus sayısı, tutuklama ve tutuk süresi için önlemlerle ilgili Türkiye’den savunma istedi.
Öcalan ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 4751/11 ve 30224/19
İHAM, Abdullah Öcalan ve İmralı’daki diğer mahpusların aileleri ve avukatlarıyla görüşmelerine izin verilmemesiyle ilgili 2011 ve 2018’de yapılan başvuruları birleştirerek, 3., 6., 8., 13., 14. ve 34. maddelerin ihlal edilip edilmediğini sordu.
FETÖ’ye yönelik başlatılan soruşturma ve kovuşturmalarla ilgili başvurular
Sümeyye Yılmaz ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 30957/19
Şubat 2019’dan beri haber alınamayan ve kaçırıldığı düşünülen Mustafa Yılmaz’ın kaçırılması ve yürütülen soruşturmayla ilgili Sözleşme’nin 2., 3. ve 5. maddeleri altında Hükümet’ten savunma istenildi.
Taner Kılıç v. Türkiye, Başvuru no. 208/18
Uluslararası Af Örgütü Yönetim Kurulu başkanı Taner Kılıç’ın aksi yöndeki bilirkişi raporlarına karşı BYLOCK kullandığı, Zaman gazetesi abonesi olduğu ve Bank Asya hesabı olduğu iddiasıyla tutuklanmasına ilişkin İHAS’ın 5, 10, 11 ve 18. maddelerinin ihlaline dair Hükümet’ten savunma istenildi.
Kamile Nur Şeker v. Türkiye, Başvuru no. 30330/19
İHAM, darbe girişiminden sonra TÜBİTAK’taki işine son verilen kişinin başvurusunda mahkemeler 6. maddeye uygun etkili bir değerlendirme yaptı mı, AYM açıkça dayanaktan yoksun bulurken yeterli gerekçe sundu mu, bu mesele 8. madde kapsamına girer mi diye Hükümet’e bildirimde bulundu.
Erdal Tercan v. Türkiye, Başvuru no. 6158/18
İHAM, AYM eski hakimi Erdal Tercan’ın başvurusunda CMK 100’deki kuvvetli suç şüphesini gösteren deliller (5/1), tutuk devam kararlarında gerekçe, (5/3), dosyaya erişim ve sulh ceza hakimlerinin tarafsız ve bağımsızlığı (5/4) ve 16 Temmuz 2016’da evinde yapılan aramanın ilgili yasal düzenlemeye uygun olup olmadığı (8/1-2) konusunda Hükümet’ten savunma istedi.
Altun ve Diğer 545 başvurucu v. Türkiye, Başvuru no. 60065/16
Darbe girişiminden sonra FETÖ üyeliği iddiasıyla tutuklanan 546 hakim ve savcının başvurusunda Hükümet’ten savunma istendi usuli güvenceler sağlandı mı, makul şüphe var mı, kararlar gerekçeli mi, tutukluluk süresi makul mü, AYM tutuklama kararından sonra ortaya çıkan delillere mi dayandı ve makul bir sürede karar verdi mi, hukuka aykırı olarak tutuklandıkları iddiasına karşı tazminat hakları var mı gibi sorular soruldu.
Milletvekilleriyle ilgili başvurular
Abdullah İşnaç ve diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 26166/10 ve Orhan Miroğlu v. Türkiye, Başvuru no. 13325/10
31 Aralık 2009’da Demokratik Toplum Partisi’nin AYM kararıyla kapatılmasından sonra haklarında henüz bir mahkeme kararı bulunmamasına rağmen siyaset yasağı getirilen Orhan Miroğlu ve Abdullah İsnaç’ın başvurularında İHAM, 11. maddenin ihlal edilip edilmediğine dair Hükümet’ten savunma istedi.
İbrahim Ayhan ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 35523/18
Dokunulmazlıkları kaldırılan HDP milletvekilleri İbrahim Ayhan, Osman Baydemir, Ahmet Yıldırım ve Selma Irmak’a propaganda, cumhurbaşkanına hakaret suçlarından verilen hapis cezası nedeniyle vekilliklerinin düşürülmesi seçim hakkı ihlali midir? diye soruldu.
Leyla Birlik v. Türkiye, Başvuru no. 54469/18
HDP önceki dönem Şırnak milletvekili olan Leyla Birlik’in diğer HDP milletvekilleriyle birlikte tutuklanmasıyla ilgili başvuruda İHAM, özgürlük ve güvenlik hakkının, ifade özgürlüğünün, serbest seçim hakkının ve 5. maddeyle bağlantılı olarak 18. maddenin ihlaliyle ilgili Hükümet’ten savunma istedi.
Diğer başvurular
Wikimedia v. Türkiye, Başvuru no. no. 25479/19
İHAM, 29 Nisan 2017’den beri erişim engeli olan Wikipedia için Türkiye’den savunma istedi. Mahkeme, 2 yılı aşkın süredir başvuru hakkında karar vermeyen AYM’nin etkili bir yol olup olmadığı, AYM’nin erişime engellenen sitelerle ilgili kararlarındaki yaklaşımı, 5651 sayılı İnternet yasasının 8A maddesinin kullanımı, erişim engeli kararı veren sulh ceza hakimliklerinin kararlarına karşı başvuru yolları ve güvenceler, erişime engellenen diğer sitelerin sayıları gibi genel bilgiler istedi.
İdris Sayılğan v. Türkiye, Başvuru no. 53887/18
Dicle Haber Ajansı’nda gazeteci olan başvurucunun tutukluluğunun Sözleşme’nin 5/1, 5/4, 10 ve 18. maddelerini ihlal edip etmediği konusunda Hükümet’ten savunma istenildi.
Ömür Çağdaş Ersoy v. Türkiye, Başvuru no. 19165/19
Yargılandığı duruşma sırasında yaptığı savunmasında ODTÜ’deki polis saldırına ilişkin sözleri nedeniyle dönemin Başbakan’ı Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla ceza alan üniversite öğrencisinin ifade özgürlüğünün ihlal edilip edilmediğine dair Hükümet’ten savunma istenildi.
Fatih Akçeşme v. Türkiye, Başvuru no. 19889/19
İHAM, kalp krizi geçiren avukatın 30 günlük başvuru süresi içinde AYM’ye başvuru yapamaması nedeniyle başvurunun süresi içerisi yapılmadığı gerekçesiyle reddedilmesi, mahkemeye erişim hakkı ihlali midir? diye sordu.
Trackbacks & Pingbacks