avukat, avukatlık, Özel Hayata Saygı Hakkı, çeviri, barodan atılma, disiplin cezası, hakaret, kınama, Ramazan Demir, uyarı, İHAM, İHAS
İHAM’ın Namazov v. Azerbaycan kararının çevirisi: “Muhalif avukatın duruşmada hakimle tartışması nedeniyle barodan atılması, özel hayata saygı hakkı ihlalidir.”
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 30 Ocak 2020 tarihinde verdiği Namazov v. Azerbaycan kararında muhalif bir avukatın duruşma sırasında hakimle yaşadığı tartışmalar nedeniyle barodan atılmasını, özel hayata saygı hakkının ihlali olarak gördü.
Kararın tamamına buradan, avukat Benan Molu ve Ramazan Demir tarafından yapılan çevirisine aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Namazov v. Azerbaycan, Başvuru no. 74354/13, Karar tarihi: 30.01.2020.
Başvuruya Konu Olaylar
Başvurucu Elchin Yusif oglu, avukat ve Azerbaycan Barolar Birliği üyesidir. Başvurucu, insan haklarının korunması üzerine uzmanlaşmıştır ve muhalif siyasi parti üyelerini temsil etmektedir.
Başvurucunun duruşmalar sırasındaki sözleri
Başvurucu, muhalefet tarafından organize edilen bir eyleme katılan ve kamu düzenini bozmaktan yargılanan müvekkili R.H.’yi temsil ettiği davanın Nasimi Mahkemesi’nde görülen 9, 16, 18 ve 27 Ağustos 2011 tarihli duruşmalarında hakim S.A. ile tartışmıştır.
9 Ağustos 2011 tarihli duruşma kayıtlarına göre başvurucu, hakimden müvekkili R.H. hakkındaki suçlamaları ve özellikle, kamu düzeni kavramının ne olduğunu açıklamasını istemiş ancak hakim bu sorulara cevap vermemiştir. Başvurucunun ısrarı üzerine hakim, kamu düzeninin vatandaşların rahat etme hakkının ihlali anlamına geldiğini söylemiştir. Başvurucu, hakim tarafından yapılan bu tanıma itiraz etmiş ve vatandaşların rahatlarının bozulmasının her koşulda kamu düzeninin bozulması anlamına gelmeyeceğini belirtmiştir. Bunun üzerine hakim, başvurucuyu mahkemede olay çıkartmakla suçlamıştır.
Başvurucu ve hakim S.A. arasındaki tartışma 16 ve 18 Ağustos 2011 tarihli duruşmalarda devam etmiştir. Dava dosyasındaki belgelere göre, 2011 yılının Ağustos ayında belirsiz bir tarihte başvurucu, hakim S.A.’nın savunma tarafından yapılan bütün talepleri reddettiğini ve 28 Temmuz, 9, 16 ve 18 Ağustos 2011 tarihlerinde yapılan duruşmaların tutanaklarını avukatlara vermeyi reddettiğini söyleyerek şikayette bulunmuştur.
Nasimi Mahkemesi’nin 22 Ağustos 2011 tarihli kararıyla başvurucunun bu itirazı reddedilmiştir. İşbu karar hakim S.A. tarafından verilmiştir ve itirazı kabil değildir.
27 Ağustos 2011 tarihli duruşma kayıtlarına göre başvurucu ile hakim S.A. arasındaki tartışma savcılık tarafından getirilen tanığın avukatlar tarafından sorgulanması sırasında da devam etmiştir. Başvurucunun tanığa “Siz dürüst/namuslu bir adam mısınız?” ve “Sizce keyfi bir şekilde hareket eden bir hakim vicdanlı bir hakim kabul edilebilir mi?” sorularını sormasının ardından hakim bu sorulara itiraz etmiş ve duruşmaya ara vermiştir.
Aynı gün hakim, başvurucunun avukatlık meslek ahlakına aykırı davrandığı iddiasıyla başvurucuyu Azerbaycan Barolar Birliği’ne bildirme kararı almıştır. Hakim, söz konusu kararda, başvurucunun tanığa sorduğu “Siz dürüst/namuslu bir adam mısınız?” sorusuna savcının itiraz ettiğini ve duruşmayı yürüten hakim olarak kendisinin başvurucuyu uyardığını, başvurucunun ise aşağıdaki şekilde cevap verdiğini belirtmiştir:
“Siz bana hiçbir şey yapamazsınız. Ne yapabiliyorsanız yapın. Mahkemede olay çıkarttığımı kabul ediyorum. İsterseniz duruşma tutanaklarını da imzalarım.”
Hakim ayrıca uyarılara rağmen başvurucunun tanığa “Yöneticileriniz size siz ne derseniz deyin hakim S.A.’nın onun istediği gibi karar vereceğini söyledi mi?”, “bu sahte mahkemeden ne bekliyorsunuz?”, “Bu hakimin dürüst/namuslu ve vicdanlı bir hakim olduğunu düşünüyor musunuz?”, “daha önce S.A. gibi kafasına göre hareket eden bir hakim gördünüz mü?” sorularını sormaya devam ettiğini kaydetmiştir. Hakim kararda ayrıca kendisi hakkında “Sizin hukuki cehaletinizi bir kez daha tasdik ediyorum, sizin kanunlardan hiç haberiniz yok” dediğine de yer vermiştir.
Hakim ayrıca, bu kararın bir örneğini, Ceza Kanunu’nun 289. maddesinde düzenlenen mahkemeye hakaret suçundan başvurucu hakkında ceza soruşturması açılması için savcılığa göndermiştir. Başvurucu hakkında bir soruşturma başlatıldığına ya da şikayetin nasıl sonuçlandığına dair dosyada bir bilgi bulunmamaktadır. Fakat, 27 Ağustos 2011 tarihinde hakimin başvurucuyu R.H.’nin davasından aldığı görülmektedir.
Başvurucuya 27 Ağustos 2011 tarihli Nasimi Mahkemesi kararının bir örneği ve 9, 16, 18 ve 27 Ağustos 2011 tarihli duruşma tutanakları verilmemiştir. Başvurucuya göre başvurucu ve duruşmalara katılan diğer avukatlar, duruşma tutanaklarının verilmesi için yazılı olarak talepte bulunmuştur. İHAM’ın ısrarlı taleplerine rağmen Azerbaycan Hükümeti başvurucu hakkında başlatılan soruşturmayla ilgili belgeleri ve duruşma tutanaklarını Mahkeme’ye sunmamıştır.
Başvurucu hakkında başlatılan disiplin soruşturmaları
14 Eylül 2011 tarihinde Azerbaycan Barolar Birliği’nin disiplin komisyonu, başvurucu hakkındaki şikayeti incelemiş ve şikayeti Azerbaycan Barolar Birliği’nin başkanlar heyetine (Presidium) iletme kararı almıştır. Nasimi Mahkemesi’nin 27 Ağustos 2011 tarihli kararına ve yukarıda değinilen duruşma tutanaklarına dayanan komisyon, başvurucunun Avukatlık Kanunu’nun 14, 16(1) ve 18. maddelerinde yer verilen yükümlülükleri ihlal ettiğine karar vermiştir.
Disiplin komisyonu, başvurucunun taleplerine rağmen söz konusu kararı kendisine vermeyi reddetmiştir. Bu nedenle başvurucu hakkındaki suçlamanın içeriği hakkında bilgisi olmadığını, Nasimi Mahkemesi hakimine hakaret etmediğini ve disiplin komisyonunun duruşmalara katılan diğer avukatları dinlemesi gerektiğini söylemiştir. Disiplin komisyonu başkanı Z.X., başvurucuyu açıkça sık sık basında yer almasından ve muhalefet partisi Musavat’ın üyesi olmasından dolayı eleştirmiştir. Başvurucu, herhangi bir siyasi partiye üye olmadığı ve avukatların basında görünmesini yasaklayan herhangi bir yasa olmadığı cevabını vermiştir. Başvurucu ayrıca hakimle arasında geçen tartışmaya ilişkin on sayfalık beyanını verme imkanı da bulamamıştır.
16 Eylül 2011 tarihinde Presidium başvurucunun dosyasını incelemiş ve Avukatlık Kanunu’nun 22(VIII) maddesi uyarınca başvurucunun barodan atılması talebiyle dosyayı bir mahkemeye sevk etmeye karar vermiştir. Presidium ayrıca neredeyse disiplin komisyonu kararını bire bir tekrarlayarak, mahkeme bir karar verene kadar başvurucunun avukatlık yapmasının engellenmesine karar vermiştir.
Azerbaycan Barolar Birliği başkanı A.T. de başvurucuya hakkındaki şikayetle ilgili kararın ve belgelerin verilmediğini teyit etmiş, ayrıca başvurucuyu sıklıkla basına çıkması nedeniyle eleştirmiştir.
30 Eylül 2011 tarihinde Presidium, Fuzuli Mahkemesi’ne başvurarak başvurucunun barodan atılmasını talep etmiştir. Söz konusu başvuruda Presidium ayrıca 26 Nisan 2006 ve 26 Ağustos 2009 tarihlerinde başvurucu hakkında verilen uyarı ve kınama cezalarına da yer vermiştir.
Başvurucunun barodan atılmasına yönelik mahkeme süreci
Bilinmeyen bir tarihte başvurucu, Fuzuli Mahkemesi’ne başvurarak davanın Fuzuli’de değil, yaşadığı yer olan Narimanov Mahkemesi’ne nakledilmesi talebinde bulunmuştur.
3 Kasım 2011 tarihli kararıyla Fuzuli Mahkemesi bu talebi reddetmiş ve davayı incelemeye devam etmeye karar vermiştir.
15 Aralık 2011 tarihinde Fuzuli Mahkemesi, başvurucunun barodan atılmasına karar vermiştir:
“Başvurucu, 26 Nisan 2006 tarihinde Presidium tarafından ciddi bir şekilde uyarılmış, daha sonra hakkında 26 Ağustos 2009 tarihinde kınama cezası verilmiştir. Dahası, R.H.’nin sanık olarak yargılandığı davada başvurucu, hakime ve tanığa hakaret etmiştir.
(…)”
Kararda, başvurucunun duruşmadan haberdar edildiği ancak kendisinin katılmadığı da belirtilmiştir.
23 Ocak 2012 tarihinde başvurucu bu karara itiraz etmiş ve Nasimi Mahkemesi önünde görülen davada hakime hakaret etmediğini, müvekkilini savunmaya çalıştığını söylemiştir. Başvurucu ayrıca söz konusu davanın kendisini bağımsız ve aktivist bir avukat olduğu için cezalandırmak isteyen Azerbaycan Barolar Birliği tarafından gerektiği gibi incelenmediğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca ilk derece mahkemesinin dayandığı önceki disiplin cezalarının ilgisiz olduğunu belirtmiştir. Bu bağlamda başvurucu, 2006 yılında ciddi bir şekilde uyarılmadığını çünkü böyle bir disiplin cezasının kanunda düzenlenmediğini ve hiçbir zaman kınama cezası almadığını vurgulamıştır. Başvurucu ayrıca, her ne kadar ilk derece mahkemesi barodan atılmasının dayanağı olarak Avukatlık Kanunu’nun 22. maddesi gösterilmiş olsa da, bu Kanun’un bir avukatı barodan atmanın gerekçelerini belirtmediğini ve kanun kalitesi taşımadığını söylemiştir.
İstinaf sürecinde başvurucu, kendi iddialarını desteklemek amacıyla 27 Ağustos 2011 tarihinde Nasimi Mahkemesi’nde bulunan tanıkların dinlenmesini istemiş ve aralarında duruşmada bulunan dört avukatın da olduğu 16 kişilik bir tanık listesi sunmuştur.
10 Mayıs 2012 tarihinde Shirvan İstinaf Mahkemesi, ilk derece mahkemesinin kararını yerinde görerek itirazı reddetmiştir. Başvurucunun ilk derece mahkemesi önündeki duruşmaya katılmadığını, bu nedenle tanıklarını dinleyemeyeceğini söyleyen mahkeme, başvurucunun önceki disiplin cezalarıyla ilgili itirazlarına ve Kanun’un kalitesine ilişkin bir değerlendirmede bulunmamıştır.
31 Ekim 2012 tarihinde başvurucu kararı temyiz etmiş, 8 Mayıs 2013 tarihinde Yüksek Mahkeme kararı onamıştır.
İlgili Uluslararası Belgeler
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 25 Ekim 2000 tarihli ve 2000(21) Numaralı Avukatlık Mesleğinin Özgürce Yürütülmesine İlişkin Tavsiye Kararının ve Birleşmiş Milletler’de Havana İlkeleri olarak anılan Avukatların Rolü Hakkında Temel İlkelerin disiplin soruşturmalarıyla ilgili bölümlerine referans verilmiştir.
Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiği iddiası
Mahkeme’nin Değerlendirmesi
Mahkeme, müdahalenin “demokratik bir toplumda gerekli” olup olmadığını değerlendirirken, meşru amacın “acil bir toplumsal ihtiyaca” cevap verip vermediğini; müdahaleyi haklı kılmak için ileri sürülen gerekçelerin uygun ve yeterli olup olmadığını, tedbirlerin ise izlenen meşru amaç ile orantılı olup olmadığını inceleyecektir. Yargılamaların adilliği ve sunulan usuli güvenceler, Sözleşme’nin 8. maddesi kapsamında özel hayata saygı gösterilmesi hakkına yapılan bir müdahalenin oranlılığı değerlendirilirken dikkate alınması gereken faktörlerdir. (bkz. İhsan Ay v. Türkiye, no. 34288/04, § 37, 21 Ocak 2014)
Disiplin, yargılama ve hatta Mahkeme önündeki süreç boyunca başvurucu, açıklamalarının yanlış raporlandığını ve duruşma tutanaklarının hakim tarafından tahrif edildiğini ileri sürmüştür. Bu bağlamda Mahkeme başvurucunun disiplin soruşturmasına ilişkin evrakların birer örneğinin sunulması için Hükümet’e yaptığı açık taleplere rağmen Hükümet Nasimi Mahkemesi tarafından yapılan 9, 18 ve 27 Ağustos 2011 tarihli duruşmalara ilişkin tutanakları sunmamıştır. Ancak Mahkeme, her halükarda söz konusu müdahalenin aşağıda sayılan gerekçelerle demokratik bir toplumda gerekli olmadığına karar verdiği için ayrıca ihtilaf konusu ifadelerin hepsinin başvurucuya atfedilebilir olup olmadığını değerlendirmeye gerek görmemektedir.
Mahkeme, başvurucuya karşı disiplin yargılamasının bir disiplin komisyonu ve avukatlarla ilgili öz-denetim denetim organı olan Azerbaycan Barolar Birliği’nin başkanlık heyeti tarafından başlatıldığını ve yürütüldüğünü gözlemlemiştir. Ancak Mahkeme, başvurucunun disiplin yargılaması sürecinde çok az sayıda güvenceden faydalandığını not etmiştir. (Özpınar v. Türkiye, para. 77) Bilhassa, disiplin komisyonu ve Azerbaycan Barolar Birliği’nin başkanlık heyeti başvurucu hakkında disiplin yaptırımı uygulanmasına karar verirken açık bir şekilde Nasimi Mahkemesi’nin 27 Ağustos 2011 tarihli kararına ve 9, 18 ve 27 Ağustos 2011 tarihli duruşma tutanaklarındaki kayıtlara atıf yapmalarına rağmen, başvurucunun bu belgelerin birer örneğini alma yönündeki açık talepleri reddedilmiştir. Disiplin komisyonu ayrıca, başvurucuya karşı başlatılan disiplin şikayetine öncülük eden olayların aydınlatılması için Nasimi Mahkemesi’nde yukarıda sayılan duruşmalara katılmış olan avukatların dinlenilmesini reddetmiştir. Mahkeme, başvurucuya karşı başlatılan disiplin yargılamasının konusu ile ilgisi olmamasına rağmen disiplin komisyonu ve Azerbaycan Barolar Birliği’nin başkanının başvurucunun sıklıkla medyada görünmesini ve bir muhalefet partisi ile olan ilişkisini açık bir şekilde eleştirdiğini görmezden gelmemiştir.
Başvurucunun barodan atılması ile ilgili mahkeme yargılamasına ilişkin olarak Mahkeme, yerel mahkemelerin yalnızca yukarıda sayılan eksikleri gidermemekle kalmadığını ayrıca müdahalenin orantılılığını yeterince değerlendirmediğini not etmiştir. Mahkeme, avukatların işledikleri disiplin suçlarına ilişkin yaptırımlara karar verilirken ölçülülük prensibine riayet edilmesine dair avukatlık mesleğinin yürütülmesi ile ilgili Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin R (2000) 21 numaralı tavsiye kararına dikkat çekmiştir. Ancak, mevcut davada yerel mahkemeler verdikleri kararlarda, başvurucunun daha önceki disiplin yaptırımlarına atıf yapmakla kendilerini sınırlamışlar, ancak başkanlık heyetinin 26 Nisan 2006 tarihli kararı ile başvurucunun ciddi bir şekilde uyarılmış olduğu farz edilse bile, Kanun’un 22. maddesine göre söz konusu kararın bir disiplin yaptırımı olarak kabul edilemeyeceğini gözardı etmişlerdir. Ayrıca Kanun’un 22. Maddesinde düzenlenen, savunma makamı olarak çalışan avukatlar üzerinde caydırıcı etki yaratabilecek olan barodan atılma yerine, bir aydan bir yıla kadar mesleki faaliyet yürütmekten alıkonulma gibi daha hafif bir yaptırımın neden uygulanmadığına ilişkin herhangi bir gerekçe sunmamışlardır. (bkz. Igor Kabanov v. Rusya, no. 8921/05, §§ 55 ve 57, 3 Şubat 2011)
Bu nedenle Mahkeme, yerel mahkemeler tarafından başvurucunun barodan atılması için gösterilen gerekçenin yeterli ve gerekli olmadığını ve başvurucuya verilen bu yaptırımın hedeflediği meşru amaçla orantısız olduğuna karar vererek Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğini tespit etmiştir.
Adil Tazmin (41. madde)
Mahkeme, başvurucuya 7.000 Euro manevi tazminat ve 850 Euro yargılama gideri ödenmesine karar vermiştir.
From → Haberler, İnsan hakları
Trackbacks & Pingbacks