İçeriğe geç

İHAM’ın J.M.B. ve diğerleri v. Fransa kararının özet çevirisi: “Fransa, kötü cezaevi koşullarını düzeltmeli, önleyici başvuru yollarının etkili şekilde kullanılabilmesini sağlamalı.”

by 11/02/2020

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 30 Ocak 2020 tarihinde Fransa’ya karşı verdiği kararda Fransa’nın çeşitli cezaevlerinden yapılan 32 başvuruyu incelemiş, çoğu başvuruda mahpusların asgari standart olan 3 metrekarenin altında bir kişisel alana sahip olduğunu, cezaevlerinin aşırı kalabalık  ve koşullarının yetersiz olduğunu, buna karşı mahpusların başvurup hızlı bir sonuç alabilecekleri yolların olmadığını, bu durumun yapısal bir sorun haline geldiğini tespit etmiş ve Sözleşme’nin 46. maddesi uyarınca Fransa’dan cezaevi koşullarını iyileştirmesini istemiştir. 

Kararın tamamına buradan, İlkay Nadir tarafından yapılan çevirisine ise aşağıdan ulaşabilirsiniz. 

J.M.B ve Diğerleri v. Fransa, Başvuru No: 9671/15, 9674/15, 9679/15 ve diğerleri. Karar Tarihi: 30.01.2020

Olayların Özeti

Bu davadaki 32 başvurandan 29’u Fransız vatandaşı, bir Cape Verde vatandaşı, bir Polonya ülkesi ve bir Fas vatandaşı olup 1945 ile 1995 yılları arasında doğmuşlardır. Başvurucular altı farklı Fransa hapishanesinde tutulmuşlardır ve tutulma koşulları kişi başına düşen kişisel yaşam alanı ve diğer koşullar bakımından değişmiştir. Mahkumiyet süreçleri boyunca Başvuruculardan bazıları idari makamlara kişisel ve ayrıca Uluslararası Cezaevi İzleme komitesi tarafından gerçekleştirilen toplu şikayetlerde bulunmuşlardır.

Fort-de-France’a on dört kilometre uzaklıktaki Ducos Hapishanesi Martinik’teki tek hapishanedir. 1 Ocak 2015 tarihinde doluluk oranı kısa süreli kalanlar bakımından % 213,7 ve hapishanenin geri kalanında % 124,6’dır. Bu oran, 1 Ocak 2019’da tekrar incelendiğinde kısa süreli kalanlar bakımından % 134 ve hapishanenin geri kalanında% 86,1 olarak değişmiştir. Öncelikle, bazı alanların yenilenmesi ve yeni bir bina inşa edilmesiyle hapishanenin kapasitesinde % 60 artış sağlanmıştır. Bunun yanı sıra, henüz gerçekleştirilmemekle birlikte tesisin de yeniden düzenlenmesi planlanmaktadır. Başvurucular, kişisel alan eksikliğinden- ki bu değer kişi başı için ortalama 3 metrekaredir- şikayetçi olmuşlardır.

Başvurucuların hepsi, yemek alanının, bir perde ile hücrenin geri kalanından ayrılan tuvalete yakınlığından, sıçanlar, hamamböceği, fare ve karıncalar tarafından istila edilen hücrelerin tehlikeliliğinden, tuvaletlerin kirliliğinden, hijyen eksikliğinden ve yetersiz havalandırmadan şikayet ettiler. Ayrıca, Başvurucuların bazıları ışık yetersizliğinden şikayet ederken, diğerleri şiddet ortamından yakınmışlardır. Bazıları ise sağlık hizmetlerinin eksik olduğunu veya yetersiz olduğunu ifade etmiştir. Başvurucuların tamamı günde on beş ila yirmi iki saat boyunca hücrelerde kilitli kaldıklarını iddia etmişlerdir. Temmuz 2014’te başvuranlar (ikisi hariç) Martinique İdare Mahkemesi’nde maruz kaldıkları zararın tazmini için dava açmışlardır. İdare Mahkemesi, tutukluluk koşullarının Sözleşme’nin 3. maddesi anlamında aşağılayıcı olduğunu ve yükümlülüklerin ihmal edildiğini tespit etmiştir. Devletten davacılara 2.880 Euro’dan (EUR) 7.300 Euro’ya kadar tazminat ödenmesine karar vermiştir.

Fransız Polinezyası’ndaki 119 kişi kapasiteli Faa’a-Nuutania Hapishanesi ise, 1970 yılında Tahiti adasında inşa edilmiştir. Başvurucuların Mahkemeye başvurmasından üç ay sonra 1 Eylül 2016 tarihinde, hapishanede kısa süreli kalanların doluluk oranı% 143, hapishanenin geri kalanında ise% 185,7’dir. Toplam 410 mahkumu barındırmak, aşırı kalabalık ve eskimiş olan hapishanedeki durumunu iyileştirmek amacıyla Mart 2017’de yeni bir hapishane inşa edilmiştir. Başvurunun yapıldığı esnada, Başvurucular, mobilyalar ve yatak da dahil olmak üzere 8 ila 12 metrekare arasında değişen hücreleri diğer üç kişiyle paylaşmaktadır. Bir diğer deyişle her biri 2 ila 3 metrekare arasında kişisel alana sahipti. Başvurucular, hücrelerde ve hapishanenin ortak alanlarında haşarelerin bulunduğundan da şikayet etmişleridir. Ortak alanların harap durumda olduğundan, tesisin yetersizliğinden, hijyen eksikliğinden, hücrelerde kötü koku olmasından, sıcak su ve içme suyu eksikliğinden ve yetersiz gıda ile beslendiklerini de eklemişlerdir. Ayrıca, hapishanede bir gerilim ve şiddet iklimi bulunduğunu da ifade ettiler. Başvurucuların bir kısmı tıbbi tedavi için bekleme sürelerinin gereksiz uzun olduğundan ve bir tanesi de kendisine gelen mektuplarının açılıp okunduğundan şikayet etmiştir. Hükümet ise, hapishanenin içinin 2013’ten beri kapsamlı bir şekilde yenilendiğini belirtmiştir.

Pointe-à-Pitre’nin eteklerinde bulunan Baie-Mahault Hapishanesi ise, 1996 yılında inşa edilmiştir. 503 kişilik kapasiteye sahip olup Mart 2017’de doluluk oranı %150’dir. Ocak 2019’da kısa süreli kalan mahkumların bulunduğu bölümünün doluluk oranı %189 iken, hapishanenin geri kalanında ise oran %89 idi. Başvurucu, hücresini iki başka mahkumla paylaştığını ve tuvaletlerden 80 cm uzakta, yerde bir şilte üzerinde uyuduğunu ifade etmiştir. Hapishanede gerginlik ve şiddet ortamının bulunduğundan şikayet etmiştir ve birkaç kez saldırıya uğradığını iddia etmiştir.

192 yer kapasiteli Nîmes hapishanesi ise, kısa süreli kalacak mahkumların bulunduğu bir yerdir ve 1974 yılında faaliyete geçmiştir. Şubat 2015’te doluluk oranı %215 olup aynı yıl, Uluslararası Cezaevi İzleme Örgütü’nün Fransa ayağı ve Nîmes Barosu, mahpusların temel özgürlüklerine karşı ciddi ihlallerine son vermek amacıyla acil başvuruda bulunmuştur.  Ocak 2019’da ise hapishanenin doluluk oranı %205 şeklinde değişmiştir. Başvurucular, bazen bakımları gereken çok yaşlı mahpuslarla paylaşmak durumunda kaldıkları hücrelerin eski ve bakımsız olduğundan şikayetçi olmuşlardır. Gürültüden, kötü kokulardan, yetersiz havalandırma ve ısı yalıtımından ve hijyen eksikliğinden de bahsetmişlerdir.

Nice hapishanesi ise 19. yüzyılda inşa edilmiş olup ciddi anlamda aşırı kalabalıktır ve hapishanenin kadın bölümündeki koşullar defalarca dayanılmaz olarak tanımlanmıştır.

Son olarak, 1.320 yer kapasiteli kısa süreli kalınan Fresnes, cezaevi kompleksinin bir parçasını oluşturmaktadır. 1898 yılında inşa edilmiştir ve 1 Kasım 2017’de doluluk oranı %195.6 ve 1 Ocak 2019’da ise %197 idir. 3 Ekim 2016’da Uluslararası Cezaevi İzleme Örgütü, İdare Mahkemesi’ne temel hakların korunması adına diğer önlemlerin yanı sıra özellikle binalarda haşaratın yayılmasını durdurmak için harekete geçerek acil başvuruda bulundu. Başvurucular, hücrelerinde 3 ila 4 metrekareye kadar kişisel alanlarının bulunduğundan şikayetçi olmuşlardır. Günde yirmi iki saat hücrelerine kilitlendiklerini de eklemişler ve kötü yemeklere maruz bırakıldıklarından ve haşereler nedeniyle enfeskiyon kaptıklarından, yetersiz hijyenden ve ortak alanlarda sıçanların varlığından da şikayet etmişlerdir. Hapishanede gerginlik ve şiddet ortamı bulunduğunu ifade ettiler ve hepsi her hapishane ziyaretinden sonra çıplak aramaya maruz kaldıklarını belirtmişlerdir.

Başvurucuların Şikayetleri

Başvurucular, insanlık dışı ve onur kırıcı muameleye maruz kaldıkları ve etkili bir başvuru haklarının bulunmadığı gerekçeleriyle Sözleşme’nin 3,8 ve 13. maddelerinin ihlal edildiği gerekçesiyle İHAM’a başvurdular.

Mahkemenin Kararı

Madde 13

Mahkeme, içtihat değişikliğin ardından, temel bir özgürlüğün korunması için yapılan acil başvurunun, mahkum haklarının- özellikle hijyen koşulları ile ilgili olarak- ciddi ihlallerini iyileştirmek için alınan tedbirlerin uygulanmasına neden olduğunu gözlemlemiştir. İçtihattaki gelişmeler esas olarak Uluslararası Cezaevi İzleme Örgütü tarafından mahkumların haklarının toplu savunması için yapılan başvurularla ortaya çıkmıştır. Temel bir özgürlüğün korunması için yapılan acil başvuru, bireysel mahkumlar için mevcut bir çözümdür ve Mahkeme, acil başvuru kararlarının 3.Madde içtihatlarında belirtilen genel ilkelere uygun olarak verildiğini belirtmiştir.

Bu kapsamda açıklığa kavuşturulması gereken sorun bu tedbirlerin mahkumların Sözleşme’ye aykırı olan tutulma koşullarının sona ermesini sağlayıp sağlamadığıdır.

İlk olarak, bu tür acil başvuruların etkililiği konusunda Mahkeme, hâkimlerin emir verme yetkisinin kapsamının sınırlı olduğunu belirtmiştir. Hâkim, hapishanelerde aşırı kalabalıklaşmanın sonuçlarını ortadan kaldırmak veya kamu adalet sistemini düzenlemek için yeterli önlemleri alacak şekilde yetkilendirilmemiştir. İkinci olarak, Mahkeme, acil başvuru hâkiminin rolünün, cezaevi yetkilileri için mevcut finansal duruma bağlı olduğunu ifade etmiştir. Bunun yanı sıra, hapishanenin aşırı kalabalık olduğu zaman da dahil olmak üzere, gelen yeni kişilerin kabul edilmesi zorunluluğu da vardır. Acil başvuru hakiminin, insanlık dışı veya aşağılayıcı koşullara hızlı bir şekilde son veremeyen çok az bağlayıcı etkisi olan geçiş tebdirlerinin alınmasına yol açmıştır. Ayrıca, cezaevi yetkilileri, yapılacak işin ölçeğine veya maliyetine bakarak hakimin bu kararının yerine getirilmemesine sebep olabilmektedir. Üçüncüsü, verilen emirlerin yerine getirilmesi için gereken zaman, ihlalin derhal kaldırılması gerekliliği ile uyumsuzluk içindedir. Kendi lehine bir karar alan mahkumların temel haklarının cezaevi yetkilileri tarafından ifa edilmesini sağlamak için birden fazla başvuru yapmaları beklenmemelidir. Son olarak, uygulamadan bağımsız olarak, Mahkeme, alınan tedbirlerin her zaman istenen sonuçları vermediğini kaydetmiştir. Dahası, acil başvuru verilen kararların bu denli kalabalık cezaevlerinde pratikte uygulanması zordur. Hapishanelerin aşırı kalabalık ve eskimiş olması, özellikle az sayıda hapishanenin olduğu ve naklin gerçekçi bir seçenek olmadığı bölgelerde, temel bir özgürlüğü korumak için acil başvuru yolunun kullanımı, hapishanedeki kişiler için 3. Maddeyle korunan haklar bakımından ciddi ihlallerinin tamamen durdurulması veya önemli ölçüde iyileştirilmesi açısından uygun bir seçenek değildir.

Mahkeme, Hükümet’in temel bir özgürlüğü korumak için yapılan acil başvurunun Mahkeme tarafından gerekli görülen önleyici hukuk yolu olarak değerlendirilebilemeyeceği sonucuna varmıştır. Aynı kanı, uygun pratikte aynı zoruluklarla karşılaşılması nedeniyle uygun tedbirlerin alınması için yapılan başvurular için de geçerlidir. Başvurucuların – bu konuda şikayette bulunmayanlar haricinde – etkili bir hukuk yoluna başvurma şansları olmamıştır. Dolayısıyla, AİHS’nin 13. maddesi ihlal edilmiştir.

Madde 3

Mahkeme, bir Başvurucunun tutukluluk koşullarını tanımlamasının güvenilir ve makul derecede ayrıntılı olduğu durumlarda, ispat yükümlülüğünün yalnızca başvuranın iddialarını destekleyebilecek veya reddedebilecek bilgilere erişimi olan davalı Hükümette olduğunu belirtmektedir. Dolayısıyla davalı Hükümetten ilgili belgeleri alması ve üretmesi ve Başvurucuların mahkumiyet koşullarıyla ilgili ayrıntılı bir açıklamasını yapması istenmiştir. Mahkeme, davayı incelerken, Avrupa İşkencenin ve İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesi veya ilgili ulusal makamlar ve kurumlar tarafından sağlanan bilgileri de göz önünde bulundurmuştur.

Mahkeme, incelediği başvurularda Hükümetin Başvurucuların hapishanede sahip olduğu kişisel yaşam alanı miktarıyla ilgili verdiği bilgilerin sınırlı olduğunu hatta bazı hapishanelerdeki mahkumlar için böyle bir bilgi vermediğini, bazı durumlarda ise hücrelerdeki tesisle ilgili eksik bilgi verdiğini belirtmiştir. Sadece Nîmes’te bulunan hapishane için sağlanan bilgiler Mahkemenin, Başvurucuların ne kadar kişisel alana sahip olduğunu ve bu durumun ne kadar süredir uygulandığını kesin olarak belirlemesine izin vermiştir. Bu kapsamda, Mahkeme, Hükümet’in Ducos, Faa’a Nuutania, Baie-Mahault, Nice ve Fresnes cezaevlerindeki mahkumların 3 metrekareden az yaşam alanına sahip olduklarına dair iddiaları reddetmediğini saptamıştır. Bunun yanı sıra, bu iddialar, Cezaevleri Genel Müfettişi gibi ulusal makamlar ve Avrupa İşkencenin ve İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesi gibi uluslararası kuruluşlar tarafından sağlanan bilgilerle de desteklenmiştir.

Mahkeme, ilgili tüm hapishaneleri kapsayacak şekilde, Hükümet’in tesislerdeki hijyen koşullarını ve özellikle tuvaletlerin tamamen bölünmemesini gerekçelendirmek için güvenlik gerekçeleri gösterdiğini saptamıştır. Mahkemeye göre, gösterilen gerekçeler, gereğinden fazla kalabalık hücreleri paylaşırken mahkumların mahremiyetini koruma gerekliliğini haklı çıkarmamaktadır. Mahkeme, şikayetleri kabul edilebilir ilan edilen tüm Başvurucular hakkında tutulma koşulları nedeniyle 3. maddenin ihlal edildiği sonucuna varmıştır.

Madde 8

Mahkeme, 3.maddeye ilişkin ihlal kararı göz önüne alındığında, Başvurucuların hapishane koşulları nedeniyle 8. maddenin de ihlal edilip edilmediğini tespit etmenin gereksiz olduğuna karar vermiştir. Başvuruculardan birinin mektubunun açılıp okunduğuna dair şikayetine ilişkin olarak, Mahkeme şikayetin kanıtlanmadığını ve bu nedenle açıkça dayanaktan yoksun olarak reddedilmesi gerektiğini tespit etmiştir.

Madde 46

Mahkeme davalı Hükümete mahkumların tutukluluk koşullarının Sözleşme’nin 3. maddesi ile uyumlu olmasını sağlamak için genel tedbirlerin alınmasını tavsiye etmiştir. Bu amaçla alınan önlemlerle, cezaevlerinde aşırı kalabalıklaşmaya kalıcı bir son verilmelidir. Bu tedbir, hapishane kapasitesini hesaplama ve maksimum doluluk standartlarına uyum sağlamayı gerektirebilir. Ayrıca, telafi edici çözümlerle birlikte mahkumların mağdur oldukları durum için tazminat almalarını sağlayacak ve iddia edilen ihlallerin devam etmesini önleyecek etkili bir önleyici hukuk yolu oluşturulmalıdır.

Adil Tazmin

Mahkeme, Fransa’nın Başvurucuların her birine değişen miktarlarda (4.000 ila 25.000 EURO arasında) manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: