İçeriğe geç

İHAM’ın İsmayilova v. Azerbaycan (no. 2) kararının özet çevirisi: “Gazeteci başvurucunun yolsuzluk haberlerinden sonra yetkililerce suçlu ilan edilerek tutuklanması, susturma ve cezalandırma amaçlıdır.”

by 06/03/2020

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 27 Şubat 2020 tarihinde verdiği İsmayilova v. Azerbaycan (no. 2) kararında, Azerbaycan’daki yolsuzluğu ortaya çıkartan haberlerinden sonra tehdit edilen araştırmacı gazeteci İsmayilova’nın daha sonra baskı altında verilen yalan bir beyan olduğu anlaşılan ‘eski iş arkadaşını intihara teşvik etme suçu’ndan tutuklanması, tutuk halinin gerekçesiz bir şekilde devam ettirilmesi ve bu durumun ortaya çıkmasının ardından asılsız bazı finansal suçlamalarla suçlanmasını özgürlük ve güvenlik hakkına aykırı buldu.

Mahkeme ayrıca Savcılık tarafından başvurucuyla ilgili yayımlanan açıklamada başvurucunun suçlu olduğu izleniminin yaratılmış olmasını, masumiyet karinesine aykırı gördü. 

Yine Mahkeme, Azerbaycan’da gazetecilere, hak savunucularına, sivil topluma ve muhaliflere yönelik sistematik hale gelen tutuklama furyasının bu başvuruda da görüldüğünü belirterek, muhalif bir araştırmacı gazeteci olan başvurucunun susturma ve cezalandırma amacıyla tutuklandığına karar verdi. Bu, Mahkeme’nin milletvekilleri, insan hakları savunucuları ve avukatlardan sonra, gazetecilerle ilgili verdiği ilk 18. madde ihlali.

Kararın tamamını buradan, avukat Benan Molu tarafından yapılan özet çevirisini aşağıdan okuyabilirsiniz. 

Khadija Ismayilova v. Azerbaycan, Başvuru no. 30778/15, Karar tarihi: 27.02.2020

Başvuruya konu olaylar

Başvurucu Khadija Ismayilova, 1976 doğumlu bir Azerbaycan vatandaşıdır ve Bakü’de (Azerbaycan) yaşamaktadır.

Başvurucu, Azadlık Radyosu’nun Bakü ofisinde çalışmaktadır. Başvurucu, özellikle 2010 ve 2012 yılları arasında Cumhurbaşkanı Aliyev’in ailesinin yasadışı iş ilişkileri içerisinde olduğu iddiasını incelediği araştırmacı makaleler yazmıştır. Başvurucunun gizli kamera tarafından hukuka aykırı olarak çekilen mahrem videoları bu haberlerin ardından internette yayınlanmıştır. (Söz konusu kararın özet çevirisini buradan okuyabilirsiniz.)

2013 ve 2014 yıllarında başvurucu ve diğer sivil toplum aktivistleri, Aralık 2014’te dönemin Cumhurbaşkanlığı yönetimi başkanı tarafından yazılan ve başvurucuyu “tanınmış Azeri kamu figürlerine karşı düşmanca davranışlar sergileyen ve hakaret içeren yalanlar saçan” bir kişi olarak tarif eden bir makale de dahil olmak üzere Devlet medyasında eleştirilmiştir.

2014 yılının Aralık ayında başvurucu, eski iş arkadaşının ondan ayrılmasından sonra kendisini aşağıladığı ve baskı altına aldığı gerekçesiyle kendisini öldürmeye çalıştığı için intihara teşvik etme suçundan yargılanmıştır.

Sabail Bölge Mahkemesi, başvurucuyu tutuklamıştır. Aynı mahkeme ve Bakü Temyiz Mahkemesi, başvurucunun serbest kalma ya da adli kontrol taleplerini reddetmiştir. Başvurucunun birkaç kez tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir.

Başvurucunun eski iş arkadaşı daha sonra Facebook hesabında şikayetini geri çekebileceğini, yetkililerin bu şikayette bulunması için kendisine baskı uyguladığını paylaşmıştır. 2015 yılının Şubat ayında yetkililer başvurucu hakkında yeni suçlamalarda bulunmuş, başvurucunun özellikle Azadliq Radyosu’nun Bakü ofisinin başıyken yaptığı faaliyetler üzerinden zimmete para geçirme, yasadışı girişimcilik, yüksek miktarda vergi kaçırma gibi suçlar işlediğini ileri sürmüştür.

2015 yılının Eylül ayında başvurucu finansal suçlardan suçlu bulunmuş ve 7.5 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmıştır. İntihara teşvik etme suçlaması ise delil yetersizliğinden düşürülmüştür. Yüksek Mahkeme, Mayıs 2016’da verilen hapis cezasını bozmuş, cezayı 3 yıla düşürmüş ve başvurucunun şartla salıverilmesine karar vermiştir.

2014 yılının Aralık ayında, başvurucunun tutuklanmasının ardından Savcılık “Ismayılova’nın yasadışı eylemleri ortaya çıkartıldı” başlıklı bir açıklama yayınlamıştır.

Başvurucunun ihlal iddiaları

Sözleşme’nin 5. maddesinin 1/c ve 3. maddelerine (özgürlük ve güvenlik hakkı / makul bir süre için yargılanma ya da serbest kalma) dayanan başvurucu, suç işlediğine dair makul bir şüphe olmadan gözaltına alınıp tutuklandığından şikayet etmiştir.

Sözleşme’nin 5. ve 6. maddeleri (adil yargılanma hakkı) altında başvurucu, tutukluluğuna itiraz edebilecek yeterli zamanı ya da imkanı olmadığını; mahkemenin tarafsız ve bağımsız olmadığını; yetkililerin tutukluluğunu etkili bir şekilde gözden geçirmediğini ve gerekçe göstermediğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca tutukluluk halinin devamına karar veren mahkemeleri ve Savcılığın açıklamasının 6. maddenin 2. fıkrasını (masumiyet karinesi) ihlal ettiğini iddia etmiştir.

Başvurucu ayrıca yetkililerin eylemlerinin Sözleşme’nin 5. ve 10. maddeleriyle (ifade özgürlüğü) bağlantılı olarak 18. maddeyi ihlal ettiğini belirtmiştir.

Başvurucu, 8 Haziran 2015 tarihinde İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne başvurmuştur.

Mahkeme’nin kararı

Sözleşme’nin 5. maddesinin 1/c ve 3. maddeleri

Azerbaycan’a karşı Mahkeme önüne getirilen benzer davalarda belirtilen temel ilkelere atıfla Mahkeme, başvurucunun söz konusu suçu işlemiş olabileceğine dair objektif bir gözlemciyi ikna etmeye yetecek nesnel unsurların olup olmadığını incelemiştir.

İntihar etmeye teşvik etme suçu bakımından

Başvurucunun ilk tutukluluğunun sebebi, intihara teşvik etmekle suçlanmasıdır. Burada esas soru, başvurucunun eski iş arkadaşının daha sonra baskı altında yaptığını söylediği şikayetinin makul şüpheye temel teşkil edip etmeyeceğidir.

Mahkeme, ceza yargılamasıyla ilgili bütün belgeleri istemiş ancak özellikle 2014 yılının Ekim sonu ve Kasım sonu arasındaki dönemde intihar girişimine dair başlatılan ceza soruşturmasıyla ilgili alınan tedbirlere dair hiçbir belge gönderilmemiştir.

Örneğin, polisin başvurucunun eski iş arkadaşının neden kendisini öldürmek istediğine dair ifadesini alıp almadığı belli değildir. Eski iş arkadaşının şikayetinden sonra bile, yetkililer başvurucuya yönelik şüpheyi ortaya çıkartacak herhangi bir adım atmamıştır. Başvurucunun eski iş arkadaşını aşağıladığı ve bunun üzerine onun intihara teşebbüs ettiğini gösterecek tek bir delil bile gösterilmemiştir. Ya da şikayetini çekmek istediği için yetkililerden baskı gördüğünü açıklamasının ardından da yetkililer resmi bir soruşturma başlatmamış ya da açıklama yapmamıştır. Hükümet de bu konuda hiçbir açıklama yapmamıştır.

Eski iş arkadaşının açıklamaları ve Hükümet’in bu kadar ciddi iddialar karşısındaki sessizliği karşısında Mahkeme, başvurucunun eski iş arkadaşının başvurucunun söz konusu suçla suçlanmasına neden olan yalan bir iddiada bulunmaya zorlandığını kabul etmiştir.

Mahkeme bu nedenle, makul bir şüphe olduğunu gösterecek bir delil olmadığına ve dahası, yerel mahkemelerin objektif bir delil olmadığı iddiasını tamamen görmezden geldiğine karar vermiştir.

Mahkeme, başvurucunun tutuklanmasına neden olan intihara teşvik etme suçunu işlemiş olabileceğine dair objektif bir gözlemciyi ikna edebilecek hiçbir şey olmadığını ve başvurucunun tutukluluğunun makul şüpheye dayanmadığını belirtmiştir.

Radyodaki işiyle ilgili suçlamalar

Başvurucuya radyodaki işiyle ilgili yöneltilen suçlamalar, sivil toplum aktivisti olan ve başvurucuyla aynı suçlamalarla yani sivil toplum işiyle suçlanan Rasul Jafarov v. Azerbaycan ve Mammadli v. Azerbaycan davalarındaki suçlamalarla ciddi bir benzerlik taşımaktadır.

Başvurucu, gerekli yayın lisansı olmadan radyoda yayıncılık yapmaya devam etmek ve akreditasyon olmadan gazetecilik faaliyetlerinde bulunmakla suçlanmıştır. Savcılara göre, alınan reklamlar için vergi ödenmemiştir. Ancak Mahkeme, savcıların bu iddiasını temelsiz bulmuştur.

İlk olarak, başvurucunun bir çalışan ya da yönetici olarak radyo istasyonunun lisansı olmadığı iddiasından nasıl cezai olarak sorumlu tutulabileceği açık değildir. İkincisi, yetkililer başvurucunun suçlandığı bu eylemlerin suç olduğunu gösterir bir kanun hükmüne dayanmamıştır. Zira lisans ihlali, idari cezayla cezalandırılmaktadır.

Dahası, ulusal hukuk, ticari ve ticari olmayan faaliyetleri açıkça tanımlamıştır ve lisansın ya da akreditasyonun olmamasının ticari olmayan bir yapıyı nasıl ticari bir yapıya dönüştürdüğünü anlamak güçtür. Bu nedenle başvurucuya yönelik suçlamalara dair makul bir şüphe ve delil bulunmamıştır.

Sonuç

Dava dosyadaki veriler, başvurucuyu tutuklamak ve tutukluluk halini devam ettirmek için gereken minimum makul şüphe standardını karşılamamaktadır. Bu nedenle başvurucunun özgürlüğünden alıkonulması Sözleşme’nin ihlalidir.

Sözleşme’nin 5. maddesinin 4. fıkrası

Mahkeme, başvurucunun Sözleşme’nin 5. ve 6. maddesinden ileri sürdüğü şikayetlerini 5. maddenin 4. fıkrası altında incelemiştir. Ilgar Mammadov v. Azerbaycan ve Rasul Jafarov v. Azerbaycan davalarındaki gibi Mahkeme, başvurucunun bu konudaki tekrar eden şikayetlerine rağmen, yerel mahkemelerin başvurucunun gözaltına alınması ve tutuklanmasını gerektirecek makul şüphenin varlığını doğrulayamadığına karar vermiştir.

Sözleşme’nin 6. maddesinin 2. fıkrası

Mahkeme, Savcılığın açıklamasının ve bu açıklamadaki görüşün başvurucuyu açıkça suçlu ilan ettiğine karar vermiştir. Mahkeme’ye göre bir kişinin suçlu olduğuna dair kesinleşmiş bir kararın yokluğunda o kişinin bir suçun şüphelisi olduğunu söylemekle, o suçu işlediğini söylemek arasında dikkat edilmesi gereken bir çizgi vardır. Savcılığın açıklamasında ‘şüphe’ sözcüğü, açıklamanın sonunda, okuyucuların zihninde başvurucunun suçlu olduğu algısı oluşturulduktan sonra geçmektedir. Bu nedenle başvurucunun masumiyet karinesi hakkı ihlal edilmiştir.

5. maddeyle bağlantılı olarak 18. madde

Başvurucu gözaltına alınmasının ve tutuklanmasının Hükümet’e yönelik eleştirileri ve araştırmacı gazeteci olması nedeniyle susturma ve cezalandırma amacı taşıdığını ileri sürmüştür. Başvurucu, Hükümet’in yolsuzluğa karıştığını ortaya çıkaran iyi araştırmalara dayanan bazı makaleler yayımlamış, bu makaleler geniş bir kesim tarafından okunmuş ve gelen tehditlere rağmen çalışmayı bırakmayı reddedince tutuklanmıştır.

Mahkeme, başvurucu hakkında makul bir şüphe olmadığına dair bulgusunu tekrarlamıştır. Bu nedenle yetkililerin eylemlerinin gizli bir amaç taşıyıp taşımadığını incelemiştir. Mahkeme, başvurucunun davasının daha önce Sözleşme’nin 18. maddesinin ihlaliyle sonuçlanan, hükümeti eleştirenlere, sivil toplum aktivistlerine ve insan hakları savunucularına yönelik soruşturmaların ve ceza yasalarının kötü kullanımıyla verilen keyfi gözaltı ve tutuklama kararlarına dair örüntünün bir parçası olduğunu belirtmiştir.

Mahkeme, tanınan bir gazeteci olan başvurucunun en başında baskı altında alınan yanlış bir iddiaya dayanarak tutuklandığına karar vermiştir. Yetkililerin eylemlerinin açığa çıkacağının anlaşılması üzerine, başvurucu başka suçlarla suçlanmıştır. Başvurucunun tutuklanmasına, benzer davalarda da görülen, yetkililerin yaftalayıcı açıklamaları da eşlik etmiştir.

Somut olayın bütünü, yetkililerin asıl amacının gazeteci olarak çalışan başvurucuyu susturma ve cezalandırma olduğunu göstermektedir. Bu nedenle Sözleşme’nin 18. maddesi, 5/1-c’yle bağlantılı olarak ihlal edilmiştir.

10. maddenin ihlal edildiğine karar verilen Khadija Ismayilova v. Azerbaycan kararındaki bulgularını tekrarlayan Mahkeme, bu madde altında ayrıca bir inceleme yapmaya gerek görmemiştir.

Adil tazmin (41. madde)

Mahkeme, Azerbaycan’ın başvurucuyu maddi ve manevi tazminat olarak 20.000 Euro ve masraf ve harcamalar için 5.000 Euro ödemesine karar verdi.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: