İçeriğe geç

İHAM’ın Castellani v. Fransa kararının çevirisi: “Şüphelinin silahlı özel polis birimlerince iyi planlanmamış bir operasyon sırasında evde eşi ve kızı önünde aşırı güç kullanılarak yakalanması, insanlık dışı muamele yasağının ihlalidir.”

by 06/05/2020

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), silahlı özel polis birimi tarafından evinde eşinin ve kızının gözleri önünde yakalanması sırasında şiddet içeren eylemlerin mağduru olduğuna dair başvurucunun şikâyetini içeren Castellani v. Fransa kararında[i] (Başvuru No. 43207/16), başvurucunun evindeki polis operasyonunda kullanılan yöntemlerin bir şüphelinin yakalanması nihai amacını gerçekleştirmek için kesinlikle gerekli olacak biçimde planlanmadığı ve gerçekleştirilmediği sonucuna vararak oybirliğiyle  Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlal edildiğine hükmetmiştir.

Kararın tamamına buradan, Mahkeme’nin değerlendirmesine ilişkin bölümü bire bir çeviren Rumeysa Budak’ın çevirisine aşağıdan ulaşabilirsiniz.

Castellani v. Fransa, Başvuru No. 43207/16, Karar tarihi: 30.04.2020

OLAYLAR

Başvurucu Joseph Castellani, 1956 doğumlu ve Contes’ta (Fransa) yaşayan bir Fransız vatandaşıdır.

2002 yılının Mayıs ayında, E.H. ailesinin üç üyesinin polise karşı şiddet eylemleriyle ilgili mahkum edildiği bir davada ifade veren bir avukat tarafından yapılan şikâyetin ardından, kimliği belirsiz kişiler hakkında tanıklara müdahale etme ve ölüm tehditleri nedeniyle adli soruşturma açılmıştır.

Soruşturmanın ana şüphelileri, başvurucunun arkadaşları ve komşuları olan söz konusu E.H. ailesinin üyeleridir.

18 Haziran 2002 tarihinde Nice Polis Kuvveti E.H. ailesinin bireylerinin yakalanması için Ulusal Polis Müdahale Grupları GIPN’in (silahlı özel polis birimi) desteğini talep ve temin etmiştir. Emniyet müdürü R.’nin talebi üzerine GIPN biriminin şefi aynı davayla ilgisi bulunan Bay Castellani’nin yakalanması için müdahalede bulunmayı kabul etmiştir. Polis operasyonunun olay örgüsü taraflarca tartışılmaktadır.

13 Kasım 2002 tarihinde soruşturma hakimi tarafından Bay Castellani’nin yakalanmasına yol açan tanıklara müdahale ve ölüm tehdidi suçlamalarını düşüren bir takipsizlik kararı verilmiştir.

13 Ocak 2009 tarihinde Ceza Mahkemesi Bay Castellani’yi ruhsatsız silah bulundurmaktan dolayı suçlu bulmuş ve başvurucuya para cezasından oluşan tecil edilmiş bir ceza verilmiştir. Mahkeme, başvurucuyu, evinde saldırıya uğradığına inandığı gerekçesiyle kendini savunma görevini üstlendiğini kabul ederek, kamu yetkisine sahip bir kişiye kasıtlı saldırı suçlamasından beraat ettirmiştir.

18 Kasım 2002 tarihinde, Bay Castellani yargılamaya taraf olma talebiyle birlikte tehlikedeki bir kişiye yardım etmemek, kasten şiddet ve acımasız eylemlerden dolayı söz konusu polis memurlarına karşı bir suç duyurusunda bulunmuştur. Adli soruşturma 7 Aralık 2002 tarihinde açılmıştır. 2 Temmuz 2004 tarihinde, soruşturma hakimi suçlamaların bir kısmını düşürmeye karar vermiş, ancak bazı polis memurları için tehlike altındaki bir kişiye yardım etmemeleri nedeniyle Nice Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaları taahhüt edilmiştir. Başvurucu tarafından yapılan itirazın akabinde, İstinaf Mahkemesi, soruşturmanın kısmen sona erdirilmesini iptal etmiş ve asıl suçlamalara dayanarak soruşturmanın yeniden başlatılmasını emretmiştir.

27 Ocak 2006 tarihinde kamu yetkisine haiz kişilerce kasıtlı şiddet suçlamalarını reddeden ikinci bir kısmi takipsizlik kararı verilmiştir. Başvurucu bu karara itiraz etmiştir. 15 Haziran 2006 tarihli kararda İstinaf Mahkemesi, acımasız eylemlerden dolayı yapılan suçlamanın sonlandırılmasını onaylamıştır. 25 Ekim 2007 tarihli kararla ayrıca kamu yetkisine hazi kişilerce kasıtlı şiddet suçlamasının sonlandırılmasını da onaylamıştır.

28 Haziran 2009 tarihinde Bay Castellani, kendisinde meydana gelen zararlardan dolayı tazminat almak amacıyla devlete karşı dava açmıştır. 5 Nisan 2011 tarihli kararda Mahkeme, başvurucuyu yakalamak için GIPN’i göndermekle devletin sorumluluğunu doğuran ağır kusur eylemi işlediği görüşünü benimsemiştir. Devletin başvurucuya tazminat olarak 59.000 Euro ve masraflar için 3.500 Euro ödemesine hükmedilmiştir. 12 Nisan 2012 tarihinde Aix-en-Provence İstinaf Mahkemesi, Bay Castellani’nin davasının kabul edilebilirliğine hükmetmiş ancak kararın kalanını bozmuş ve başvurucunun taleplerini reddetmiştir. Bay Castellani’nin, Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 700. maddesi uyarınca masraflara ek olarak 1.700 Euro ödemesine karar verilmiştir.

Yargıtay kararı bozarak davayı ve tarafları Montpellier İstinaf Mahkemesine sevk etmiştir.  27 Ocak 2015 tarihli kararla bu mahkeme, GIPN’in müdahalesinin devletin sorumluluğunu doğuran bir kusur yol açtığının ispatlanmamış olduğuna karar vermiştir. Bu müdahalenin yalnızca başvurucunun kendisini savunmak için yaptığı fiiller değil, aynı zamanda yakalamaya direnme konusundaki kararlılığı da göz önüne alındığında müdahalenin anlamsız veya orantısız olduğunun ispatlanamadığı görüşünü kabul etmiştir. Ancak İstinaf Mahkemesi, başvurucunun polis nezaretindeyken tıbbi bakım sağlayamaması nedeniyle devletin ağır bir kusur işlemiş olduğunu tespit etmiştir. Devlete, başvurucuya tıbbi bakım sağlayamaması nedeniyle tazminat olarak 5.000 Euro ve Medeni Usul Kanunu’nun 700. maddesi uyarınca 2.000 Euro ödeme talimatı verilmiştir.

10 Şubat 2016 tarihinde Yargıtay başvurucunun temyiz talebini reddetmiştir.

Hukuki Değerlendİrme

SÖZLEŞME’NİN 3. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI HAKKINDA

  1. 45.  Başvurucu, polis tarafından yakalanması sırasında şiddet mağduru olduğundan dolayı şikayetçi olmuş ve GIPN tarafından kuvvet kullanımının ne gerekli ne de orantılı olduğunu ifade etmiştir. Başvurucu Sözleşme’nin 3.maddesine dayanmaktadır, söz konusu madde aşağıdaki gibidir :

“Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.”

  1. 46.  Hükümet bu iddiayı reddetmiştir.

Kabul Edilebilirlik Hakkında

  1. 47.  Mahkeme, başvurunun açıkça dayanaktan yoksun veya kabul edilemez olmadığını ve 35.maddede belirtilen başka herhangi bir kabul edilemezlik gerekçesiyle bağdaşmadığını tespit ederek başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar vermiştir.

Esas Hakkında

Tarafların İddiaları

Başvurucu

  1. 48.  Başvurucu GIPN’nin terörizm ve organize suçlarla ilgili müdahalelerinin etkinliği ile bilindiğini hatırlatmaktadır. Ancak, tanık rüşvetine yönelik basit bir telefon şikayetine karşı bu kadar büyük çaplı müdahalenin yasal bir nadirlik olduğuna inanmaktadır. Şimdiye kadar asla suçlu bulunmamış, onlarca yıldır girişimci ve 46 yaşında bir aile babası olan kişi için polisin basit bir çağrısının yeterli olacağı kanaatindedir. Hükümetin, olaydan sonra, olmayan bir tehlikeyi icat ederek bu eylemi haklı göstermeye çalıştığını düşünmektedir. Başvurucu, ceza mahkemesinin, 13 Ocak 2009 tarihli kararında, GIPN’yi gösteren kuvvet konuşlandırılmasının açıklanmamasının altını çizdiğini hatırlatmaktadır.
  2. 49.  Başvurucu ayrıca, operasyon sırasında polisler tarafından kuvvet kullanımının gerekli ve orantılı olmadığını ileri sürmektedir. Ceza mahkemesi tarafından kendisinin polise karşı şiddet gösterdiğine yönelik suçlamada verilen beraat kararının kendisini korumak için hareket ettiğini kanıtladığını iddia etmektedir. Hükümetin, maruz kaldığı yaralanmaların kendi adına bir direnmenin sonucu olduğunu iddia edemediğini ifade etmektedir. Bu bağlamda, polis olayı anlatımının olayların gerçekleştiği yerle, olayların gerçek seyriyle çelişkili olduğunu ve olayın gerçekleştiği yerleşkenin düzenine de aykırı olduklarını kaydetmektedir. Tıbbi bulguların kendisinin sadece etkisiz hale getirilmediğini aynı zamanda dövüldüğünü gösterdiğine inanmaktadır.

Hükümet

  1. 50.  Hükümet, GIPN seçiminin gerekli ve orantılı olduğunu değerlendirmektedir. Mahkeme, 2009 yılında ceza mahkemesi tarafından verilen beraat kararının yalnızca başvurucunun yakalamanın ilk aşamasında polis memuru E’ye yaptığı darbelerle ilgili olduğunu ve yakalamanın tamamına ilişkin olmadığını belirtmektedir. Yakalamanın, başvurucunun direnç göstermesinin yargı makamları tarafından onaylandığı ikinci bir aşamayı da içerdiğini düşünmektedir. Hükümet ayrıca, tekrarlanan ölüm tehditlerinin ve tanıklara rüşvet verilmesinin önemsiz bir suç olarak görülemeyeceğini ve başvurucunun GIPN’in müdahalesini haklı çıkarabilecek potansiyel olarak tehlikeli bir profil sunduğunu düşünmektedir.
  1. 51.   Hükümet GIPN yetkililerinin başvurucunun aşırı şiddet içeren hareketleri karşısında orantılı bir kuvvet kullandığını iddia etmektedir. Hükümet, başvurucunun polise karşı tekrar tekrar bir demir çubuk kullanmaktan çekinmediğini, özellikle polis memuru E.’ye yaptığı darbelerden sonrasında bile polisle şiddetle savaşmak için tereddüt etmediğini belirtmektedir.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Genel İlkeler

  1. 52.  Mahkeme, yakalama sırasında kuvvet kullanımına ilişkin genel ilkelerin yer aldığı Gutsanovi v. Bulgaristan, (no 34529/10, §§ 113, 125-126), Douet v. Fransa, (no 16705/10, §§ 28-30, 3 Ekim 2013), Ghedir ve diğerleri v. Fransa, (no 20579/12, §§ 108 113, 16 Temmuz 2015) ve bunlara ilaveten yakın zamanda Boukrourou ve diğerleri v. Fransa, (no 30059/15, §§ 77-81, 16 Kasım 2017) kararlarına atıf yapmaktadır.
  2. 53.  Mahkeme, Sözleşme’nin 3. maddesinin yakalama sırasında polisler tarafından kuvvet kullanımını yasaklamadığını hatırlatmaktadır. Ancak, bu kuvvet kullanımı, olayın koşulları açısından orantılı ve kesinlikle gerekli olmalıdır (bkz. Rehbock v. Slovenya, no 29462/95, § 76 ve Gutsanovi, yukarıda anılan, § 126). Bu bağlamda, ilgili kişinin yakalamaya direneceğine veya kaçmaya çalışacağına, yaralanmaya veya hasara neden olacağına veya kanıtları kaldırmaya çalışacağına inanmak için neden olup olmadığını bilmek özellikle önemlidir (Raninen v. Finlandiya, 16 Aralık 1997, § 56). Mahkeme, özellikle, kamu görevlileri tarafından davranışları gereği kesin olarak gerekli olmayan bir kişiye karşı fiziksel güç kullanımının insanlık onuruna karşı bir saldırı olduğunu ve bu nedenle Sözleşme’nin 3. maddesi ile garanti altına alınan hakların ihlali anlamına geldiğini tekrarlamak istemektedir. (Bouyid v. Belçika [BD], no 23380/09, §§ 88, 100 ve 101).
  3. 54.  Gutsanovi davasında (yukarıda anılan, § 137), davanın tüm ilgili koşullarını dikkate aldıktan sonra, Mahkeme, başvurucuların evindeki polis operasyonunun cezai suç işlemiş olduğundan şüphelenilen bir kişinin yakalanması ve ceza soruşturması sırasında delil toplanması amaçlarına ulaşmak için kullanılan araçların, kesinlikle gerekli olacak şekilde planlanmamış ve yürütülmemiş olduğu sonucuna varmıştır. Dört başvurucunun, kendilerinde güçlü korku, endişe ve çaresizlik duygularına yol açan ve zararlı etkileri ile 3.madde nazarında aşağılayıcı muamele teşkil eden psikolojik bir teste tabi tutulduğuna karar vermiştir.

    Genel ilkelerin davaya uygulanması

  1. 55.   Mahkeme, öncelikli olarak tüm tıbbi raporların başvurucunun ciddi yaralanmalardan muzdarip olduğunu tespit ettiğini kaydetmiştir: kaburga, burun, sağ çene kemiği, göz çevresi ve vücudun her yerinde çoklu çürükler. Bu yaralanmalar ameliyat gerektirmiş, ağrı ve kısmi kalıcı sakatlığa neden olmuştur. Soruşturma hakimi tarafından atanan uzman, tüm bu yaralanmaların on dokuz günlük bir iş görememezliği haklı çıkardığını düşünmektedir.
  2. 56.  Mahkeme, başvurucunun maruz kaldığı tedavinin, Dr T. tarafından not edilen travma sonrası stres durumu ile kanıtlandığı gibi, başvurucunun katlanmak zorunda olduğu fiziksel acıya ek olarak psikolojik acıya da maruz kaldığını düşünmektedir. Bay Castellani’nin yakalanmasının gerçekleşme şekli, yani sabahın çok erken saatlerinde evinde, kapının ve ön kapının zorla açılmasından sonra, çok sayıda başlıklı ve silahlı polis tarafından, eşi ve kızının önünde yakalanması kaçınılmaz şekilde korku ve acıya sebep olmuş ve onun yakınlarının gözü önünde aşağılanmasına yol açmıştır.
  3. 57.  Mahkeme, ilk olarak, durumun koşulları altında toplumun genel çıkarının gerekleri ile bireyin temel çıkarlarının korunması arasında adil bir dengeye saygı duyulmasının sağlandığından ve operasyon planlaması sırasında ilgili tüm koşulların dikkate alındığından ve yeterli garantilere uyulduğundan emin olmalıdır. Ayrıca, ikinci olarak, özellikle yerel makamların tüm bulguları ışığında, başvurucuya karşı kullanılan fiziksel gücün başvurucunun davranışları karşısında kesin olarak gerekli olup olmadığını da incelemelidir.
  4. 58.  Operasyonun planlanmasına ilişkin olarak, Mahkeme, ilke olarak, bir bireyin ceza soruşturmasında sorgulanması için yakalanmasına yönelik belirli bir birimin seçimine ilişkin karara yönelik Mahkeme’nin hüküm verme rolünün olmadığı görüşündedir. Bununla birlikte, genellikle aşırı şiddet veya özellikle acil ve sıkı karşılık gerektiren tehlikeli durumlarda çalışan özel birimlerin müdahalesinin, otoritenin kötüye kullanılması ve insan onurunun ihlali gibi özel riskler içerebileceğini hatırlatmaktadır. Dolayısıyla, bu tür birimlere müdahalenin yeterli önlemlerle çevrilmesi gerektiği kanaatindedir (kıyasen, Kučera v. Slovakya, no 48666/99, § 122, 17 Temmuz 2007).
  5. 59.  Mahkeme, bu davada, GIPN’nin esas olarak 18 Haziran 2002’de dahil olduğu ve müdahalesine izin verilen yakalama operasyonunun, bir yakalamayı gerçekleştirmenin meşru amacını karşıladığını ve suçların bastırılmasında nesnel genel menfaati sürdürdüğünü gözlemlemiştir. GIPN’in yardımıyla polis müdahalesinin amacı, başlangıçta E.H ailesini tutuklamaktı. Aslında, yerel makamlar tarafından yürütülen soruşturmalardan anlaşılmaktadır ki polis müdürü, soruşturma hakiminden GIPN’in- Emniyet Genel Müdürü tarafından da kararlaştırılan – müdahalesini, başvurucuyu değil, yalnızca önceden bir polis memurunun şiddet ve kaçırılmasından hüküm giymiş aile üyelerini tutuklaması için istemiştir. Ancak 18 Haziran 2002 sabahı, o ailenin bazı üyeleri yakalandıktan sonra, polis müdürü R., GIPN’nin varlığıyla sağlanan fırsattan yararlanmış ve aynı suçu işlediği şüphelenilen başvurucunun yakalanmasına yardım talebinde bulunmuştur. Ancak bunun için soruşturma hakimi bilgilendirilmemiş veya Emniyet Genel Müdürü’yle anlaşma sağlanmamıştır. Bu nedenle Mahkeme, söz konusu operasyona, normalde bu tip özel birimlerin müdahalesini çevreleyen mevcut iç güvencelerin eşlik etmediğini kaydetmiştir.
  6. 60.  Başvurucunun karakteri ile ilgili olarak, yerel mahkemeler, GIPN müdahalesini meşrulaştırmak için kullanılan başvurucunun tehlike olduğu iddiasının, yalnızca müdahaleyi talep eden ve herhangi bir kanıtla desteklenmeyen polis memurlarının ifadelerinden kaynaklandığını belirtmiştir. Başvurucunun evinde silah bulundurduğuna itiraz edilmemiş olsa da, Mahkeme yine de ceza mahkemesinin, izinsiz şekilde bulundurmanın suç teşkil etmediği iki silahı başvurucuya iade ettiğini not etmektedir.
  7. 61.  Bununla birlikte, Mahkeme, bazı yerel mahkemelerin, davanın koşulları ışığında GIPN’nin müdahalesinin orantılılığını sorguladıklarını kaydetmiştir. Mahkeme, ceza mahkemesinin 13 Ocak 2009 tarihinde, tehdide yönelik bir ön soruşturmada GIPN gibi özel bir birimin müdahalesinin olağandışı olduğuna ve başvurucunun uygunsuz şekilde yakalanmasının ardından başvurucunun hiçbir zaman adli soruşturmaya alınmadığına veya polis müdahalesine yol açan yetki belgesini veren soruşturma hakimince bile sorgulanmamış olduğuna hükmettiğini not etmektedir. Mahkeme ayrıca, yerel mahkemelerin, maruz kalınan şiddete ilişkin olarak GIPN’nin müdahalesini seçme konusunda devletin sorumluluğunu kabul etmemiş olsa bile, İstinaf Mahkemesi’nin yine de “bu seçimin Bay Castellani’nin sunduğu riskle orantısız olmasının mümkün” olduğu görüşünü göz önüne aldığını gözlemlemiştir.
  8. 62.  Son olarak, dosyadan anlaşılmaktadır ki başvurucunun yakalanacağı sırada yalnız olup olmayacağını belirlemek için daha önce yapılan herhangi bir soruşturmaya atıfta bulunulmamıştır. Bu nedenle, başvurucunun kızının ve eşinin olası varlığı öngörülememiştir. Ancak Mahkeme, bu tür bir polis operasyonunun planlanmasında ve uygulanmasında şüphelinin ailesinin üyelerinin yakalama yerinde bulunmasının dikkate alınması gerektiğini tespit etmiştir. (Gutsanovi, yukarıda anılan, § 132). Bu durum, mevcut davada dikkate alınmamıştır ve polis, başvurucunun aile konutundaki operasyon için başka düzenlemeler öngörmemiştir.
  9. 63.  Davanın tüm özel koşullarını göz önünde bulunduran Mahkeme, başvurucunun evindeki polis operasyonunun nihai amacına yani cezayı gerektiren bir suç işlediğinden şüphelenilen bir kişinin yakalanması amacına ulaşmak için kullanılan araçların kesinlikle gerekli olmasını sağlayacak şekilde planlanmadığı veya yürütülmediği sonucuna varmıştır.
  10. 64.  Polis memurlarının güç kullanımına ilişkin olarak, bir yandan, başvurucuda bulunan yaralanmaların, yakalamayı gerçekleştiren polis tarafından kaynaklandığı ve diğer yandan Bay Castellani’nin polislerden birine demir çubukla vurduğunun doğruluğundan şüphe edilmemektedir. Ancak, başvurucunun ve Hükümet’in olayları anlatış şekli aynı değildir. Başvurucu, vurduğu kişinin polis olduğunu bilmediğini iddia etmiştir. Hükümet, başvurucunun polis kuvveti olduğunun farkında olmama ihtimalinin olmadığını ve bunu bilerek polislerden birine vurduğunu, daha sonra direnç göstermeye ve şiddet kullanmaya devam ettiğini iddia etmiştir.
  11. 65.  Genel bir kural olarak, yerel yargılama söz konusu olduğunda, yerel mahkemelerin olayları değerlendirmesi yerine kendi değerlendirmesini ikame etmek Mahkeme’nin görevi değildir ve olayları önlerindeki delillere dayanarak belirlemek yerel mahkemelerin görevidir. Mahkeme, yerel mahkemelerin bulgularına bağlı olmamakla birlikte ve önündeki tüm materyaller ışığında kendi durum değerlendirmesini yapmakta özgür olsa da, normal şartlar altında, yerel mahkemelerin ulaştığı bulgulardan ayrılması için ikna edici unsurlar gerekmektedir. (Klaas v. Almanya, 22 Eylül 1993, § 29, seri A no 269 ve Giuliani ve Gaggio v. İtalya [BD], no 23458/02, § 180) Mahkeme, ceza mahkemesinin kesinleşmiş bir kararda, başvurucunun evinde saldırıya uğradığı ve kendini savunma kapsamında hareket ettiğine meşru bir şekilde inandığı şeklinde karar verdiğine işaret etmektedir. Sonuç olarak, Mahkeme, Hükümet’in, dosyada başka bir kanıt olmaksızın, yalnızca yakalama operasyonuna katılan ve daha sonra kendilerine soruşturma açılan polis memurlarının iddialarından türetilen bir versiyon olan başvurucunun bilerek polis memurlarına saldırmış olduğu iddiasını kabul edememektedir. Ayrıca, Mahkeme’nin önündeki kanıtlar, başvurucunun vurduğu kişinin polis olduğunu anladıktan sonra yakalamaya bir direnç gösterip göstermediğini tespit etmesine olanak vermemektedir. Ancak Mahkeme, bir yandan başvurucunun yakalamaya direnmekle suçlanmamış olduğunu diğer yandan ise kask takan ve kalkanlarla korunan bir sürü polis memurunun eylemlerinin bilhassa şiddetli olduğunu kaydetmektedir. Mahkeme, esasında polisin başvurucuyu yakalamak için kullanılan prosedürü şu şekilde tanımladığını gözlemlemiştir: yüze darbe, yere yatırana kadar güç kullanımı, başvurucunun boynuna, sırtına, bacaklarına, diz ve dirseklerine baskı yapılarak ve arkadan kelepçelenerek yüzüstü yatırma. Başvurucunun vücudunda bulunan çoklu kırıklara ve çürüklere eklenen bu unsurlar, kendisine karşı kullanılan fiziksel gücün yoğunluğunu kanıtlamaktadır.
  12. 66.  Yukarıdaki hususlar, Mahkeme’nin kullanılan yöntemlerin başvurucunun yakalanması için kesin olarak gerekli olmadığı ve kendisine karşı kullanılan fiziksel gücün davranışları karşısında gerekli olmadığına karar vermesini sağlamak için yeterlidir.
  13. 67.  Dolayısıyla, yukarıdaki 63 ve 66. paragraflardaki sonuçlar dikkate alınarak, Sözleşme’nin 3. maddesi ihlal edilmiştir.

ADİL TAZMİN (Madde 41)

Mahkeme, Fransa’nın başvurucuya maddi zarara ilişkin olarak 2.803 Euro ve manevi zarara ilişkin olarak ise 20.000 Euro ödemesine karar vermiştir.

[i]  Sözleşme’nin 43 ve 44. maddeleri uyarınca, bu Daire kararı kesin değildir. Herhangi bir taraf, verilmesini izleyen üç aylık süre zarfında kararın Büyük Daireye gönderilmesini talep edebilir. Böyle bir talep yapılırsa, beş yargıçlı bir heyet davanın daha fazla incelemeyi hak edip etmediğini değerlendirmektedir. Bu durumda, Büyük Daire davayı görecek ve nihai kararı verecektir. Gönderim talebi reddedilirse, Daire kararı o tarihte kesinleşecektir. Karar kesinleşince, icrasını denetlemek üzere Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine iletilir.

İcra sürecine ilişkin daha fazla bilgi burada bulunabilir: http://www.coe.int/t/dghl/monitoring/execution.

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: