adil yargılanma hakkı, aleni yargılama, asker, avukatla temsil hakkı, ayrımcılık yasağı, Özel Hayata Saygı Hakkı, çeviri, örgüt üyesi olma suçu, örgüt propagandası yapma suçu, özel hayatın ve aile hayatının korunması, özgürlük ve güvenlik hakkı, BÜLTEN, Benan Molu, din ve vicdan özgürlüğü, disiplin cezası, DNA, Efekan Sadak, erteleme, etkin soruşturma yükümlülüğü, ev baskını, gazeteci, gözaltı, hakim, Hazal Polat, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, HIV, ifade özgürlüğü, itibar, işkence, kamulaştırma, mahkumiyet, mülkiyet hakkı, nefret cinayeti, Nefret suçu, operasyon, Polat Yamaner, Polis, Ramazan Demir, Rumeysa Budak, Serde Atalay, tazminat, TCK 220/6, Tecavüz, tecrit, toplantı ve gösteri hakkı, yaşam hakkı, yolsuzluk, İdil Özcan, İHAM, İlkay Nadir, İnsanlıkdışı Muamele Yasağı
Nisan – Mayıs 2020 – İHAM Kararları Bülteni
Merhaba,
Nisan – Mayıs 2020’de yayımlanan 9’u Türkiye karşı 28 İHAM kararının olduğu bülten yayında. Bu bültendeki karar çevirileri, Benan Molu, Rumeysa Budak, Polat Yamaner, İdil Özcan, Serde Atalay, Efekan Sadak, Hazal Polat, Ramazan Demir ve İlkay Nadir tarafından yapıldı.
Önümüzdeki ay görüşmek üzere.
Yaşam hakkı ve etkili soruşturma yürütme yükümlülüğü
Makuchyan ve Minasyan v. Azerbaycan ve Macaristan, Başvuru no. 17247/13, Karar tarihi: 26.05.2020
Azerbaycanlı bir askeri görevli olan R.S.’nin, 2004 yılında Macaristan’da bir eğitimde Ermeni bir askeri görevliyi öldürmesi ve bir diğerini öldürme teşebbüsünde bulunması ve hüküm giymesi üzerine, cezasının kalanının çektirilmesi için Macaristan’dan Azerbaycan’a nakledildikten sonra salıverilmesi ve cumhurbaşkanlığı affından yararlandırılmasına ilişkindir. Dava ayrıca başvurucunun Azerbaycan’a dönüşü üzerine genel olarak kahraman gibi karşılanması ile de ilgilidir. Kararın çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
İşkence, insanlıkdışı ve kötü muamele yasağı ve etkili soruşturma yürütme yükümlülüğü
Castellani v. Fransa, Başvuru No. 43207/16, Karar tarihi: 30.04.2020
İHAM, silahlı özel polis birimi tarafından evinde eşinin ve kızının gözleri önünde yakalanması sırasında şiddet içeren eylemlerin mağduru olduğuna dair başvurucunun şikâyetini içeren Castellani v. Fransa kararında, başvurucunun evindeki polis operasyonunda kullanılan yöntemlerin bir şüphelinin yakalanması nihai amacını gerçekleştirmek için kesinlikle gerekli olacak biçimde planlanmadığı ve gerçekleştirilmediği sonucuna vararak oybirliğiyle Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlal edildiğine hükmetmiştir. Kararın çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
Z. v. Bulgaristan, Başvuru no: 39257/17, Karar tarihi: 28.05.2020
2001 doğumlu başvurucunun 13 yaşında iken polise önceki gece arkadaşının evinde kaldığı esnada evinde kaldığı arkadaşının erkek arkadaşı G.S tarafından nitelikli cinsel istismara uğradığı iddiasıyla ihbarda bulunması, ilçe savcılığı tarafından soruşturma başlatılması ve başvurucu ve şüpheli de dahil olmak üzere tanık, sanık ve mağdur ifadelerinin alınması, tıbbi sağlık muayenesi gibi delillerin toplanması, ilçe savcılığının tüm bu deliller ışığında başvurucunun nitelikli cinsel istismara uğradığı kanaatiyle dosyayı bölge savcılığına göndermesi, dosyaya atanan bölge savcısının toplanan delillerin ve özellikle başvurucunun ifadesinin atılı suç için yeterli hukuki koşulları sağlamadığı gerekçesiyle dosyayı reddetmesi, başvurucunun annesinin özellikle kızının psikolojik durumunun iyi olmaması nedeniyle endişe etmesi, kendine zarar vermesi ve intihara teşebbüs ettiği şeklindeki beyanlarla başvurucunun avukatı ile birlikte itirazlarda bulunması, soruşturma konusu olaydan birkaç ay sonra başvurucunun annesinin beyanlarına dayanılarak başvurucunun psikolojik durumunu tahlil eden bir uzman görüşünün alınması ve bu raporda olay nedeniyle başvurucunun yoğun korku ve utanç yaşadığının belirtilmesi, cezai takibatın 2015 yılında tamamlanması ve sanık G.S’nin dosya kapsamındaki deliller ve özellikle uzman görüşleri ve mağdur ile tanık beyanları ve sanığın ikrarları doğrultusunda suçlu bulunmasından sonra başvurucunun Sözleşme’nin 3. ve 8. maddeleri uyarınca, yetkililerin nitelikli cinsel istismara uğradığı hususundaki şikayeti hakkında etkili bir soruşturma yapmadığı gerekçeleriyle İHAM’a başvurması – Mahkeme her ne kadar yerel makamların derhal soruşturma başlattığını kabul etse de başvurucunun psikolojik muayenesi gibi koruma tedbirlerinin ancak Başvurucunun annesinin kızının yaşadığı travmalar nedeniyle kendine zarar vermeye başladığı ve intihar notu bulduğu konusunda makamlara başvurmasından sonra alındığını vurgulamıştır. Bunun yanı sıra, bölge savcılığı soruşturma dosyasını reddederken Başvurucunun rıza göstermediği konusunda yeterli inceleme yapmadığı Başvurucunun avukatının itirazlarıyla yetkili makamları harekete geçirmesinden de açıkça görülmektedir. Tüm bunları göz önüne alan Mahkeme, Başvurucunun yaşının küçük olması nedeniyle söz konusu olaydan çok ciddi şekilde etkilenmiş olabileceğinin göz ardı edilmesi ve cinsel istismar davalarında son derece önemli olan psikolojik faktörleri dikkate almaması sebepleriyle yerel makamların etkili kovuşturma yükümlülüğünü yerine getirmeyerek Sözleşme’nin 3. ve 8. maddelerinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
Özgürlük ve Güvenlik Hakkı
I.E. v. Moldova Cumhuriyeti, Başvuru no. 45422/13, Karar Tarihi: 26.05.2020
Başvurucunun 17 yaşındayken kasten öldürme ve delilleri saklamak için mağdurun arabasını ateşe vermekten gözaltına alınması ve tutuklanması, dört ay sonra küçükler için azami tutukluluk süresi dolunca serbest bırakılması, ancak bu sefer başka suçlardan tekrar tutuklanması; tutukluluğu sırasında başvurucunun kasten öldürme, cinsel şiddet ve bir küçüğe tecavüz gibi suçlardan hüküm giymiş dört kişiyle aynı hücreye konması; cezaevi görevlilerinin başvurucunun topalladığını ve kaşından yaralandığını fark etmesi, bu durumun cezaevi doktoru tarafından da tespit edilmesi; başvurucunun ancak daha sonra ciddi biçimde dövüldüğünü ve anal yolla tecavüze uğradığını belirtmesi ve bununla ilgili şikayette bulunması, ancak ceza soruşturması açılmaması; daha sonra açılan soruşturmada başvurucuyla aynı hücrede kalan kişiler hakkında yaralama ve tecavüz suçlarından iddianame hazırlanması, bu davanın ilk derece mahkemesinde hala görülüyor olması; aynı zamanda bu süreçte başvurucuya kısmen zihinsel engelli tanısı konulması; başvurucunun, hücre arkadaşları tarafından uğradığı kötü muamelenin engellenmediği ve şikayetlerine ilişkin soruşturmanın etkisiz olduğuna dair Sözleşme Madde 3’ün ihlal edildiği iddiası; ayrıca savcılığın aynı fiile ilişkin dosyayı üç farklı soruşturmaya bölerek küçüklerin tutukluluğuna ilişkin azami süreyi düzenleyen hükümleri dolanması nedeniyle Sözleşme Madde 5 § 1’in ihlal edildiği iddiası — Mahkeme, Devlet’in başvurucuyu kötü muameleden korumaya yönelik pozitif yükümlülüklerine uymaması nedeniyle Madde 3’ün esas yönünden ihlal edildiğine; kötü muameleye ilişkin soruşturmanın yürütülmesindeki eksiklikliklerin de Madde 3’ü usul yönünden ihlal ettiğine karar vermiştir. Mahkeme ayrıca Madde 5 § 1’in ihlal edildiğine, Madde 5 § 3’ün ise ihlal edilmediğine karar vermiştir.
Adil yargılanma hakkı
Megrelishvili v. Gürcistan, Başvuru no. 30364/09, Karar tarihi: 07.05.2020
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, 7 Mayıs 2020 tarihli Megrelishvili v. Gürcistan kararıyla, oybirliğiyle İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 6. maddesinin (adil yargılanma hakkı) ihlal edildiğine karar vermiştir. Söz konusu dava, esas alınan başlıca delillerin elde edilme ve başvurucuya karşı kullanılma şekli bakımından yürütülen ceza davasının adil olmadığı iddiasına dayanmaktadır. Mahkeme, ceza davasında başvurucuya karşı kullanılan esaslı delilin elde edilme şeklinin, delillin güvenilirliğini ve doğruluğunu şüpheli hale getirdiğine karar vermiştir. Mahkeme ilgili delilin önemi göz önüne aldığında, kümülatif olarak; aramalarla ilgili usuli düzensizliklerin, başvurucunun uyuşturucuların kendisine ait olmadığı iddiasının değerlendirilmemesi de dahil olmak üzere, dava öncesi ve dava esnasındaki yargısal denetim yetersizliğinin ve destekleyici delillerin zayıflığının başvurucunun yargılanmasını bir bütün olarak adaletsiz hale getirdiğini tespit etmiştir. Kararın çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
Canlı v. Türkiye, Başvuru no. 8211/10, Karar tarihi: 12.05.2020 ve Ekinci v. Türkiye, Başvuru no. 25148/07, Karar tarihi: 12.05.2020
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, 12 Mayıs 2020 tarihinde gözaltına alınan, polise ifade vermeden önce kendilerine sunulan formu imzalayan, bu forma göre avukata erişim hakkının hatırlatıldığı ve buna rağmen adli yardım seçeneğini işaretlemediği söylenen başvurucuların davalarında yerel mahkemelerin; başvurucuların polise ifade verirken avukata erişim hakkından feragat ettiği iddia edilen koşulları incelemedikleri ve haklarındaki delilleri sürekli inkar etmelerine karşın gerekli usuli önlemleri almadan polis ifadelerine dayandıkları gerekçesiyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Her iki kararın çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
Mraovic v. Hırvatistan, Başvuru no. 30373/13, Karar tarihi: 14.05.2020
İHAM, başvurucunun tecavüz suçuyla yargılandığı davada kamuya açık duruşmalarda yargılanma hakkıyla mağdurun özel hayatının korunması hakkı arasındaki dengeye ilişkin 14 Mayıs 2020 tarihli Mraovic v. Hırvatistan kararında, altıya karşı bir oyla, Sözleşme’nin 6. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir. Kararın çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
Koulias v. Kıbrıs, Başvuru No: 48781/12, Karar Tarihi: 26.05.2020
Milletvekili olan başvurucunun katıldığı bir radyo programında başka bir siyasetçi hakkında sarf ettiği sözler nedeniyle hakkında iftira davası açılması, ilk derece mahkemesinin davayı reddetmesi, ancak üç kişiden oluşan bir Yüksek Mahkeme panelinin sözlerin iftira nitelikli olduğuna karar vermesi; başvurucunun daha sonra, panele başkanlık eden Yüksek Mahkeme hakiminin oğlunun, karşı tarafı temsil eden avukatın kurucu ortak olduğu büroda çalıştığını öğrenmesi; başvurucunun avukatının, hakim ile karşı taraf avukatı arasındaki bağlantının ortaya konulması gerektiğini belirttiği bir yazının gazetede yayınlanması; Yüksek Mahkeme’nin, söz konusu hakimin davaya katılımının “yıllardır yürürlükte olan ilgili yargı uygulamalarıyla tam uyum içinde” olduğunu beyan etmesi; başvurucunun, Yüksek Mahkeme hakiminin karşı tarafın avukatı ile arasındaki ilişki nedeniyle tarafsız olmadığına dair Sözleşme Madde 6 altında başvuru yapması — Mahkeme, başvurucunun hakimin tarafsızlığına ilişkin şüphelerini objektif olarak haklı bulmuş ve ulusal hukukun yeterli usuli güvenceleri sağlamadığını tespit etmiştir. Sözleşme Madde 6 § 1 ihlal edilmiştir. İftira yargılamalarına ilişkin Madde 10 şikayetleri ise iç hukuk yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunmuştur.
Farzaliyev v. Azerbaycan, Başvuru no: 229620/07, Karar tarihi: 28.05.2020
İHAM, 28 Mayıs 2020 tarihinde Azerbaycan’a karşı verdiği davada, kamu bütçesinden yüklü miktar parayı zimmetine geçirmekle suçlanan Azerbaycan’ın Nahcıvan Özerk Cumhuriyeti’nin eski başbakanı olan başvurucunun bu suç nedeniyle hiç mahkumiyet kararı almamış olmasına rağmen tazminat ödemesine karar verilmesinin başvurucunun gerekçeli karar hakkını ve masumiyet karinesi ilkesini ihlal ettiğine karar verdi. Kararın özet çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı
Dragan Petrovic v Sırbistan, Başvuru No. 75229/10, Karar Tarihi: 14.04.2020
Üçüncü bir şahsın, polise, Ms B adlı şahıstan duyduğuna göre, Ms B ile başvurucunun yaşlı bir adamı döverek ağır biçimde yaraladığı ve yaşlı adamın bunun sonucunda muhtemelen öldüğü şeklinde ihbarda bulunması, bunun üzerine polisin harekete geçerek suç mahallinden alındığı düşünülen objelerin ve suçu aydınlatmaya yönelik delillerin “muhtemelen” ele geçirileceği kanısıyla soruşturma hakimi ve savcılık makamından başvurucu ile Ms B’nin apartmanlarının aranması ve her ikisinden de DNA örneği alınması yönünde karar elde etmesi, başvurucunun DNA’sının alınmasına avukatı hazır bulunurken rıza göstermesi ancak kararın nasıl icra edildiğine dair bir kayıt bulunmaması, aynı gün başvurucunun evinin aranması sonucu polisin iki silah ile mühimmat ele geçirmesi, polisin tuttuğu raporda dosya numarasını yazmaması ve avukatı tutanağı imzalamakla birlikte başvurucunun imza atmayı reddetmesi, ayrıca tutanakta başvurucunun silahlara dair hiçbir bilgisinin olmadığı yönündeki ifadesinin şerh düşülmesi ve ek olarak başvurucunun avukatının arama emrinin en baştan belirsiz olduğu yönündeki itirazlarını tutanakta belirtmesi, akabinde polisin soruşturma hakimine başvurucu aleyhinde izinsiz silah bulundurma suçundan ötürü dava açacağını bildirmesi, bundan kısa bir süre sonra ise soruşturma hakiminin bölge savcılığını başvurucunun DNA örneğinin olay yerinde bulunan DNA ile uyuşmadığı konusunda bilgilendirmesi, tüm bu sürece karşı başvurucunun yapılan aramalar ve DNA’sının alınması nedeniyle konutunun ve özel hayatının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurması, başvurunun söz konusu tedbirlerin hukuka uygun olduğu gerekçesiyle reddi – Mahkeme, Madde 6 ihlali iddiasının yerel mahkemeler önünde öne sürülmeden doğrudan Mahkeme’ye sunulduğu için kabul edilemez bulmuş; başvurucunun evinin aranması yönünden Madde 8 ihlali bulmamış; başvurucudan DNA örneği alınması yönünden ise tedbirin hukuka uygun olma kriterini sağlamadığı gerekçesiyle ihlal kararı vermiştir.
Khadija Ismayilova v. Azerbaycan (no. 3), Başvuru no. 35283/14, Karar tarihi: 07.05.2020
İHAM, 7 Mayıs 2020 tarihli Khadija Ismayilova v. Azerbaycan (no. 3) kararında, daha önce yolsuzluk karşıtı haberleri nedeniyle hedef gösterilen, evine yerleştirilen gizli kamerayla özel hayatına yönelik ağır bir saldırıda bulunulan Azerbaycan’ın tanınmış muhalif gazetecilerinden Ismayilova’ya yönelik iktidar yanlısı bir gazetede çıkan karalayıcı haberlerin ifade özgürlüğü kapsamında görülmesini, özel hayata saygı hakkının ihlali olarak yorumladı. Mahkeme, Azerbaycan’ın başvurucunun özel hayatına ve itibarına saygı hakkının korunmasını güvence altına almak için yeterli tedbirleri alma konusundaki pozitif yükümlülüğüne uymadığına karar verdi. Kararın çevirisini buradanokuyabilirsiniz.
Sudita Keita v. Macaristan, Başvuru no. 42321/15, Karar tarihi: 12.05.2020
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, 12 Mayıs 2020 tarihli Sudita Keita v. Macaristan kararında, mülteci statüsü tanınmasının reddine dair 29 Kasım 2002 tarihli karardan sonra 2002 yılından beri vatansız bir kişi olarak 15 yıl boyunca Macaristan’da yaşamasına rağmen başvurucunun herhangi bir hukuki statüden yoksun bırakılması nedeniyle çeşitli kurslara katılmasına rağmen sağlık hizmeti, evlenme ve istihdam gibi temel haklarından mahrum bırakılmasını özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlali olarak gördü. Kararın çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
P.T. v. Moldova Cumhuriyeti, Başvuru no. 1122/12, Karar tarihi: 26.05.2020
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 26 Mayıs 2020 tarihli P.T. v. Moldova Cumhuriyeti kararında, oybirliğiyle, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 8. maddesinin (özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı) ihlal edildiğine karar vermiştir. Dava, başvurucunun HIV pozitif statüsünün, kendisini askerlik hizmetinden muaf tutan bir belgede ifşa edilmesine ilişkindir. Başvurucu, 2011 yılında kimlik belgelerini yenilediğinde ve diğer birtakım durumlarda, örneğin ne zaman yeni bir iş başvurusunda bulunursa söz konusu belgeyi göstermek zorunda olduğundan şikayetçi olmuştur. Mahkeme, özellikle, Moldova Hükümeti’nin, başvurucunun hastalığının ifşa edilmesiyle Sözleşme’nin 8. maddesindeki hangi “meşru amacın” takip edildiğini belirtmediğini tespit etmiştir. Ayrıca, tıbbi durumunun açık bir ilgisi bulunmadığı çeşitli durumlarda talep edilebilecek bir belgeye, başvurucu hakkındaki hassas bilgilerin dahil edilmesinin neden gerekli olduğunu açıklamamıştır. Başvurucunun haklarına böylesine ciddi bir müdahale orantısız olmuştur. Kararın özet çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
Din, vicdan ve inanç özgürlüğü
Korostelev v. Rusya, Başvuru no. 29290/10, Karar tarihi: 12.05.2020
Tek kişilik hücrede tecrit halinde olan ve gece vaktini de içermek üzere günde toplam beş kere namaz kılan Müslüman başvurucunun Ramazan ayında bir gece namaz kıldığı esnada gardiyanlar tarafından yatağına dönmesi için uyarılması ve fakat başvurucunun bu emri yerine getirmemesi, gece saat 10 ila sabah saat 6 arasında uyuma düzenine uymadığından hapishanenin günlük zaman çizelgesini ihlal ettiği ve gardiyanların emirlerine itaat etmediği gerekçesiyle rapor edilmesi, başvurucunun savunmasında gece için öngörülen uyku düzeninin bir yükümlülük değil hak olduğunu ve bu saat dilimini istediği gibi geçirebileceğini, gece ibadetinin kendi dini açısından son derece önemli olduğunu ve özellikle Ramazan ayının özel bir önem ifade ettiğini, bunların yanı sıra tek kişilik hücrede kalması sebebiyle ibadetinin kimseyi rahatsız etmediğini ifade etmesi, hapishane yönetiminin kınama cezasına karar vermesi, kınama cezası alan Başvurucunun bu karara itiraz etmesi, Başvurucunun itirazı üzerine yerel mahkemenin başvuruyu reddetmesi, temyiz mahkemesinin yerel mahkemenin gece uyuma düzeninin bir yükümlülük olduğu ve önceden belirlenen hükümler uyarınca uygulanan kınama cezasının hukuka uygun olduğu şeklindeki gerekçelerinin yerinde olduğunu belirterek kararı onaması üzerine Başvurucunun Sözleşme’nin 9. Maddesinin ihlal edildiği gerekçesiyle İHAM’a başvurması- Mahkeme, öncelikle gece vakti ibadet edilmesinin önceden kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenen gece saat 10 ila sabah saat 6 arasındaki sürenin kesintisiz uykuya ayrıldığı şeklindeki hapishane zaman çizelgesine aykırı olduğunu belirtmiştir ve bu nedenle Başvurucunun kınama cezasının öngörülemez olduğu ve gece uyuma vaktinin bir yükümlülük olduğu şeklindeki yorumun yanlış yapıldığı yönündeki iddiasını kabul etmemiştir. Mahkeme, meşru amaç yönünden inceleme yaparken uygulamanın demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığı noktasında Hükümet’in disiplin kararının nedeni ile ilgili tek bildiriminin Başvurucunun eyleminin hapishane zaman çizelgesi ile bağdaşmadığı ve yönetimin her hükümlünün çizelgeye uymasını sağlamakla yükümlü olduğu şeklinde yapıldığının altını çizmiştir. Bu kapsamda Mahkeme, her ne kadar hapishane düzeninin önemli olduğunu ifade etmişse de, Başvurucunun özel durumunun gözardı edildiğini ve kişisel ve kamu yararı arasındaki dengenin sağlanamadığını belirtmiştir. Başvurucunun dini inancı uyarınca günde beş kere namaz kılarak ibadet etmesinin zorunluluğunu ve gece vakti ifa edilen namazın hapishane düzeni karşısında herhangi bir ihlal teşkil etmediğini, ibadetin herhangi tehlikeli bir aletle de gerçekleştirilmediğini ortaya koymuş, Başvurucu tek kişilik hücrede kaldığından çevreye gürültü veya başka bir şekilde rahatsızlık vermediğini ve ibadet için diğer hükümlerle biraraya gelinmesine gerek olmadığını da vurgulamıştır. Hükümet’in her hükümlünün dini ritüelleri doğrultusunda ayrı ayrı düzenlemeler yapılamayacağı ve Başvurucunun hapishane çizelgesini göz önünde bulundururarak dini ritüellerinin zamanlarını kendisinin ayarlaması gerektiği savunması karşısında Mahkeme, hapishane zaman çizelgesinde hükümlülerin dini ibadetlerini yerine getirebilmesi için bir özel zaman aralığı olmadığını ve bu şekilde kişisel zaman fırsatı içermeyecek şekilde devam eden uygulamanın Avrupa Hapishane Kuralları tavsiyesine uymadığını belirtmiştir. Son olarak, disiplin cezasının yalnızca Başvurucu açısından şartlı tahliye süresini kısaltmadığını aynı zamanda diğer hükümlüler açısından soğutucu etki teşkil ettiğini belirtmiştir. Yaptırımın yerel otoriteler tarafından oranlılık ilkesine uygun olarak uygulanıp uygulanmadığı yönünde değerlendirme yapılmadığını soruşturmada yalnızca eylemin zaman çizelgesini ihlal edip etmediği hususunda değerlendirme yapıldığını da belirten Mahkeme, disiplin cezasının tüm bu nedenlerle ve çatışan özel ve kamu yararı arasında dengenin sağlanmadığı, cezanın ölçülü olmadığı gerekçeleriyle demokratik toplumda gereklilik kıstasını sağlamadığına ve Sözleşme’nin 9. Maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
İfade Özgürlüğü
ATV ZRT v. Macaristan, Başvuru No: 61178/14, Karar Tarihi: 28.04.2020
Budapeşte’de kayıtlı başvurucu şirketin sahibi olduğu ATV kanalının akşam haberlerinde, parlamentodaki Jobbik partisine üye bir vekil tarafından “Yahudilerin, özellikle de parlamento ve hükümet üyesi olanların ne kadarının ulusal güvenliğe risk teşkil ettiği hakkında bir inceleme yapılmasının vaktinin geldiği” hakkındaki söylemlerine karşı organize edilen geniş çaplı protesto gösterilerine ilişkin haber aktarılırken söz konusu partiye “parlamenter radikal sağ” olarak değinilmesi nedeniyle, Jobbik partisinin basın sorumlusunun ülkenin medya otoritesine (“otorite”) kanal hakkında şikayette bulunması, söz konusu otoritenin kanal aleyhine işlem başlatarak kanalın ilgili yasayı ihlal ettiğini ve söz konusu ifadeleri tekrarlamaması gerektiğini, zira yasa gereği haber programlarının izleyicilere tarafsız haber sunmakla görevli olduğunu, söz konusu söylemin ise bir gerçeği yansıtmaktan ziyade değer yargısı içerdiğini belirtmesi, kanalın söz konusu partinin siyasi duruşunun bu olduğu ve radikal sağ nitelemesinin Jobbik için geniş çapta kullanıldığı gerekçesiyle aynı otorite nezdinde bu karara itiraz etmesi ancak itirazın reddedilmesi, başvurucunun karara açtığı davanın söz konusu nitelemenin değer yargısı içermeyip gerçeği yansıttığı gerekçesiyle kabul edilmesi, ancak yüksek mahkemenin bu kararı bozarak otoritenin kararını onaması, başvurucunun anayasal şikayette bulunması ancak bunun da reddedilmesi, başvurucunun Sözleşme Madde 10 ihlali iddiasıyla İHAM’a başvurması – Mahkeme, başvurucunun, “radikal sağ” nitelendirmesinin ilgili Macar yasası çerçevesinde bir gerçekten ziyade sübjektif görüş olarak değerlendirileceğini ve bunun kullanılmamasının tarafsızlığın korunması bakımından gerekli olduğunu öngöremeyeceği, bu nedenle hakka yapılan müdahalenin orantısız olduğu ve dolayısıyla demokratik bir toplumda gerekli olmadığı gerekçesiyle Madde 10’un ihlal edildiğine karar vermiştir.
Kövesi v. Romanya, Başvuru no. 3594/19, Karar tarihi: 05.05.2020
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 5 Mayıs 2020 tarihli Kövesi v. Romanya davasında, oybirliğiyle, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 6 § 1 maddesinin (adil yargılanma hakkı) ve 10. maddesinin (ifade özgürlüğü hakkı) ihlal edildiğine karar vermiştir.
Dava, yolsuzluk alanındaki yasama reformları eleştirisini takiben, başvurucunun ikinci dönem görev süresinin bitiminden önce Ulusal Yolsuzlukla Mücadele Başsavcılığı görevinden alınmasına ilişkindir. Kararın çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
Mehdi Tanrıkulu v. Türkiye, Başvuru no. 9735/12, Karar tarihi: 05.05.2020
TEVN yayınlarının o dönemki sahibi ve yayıncısı olan başvurucuya Ekim 2006’da yayımlanan “Kapitalizmin Emperyalist Sürecinde Kürt Özgürlük Hareketi ve PKK’nın Rolü” isimli kitabın 11, 69, 82, 85, 87, 88, 89, 90, 97, 103. sayfalarında yer alan ifadeler nedeniyle örgüt propagandası yapma suçundan 1 yıl 6 ay hapis cezası verilmesi – İfade özgürlüğünün ihlali
Güllü v. Türkiye, Başvuru no 37671/12, Karar tarihi: 12.05.2020
Özgür Halk dergisinin o dönemki sahibi ve editörü olan başvurucuya derginin 15 Mayıs 2004 tarihli sayısında Kongra-Gel’in 2 Mayıs 2004 tarihli açıklamasına yer verilmesi nedeniyle TMK’nin 6. maddesinin 2. fıkrası uyarınca 1.500 TL para cezası verilmesi ve cezanın 3 yıl süreyle ertelenmesi – İfade özgürlüğünün ihlali
Akyol ve Diğerleri v. Türkiye, Başvuru no. 24227/09, Karar tarihi: 26.05.2020
Çeşitli cezaevlerinde hükümlü olarak bulunan, Abdullah Öcalan’a ‘sayın’ diyerek yetkililere mektup gönderen bir başvurucuya 15 gün, diğer 14 başvurucuya 11 gün tecritte kalma disiplin cezası verilmesi – İfade özgürlüğü ihlali
Mándli ve Diğerleri v. Macaristan, Başvuru no. 63164/16, 26.05.2020
İHAM, 26 Mayıs 2020 tarihinde verdiği Mándli ve Diğerleri v. Macaristan kararında, gazeteci olan başvurucuların Meclis’e girişine izin veren akreditasyonların askıya alınmasının ifade özgürlüğünü düzenleyen 10. maddeye aykırı olduğuna karar vermiştir. Mahkeme özellikle, çeşitli basın kuruluşlarında çalışan gazetecilerin Merkez Bankası’nın ödemeleriyle ilgili yani kamu yararı içeren bir konuyla ilgili haber yapmakta olduğunu dikkate almıştır. Başvurucuların akreditasyonları, belirlenen alanın dışında röportaj yapmaya çalıştıkları için askıya alınmıştır. Mahkeme, başvurucuların akreditasyonlarının askıya alınmasına karşı başvurabilecekleri hiçbir mekanizma olmadığını, onlara uygulanan bu yaptırımın yeterli güvenceler içermediğini belirtmiştir. Kararın çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
Toplanma, örgütlenme ve dernek kurma özgürlüğü
Ignatencu ve Romanya Komünist Partisi v. Romanya, Başvuru no. 78635/13, Karar tarihi: 5 Mayıs 2020
Romanya Komünist Partisi’nin Romanya’yı 1947-1989 arası tek parti olarak yönetmesi, bu dönemde totaliter bir rejim kurması, Aralık 1989’daki çatışmalardan sonra parti yöneticilerinin iktidardan indirilmesi ve ülkede demokratik rejimin kurulması; bir komitenin Mart 2010’da Romanya Komünist Partisi’nin devamı olarak, sosyalist bir devlet yönetimi ve ekonomi kurmayı amaçlayan parti programıyla harekete geçmesi, parti programında ortak mülkiyet, çoğulculuk, hukuk devletine ve insan haklarına bağlılık gibi ilkelerin yer alması; partinin siyasi partiler listesine kaydedilmesi için yapılan başvurunun ilk derece mahkemesi tarafından reddedilmesi; istinaf mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını, başvurunun yeni bir partinin kaydettirilmesi ile değil, Romanya’da demokratik değerlere karşı totaliter bir rejim kurmuş olan eski Romanya Komünist Partisi’nin yeniden kaydettirilmesi ile ilgili olduğu, mevzuatın böyle bir kayda izin vermediği, parti programında çoğulculuk ve anayasal demokrasi ilkelerine yapılan referansların şeklen yapıldığı ve ortak mülkiyet gibi kavramların Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçeleriyle ilk derece kararını onaması – Mahkeme, başvurucuların mevzuata uygun şekilde yeni bir parti kaydettirmeye çalışmadıklarını göz önüne alarak, partinin kaydının şekli nedenlerle reddedilmesini yeterli ve güdülen meşru amaca uygun görmüştür. Ayrıca Mahkeme, başvurucu partinin Aralık 1989’da devrilmeden önce ülkeyi totaliter bir rejimle yöneten Romanya Komünist Partisi’nin devamı olduğunu ileri sürdüğünü, parti başvurusunun neden anayasal düzene ve demokrasinin temel ilkelerine aykırı olduğunun istinaf mahkemesi tarafından detaylı biçimde açıklandığını dikkate almıştır. Mahkeme müdahalenin güdülen meşru amaç ile orantılı ve demokratik toplumda gerekli olduğuna ve Madde 11’in ihlal edilmediğine karar vermiştir.
Seyfettin Demir v. Türkiye, Başvuru no. 45540/09, Karar tarihi: 19.05.2020
27 Ocak 2008 tarihinde Mersin’de düzenlenen bir eyleme katıldığı için gözaltına alınan ve 29 Ocak 2008 tarihinde tutuklanan başvurucuya eylem sırasında yüzü kapalı olduğu, zafer işareti yaptığı ve “Çok yaşa önder Apo”; “Katil Erdoğan”; “önder Apo”; “AKP sabrımızı taşırma, bizi dağa çıkarma” sloganlarını attığı iddiasıyla örgüt propagandası yapma suçundan düzenlenen iddianamenin daha sonra örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme (TCK madde 220/6) suçuna dönüştürülerek 6 yıl 3 ay hapis cezası verilmesi – 11. maddenin ihlali (bkz. Işıkırık kararı)
Hakim Aydın v. Türkiye, Başvuru no. 4048/09, Karar tarihi: 26.05.2020
15 Ekim 2008 tarihinde üniversite kampüsünde anadilde eğitim hakkı için düzenlenen ve “anadilde eğitim haktır”; “anadilimiz onurumuzdur”; “PKK halktır, halk burada” gibi sloganların atıldığı basın açıklaması ve oturma eylemine katılan, gözaltına alınan, 19 Ekim 2008 tarihinde girdiği ifade sırasında anadilde eğitim eylemlerini örgütlemekle, 20 Mart 2007’de düzenlenen Nevroz’a ve 5 Nisan, 11 ve 16 Eylül 2007’de Abdullah Öcalan’la ilgili eylemlere, 25 Kasım 2007’de bir eyleme katılmakla ilgili sorular sorulan ve aynı gün tutuklanan başvurucuya 5 Nisan 2007’de Öcalan’ın doğum günü eylemine katılmaktan örgüt propagandası suçunu işlediği gerekçesiyle 10 ay hapis cezası verilmesi, diğer eylemlerle ilgili delil yetersizliğinden beraat kararı verilmesi – Toplantı ve gösteri hakkının ihlali (Mahkeme bu başvuruda ayrıca özgürlük ve güvenlik hakkının da ihlal edildiğine karar verdi.)
Kemal Çetin v. Türkiye, Başvuru no. 3704/13, Karar tarihi: 26.05.2020
12 Mart 2007 tarihinde yedi kişilik bir komite tarafından 19 Mart 2007 tarihinde yapılacak Nevroz için sloganların da listesini içeren bir bildirimde bulunulmasının ardından 19 Mart’ta eylem saatinden önce yetkililerin alana gitmesi, “Biji Serok Apo – Siyasi tutsaklar onurumuzdur, Selam selam İmralı’ya bin selam, Öcalan’a uzanan eller kırılsın” sloganlarının atıldığı ve bildirimde belirtilen saatten önce başlayan eylem nedeniyle başvurucunun da aralarında olduğu komite üyelerinin ifadeye çağrılması, 1 yıl 8 ay hapis cezası almaları ve başvurucu hakkında devam eden 19 soruşturma ve kovuşturma dikkate alınarak ‘tekrar suç işlemeyeceğine dair bir kanaat oluşmadığından’ hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmemesi – Toplantı ve gösteri hakkının ihlali
Ayrımcılık yasağı
Csiszer ve Csibi v. Romanya, Başvuru no. 271314/13-68028/14, Karar tarihi: 05.05.2020
Macarca konuşan etno-linguistik Sekel etnik grubuna dahil Romanya doğumlu Başvuruculardan Bay Csibi’nin (Birinci Başvurucu) Kaloşvar belediye başkanına 1 Aralık 2010’da şehir meydanında Sekeller taburunun kuruluşu ve eylemlerini anmak üzere saat 5 ile 6 arasında bir tören düzenlemek için yardım istemek adına bir mektup yazması, belediye başkanının aynı gün Romanya’nın ulusal tatili olması nedeniyle aynı yerde başka bir organizasyonun çoktan onaylanmış olduğu gerekçesiyle başvuruyu reddetmesi üzerine Başvurucunun idari dava açması ve davanın reddedilmesi, 1 Aralık’ta saat 4:30 civarında jandarma ve polis memurlarının Başvurucuları ve altı diğer kişiyi otel ve restorandan ayrılırken durdurması, jandarma memurlarının Başvuruculardan Bay Csiszer’i (İkinci Başvurucu) 10,000, Bay Csibi’nin 5,000 Rumen Leyi idari para cezasına mahkum edimesi, Başvurucuların bu idari para cezalarına itiraz etmeleri üzerine davanın idari para cezalarının hukuka uygun ve gerekçeli olduğu gerekçeleriyle reddedilmeleri, yerel mahkemenin para cezası ve durdurulmalarına ilişkin olarak Başvurucular durdurulduklarında birinin Sekel taburuna ait nişan içeren bayrak taşıyor olması ve diğerinin ceketinin üzerinde Albert Wass ile ilgili bir slogan ve yanında Albert Wass ittifakı ile ilgili yazıların olduğu bir afiş bulunması ve daha önce yerel hükümler uyarınca yasaklanan bir organizasyonu gerçekleştirmek üzere biraraya gelmeleri gerekçelerini göstermesi, Başvurucuların toplantı özgürlüğü haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle Sözleşme’nin 11. Maddesinin ve İkinci Başvurucunun ayrıca farklı bir etnik gruba dahil olduğu gerekçesiyle toplantı özgürlüğü hakkının ihlal edilmesi nedeniyle ayrımcılık yasağına ilişkin Sözleşme’nin 14. Maddesinin ihlal edildiği iddialarıyla İHAM’a başvurmaları- Mahkeme öncelikle, aynı yerde başka bir toplanmaya daha önceden izin verilmiş olması nedeniyle Başvurucuların başvurusunun reddedildiğini ve konuyla ilgili bilgilendirildiklerini belirterek aynı yerde iki farklı toplantı esnasında güvenliği sağlamanın yerel otoriteler bakımından zor olduğunu anladığını belirtmiştir. Bunun yanı sıra, Sekel taburunun tarihi önemini de dikkate alarak, Başvuruculardan birinin üzerinde Albert Wass ile ilgili işaretler olan bir ceket giymesinin anma töreninde faşist propaganda amaçlanıyor olabileceği açısından şüphe yarattığını belirtmiştir. Mahkeme, aynı gün olan Romanya ulusal tatili ve Başvurucuların üzerlerinde taşıdığı semboller nedeniyle töreninin gerçek amacı konusunda şüphe uyandırdıklarını düşünerek bu iki organizasyon arasındaki fikir çatışması göz önünde bulundurmuş ve iki organizasyonun birarada yapılmasının sosyal gerginlik ve şiddetli bir ortam yaratabileceğini ifade etmiştir. Tüm bu sebeplerle, yerel otoritelerin uyguladığı cezaların öngörülemez ve keyfi olmadığını saptamıştır. Son olarak, her ne kadar Başvuruculara uygulanan idari para cezaları farklı miktarda da olsalar yerel hükümler bakımından öngörülen sınırlar içerisinde kaldığını ve cezalara karşı itiraz gibi yolların öngörüldüğünü belirtmiştir. Bu nedenlerle Mahkeme, cezaların demokratik toplum bakımından gerekli ve ölçülü olduğuna karar vererek Sözleşme’nin 14. Maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir. İkinci başvurucunun 11. Madde ile ilgili başvurusu noktasında, Mahkeme, öncelikle, başvuru konusunu oluşturan cezanın ikinci başvurucunun taşıdığı bayrak ile ilgili olmadığını ve fakat anma töreninin amacı ile hukuki hükümler arasındaki çatışma olduğunu belirtmiştir. Son olarak, yerel mahkemelerin cezalar ile ilgili farklı muamelelerde bulunduğu kabul edilse bile bu muamelenin ikinci başvurucunun etnik zemini ile bir ilgisinin bulunmadığını saptamıştır. Tüm bu nedenlerle, Sözleşme’nin 14. Maddesi ile bağlantılı olarak 11. Maddesinin ihlal edilmediğine karar verilmiştir.
Mülkiyet hakkı
Anželika Šimaitienė v. Litvanya, Başvuru No. 36093/13, Karar Tarihi: 21.04.2020
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 21 Nisan 2020 tarihli Anželika Šimaitienė v. Litvanya kararında bir mahkumiyetin yokluğunda, ceza yargılaması sırasında görevden uzaklaştırıldığı dönemde bir hakime maaşının ödenmemesinin başvurucu için öngörülebilir olmadığına karar vererek mülkiyet hakkından ihlal bulmuştur. Kararın çevirisini buradan okuyabilirsiniz.
Öner v. Türkiye, Başvuru no. 24541/08, Karar tarihi: 26.05.2020
Başvurucunun Mardin Kızıltepe’de sahibi olduğu 201,552.81 m2lik araziye TEDAŞ’ın kullanımına verilmek üzere kamulaştırmadan el konulması nedeniyle açtığı davada arazinin değerine uygun bir tazminat alamaması – Mülkiyet hakkının ihlali
From → Haberler, İnsan hakları