İçeriğe geç

İHAM’ın Ghoumid ve diğerleri v. Fransa kararının özet çevirisi: “Terör eylemlerine katılarak ülke ile sadakat bağlarını kopartan kişilerin, vatandaşlıktan çıkartılmaları özel hayata saygı hakkını ihlal etmez”

by 09/07/2020

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), daha önceden çifte uyruklu olan ve terör eylemi yapmak için bir suç örgütüne katılmaktan mahkum olan beş kişinin mahkumiyet kararından sonra Fransız vatandaşlığından çıkartılmasına ilişkin 25 Haziran 2020 tarihli Ghoumid ve Diğerleri v. Fransa davasında, başvurucuların Sözleşme’nin 8. maddesinde düzenlenen özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edilmediğine, oy birliğiyle, karar verdi.

Mahkeme, daha önce çok sayıda kararında, terör eylemlerinin kendisinin insan haklarına ciddi bir tehdit oluşturduğuna karar verdiğinin altını çizmiştir. Başvurucuların halihazırda başka bir vatandaşlığı olduğu için, onların Fransız vatandaşlığından çıkartılması, onların vatansız bırakılması etkisi yaratmayacaktır. Buna ek olarak, Fransa vatandaşlığının kaybı, otomatik olarak sınırdışı edilmelerini gerektirmemektedir. Fakat, şayet aleyhlerine böyle bir karar verilseydi, başvurucuların buna karşı haklarını arayabilecekleri uygun başvuru yolları da olacaktı.

Son olarak; Mahkeme, Medeni Kanun’un 25. maddesi uyarınca vatandaşlıktan çıkarma cezai bir yaptırım olmadığından, 7 Numaralı Ek Protokol’ün 4. maddesi mevcut davada uygulanabilir değildir.

Kararın tamamını buradan okuyabilirsiniz. Mahkeme tarafından yayımlanan basın özeti, av. Benan Molu ve Aysel Güzel tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir.

Ghoumid ve Diğerleri v. Fransa, Başvuru nos. 52273/16, 52285/16, 52290/16, 52294/16 ve 52302/16, Karar tarihi: 25.06.2020

Başvuru konusu olaylar

Başvurucular Bachir Ghoumid, Fouad Charouali, Attila Turk, Redouane Aberbri ve Rachid Ait El Hac arasında Türk olan üçüncü başvurucu dışında herkes Fas vatandaşıdır. Bay Ghoumid, Bay Charouali ve Bay Turk, Mantes-la-Jolie’de, Bay Aberbri ve Bay Ait El Haj, Les Mureaux’da yaşamaktadır.

11 Temmuz 2007 tarihinde Paris Ceza Mahkemesi, beş başvurucuyu,
1995-2004 döneminde terör eylemi işlemek için bir suç örgütüne katılmaktan mahkum etmiştir. Bay Turk ve Bay Aberbri’nin Paris Temyiz Mahkemesi’ne yaptıkları temyiz başvurusunda Mahkeme, 1 Temmuz 2008 tarihinde başvuruculara verilen cezaları onamıştır.

Nisan 2015’te, İçişleri Bakanı, terör eylemine katılmaktan suçlu bulan 11 Temmuz 2007 tarihli mahkumiyet kararı doğrultusunda başvurucular hakkında Medeni Kanun’un 25. ve 25-1. maddeleri uyarınca Fransız vatandaşlığından çıkartmak için işlem başlattıkları konusunda başvurucuları bilgilendirmiştir.

Danıştay’ın 1 Eylül 2015 tarihinde bu kararı onamasının ardından, başvurucular, Başbakan tarafından 7 Ekim 2015 tarihinde çıkartılan beş kararname ile Fransız vatandaşlığından çıkartılmıştır.

Başvurucular, 7 Ekim 2015 tarihli bu kararın yürütmesinin durdurulması için geçici tedbir talebiyle ve yetkinin kötüye kullanılması nedeniyle işlemin iptali için Danıştay’a başvurmuştur. Başvurucuların yürütmeyi durdurma talepleri 20 Kasım 2015 tarihinde; işlemin iptali talepleri ise 8 Haziran 2006 tarihinde birbirine benzer beş kararla reddedilmiştir.

8 Eylül 2016 günü Bay Aberbri ve Bay Ait El Haj, Yvelines departmanının sınır dışı etme kurulu  ile görüşmüştür. 21 Ekim 2016’da Yvelines yöneticisi başvurucuları, Kurul’un sınır dışı edilmeleri hakkında olumlu görüş aldığı konusunda bilgilendirmiştir. Polis tarafından 26 Ekim 2016 tarihinde çağrılan başvuruculara sınır dışı edilme kararı bildirilmemiştir.

Başvurucuların şikayetleri

Başvurucular, 8. maddeye (özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı) dayanarak, vatandaşlıktan çıkartılmalarının, özel hayata saygı hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir. Başvurucular ayrıca, 2007 yılında Paris Ceza Mahkemesi tarafından verilen ceza ile mahkum edildikleri için, 7 Numaralı Protokol’ün 4. maddesi uyarınca (iki kez yargılanma veya cezalandırılmama ilkesi) gereği vatandaşlıktan çıkarmanın bir yaptırım oluşturan “örtülü bir ceza” olduğunu ileri sürmüştür.

Başvuru, 2 Eylül 2016 tarihinde İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne yapılmıştır. 

Mahkeme’nin Kararı

Madde 8

Mahkeme, bir yabancının,  ailesi ve akrabalarının yaşadığı bir ülkeden çıkartılmasının aile hayatına saygı hakkına müdahale oluşturabileceğini ancak ilgili kişiyi Fransız vatandaşlığından çıkarmanın, Fransız topraklarında olmasına dair bir sonuç doğurmadığını not etmiştir.

Başvurucular ‘özel ve aile hayatına’ dayanarak,  oturma izinleri için başvurmuş ve bu başvurulardan dolayı Fransa’da yaşamalarına izin veren onayı almıştır. Başvurularının reddedilmesi ve akabinde sınırdışı edilmeleri önlemi alınması halinde, gerekmesi durumunda, bu kararlara karşı İdare Mahkemelerinde dava açabileceklerdir. Sonuç itibarıyla Mahkeme, başvurucuların vatandaşlıktan çıkartılmasının, aile hayatlarına saygı haklarının kullanılmasına müdahale teşkil etmediği sonucuna varmıştır.

Bununla birlikte, keyfi olarak vatandaşlıktan çıkartma, ilgili kişinin özel hayatına olan etkileri nedeniyle Sözleşme’nin 8. maddesiyle bağlantılıdır. Bu nedenle Mahkeme, davayı bu perspektiften incelemiş ve iki noktaya bakmıştır: Başvuruculara karşı alınan tedbirlerin keyfi olup olmadığını (tedbirlerin yasal olup olmadığı, usuli güvenceleri karşılayıp karşılamadığı, uygun yasal denetime erişim de dahil olmak üzere yetkililerin özenli ve hızlı hareket edip etmedikleri) ve başvurucuların vatandaşlıktan çıkartılmalarının özel hayatlarına olan etkilerini incelemiştir.

Mahkeme, idari makamların, mahkumiyetlerinden hemen sonra başvurucular hakkında ivedilikle vatandaşlıktan çıkartılmaları için bir dava açmadıklarını tespit etmiştir. Bununla birlikte, bu tür olaylarla karşı karşıya kalan bir Devlet’in, terör eylemi oluşturan bir suçtan mahkum olan kişilerin Devlet’le hala sadakat bağı olup olmadığını daha sıkı bir şekilde tekrar değerlendirebileceğini kabul etmeye hazırdır ve bu nedenle, Devlet, sıkı bir orantılılık testiyle, başvurucular aleyhine başlangıçta seçmediği önlemler almaya karar verebilir.

Bu nedenle Mahkeme, davanın somut koşullarında, başvurucuların mahkumiyetleri, Fransız hukuku altında vatandaşlıktan çıkartılmaları için başlatılan süreç ve aleyhlerine alınan kararın uygulandığı tarih arasında geçen sürenin kendisi tek başına bu önlemi keyfi yapmaya yetmemektedir.

Tedbirin yasallığına ilişkin olarak; Mahkeme, Medeni Kanun’un 25-1 maddesi uyarınca, vatandaşlıktan çıkartmaya, cezai mahkumiyete konu eylemin işlendiği günden itibaren 10 yıl içinde karar verileceğini belirtmiştir. Fransız vatandaşlığından çıkartma kararı, 2015 yılında alınmıştır, oysa olaylar, en son 2004 yılında gerçekleşmiştir.

Ancak, bununla birlikte; Mahkeme, yasama organının Ocak 2006’da bu süreyi 15 yıla kadar uzattığını ve Danıştay’ın idari yaptırımlar konusunda, usuli koşullara ve formalitelere dayalı idari ve düzenleyici hükümlerin derhal uygulanacağına yönelik yerleşik içtihadını dikkate almıştır. Mahkeme böylece başvuruculara karşı alınan tedbirlerin yasal olduğunu tespit etmiştir.

Mahkeme, başvurucuların önemli usuli güvencelere sahip olduklarını tespit etmiştir. 30 Aralık 1993 tarih ve 93-1362 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 61. maddesi uyarınca, yetkililer kendilerine Fransız vatandaşlığından çıkarma niyetlerini önceden bildirmiş ve bu tedbirin dayandırılacağı yasal ve olgusal gerekçeleri açıklamıştır. Başvuruculara daha sonra savunmalarını sunmaları için bir ay süre verilmiştir, ki bunu yapmışlardır.

Konu daha sonra vatandaşlıktan çıkarılma hususunda onay vermesi amacıyla Danıştay’a taşınmıştır. Başvurucuların vatandaşlıktan çıkartılmasına dair verilen, fiili ve hukuki gerekçeler içeren bu karara karşı başvuruculara yürütmenin durdurulması talebiyle hakime ve Danıştay’a başvurma ve yetkinin kötüye kullanıldığı gerekçesiyle kararın iptalini isteme imkanı tanınmış, başvurucular da bu imkanı kullanmıştır. Böylece başvurucular Sözleşmesel haklarını arayabilmiş ve kararın iptali sürecinde Danıştay, orantılı bir değerlendirme yaparak, gerekçeli bir karar vermiştir. Mahkeme, başvurucuların vatandaşlıktan çıkarılmalarının keyfi olarak değerlendirilemeyeceğine karar vermiştir.

Kararların başvurucuların özel hayatı üzerindeki sonuçlarına gelince; bir yabancı olarak Fransa topraklarından sınır dışı edilmeleri artık mümkün olduğu için, Fransa’da kalmalarının artık biraz daha belirsiz bir hal aldığı doğruydu. Bu tür bir önlemin, özel hayatları üzerinde bir etkisi olacaktır çünkü bu, iş kaybına, aileden ayrılmaya ve Fransa’da kurdukları herhangi bir sosyal bağın bozulmasına yol açabilir. Ancak, sınır dışı edilme kararı alınmadığından Mahkeme, vatandaşlıktan çıkartmanın başvurucuların özel hayatı üzerindeki etkisinin kimliklerini kaybetmeleri olduğu görüşündedir.

Bu nedenle Mahkeme, Hükümet’in argümanlarını kabul etmiştir. Daha önceki davalarda vurguladığı üzere, terör eylemlerinin kendisi insan haklarına ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu nedenle, Fransa’da 2015 yılında gerçekleşen saldırıların ardından, Fransız yetkililerin terör suçundan ceza alan kişilere karşı daha büyük bir sertlik göstererek böyle bir karar alması anlaşılabilirdir. Hepsi suçlu bulunan başvurucular,  terör eyleminde bulunmak için terör örgütüne katılma suçunu 10 yıl boyunca işlemiştir. Mahkeme ayrıca, başvurucuların bir kısmının söz konusu suçu işlediklerinde Fransız uyruklu olduklarını ve diğerlerinin suçun işlediği süre zarfında vatandaşlık kazandıklarını kaydetmiştir.

Buna ek olarak, Fransa vatandaşlığının kaybı, otomatik olarak sınırdışı edilmelerini gerektirmemektedir. Fakat, şayet aleyhlerine böyle bir karar verilseydi, başvurucuların buna karşı haklarını arayabilecekleri uygun başvuru yolları da olacaktı.

Bu nedenle Mahkeme, başvurucuların Fransız vatandaşlığından çıkartılmalarının özel hayatları üzerinde orantısız bir sonuç doğurmadığına, bu nedenle Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir.

Ek 7 Numaralı Protokol’ün 4. maddesi

Ek 7 Numaralı Protokol’ün 4. maddesinin uygulanabilmesi için, kişinin özellikle kesin bir hükümle mahkum edildiği ya da beraat ettiği bir suçtan dolayı yeniden yargılanması veya mahkum edilmesi gerekmektedir.

7 numaralı Protokol’ün 4. maddesi uyarınca, başvurucuların terör eylemi hazırlığında olmak suçundan  “hüküm giydiği” açıktır. 2007 yılında verilen bu mahkumiyet kararı, başvurucuların 2015 yılında Fransız vatandaşlığından çıkartıldıkları tarihe kadar kesinleşmişti.

Vatandaşlıktan çıkartma tedbirinin Medeni Kanunu’nun 25. maddesi uyarınca ‘cezai’ niteliği olup olmadığı konusunda Mahkeme, öncelikle, bunun Fransa hukukunda sınıflandırılmadığını kaydetmiştir. Bu, Ceza Kanunu’nda değil, Medeni Kanun’da düzenlenmiş; ceza mahkemelerinin değil, idari mahkemelerin yetki alanına sokulmuş ve Danıştay tarafından “idari bir yaptırım” olarak tasnif edilmiştir.  

İkincisi, Mahkeme, Medeni Kanun’un 25. maddesi altında vatandaşlıktan çıkartmanın, cezalandırıcı çağrışımının ötesine geçerek, Fransız vatandaşlığına hak kazanan bir kişinin, demokrasinin temelini yok sayan terörizm gibi özellikle ciddi bir suç işleyerek Fransa’ya olan sadakat bağını koparmasına karşı belirli bir amaç taşıdığını belirtmiştir. Dolayısıyla bu, kişi ile Fransa arasındaki bağın koptuğunun ciddi bir teyididir.

Üçüncüsü;  Mahkeme, Devlet’in ilgili ya da potansiyel kişilere yönelik mesajının ciddiyetini hafife almamaktadır. Ancak, demokrasinin kendisine yönelik bir saldırı olan terör söz konusu olduğunda, buna karşı alınan Medeni Kanun’un 25. maddesi uyarınca alınan vatandaşlıktan çıkartma önleminin ciddiyetinin derecesi de bu bağlamda ele alınmalıdır. Ayrıca, bu tedbir tek başına, ilgili kişilerin Fransa’dan sınır dışı edilmeleri anlamına gelmemektedir.   

Sonuç olarak, Medeni Kanun’un 25. maddesi uyarınca vatandaşlıktan çıkarma cezai bir yaptırım değildir, ve bu nedenle 7 numaralı Protokol’ün 4. maddesi mevcut davada uygulanabilir değildir.

Karar sadece Fransızca yazılmıştır.

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: