İçeriğe geç

İHAM’ın Miljevic v. Hırvatistan kararının özet çevirisi: “Savaş suçu yargılamasında kişinin savunmasında kullandığı ifadeler nedeniyle mahkumiyetine hükmedilmesi, ifade özgürlüğüne aykırıdır.”

by 11/07/2020

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), başvurucunun kendisine yönelik bir savaş suçları yargılaması sırasında kendi savunması kapsamında ortaya koyduğu ifadeler sebebiyle aldığı hakaret sebepli mahkûmiyete ilişkin 25 Haziran 2020 tarihli Miljevic v. Hırvatistan davasında, oybirliğiyle, Sözleşme’nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğü) ihlal edildiğine karar vermiştir.

Spesifik olarak başvurucu kapanış ifadesinde, savaş suçu yargılamasında herhangi bir rolü olmayan ve üçüncü taraf niteliği taşıyan Hırvat Ordusu’ndan emekli bir albayı tanıkların ifadelerini değiştirmelerini sağlamakla suçlamıştır.

Mahkeme, özellikle yerel mahkemelerin bir tarafta yer alan başvurucunun kendisini savunma hakkı bağlamındaki ifade özgürlüğü ve diğer tarafta yer alan Albay’ın saygınlığını koruma hakkı arasında adil bir denge kuramadığına hükmetmiştir.

Bilhassa, Albay’ın başvurucunun duruşmalarına katılmak ve savaş suçlarının ortaya çıkarılması yönündeki dikkat çekici aktiviteleri sebebiyle kamuoyunun göz önünde bulunduğu gerçeği de düşünüldüğü zaman eleştirilere karşı daha geniş boyutlarda tolerans göstermiş olması gerekmektedir. Aynı zamanda başvurucunun ifadeleri kötü niyetli değildir ve kendisine yönelik süren yargılama süreciyle yeterince ilişkilidir.

Mahkeme önceliğin, ifadeleri yargılama sürecinde yer alan bir katılımcıya veya üçüncü bir kişiye/tarafa yönelmiş haksız ve yanlış suç şüphesi oluşturmadığı sürece savunmasını yapmak amacıyla ve hakaret/adını lekeleme/iftira sebebiyle dava edilme korkusu olmadan özgürce kendisini ifade etmek isteyen sanığa verilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Somut olay, başvurucunun ithamları Albay’a yönelik herhangi bir adli soruşturma ile sonuçlanmadığı için bu kapsamda değildir.

Kararın tamamını buradan okuyabilirsiniz. Basın özeti çevirisi Batuhan Karataş tarafından yapılmıştır. 

Miljevic v. Hırvatistan, Başvuru No:68317/13, Karar Tarihi: 25.06.2020

Başvuru Konusu Olaylar

Başvurucu Rade Miljević 1944 yılında doğmuş bir Hırvat vatandaşıdır ve Hırvatistan’ın Glina bölgesinde yaşamaktadır.

Bay Miljević 2006 yılında, 1991 yılında Glina Hapishanesi’nden çıkarılan ve infaz edilen dört tutuklu sivilin öldürülmesine katıldığı şüphesiyle suçlanmıştır. Bu olay Hırvat medyası tarafından geniş ve detaylı bir biçimde, özellikle Istraga (Soruşturma) adı verilen bir televizyon programı tarafından, ele alınmış ve işlenmiştir.

Başvurucu, kapanış ifadesinde hakkındaki soruşturmanın politik bir gerekçeyle açıldığını ve I.P adını taşıyan ve 1991-1995 yılları arasındaki savaşta Hırvatlara karşı işlenmiş suçları ortaya çıkarmasıyla tanınmış emekli bir Hırvat Ordusu’na mensup bir Albay tarafından açtırıldığını iddia etmiştir. Başvurucu esas olarak, I.P isimli albayın duruşmalar sırasında tanıkların ifadelerinin değiştirilmesini sağladığını ve kendisine karşı düşmanca ve şiddetli bir medya kampanyası düzenlediğini iddia etmiştir

Bay Miljević sürecin sonunda 2012 yılında aklandı. Mahkemeler, başvurucunun dört tutuklu sivili Glina Hapishanesi’nden aldığını ancak başvurucunun bu sivillerin öldürülmesine katıldığı veya infazları hakkında bilgi sahibi olabileceğine yönelik bir delil olmadığına hükmetti.

Bu esnada, emekli Albay Başvurucuya karşı hakaret sebebiyle dava açtı. Şehir Mahkemesi 2012 yılında, Başvurucunun yargılamalar sırasındaki kapanış ifadesindeki ithamların emekli Albay’a yönelik asılsız ve ispatlanmamış saldırılar olduğuna kanaat getirerek Başvurucuyu suçlu buldu. Mahkeme, Başvurucunun bu ithamları savaş suçları yargılaması sırasında kendisini savunmak amacıyla değil Albay’ın saygınlığına zarar vermek amacıyla yaptığına hükmetti. 

Başvurucunun mahkûmiyeti Bölge Mahkemesi tarafından 2013 yılında onaylandı, aynı zamanda Başvurucunun anayasal şikâyeti de reddedildi. Başvurucu, yaklaşık 130 Euro’ya tekabül eden 1000 Hırvatistan Kunası tutarındaki para cezasını ve I.P’nin hukuki temsile ilişkin giderlerini ödemeye mahkûm edildi.

Başvurucunun Şikâyetleri

Başvurucu, kendisine hakaret sebebiyle verilen mahkûmiyet kararının, Sözleşme tarafından ifade özgürlüğünün koruma altına alındığı 10.maddeye aykırılık yarattığını dolayısıyla haksız ve adaletsiz olduğunu iddia etmiştir.

Başvurucu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne 24 Ekim 2013 tarihinde başvurmuştur.

Mahkeme’nin Kararı

İlk olarak Mahkeme önceliğin, ifadeleri yargılama sürecinde yer alan bir katılımcıya veya üçüncü bir tarafa yönelmiş kötü niyetli suçlamalar oluşturmadığı sürece savunmasını yapmak amacıyla ve hakaret sebebiyle dava edilme korkusu olmadan özgürce kendisini ifade etmek isteyen sanığa verilmesi gerektiğini vurgulamıştır.

Başvurucunun davasında, yerel otoritelerin Başvurucunun ifadelerinin kendisine yönelik cezai bir yargılama prosedürü sırasında kendi savunmasının kapsamı içerisinde yer alması sebebiyle arttırılmış bir koruma seviyesini hak ettiği gerçeğini göz önünde bulundurmadıkları anlaşılmıştır. Başvurucunun ifadelerinin ölçüsüz olduğunun kabulüne rağmen bu ifadeler kötü niyetli değildir ve delil niteliği teşkil eden tanık ifadelerinin ve kovuşturma sürecinin arka planının genel olarak güvenilirliğini sorgulaması kendisine yönelik süren yargılama süreciyle yeterince ilişkilidir.

Mahkemeler, Albay I.P’nin başvurucunun duruşmalarına katıldığı ve tanıkların bazılarıyla buluştuğunu kabul ettiği gerçeklerini yeterince takdir etmemişlerdir.

Mahkeme, başvurucunun yaptığı suçlamaların, Albay hakkında tanıkların ifadelerinin değiştirilmesini sağladığı gerekçesiyle asla soruşturma açılmamasından yola çıkarak, objektif olarak kısıtlı sonuçlara yol açtığını da göz önünde bulundurmuştur.

Bunlara ek olarak, yerel mahkemelerin Albay’ın başvurucunun ifadeleri sebebiyle sıkıntı yaşadığı yönündeki kararlarının yerindeliğini sorgulamak için herhangi bir sebep olmamasına rağmen, Albay’ın başvurucunun duruşmalarına katılmak ve Istraga isimli televizyon programının editörlerine danışmanlık yapmasını da içeren, savaş suçlarının ortaya çıkarılması yönündeki aktiviteleri sebebiyle gönüllü olarak kamuoyunun göz önünde bulunduğu gerçeği de düşünüldüğü zaman kendisine yönelen eleştirilere karşı daha geniş boyutlarda tolerans göstermiş olmalıydı.

Son olarak, Mahkeme, savunmanın mahkeme salonundaki ifade özgürlüğüne ilişkin hususlarda cezai yargılamaya başvurulurken kısıtlamanın gerekli olduğunu ve bu tarz bir kısıtlamanın demokratik toplumlarda ancak olağanüstü koşullar altında gerekli olarak kabul edilebileceğini ifade etmiştir. Bu sebeple süreç yerel mahkemelerin bir tarafta yer alan başvurucunun kendisini savunma hakkı bağlamındaki ifade özgürlüğü ve diğer tarafta yer alan Albay’ın kendi saygınlığını koruma hakkı arasında adil bir denge kuramamasıyla sonuçlanmıştır.

Bunlara istinaden Sözleşme’nin 10.maddesine yönelik bir ihlal ortaya çıkmıştır.

Adil Tazmin (Madde 41)

Mahkeme, ihlal kararının, başvurucunun uğradığı manevi zararları kendiliğinden ve yeterince adil bir şekilde tazmin ettiğine karar vermiştir.

Ayrı Görüş

Yargıç Pastor Vilanova bu hükme eklenmiş olan mutabık bir görüş ifade etmiştir.

From → İnsan hakları

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: