İçeriğe geç

FORUM – Dr Bezar Eylem Ekinci – 6284 Sayılı Kanun’da Düzenlenen Önleyici Tedbirin Niteliğine Yönelik Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Kararları Kapsamında Bir Değerlendirme

by 13/07/2020

5eb3e2595542871ca4ed60c56284 Sayılı Kanun’da Düzenlenen Önleyici Tedbirin Niteliğine Yönelik Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Kararları Kapsamında Bir Değerlendirme

Bezar Eylem Ekinci – Dr. Öğretim Üyesi, Doğu Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı.

Giriş

Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un[ii] (6284 sayılı Kanun) amacı, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesidir (md. 1). Bunu gerçekleştirebilmek için 6284 sayılı Kanun’da koruyucu ve önleyici olmak üzere iki tür tedbir öngörülmüştür. İlgili Kanun’da düzenlenen bu tedbirler, geçici hukuki koruma tedbiri niteliğindedir.[iii]

6284 sayılı Kanun’da düzenlenen koruyucu ve önleyici tedbirler arasında nitelikleri ya da yöneldikleri amaçları gibi bazı temel farklılıkları vardır. Bu farkların doğru anlaşılması ve uygulanması, ilgili Kanun’un şiddetin önlenmesi amacının gerçekleştirilebilmesi bakımından oldukça önem taşımaktadır. Anayasa Mahkemesi, 6284 sayılı Kanun’da düzenlenen bu tedbir kararları bakımından hak ihlali olup olmadığı yönünde incelemeler yaparken, her iki tedbir kararının farklarına yönelik değerlendirmelerde de bulunmuştur. Bu çalışmada esas olarak önleyici tedbir kararının hukuki niteliğine ve amacına ilişkin Anayasa Mahkemesinin yaptığı bazı temel belirlemelere yer verilecektir.

Burada ilk olarak, 6284 sayılı Kanun’da öngörülen, koruyucu ve önleyici tedbir kararlarına genel hatlarıyla bakmak yol gösterici olacaktır. Ardından Anayasa Mahkemesinin, her iki tedbir türü arasındaki fark kapsamında önleyici tedbirin hukuki niteliğine yönelik değerlendirmelerde bulunduğu bireysel başvuru kararları ele alınacaktır.

6824 Sayılı Kanun’da Öngörülen Tedbir Türleri

Belirtildiği üzere ilgili Kanun’da koruyucu ve önleyici olmak üzere iki tür tedbir yer almaktadır:

  • Koruyucu Tedbir: 6284 sayılı Kanun’da koruyucu tedbirlerin, bu Kanun kapsamında “korunan kişilerle ilgili” alınan tedbirler olduğu belirtilmektedir (md. 3/1). 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği’nde, koruyucu tedbir kararının “Kanun Kapsamında belirtilen merciler tarafından korunan kişi hakkında olayın niteliği dikkate alınarak hükmedilecek tedbirlere ilişkin kararı,” ifade ettiği düzenlenmektedir (md. 3(k)).[iv] Bu bakımdan, koruyucu tedbir yoluyla, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kişilerin güvenliği ve korunması amaçlanmaktadır. Bu tedbir türünün diğer bir özelliği ise Kanun’da açıkça şiddetin uygulandığı hususunda delil ve belge aranmayacağına ilişkin düzenlemeye yer verilmesidir. Dolayısıyla karar verilmediğinde ya da geciktirilmesi halinde sorumluluk doğuracaktır.[v] Koruyucu tedbirler, doğal olarak mağdura yöneliktir. Şiddet uygulayan ya da uygulama tehlikesi bulunan kişiler hakkında bu tedbirler alınamaz.[vi]

Genel olarak bakıldığında, koruyucu tedbir kararının temel özelliği, kararın verilebilmesi için ileri sürülen iddianın yeterli olması, herhangi bir delil veya belge aranmamasıdır. Dolayısıyla, bu tedbir kararları, şiddet uygulayan kişi dinlenmeden, hatta deliller toplanmadan verilebilir.[vii] Burada, kişinin korunmaya alınmasına yönelik karar söz konusudur. Kişinin işyerinin ya da kimliğinin değiştirilmesi tedbirleri örnek verilebilir. 

  • Önleyici Tedbir: Önleyici tedbir, koruyucu tedbirden oldukça farklıdır. 6284 sayılı Kanun’un 5. maddesinde şiddet uygulayanlarla ilgili olarak verilebilecek önleyici tedbirler düzenlenmektedir. İlgili Yönetmelik’te de önleyici tedbir kararının “Kanunda belirtilen merciler tarafından şiddet uygulayan veya uygulama tehlikesi bulunan kişi hakkında, olayın niteliği dikkate alınarak hükmedilecek tedbirlere ilişkin kararı” ifade ettiği düzenlemesine yer verilmektedir (md. 3(p)). Hâkim, şiddet olgusu içeren somut olayın özelliğine göre, Kanun’da sayılan tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun göreceği benzer önleyici tedbirlere hükmedebilecektir.[viii] Bu tedbirlere örnek olarak da kişinin müşterek konuttan uzaklaştırılması ya da korunan kişinin bulunduğu yere yaklaşmaması örnek gösterilebilir.

6284 sayılı Kanun’a göre, yalnızca koruyucu tedbir kararı için delil veya belge aranmayacağı ifade edilmektedir. Önleyici tedbir kararının ise geciktirilmeksizin verileceği belirtilmektedir. Maddede ayrıca “Bu kararın verilmesi, bu Kanunun amacını gerçekleştirmeyi tehlikeye sokabilecek şekilde geciktirilemez” hükmü de yer almaktadır. Kısaca, koruyucu tedbir kararı talep üzerine hemen verilecek; önleyici tedbir kararı için inceleme olacak ancak ivedi bir şekilde yapılacaktır. Belirtildiği üzere bu düzenlemeler, insan hakları için tehdit oluşturan ve önemli toplumsal sonuçları olan şiddetin önlenmesi amacına yönelmektedir. Dolayısıyla, şiddetin uygulandığı ya da uygulanma ihtimalinin olduğu önleyici tedbir talebinde mutlaka kesin delil ya da belgelerle ispatı aranmayıp belirtiler ve emarelerle yetinilerek aksinin ispatı itiraz üzerine karşı tarafa bırakılmaktadır.[ix] Burada öne çıkan ikinci temel fark ise, Kanun’a göre koruyucu tedbirler, hâkim, mülki amir istisnai olarak da mülki amir yerine kolluk amiri tarafından alınırken; önleyici tedbirlerin kural olarak hâkim tarafından alınmasıdır.[x]

Genel olarak ifade etmek gerekirse koruyucu tedbir, kişinin korunmasına özgülenirken, önleyici tedbir şiddet uygulayan ya da uygulama tehlikesi olan kişiye yönelmekte ve bu yönüyle de adil yargılanma hakkı ile bağlantılı olmaktadır. Önleyici tedbir açısından, bir yanda kişinin yaşama hakkı, vücut bütünlüğünün korunması; diğer yanda ise tedbir uygulanan kişinin adil yargılanma hakkı arasında bir denge kurulması durumu karşımıza çıkabilmektedir. Dolayısıyla bu denge kurulurken, 6284 sayılı Kanun’un ve Kanun’da öngörülen tedbirlerin, temelde şiddetin önlenmesi, vücut bütünlüğü ve yaşama hakkına karşı tehditlerden koruma amacına yönelmesi ve aciliyet unsurunu içermesi hususlarıyla birlikte gözetilmesi önem taşımaktadır. Çünkü bu tedbirlerin gerektiği gibi verilmemesi ya da geciktirilmesi halinde kişinin yaralanması veya ölümü ile sonuçlanması söz konusu olabilmektedir. İlgili Kanun’un bu tedbir kararlarına karşı itiraz olanağı getirdiğini de eklemek gerekir.[xi] Aşağıda Anayasa Mahkemesi kararlarında da görüleceği üzere, önleyici tedbir karşı tarafa uygulandığı için yapılan başvurularda ihlal iddiaları genel olarak gerekçeli karar hakkı kapsamında adil yargılanma hakkı ile bağlantılı olmaktadır.

6284 Sayılı Kanun’da Düzenlenen Tedbirlerin Farklarına Yönelik Anayasa Mahkemesinin Değerlendirmesi ve Önleyici Tedbirin Niteliği

Anayasa Mahkemesinin, 6284 sayılı Kanun’da düzenlenen tedbirler kapsamında önleyici tedbirin niteliğine yönelik değerlendirmesini ele almadan önce, Mahkemenin ilgili Kanun’un amacına ilişkin tespitlerine bakmak yol gösterici olacaktır. Anayasa Mahkemesi norm denetimi yaptığı bir kararında, 6284 sayılı Kanun’la ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesi için etkili ve süratli bir yöntem izlenmesi, şiddete maruz kalanın gecikmeksizin korunmasının amaçlandığını belirtmiştir.[xii] 2016 tarihli bir bireysel başvuruda da, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle belirlenen standartlara uygun olarak 6284 sayılı Kanun hükümlerinin ihdas edildiğini ifade etmiştir.[xiii] Görüldüğü üzere Anayasa Mahkemesi, Kanun’un amacından hareketle şiddete karşı önlem alınmasında ve kişinin korunmasında acil olma unsuruna dikkat çekmektedir.

Aşağıda 6284 sayılı Kanunda yer alan tedbir kararları kapsamında gerek önleyici tedbir kararının niteliğine gerekse her iki tedbir kararı arasındaki temel farklara ilişkin Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kararları bakımından değerlendirme yapabileceğimiz doğrudan bağlantılı iki kararına yer verilecektir. Bu kararlardan ilki 2015 tarihli Armağan başvurusudur.[xiv] Ardından 2016 tarihli Söylemezoğlu başvurusu[xv] ele alınacaktır.

  • Anayasa Mahkemesinin 2015 tarihli 2013/8840 numaralı Armağan başvurusundaki değerlendirmesi

Başvurucu, 6284 sayılı Kanun kapsamında verilen tedbir kararının hatalı ve haksız olması, bu karara yönelik itirazın gerekçesiz biçimde reddedilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasında bulunmuştur. İddialardan ilkinin değerlendirilmesine bakıldığında, başvurucu Aile Mahkemesi tarafından hatalı değerlendirme sonucu A.Y. isimli şahsın lehine, kendisi aleyhine olacak şekilde önleyici tedbir kararı verildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu hakkında önleyici tedbir kararı verilmesi talebinde bulunulmuş ve olaya ilişkin tahkikat evrakının gönderildiği Mahkemece “önleyici ve koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için şiddet uygulandığına dair delil aranmayacağı ve kararın geciktirilmeksizin verilmesi gerektiği” şeklindeki gerekçe ile başvurucu hakkında 6284 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca bir kısım tedbire hükmedilmiştir.[xvi]

Buradaki ilk ihlal iddiasının değerlendirmesine bakıldığında, Aile Mahkemesinin, kararında delil aranmayacağı kuralını önleyici tedbir açısından da uyguladığı anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere, koruyucu tedbir kararında delil ve belge aranmayacak; önleyici tedbir kararı ise geciktirilmeksizin verilecektir. Anayasa Mahkemesine yapılan bu başvurunun, diğer ihlal iddiasının incelenmesinde, durum biraz daha net görülebilmektedir. Burada da başvurucu, Mahkemece kendisi aleyhine verilen önleyici tedbir kararına yönelik itirazın, itiraz merci tarafından gerekçesiz şekilde reddedildiğini belirterek haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.[xvii]

Başvurucu, kendisi aleyhine verilen önleyici tedbir kararına yönelik itirazında olayın asıl mağdurunun kendisi olduğunu ileri sürerek itiraz konusu kararın kaldırılması talebinde bulunmuş; itirazı inceleyen Mahkeme de itiraz edilen kararın yasaya ve yasa ile korunan amaca uygun olduğunu, 6284 sayılı Kanun’un aile hâkimine en kısa zamanda her türlü tedbiri alma yetkisini verdiğini, aile hâkiminin mevcut duruma ve dosya kapsamına göre önleyici tedbir kararı verdiğini, 6284 sayılı Kanun’un 8. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince hiçbir delil veya belgeye de gerek bulunmadığını belirterek itirazın reddine karar vermiştir.[xviii] Dolayısıyla burada koruyucu tedbir için öngörülen delil ve belge aranmaksızın kuralının önleyici tedbir açısından da uygulandığını daha net anlamaktayız.

Anayasa Mahkemesine göre, “(…) aile hâkiminin mevcut duruma ve dosya kapsamına göre önleyici tedbir kararı verdiğini, 6284 sayılı Kanun’un 8. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince hiçbir delil veya belgeye de gerek bulunmadığını belirterek itirazın reddine karar vermiştir. Bu itibarla anılan kararda yeterli ölçüde değerlendirme yapılarak iddiaların karşılandığı, bu açıdan itiraz mercii kararının gerekçesiz olduğundan söz edilemeyeceği anlaşılmıştır.”[xix] Anayasa Mahkemesi, Aile Mahkemesinin kararının gerekçesiz olmadığını belirterek başvuruyu açıkça dayanaktan yoksun bulmuştur. Bu değerlendirme ilk bakışta, Anayasa Mahkemesinin gerekçeli karar hakkı kapsamındaki içtihadıyla genel olarak uyumlu görünmekle birlikte buradaki temel meselenin, her iki tedbir türünün uygulanmasında, Aile Mahkemesinin Kanun’da öngörülen ayrımı yapmamasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Oysa başvuruda, Aile Mahkemesinin “önleyici tedbir kararı verdiğini” ve 6284 sayılı Kanun’a göre de “hiçbir delil veya belgeye de gerek bulunmadığını belirterek itirazın reddine karar” verildiği ifade edilmektedir. Kısaca ifade etmek gerekirse, kararda Aile Mahkemesinin, ilgili Kanun’da, koruyucu tedbir kararı için geçerli olan “(…) şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaz.” kuralını, önleyici tedbir kararı için de uyguladığı görülmektedir. Belirtildiği üzere ikisi farklı tedbir türleridir. Anayasa Mahkemesi de kararında bu farka yer vermemiştir. Dolayısıyla burada, Kanunda yer alan iki tedbir türünün uygulanması bakımından bir karışıklık yaşandığı sonucuna ulaşabilmekteyiz. Anayasa Mahkemesi, iki tedbir türü arasındaki bu uygulama farkına, daha sonra 2016 yılındaki Söylemezoğlu başvurusunda[xx] dikkat çekmiştir.

  • Anayasa Mahkemesinin 2016 tarihli 2013/3758 numaralı Söylemezoğlu başvurusundaki değerlendirmesi

Yukarıdaki kararın ardından, benzer konuda başka bir başvuru yapılmıştır. Bu başvuruda da başvurucu, 6284 sayılı Kanun kapsamında, aleyhinde önleyici tedbir kararı verildiğini ve itirazının gerekçesiz olarak reddedildiğini ileri sürmüştür.[xxi] Anayasa Mahkemesi bu defa, her iki tedbirin farklı yönlerine net bir şekilde işaret ederek karar vermiştir. Anayasa Mahkemesine göre:

“6284 sayılı Kanun’un 5. maddesinde örnekleyici olarak bir kısım önleyici koruma tedbirleri belirlenmiş, 8. maddenin (3) numaralı fıkrasında Kanun’un 4. maddesinde belirtilen ve hâkim tarafından verilebilen koruyucu tedbir kararları için, şiddetin varlığı hususunda delil veya belge aranmayacağı belirtilmiştir. Bunun yanında ağırlıklı olarak aleyhine tedbir kararı verilen kişinin temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı niteliği olan ve Kanun’un 5. maddesinde düzenlenen önleyici tedbir kararları için böyle bir ayrıksı durum öngörülmemiştir.” [xxii]

Anayasa Mahkemesi, her iki tedbirin uygulanması bakımından farklarını değerlendirirken önleyici tedbir konusunda, 6284 sayılı Kanun’un gerekçesine şu şekilde yer vermektedir:

“(…) şiddete maruz kalan veya maruz kalma tehlikesi altında bulunan kişilerle ilgili koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için herhangi bir delil araş­tırması veya belge ibrazı aranmazken önleyici tedbir kararı verilebilmesi için kişinin şiddete maruz kaldığı veya maruz kalma tehlikesi altında bulunduğu hususunda olguların varlığının gerektiği, aksi yöndeki uygulamanın kişilere kanunla sağlanan hakkın kötüye kullan­ılmasına sebebiyet verebileceği hususu vurgulanmıştır.”[xxiii]  

Anayasa Mahkemesi, tedbir kararları ile bir tarafın vücut dokunulmazlığı veya yaşam hakkı gibi kişi için olmazsa olmaz hak ve menfaatlerin korunması amaçlanırken diğer taraftan önleyici tedbirlerle kişi hak ve özgür­lüklerine önemli ölçüde sınırlamalar getirilmiş olacağını da eklemektedir. Anayasa Mahkemesine göre, tedbir kararlarından olumlu ya da olumsuz etkilenen tarafların temel hak ve özgürlükleri arasındaki dengenin gözetilmesi gerekmektedir.[xxiv]

Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi, önleyici tedbir kararı konusundaki temel belirlemelerini esas olarak Söylemezoğlu kararında yapmaktadır. Bu noktada bir hususun altının çizilmesi gerekiyor. Kanun’da, bir kişinin aleyhine önleyici tedbir kararı verilirken, şiddetin varlığı hususunda delil veya belge aranmayacağı düzenlemesi yer almamaktadır. Dolayısıyla, önleyici tedbir kararının herkes için keyfi biçimde uygulanacağı sonucu çıkmamaktadır. Önleyici tedbirde inceleme yapılmakta ancak şiddeti önleme konusundaki acil ihtiyaç nedeniyle sadece olgularla yetinilmekte ve geciktirilmeksizin verilmektedir. Burada sadece olgularla yetinmek, Kanun’un kişinin vücut bütünlüğü ve yaşam hakkını acil bir şekilde korumaya yönelen amacından kaynaklanmaktadır. Belirtildiği üzere 6284 sayılı Kanun’da, önleyici tedbir kararının verilmesine ilişkin olarak Kanun’un amacını gerçekleştirmeyi tehlikeye sokabilecek şekilde geciktirilemez düzenlemesine açık biçimde yer verilmektedir (md. 8/3). Şiddetin varlığı hususunda delil ve belge aramama kuralı ise koruma tedbiri kararı için geçerlidir. Bir kişi, şiddet görüyorum ya da şiddet görme ihtimalim var dediği zaman, bu kişi için koruma tedbiri verilmesinde şiddetin varlığı hususunda delil ve belge aranmaması amaca uygun bir durumdur.

Önleyici tedbir kararı bakımından belirtebileceğimiz diğer bir konu ise bu kararlardaki gerekçenin kapsamıdır. Önleyici tedbir kararı verilirken gerekçe konusunda Anayasa Mahkemesi, kişinin şiddete maruz kaldığı veya maruz kalma tehlikesi altında bulunduğu hususunda olguların varlığının açıklanmasının yeterli olduğunu belirtmektedir. Bu tedbir kararına yapılacak itirazda ise Anayasa Mahkemesi, 6284 sayılı Kanun’da düzenlenen tedbir kararlarının, verildiği anda infaz kabiliyetini haiz olması nedeniyle Kanun’da amaçlanan “acil müdahale” olgusunun bu aşamada sağlanmış olacağını, bu amacın gerçekleşmesi adına tedbir kararında, şiddetin var olduğuna yönelik kanaate nasıl ulaşıldığının açıklanmasının yani gerekçe açısından daha esnek bir yaklaşım usulünün benimsenebileceğini ifade etmektedir. Ancak Mahkeme, bu yaklaşıma ait sınırın olayların özelliğine göre, gerekçeli karar hakkının temel esaslarına zarar vermeyecek düzeyde belirlenmesinin de gerekli olduğuna dikkat çekmektedir. Bu kapsamda söz konusu kararlarda yer verilen gerekçelerde, ileri sürülen zarar riski ve olgulara göre, talebin ilgili mevzuat çerçevesinde kabul görmesi için temel unsurları taşıyıp taşımadığının ortaya konulması yeterli olacaktır.[xxv]

Anayasa Mahkemesine göre, başvuru konusu olayda olduğu gibi, aciliyet unsurunun ortadan kalktığı ve başvurucunun itirazlarını sözlü olarak sunamadığı itiraz aşamasında mahkemenin, tek taraflı iddiaya dayanılarak verilen tedbirlerin yerindeliğini, itiraz edenin ileri sürdüğü beyan ve deliller çerçevesinde her iki taraf için öngörülen hak ve menfaat dengesini de gözeterek değerlendirmesi gerekmektedir.[xxvi] Bu aşamada 6284 sayılı Kanun açısından bir noktayı hatırlatmak önemlidir. Burada aciliyet unsuru kalkıyor ancak kanunun amacı değişmiyor. Buna ek olarak, Kanun’la sadece devam eden bir şiddet değil, gerçekleşebilecek bir şiddeti önleme amacı da söz konusudur. Dolayısıyla gerekçelerin değerlendirilmesinde bunların da göz önüne alınması gerekmektedir. Söylemezoğlu başvurusuna devam edersek, Anayasa Mahkemesinin bu başvuruda ihlal kararı vermesinin nedeni, tedbir kararına yapılan itirazın neden reddedildiğinin asgari düzeyde dahi açıklanmamasından ileri gelmektedir.[xxvii]

Söylemezoğlu kararı ile biraz daha netleşen koruyucu ve önleyici tedbir kararları arasındaki fark ve özellikle önleyici tedbirin kapsamına ilişkin belirlemeler, Mahkemenin daha sonraki kararlarında da sürdürülmüştür. 2017 tarihli Çelikbaş başvurusunda da başvurucu, önleyici tedbir kararı ile bu karara yaptığı itirazın reddine ilişkin kararın, karşı tarafın soyut iddialarına dayalı olarak verildiğini, iddiaların gerçekliğinin araştırılmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.[xxviii] Anayasa Mahkemesi, “(…) 6284 sayılı Kanunda öngörülen amaç dikkate alındığında, bu konuda tam kanaate ulaştırıcı kesin bir delil aranmasına gerek bulunmadığı, nitekim Mahkemenin gerekçeli kararında bu hususa değinildiği (…), başvurucunun itiraz dilekçesinde, tedbir kararı için yeterli olguların varlığını bertaraf edecek, ayrıca değerlendirilmesini gerektiren herhangi bir hususun ileri sürülmediği (…)” belirtilerek itiraz merci tarafından tedbir kararına atıf yapılarak değerlendirme yapılmasının makul görülebileceğine karar vermiştir.[xxix] Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi artık önleyici tedbir kararının niteliği ve amacı konusunda Söylemezoğlu kararındaki temel tespitleri uygulamaktadır.

Anayasa Mahkemesi, daha sonraki 2019 tarihli Kırşehirli[xxx] ve 2020 tarihli Çiğil[xxxi] başvurularında da Söylemezoğlu kararındaki temel unsurlara referans vermektedir. Örneğin, Anayasa Mahkemesi Çiğil kararında başvurucu aleyhine 6284 sayılı Kanun’un 5. maddesine göre önleyici tedbir kararı verildiğini belirtmektedir. Mahkeme burada, “6284 sayılı Kanun’da öngörülen amaç dikkate alındığında bu konuda tam kanaate ulaştırıcı, kesin bir delil aranmasına gerek bulunmadığı”nı Mahkemenin gerekçeli kararında bu hususa değinildiği, başvurucunun itiraz dilekçesinde tedbir kararına dayanak olguların varlığını bertaraf edecek, ayrıca değerlendirilmesini gerektirecek herhangi bir hususun ileri sürülmediğini ifade etmiştir.[xxxii]

Sonuç

6284 sayılı Kanun’da öngörülen koruyucu tedbir kararı, Kanun kapsamında “korunan kişilerle ilgili” alınan tedbirlere ilişkin kararlardır ve delil ve belge aranmamaktadır. Önleyici tedbir ise şiddet uygulayan ya da uygulama tehlikesi olan kişiye yönelik bir tedbir türüdür ve geciktirilmeksizin verilir. İlgili Kanun, tedbir kararlarına itiraz öngörmüştür. Anayasa Mahkemesinin konuya ilişkin önüne gelen başvurularda da tedbir kararına itirazın, her iki tedbir arasındaki temel farklıkların bir sonucu olarak, genellikle önleyici tedbir kararına itirazda gerekçeye yönelik yapıldığı görülmektedir. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi önüne gelen ilk başvurulardan biri Armağan başvurusudur. Ancak konuya ilişkin temel belirlemelerin Söylemezoğlu kararı ile yapıldığı görülmektedir. Esas olarak bu kararda koruyucu ve önleyici tedbir kararları arasındaki farklara net olarak yer verilmektedir.

Anayasa Mahkemesinin, 6284 sayılı Kanun’un amacından hareketle, gerekçeli karar hakkı yönünden asgari unsurları taşıması kaydıyla, daha esnek bir yaklaşımın sergilenebileceğini ifade ettiğini belirtebiliriz. Bu yorum, önleyici tedbir kararı açısından adil yargılanma hakkını otomatik olarak ortadan kaldıran bir durum olarak anlaşılmamalıdır. Vücut bütünlüğü ya da yaşam hakkına yönelen bir tehdit karşısında olguların varlığı ile yetinilmesi makul karşılanmalıdır. Belirtildiği üzere, kararlara itiraz da öngörülmektedir. Koruyucu ve önleyici tedbir kararları 6284 sayılı Kanun’un şiddeti önleme, şiddet mağdurunu koruma amacı ve acil müdahale yönüyle birlikte gözetilerek ne kadar iyi değerlendirilirse, Kanun’un bu hükümlerinin uygulanmasına güven duyulması da o kadar sağlıklı olacaktır.

[i] Dr. Öğretim Üyesi, Doğu Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı.

[ii] Resmî Gazete, 20 Mart 2012, S. 28239.

[iii] Belirtmek gerekir ki, bu tedbirler diğer kanunlarda düzenlenen geçici hukuki koruma tedbirlerinden belli yönlerden ayrılmaktadırlar. Örneğin, 6284 sayılı Kanun’da öngörülen geçici hukuki koruma tedbirlerinin amacı aile içinde aile bireylerine ve aile dışında kadınlara ve çocuklara karşı şiddeti önlemektir. Bir başka örnek olarak ise 6284 sayılı Kanun’da düzenlenen tedbir kararlarının, itiraz kanun yoluna tabi olması; temyiz kanun yoluna tabi olmaması, bu tedbirleri diğer kanunlarda düzenlenen geçici hukuki koruma tedbirlerinden ayıran bir başka husus olarak karşımıza çıkması verilebilir. Bu konuda bkz. Mehmet GÜNAY, “6284 Sayılı Kanuna Göre Koruyucu ve Önleyici Tedbirler”, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Y. 3, S.10, 2012, s. 650-651.

[iv] Bkz. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği, Resmî Gazete, 18 Ocak 2013, S. 28532.

[v] Bkz. Sema TAŞPINAR AYVAZ, “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 Sayılı Kanun’da Yer Alan Tedbirlerin Medenî Usul Hukuku Bakımından Değerlendirilmesi”, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Hukuk: 4. Uluslararası Kadın/Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Konferansı, 3-5 Ekim 2012, (Editör: Fatma Güven Lisaniler ve Süheyla Üçışık Erbilen), EMU Press, C. 2, Y. 2013, s. 41.

[vi] Bkz. Ramazan KARAKAYA, Uygulamada Ailenin korunması ve Kadına Karşı şiddetin Önlenmesine Dair Kanun (6284 Sayılı Yasa), Adalet Yayınevi, Ankara 2018, s. 25.

[vii] Bkz. Necla ÖZTÜRK, “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun Getirdiği Bazı Yenilikler ve Öneriler”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. 8, S. 1, 2017, s. 13. 6284 sayılı Kanun’un 3. maddesinde mülkî amir tarafından verilecek koruyucu tedbir kararları; 4. maddesinde hâkim tarafından verilecek koruyucu tedbir kararları düzenlenmektedir. Koruyucu tedbirler açısından Kanun, alınacak tedbirleri sınırlı olarak saymamış “uygun görülecek benzer tedbirler”i alabilmesine de olanak tanımıştır. Bu bakımdan, kadının korunması açısından idareye ve hâkime geniş bir takdir alanı yarattığını belirtmek gerekir. Bu konuda bkz. Selin ESEN, “Ev İçi Şiddete Karşı Devletin Kadını Koruma Ödevinin Konusu, Muhatapları ve Korumanın Yararlanıcıları”, Kadınların ve Kız Çocuklarının İnsan Hakları: Kadına Yönelik Şiddet ve Ev-İçi Şiddet, Ed. Funda Kaya, Nadire Özdemir ve Gülriz Uygur, Savaş Yayınevi, 1. Baskı, Ankara, Kasım 2014, s. 98.

[viii] Burada verilecek önleyici tedbir kararının çeşidi ve niteliği hâkimin takdirine bırakılmıştır. Bkz. GÜNAY, s. 664.

[ix] Bkz. TAŞPINAR AYVAZ, s. 41.

[x] Kanun’un 5. maddesinin 2. fıkrasında bazı istisnalar yer almaktadır.

[xi] Bu tedbirlerin verilmesi halinde ilgili kişinin nasıl itiraz edeceğine yönelik düzenlemeler Kanun’un 9. maddesinde yer almaktadır. Kanuna göre verilen kararlara karşı tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde ilgililer tarafından aile mahkemesine itiraz edilebilir (madde 9/1).

[xii] Bkz. E. 2013/64, K. 2013/142, K.T. 28.11.2013, AYMKD, S. 51, C. 3. Anayasa Mahkemesi norm denetimi yaptığı 2013 tarihli bir kararında da 6284 sayılı Kanun’a göre verilen zorlama hapsine ilişkin inceleme yaparken, ilgili kuralın, Kanun’un amacını gerçekleştirmeye yönelik olarak şiddet mağdurunu etkin koruma amacıyla yapıldığını belirtmiştir. Bkz. E. 2013/119, K. 2013/141, K.T. 28.11.2013, AYMKD, S. 51, C. 3, s. 1837.

[xiii] Bkz. Salih Söylemezoğlu Başvurusu, B.N. 2013/3758, K.T. 06.01.2016, §33.

[xiv] Gamze Armağan Başvurusu, B. N. 2013/8840, K.T. 15.12.2015.

[xv] Salih Söylemezoğlu Başvurusu, B.N. 2013/3758, K.T. 06.01.2016.

[xvi] Bkz. Gamze Armağan Başvurusu, §35.

[xvii] Gamze Armağan Başvurusu, §47.

[xviii] Gamze Armağan Başvurusu, §47.

[xix] Gamze Armağan Başvurusu, §47.

[xx] Salih Söylemezoğlu Başvurusu, B.N. 2013/3758, K.T. 06.01.2016.

[xxi] Salih Söylemezoğlu Başvurusu, §15.

[xxii] Salih Söylemezoğlu Başvurusu, §34.

[xxiii] Salih Söylemezoğlu Başvurusu, §35.

[xxiv] Salih Söylemezoğlu Başvurusu, §36.

[xxv] Salih Söylemezoğlu Başvurusu, §39.

[xxvi] Salih Söylemezoğlu Başvurusu, §40.

[xxvii] Salih Söylemezoğlu Başvurusu, §41.

[xxviii] Mahmut Mahir Çelikbaş Başvurusu, B.N. 2014/12971, K.T. 01.02.2017, §18.

[xxix] Mahmut Mahir Çelikbaş Başvurusu, §26.

[xxx] Tugay Kırşehirli Başvurusu, B.N. 2017/27041, K.T. 11.12.2019.

[xxxi] Azim Çiğil Başvurusu, B.N. 2017/39439, K.T. 10.03.2020.

[xxxii] Azim Çiğil Başvurusu, §18.

 

 

 

 

 

From → forum

Yorum Yapın

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: