İçeriğe geç

İHAM’ın Teshana v. Arnavutluk kararının özet çevirisi: “Yüzüne asit atılan kadının ev içi şiddet şikayetinin etkili şekilde soruşturulmaması, yaşam hakkının ihlalidir.”

by 13/09/2020

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 4 Ağustos 2020 tarihli Tershana v. Arnavutluk davasında 2009 yılında yüzüne asit atılan başvurucunun yaşam hakkının ihlal edilmediğine ancak yaşam hakkı ihlali iddiasını etkili şekilde soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar verdi.

Söz konusu davada başvurucu kadın, ev içi şiddete maruz kaldığını ve saldırının arkasındaki şüphelinin eski eşi olduğunu iddia etti. Mahkeme, söz konusu saldırıdan Arnavutluk’un sorumlu tutulamayacağına karar verdi. Eğer Arnavutluk, başvurucunun risk altında olduğunun farkında olsaydı, bunu önleyecek tedbirler almak devletin yükümlülüğü olurdu. Ancak söz konusu davada yerel makamlar, başvurucunun eski eşinin şiddet içeren davranışından olayın ardından haberdar olmuştur.

Öte yandan, toplumsal cinsiyete dayalı şiddete dair belirtiler içeren ve bu nedenle yetkililerin özel bir özen yükümlülüğüyle hareket etmesi gereken saldırıya yönelik soruşturmada, başvurucuya atılan maddenin ne olduğu belirlenememiştir. Soruşturma 2020 yılında kalmış, fail tespit edilememiş, başvurucu tekrar eden sorularına karşın süreç hakkında bilgilendirilmemiştir. Mahkeme, bu koşullarda, yerel makamların asit saldırısına karşı etkili bir cevap verdiğini kabul etmemiştir.

Kararın tamamını buradan okuyabilirsiniz. Mahkeme tarafından yayımlanan basın özetinin çevirisi Av. Benan Molu tarafından yapılmıştır.

Tershana v. Arnavutluk, Başvuru no. 48756/14, Karar tarihi: 04.08.2020

Temel olgular

Başvurucu Dhurata Tërshana, 1984 doğumlu bir Arnavutluk vatandaşıdır ve Tirana’da yaşamaktadır.

29 Temmuz 2009 tarihinde Tirana’da bazı meslektaşlarıyla sokakta yürürken tespit edilemeyen bir saldırgan, başvurucuya asit atmıştır. Yüzünün ve üst gövdesinin %25’i yanmış ve urumu kritik bir halde hastaneye kaldırılmıştır. Saldırıdan kısa bir zaman sonra özel bir tedavi için İtalya’ya giden başvurucu, 2009-2012 yılları arasında en az 14 ameliyat geçirmiştir. Anksiyete ve psikolojik sorunlar yaşamış, Arnavutluk’a geri dönmekten korkmuştur.

Saldırıya karşı ivedi bir şekilde soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu ifadesinde, saldırganı çıkartamadığını ancak saldırının geçmişte kendisine şiddet uygulayan ve onu ölümle tehdit eden eski eşi E.A. tarafından organize edildiğinden şüphelendiğini söylemiştir. E.A.’nın evi aranmış, iki bıçak da dahil olmak üzere bazı eşyalarına el konulmuştur. Yasadışı silah bulundurmaktan gözaltına alınmış ancak daha sonra savcılık, bıçakların süs olarak kullanıldığını, bu sebeple suç işlenmediğini belirterek başlatılan ceza soruşturmasında takipsizlik kararı vermiştir.

Soruşturmada başka adımlar da atılmıştır: Özellikle, olay yerinde inceleme yapılmış, başvurucunun ve E.A.’nın ailelerinin ifadeleri alınmış, saldırının gerçekleştiği yerin yakınındaki iki bankadan kamera kayıtları alınmış ve incelenmiş, başvurucunun üzerinde ve kıyafetlerinde bulunan madde ve sıvının atıldığı çöp kutusu üzerindeki parmak izleri teşhis için adli tıpa ve diğer uzmanlara götürülmüş ve rapor istenmiştir.

Soruşturma, başvurucuya atılan madde ya da saldıran kişi tespit edilemeden Şubat 2010’da durdurulmuştur. Başvurucu tekrar tekrar soruşturmanın akıbetini sormuş ancak Şubat 2010’dan sonra herhangi bir cevap alamamıştır. Soruşturmaya dair en güncel bilgi polistedir ve soruşturma devam etmektedir.

2013 yılında Mahkeme, başvurucu ve avukatı duruşmaya katılmadığı için başvurucunun devlet aleyhine açtığı tazminat davasını reddetmiştir.

Başvurucunun ihlal iddiaları

Başvurucu, Sözleşme’nin 2. maddesine (yaşam hakkı) dayanarak, yetkililerin onu asit saldırısından korumak için gerekli önlemleri almadığından ve saldırganın tespit edilmesi, soruşturulması ve cezalandırılması için hızlı ve etkili bir soruşturma yürütmediklerinden şikayetçi olmuştur.

Başvurucu ayrıca, 2. maddeyle bağlantılı olarak 13. maddeye (etkili başvuru hakkı) dayanarak savcılığın eylemlerine karşı itiraz etme ve ne saldırgana ne de devlete karşı tazminat talebinde bulunma imkanı olmadığından şikayet etmiştir.

Başvurucu ayrıca, 14. madde (ayrımcılık yasağı) altında, kadın olduğu için yetkililerin pasif bir tutum izlediğini belirtmiştir.

Başvuru, 30 Haziran 2014 tarihinde İHAM’a gönderilmiştir.

Mahkeme’nin kararı

2. madde (Yaşam hakkı)

Mahkeme, Sözleşme altında bir kişinin yaşamı risk altındayken devletlere yüklenen gerekli önleyici tedbirleri alma yükümlülüğünün yetkililere imkansız ya da orantısız bir sorumluluk yüklemediğini belirtmiştir. Gerçekten Mahkeme, Arnavutluk yetkililerinin başvurucuya karşı yapılan saldırıyı önlemeyemediği için nasıl sorumlu tutulabileceğini anlamamıştır.

İlk olarak Mahkeme, saldırı sırasında Arnavutluk’un hayata ve sağlığa karşı suçlara ilişkin yasal düzenlemelerine bakmış ve bunların etkililiğinden tatmin olmuştur. O dönemdeki Ceza Kanunu, kişilerin hayatına ya da sağlığına karşı savcılığın re’sen harekete geçmesini öngören bir dizi suça yermiştir. Savcılık, başvurucuya yönelik saldırıya karşı Ceza Kanunu’nun 88. maddesi altında 10 yıla kadar hapis cezası öngören bir ceza soruşturması başlatmıştır.

İkinci olarak Mahkeme, yerel makamların başvurucunun fiziksel bütünlüğünün ya da hayatının gerçek ve yakın bir tehlike altında olduğunu bilmelerinin mümkün olmadığını çünkü başvurucunun saldırıdan önce tehlikede olduğuna dair yetkililere bir başvuru yapmadığını tespit etmiştir. Başvurucu, eski eşinin kendisine yönelik şiddeti hakkında ilk kez, 29 Temmuz 2009 tarihindeki asit saldırısından sonra, savcılık önündeki ifadesi sırasında şikayetçi olmuştur.

Bu nedenle, yetkililerin, Sözleşme’nin 2. maddesi uyarınca, başvurucunun yaşamını ve fiziksel bütünlüğünü koruma konusundaki pozitif yükümlülüğünü ihlal ettiği söylenemez.

Mahkeme daha sonra, bir kişinin şüpheli koşullar altında hayatını tehlikeye sokan derecede yaralandığına inanılmasını gerektirecek bir neden varsa yetkililerin etkili bir soruşturma başlatması gerektiğini vurgulamıştır. Böyle bir soruşturma, yaralanmanın nedenini ve sorumluları ortaya çıkartmaya ve cezalandırmaya elverişli olmalıdır.

Ayrıca, o dönem Arnavutluk’ta gerçekleştiği gibi, kadınlara karşı şiddetten sorumlu olan kişilere karşı hoşgörü gösterilen genel bir iklimde gerçekleşen saldırılarda, yetkililerin özel bir özen yükümlülüğüyle hareket etmesi ve etkili bir soruşturma yürütmesi her şeyden daha önemlidir.

Buna karşın, her ne kadar soruşturmada bazı adımlar atılmış olsa da, yetkililer başvurucuya saldırıda kullanılan maddeyi tespit edememiştir. Kimyasal ya da toksikolojik bir uzman raporu alınmamıştır. Mahkeme, bu dava için bu kadar hayati öneme sahip bir adımın hızlı ve kesin bir şekilde gerçekleştirilmemesini kabul edememiştir.

Bu koşullar altında Mahkeme, tekrar tekrar sormasına karşın başvurucuya soruşturmadaki gelişmelerle ilgili hiçbir bilgi verilmemesini de hesaba katarak, bu asit saldırısına karşı yetkililerin etkili bir cevap vermediğine karar vermiştir.

Bu nedenle, 2. madde usuli yönden ihlal edilmiştir.

Diğer maddeler

Yukarıda varılan tespitler neticesinde Mahkeme, başvurucunun 13. ya da 14. madde altında yaptığı şikayetlerin esasını ayrıca incelemeye gerek görmemiştir.

Adil tazmin (41. madde)

Mahkeme, Arnavutluk’un başvurucuya manevi zararlarına karşılık 12.000 Euro ve masraf ve harcamalarına karşılık 2.720 Euro ödemesine karar vermiştir.

Karar yalnızca İngilizce yazılmıştır.

From → Haberler

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: