İçeriğe geç

FORUM – Av. Benan Molu – AYM İHAM’a Karşı: Turan Başvurusu vs Baş v. Türkiye Kararı

by 16/09/2020

AYM İHAM’a Karşı: Turan Başvurusu vs Baş v. Türkiye Kararı

Av. Benan Molu

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 3 Mart 2020 tarihinde,  15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ/PDY örgütüne üye olduğu iddiasıyla tutuklanan hakim Hakan Baş’ın başvurusunda, Baş hakkında verilen tutuklama kararı anında isnat edilen suçlamayı destekleyecek bir delil olmadığına ve “suçüstü hali”ne aykırı olarak gözaltına alınıp tutuklandığına karar verdi.[1] Baş’ın özgürlüğünden mahrum bırakılma tedbirinin hukuka aykırı olduğunu ve OHAL tedbiri denilerek haklılaştırılamayacağını söyleyen İHAM, benzer bir ihlal kararını ilk kez, 16 Nisan 2019 tarihinde Anayasa Mahkemesi eski üyesi hakim Alparslan Altan’ın başvurusunda vermişti.[2]

İHAM, Altan ve Baş kararlarında özetle, ulusal mahkemelerin suçüstü kavramının kapsamını genişletmesinin ve mevcut olayda ulusal hukuku uygulamalarının hukuki belirlilik yönünden sorunlu ve aynı zamanda açıkça mantıksız olduğu ve yargı mensuplarının yürütme organının müdahalesinden korunmaları için tanınan usule ilişkin güvenceleri de zedelediği sonucuna varmıştı.[3]

Alparslan Altan kararının kesinleşmesinin ardından, Hükümet ve başvurucu tarafından kararın Büyük Daire’ye taşınması için yapılan itirazın reddedilmesiyle birlikte Hakan Baş kararı da 7 Eylül 2020 tarihi itibarıyla kesinleşmiş oldu.[4]

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu ise, 14 Temmuz 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Yıldırım Turan başvurusunda 15 Temmuz’dan sonra tutuklanan hakim Yıldırım Turan’ın özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiği iddiasını açıkça dayanaktan yoksun bularak reddetti.[5] Anayasa Mahkemesi bu kararı verirken, İHAM kararlarının bağlayıcılığına vurgu yapmayı ihmal etmeden, o sırada kesinleşmemiş olan Baş v. Türkiye kararına atıfta bulunarak “Türk hukukunda yargı mensuplarının tutuklanmasına ilişkin kanun hükümlerinin yorumlanması Türkiye Cumhuriyeti’nin kamu gücü makamlarına ve nihai olarak mahkemelerine ait bir yetkidir. Türk mahkemelerinin ulusal hukuka ilişkin yorumlarının Sözleşme’de güvence altına alınan hak ve özgürlükleri ihlal edip etmediğini incelemek İnsan Hakları Mahkemesi’nin yetkisinde ise de Mahkeme’nin ulusal mahkemelerin yerine geçerek ulusal hukuku ilk elden yorumlaması uygun görünmemektedir. Türk hukukundaki kanun hükümlerinin anlamlandırılmasında ve yorumlanmasında Türk mahkemeleri İnsan Hakları Mahkemesi’ne göre çok daha iyi konumdadır.” dedi.[6] Böylece, ilk kez, açıkça, İHAM kararını uygulamayacağını söylemiş oldu.

Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı, oldukça eleştirildi.  Son olarak İHAM başkanı Spano, 3 Eylül 2020 tarihinde Adalet Akademisi’nde yargı bağımsızlığı üzerine yaptığı konuşmada Yıldırım Turan kararını kastederek “(…) Türkiye Anayasa Mahkemesi tarafından yakın zamanda verilen bir kararda kullanılan ifade, İHAM ile yüksek mahkemeler arasında görmeyi beklediğimiz yapıcı yargısal diyalog ruhunu tam olarak yansıtmamaktadır” sözleriyle kararı eleştirdi.[7]

Anayasa Mahkemesi’nin bütün üyelerinin oybirliği ile verdiği bu kararda dayanılan ilkeler aslında İHAM’ın kendi içtihadından. İHAM, ikincillik prensibinin bir yansıması olarak kararlarında sıklıkla iç hukukun yorumlanması ve uygulanmasının öncelikle ulusal makamların ve özellikle ulusal mahkemelerin görevi olduğunu söylüyor.[8] Ancak bu ilkelerin Anayasa Mahkemesi tarafından bir İHAM kararının uygulanmaması amacıyla kullanılması ve bunun için seçilen dava, son yıllarda Türkiye’de mahkeme kararlarının uygulanmasına gösterilen dirençle bir bütün olarak değerlendirildiğinde oldukça tehlikeli bir yönü işaret ediyor.

Türkiye, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 2019 yılı raporuna göre, 47 Avrupa Konseyi üyesi ülke içerisinde İHAM kararlarını en çok uygulamayan ikinci ülke.[9] Birinci sırada ise Rusya var. Rusya’nın önemli bir farkı da, İHAM kararlarının uygulanmaması için yargıya – ve yürütmeye- yasal yetki veren ilk Avrupa Konseyi üyesi ülke olması.

Rusya’da aralarında İHAM’ın da olduğu uluslararası organlar tarafından Rusya aleyhine verilen kararların uygulanıp uygulanmayacağına Rusya Anayasa Mahkemesi’nin karar vermesi hakkında hazırlanan yasa tasarısı 14 Aralık 2015 tarihinde Putin tarafından onaylanmıştı. Bu tarihten bu yana, gelen bütün tepkilere rağmen, Rusya Anayasa Mahkemesi hangi uluslararası mahkeme kararının uygulanıp uygulanmayacağına karar veriyor.

Şimdiye kadar özellikle çok yüksek tazminat içeren, siyasi ve “hoşuna gitmeyen” davalarda İHAM kararlarının uygulanmasına gerek olmadığına karar veren Rusya Anayasa Mahkemesi’nin, insan hakları hukuku sisteminin varlığına ve amacına aykırı olmakla birlikte, bir yasal dayanağı var. Peki Anayasa Mahkemesi hangi davalarda, neye göre ve nasıl yerel mahkemelerin hukuku/delilleri İHAM’dan daha iyi değerlendirdiğine karar verecek?

Hatırlanacağı üzere, Anayasa Mahkemesi, Can Dündar ve Erdem Gül kararı nedeniyle başta Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanı olmak üzere üst düzey devlet görevlileri tarafından yoğun bir şekilde eleştirilmiş ve kararın tanınmaması ve uygulanmaması için çağrılar yapılmıştı.

Daha sonra, Anayasa Mahkemesi’nin bugün İHAM’a yaptığını, bundan iki yıl önce dört farklı ağır ceza mahkemesi Anayasa Mahkemesi’ne yapmış, İstanbul 13., 14., 26. ve 27. Ağır Ceza Mahkemeleri özetle; “Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvurularda yargılamanın yapıldığı mahkemenin yerine geçerek delilleri değerlendirip kanun yolunda gözetilmesi gereken hususları inceleyemeyeceği ve yerindelik denetimi yapamayacağı, yerel mahkemece delil durumu takdir edilerek tutukluluk kararı verilmişse Anayasa Mahkemesi’nce delillerin yetersiz olması nedeniyle ihlal kararı verilemeyeceği, dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’nin davanın esasına girerek karar vermesinin “görev gaspı” niteliğinde bulunduğu, Mahkeme’nin yasal sınırların dışına çıkarak vermiş olduğu söz konusu kararın kesin ve bağlayıcı olduğundan söz edilemeyeceği” gerekçesiyle gazeteciler Mehmet Altan ve Şahin Alpay’ın haklarının ihlal edildiğine ve derhal serbest bırakılmasına karar veren Anayasa Mahkemesi’nin kararına direnmişti.

Anayasa Mahkemesi, o dönem kendi kararına direnen ve kararlarının bağlayıcılığını sorgulamaya açan yerel mahkemelere karşı verdiği kararlarda “Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru kapsamında temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine ilişkin kararlarının yerine getirilmemesinin, mahkemeye erişim hakkı bağlamında, hukukun üstünlüğü ilkesine aykırılığı daha vahim hale getirdiğini” vurgulamıştı.[10] Bireysel başvurunun, temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini iddia eden bireylerin olağan hukuk yollarını kullanarak sonuç alamadıkları bir durumda son çare olarak başvurdukları bir hak arama yolu olduğunu söyleyen Anayasa Mahkemesi, bu nitelikteki bir hak arama yolunda verilen kararların yerine getirilmemesinin bireylerin ve toplumun hukuk devletine olan inancını zedeleyeceğini hatırlatmıştı.[11]

Konu daha sonra İHAM tarafından da ele alınmış ve “Bireysel başvurular üzerinde nihai ve bağlayıcı karar vermesi için bir Anayasa Mahkemesi’ne bahşedilen yetkinin başka bir mahkeme tarafından yerindeliğinin sorgulanması, Sözleşme’nin 5. maddesinin sağladığı korumanın fıtratında olan ve keyfiliğe karşı korumanın mihenk taşları olan hukukun üstünlüğü ve hukuki belirlilik temel ilkelerine ters düşmektedir.” denmişti.[12]

Anayasa Mahkemesi’nin Şahin Alpay (no. 2) kararında, İHAM’ın Şahin Alpay ve Mehmet Altan kararlarında yaptığı bu tespitler, Anayasa Mahkemesi’nden sonra gidilen ve Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca iç hukukun bir parçası olan ve Türkiye’nin tarafı olduğu İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46. maddesi uyarınca kararları herkes için bağlayıcı olan İHAM için de evleviyetle geçerlidir.

Şüphesiz bu “herkes”e Anayasa Mahkemesi de dahildir. Ancak kendi kararları uygulanmayınca haklı olarak tepki gösteren Anayasa Mahkemesi, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’yla ilgili İHAM kararlarının uygulanmamasıyla zirveye ulaşan kararların icrası krizinde yeni bir krize neden olan bir konumda yer almayı seçmiş gibi gözüküyor. Pek çok davada İHAM içtihadını dikkate alarak muhalefet şerhi yazmasına alışkın olduğumuz hakimlerin bile karşı çıkmadığı, bütün üyelerin oybirliği ile geçen Yıldırım Turan başvurusu bu eğilimi ortaya koyarken, 9 Haziran 2020 tarihli Selahattin Demirtaş (no. 3) başvurusunda, İHAM kararının uygulanmamasıyla ilgili yaptığımız başvuruları, ilgisiz diğer başvurularla re’sen birleştirmeye karar vermesine rağmen İHAM kararının uygulanmamasıyla ilgili şikayetleri ayrıca incelemeye gerek görmeyerek bu konuda karar vermekten kaçınması da bu durumu pekiştiriyor.[13]

Şimdi cevaplanması gereken soru şu: Karayollarında toplantı ve gösteri hakkı gibi bir konuda verdiği kararla bile hedef haline gelen[14], kararlarının uygulanmaması için üst düzey devlet görevlileri tarafından açıkça çağrı yapılan Anayasa Mahkemesi, konu siyasi olarak daha riskli başvurular olduğunda kendisini daha fazla hedef haline getirmemek için “bazı” kararların uygulanmayabileceğine mi hükmedecek?

Şayet Anayasa Mahkemesi bu doğrultuda hareket edip Rusya Anayasa Mahkemesi gibi hangi İHAM kararlarının uygulanacağı hangilerinin uygulanmayabileceği konusunda seçici olmaya devam edecekse, bu belli ki yalnızca İHAM kararlarıyla sınırlı kalmayacak, kendisini de yakacak. Herkes için bağlayıcı olan mahkeme kararlarının uygulanmamasından en çok hukuka aykırı, keyfi ve siyasi kararlarla özgürlüklerinden alıkonulan ve kötü muameleye varan bir haksızlığa maruz kalan kişiler ve yakınları etkileniyor ama artık etkilenecek kişiler sadece onlar olmayacak. Şimdi Anayasa Mahkemesi’ne düşen Yıldırım Turan içtihadından dönmektir; yalnızca hukukun üstünlüğü ilkesi için değil, aynı zamanda kendisinin ve bütün bir insan hakları sisteminin varlığı ve meşruiyeti için.


[1] Baş v. Türkiye, Başvuru no. 66448/17, Karar tarihi: 03.03.2020. Kararın çevirisi için: https://anayasagundemi.com/2020/03/17/ihamin-bas-v-turkiye-kararinin-cevirisi-hakimin-darbe-girisiminden-sonra-sucustu-hali-ve-tutuklandigi-anda-somut-delil-olmadan-tutuklanmasinda-makul-suphe-yoktur-tutuklama-karari-hukuka-aykirid/

[2] Alparslan Altan v. Türkiye, Başvuru no. 12778/17, Karar tarihi: 16.04.2019. Kararın çevirisi için: https://anayasagundemi.com/2019/04/20/ihamin-alparslan-altan-kararinin-cevirisi-aym-hakiminin-darbe-girisiminden-sonra-sucustu-hali-ve-tutuklandigi-anda-somut-delil-olmadan-tutuklanmasinda-makul-suphe-yoktur-tutuklama-karari-hukuka/

[3] Baş v. Türkiye, para. 156-158; Alparslan Altan v. Türkiye, para. 112-115.

[4] https://t.co/jYAxkqZX0d?amp=1

[5] Yıldırım Turan başvurusu, Başvuru no. 2017/10536, Karar tarihi: 04.06.2020, https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2017/10536?BasvuruAdi=y%C4%B1ld%C4%B1r%C4%B1m+turan

[6] Yıldırım Turan başvurusu, para. 117.

[7] https://echr.coe.int/Documents/Speech_20200903_Spano_Justice_Academy_Ankara_ENG.pdf

[8] Mooren v. Almanya [BD], Başvuru no. 11364/03, Karar tarihi: 09.07.2009, para. 73.

[9] https://anayasagundemi.com/2020/04/06/iham-kararlarinin-uygulanmamasi-raporu-yayimlandi-turkiye-ikinci-sirada/

[10] Şahin Alpay başvurusu (no. 2), Başvuru No: 2018/3007, Karar tarihi: 15.03.2018.

[11] Şahin Alpay başvurusu (no. 2), para. 62.

[12] Mehmet Hasan Altan v. Türkiye, Başvuru no. 13237/17, Karar tarihi: 20.03.2018 ve Şahin Alpay v. Türkiye, Başvuru no. 16538/17, Karar tarihi: 20.03.2018, para. 118.

[13] Selahattin Demirtaş başvurusu (no. 3), Başvuru no. 2017/38610, Karar tarihi: 09.06.2020, para. 230-233.

[14] https://www.ntv.com.tr/turkiye/icisleri-bakanisoyludan-aym-baskanina-tepki,n2LPaPxGXkWiFXR-NCcPQw

From → Haberler

Yorum Yapın

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: