İHAM’ın B. v. İsviçre kararının özet çevirisi: “Dul bir kadından farklı olarak, çocuğunun erginlik yaşına gelmesi sebebiyle dul bir erkeğin dulluk aylığının kesilmesi, cinsiyet temelli ayrımcılık yasağının ihlalidir.”
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 20 Ekim 2020 tarihli B. v. İsviçre kararında, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 8. maddesiyle (özel hayata ve aile yaşamına saygı hakkı) bağlantılı olarak 14. maddesinin (ayrımcılık yasağı) ihlal edilmiş olduğuna oybirliği ile karar vermiştir.
Başvuru, dul bir erkeğin en küçük kızı ergin olduktan sonra dulluk aylığı alma hakkını kaybetmesine ilişkindir. Yaşlıların ve Hayatta Kalanların Sigortaları hakkındaki federal yasaya göre dul kadınlardan farklı olarak dul erkeklerin aylığı, en küçük çocukları 18 yaşına geldiğinde sona ermektedir.
Mahkeme, Sözleşme’nin günün koşullarına göre uygulanması gerekli “yaşayan bir belge” olduğunu vurgulamış ve erkeğin, özellikle kadının çocukları varsa, eşine finansal olarak bakmakla yükümlü olması varsayımının artık geçerli olmadığını ve bu varsayımın, başvurucunun mağduru olduğu farklı muameleyi meşrulaştıramayacağını belirtmiştir.
Mahkeme, somut olaydaki cinsiyet temelli muamele farklılığını meşrulaştırmaya yetecek “oldukça ağır sebepler” bulunduğunu kanaatine varamamıştır. Bu sebeple Mahkeme, başvurucuya uygulanan eşitsiz muamele için Hükümet’in yeterli gerekçe gösteremediğine hükmetmiştir.
Fransızca yazılan kararın tamamını buradan okuyabilirsiniz. Mahkeme’nin yayınladığı basın özeti Dicle Demir tarafından çevrilmiştir.
B. v. İsviçre, Başvuru No: 78630/12, Karar Tarihi: 20.10.2020
Başvuru Konusu Olaylar
Başvurucu B, 1953 doğumlu bir İsviçre vatandaşıdır. Çocukları 1 yıl 9 aylık ve 4 yaşlarındayken annelerini bir kazada kaybetmesinin ardından tek başına yetiştirdiği iki çocuk babasıdır.
9 Eylül 2010’da başvurucunun küçük kızının erginlik yaşına erişmesinin yakın olduğu bilgisiyle birlikte Appenzell Outer Rhodes Kantonu Tazminat Ofisi, başvurucunun dulluk aylığı ödemelerini sonlandırmıştır. Başvurucu, İsviçre Anayasası’nın cinsiyet eşitliği ilkesini ileri sürerek bir itirazda bulunmuşsa da bu itiraz Ofis tarafından reddedilmiştir. Başvurucu daha sonra, dul bir kadına göre daha dezavantajlı konumda olmasını gerektirecek bir sebep bulunmadığı gerekçesiyle Kanton Mahkemesi’ne başvurmuştur. Kanton Mahkemesi, Yaşlıların ve Hayatta Kalanların Sigortası Federal Yasa’sının yazımı ve değişiklik yapılması esnasında yasa koyucunun dul erkek ve kadınların sahip oldukları eşitsiz koşulların farkında olduğunu ve çocuk bakımı zorunluluğu olan dul erkeklerin bu sorumlulukları bittiğinde işe dönmelerinin kadınlara göre daha olası olduğunu belirterek başvurucunun itirazını reddetmiştir.
Başvurucunun itirazı, 4 Mayıs 2012 tarihli Federal Anayasa Mahkemesi kararıyla reddedilmiştir.
Şikayetler
Başvurucu, Sözleşme’nin 8. maddesiyle birlikte 14. maddesine dayanarak tek başına çocuk yetiştirme sorumluluğu altına olan dul annelere göre ayrımcılığa uğradığını belirtmiştir.
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne 19 Kasım 2012’de başvuru yapılmıştır.
Karar, 7 hakimden oluşan Daire tarafından verilmiştir.
Mahkeme’nin Kararı
Sözleşme’nin 8. maddesiyle bağlantılı olarak 14. maddesinin ihlali iddiası
Mahkeme; dul kişilere bağlanan aylığın, hayatta kalan eşin aile yaşamını yürütebilme amacıyla verildiğini belirterek başvurucunun şikayetlerinin 8. madde kapsamında olduğuna hükmetmiştir. Bunun yanında; başvurucunun aylığı kesildiğinde 57, Federal Anayasa Mahkemesi kararı verildiğinde 59 yaşında olduğu dikkate alındığında iş hayatına geri dönmesinin zor olacağı açık olup bu durum başvurucunun aile hayatının sürdürülmesinde pratik öneme sahip olacaktır. Bu sebeple 8. madde ile bağlantılı olarak 14. madde, olaya uygulanabilecektir.
Başvurucunun cinsiyet temelli ayrımcılığa uğradığına ilişkin iddialarını ele alan Mahkeme, aynı durumdaki dul bir kadından farklı olarak başvurucunun en küçük kızının ergin olmasını takiben dulluk aylığının sona ermiş olması sebebiyle eşitsiz muameleye maruz kaldığını belirtmiştir.
Ayrımcılığın amacı konusunda Mahkeme, özellikle çocukları varsa erkek eşin finansal olarak kadını desteklediği varsayımına dayanan Hükümet savunmalarını kabul etmeye hazır olduğunu belirtmiştir. Buna karşın Mahkeme, ayrımcı muamelenin gerekçelerinin dikkatle incelenmesi gerektiğini belirtmiştir. Mahkeme, mağdurun kadın veya erkek olmasından bağımsız olarak yalnızca “oldukça ağır sebepler” bulunması halinde cinsiyet temelli ayrımcılığın meşru sayılabileceğini vurgulamıştır.
Mahkeme; yalnızca dul kadınlara aylık bağlanacağını amir olan kanun hükmünün, getirildiği zamanda -1948’de- kadınlara atfedilen rol ve konum gereği meşru kabul edilebileceğini göz ardı etmemiştir. Buna karşın Mahkeme, Sözleşme’nin günün koşullarına göre uygulanması gerekli “yaşayan bir belge” olduğunu vurgulamış ve erkeğin, özellikle kadının çocukları varsa, eşine finansal olarak bakmakla yükümlü olması varsayımının artık geçerli olmadığını ve bu varsayımın, başvurucunun mağduru olduğu farklı muameleyi meşrulaştıramayacağını belirtmiştir.
Mahkeme, başvurucunun çocukları 1 yıl 9 aylık ve 4 yaşlarındayken eşinin bir kazada ölmüş olduğunu kaydetmiştir. O tarihten beri başvurucu kariyerine devam etme imkanı olmadan tek başına çocuklarını yetiştirmiştir. Dulluk aylığı sona erdiğinde 57 yaşında olduğu dikkate alındığında başvurucu, 16 yıldan uzun süredir gelir getiren bir işle meşgul olmamıştır. Mahkeme, benzer durumdaki dul bir kadına göre başvurucunun o yaşta iş hayatına geri dönmesinin nasıl daha kolay olacağı veya aylığının kesilmesinin onu dul bir kadına göre nasıl daha az etkileyeceği konusunda yeterli kanıt görememiştir.
Mahkeme somut olayda, başvurucunun iddia etmiş olduğu gibi cinsiyet temelli ayrımcılığa dayanan farklı muameleyi meşru gösterecek “oldukça ağır sebepler” bulunmadığına kanaat getirmiştir. Bu sebeple, Hükümet’in farklı muameleyi meşrulaştıracak geçerli sebepler sunamadığına hükmetmiştir.
Açıklanan sebeplerle, Sözleşme’nin 8. maddesi ile bağlantılı olarak 14. maddesinin ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Adil Tazmin
Mahkeme, İsviçre devletinin başvurucuya manevi tazminat olarak 5.000 Euro ve yargılama giderleri ve masraflar için 6.380 Euro ödemesine karar vermiştir.
Karşı Görüş
Yargıç Keller, karşı görüş sunmuş olup bu görüş kararın ekinde mevcuttur.
Trackbacks & Pingbacks