İçeriğe geç

İHAM’ın Myasnik Malkhasyan v. Ermenistan kararının özet çevirisi: “Muhalif milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırılarak seçim usulsüzlüklerine karşı protestolara katıldığı için rejimi devirmekle suçlanıp 6 aydan uzun bir süre tutuklu kalması, 5. maddenin ihlalidir.”

by 03/12/2020

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 15 Ekim 2020 tarihli kararında siyasi yürüyüşlere katıldığı gerekçesiyle dokunulmazlığı kaldırılarak rejimi devirmeye teşebbüs ettiği iddiasıyla gözaltına alınan başvurucunun isnat edilen suçlamayı destekleyecek makul bir delil olmaksızın altı aydan uzun bir süre tutuklu kalmasını, özgürlük ve güvenlik hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir.

Mahkeme, bir kişinin ancak “bir suç işlemiş olduğu” konusunda “makul şüphe” söz konusu olduğu takdirde, yetkili adli makamın önüne çıkarmak amacıyla, yalnızca ceza yargılaması kapsamında tutuklanabileceğini yinelemiştir. Mevcut davada İHAM, başvurucuya yönelik suçlamaların, işlendiği iddia edilen fiillerin belirli olgusal ayrıntıları olmaksızın çok genel ve soyut terimlerle ifade edildiğine karar vermiştir.

Mahkeme, sunulan materyalin, başvurucunun tutuklanması için gerekli olan şüphenin makul olup olmadığına dair Sözleşme’nin 5 § 1 (c) maddesinde belirtilen asgari standardı karşılamadığını ve 5 § 1 (c) maddesinin ihlal edildiğini tespit etmiştir.

Kararın tamamını buradan okuyabilirsiniz. Kararın özet çevirisi, Gizem Demir ve Benan Molu tarafından yapılmıştır.

Myasnik Malkhasyan v. Ermenistan, Başvuru no. 49020/08, Karar tarihi: 15.10.2020

Temel olgular

Başvurucu Myasnik Malkhasyan, 1961 doğumlu bir Ermeni vatandaşıdır ve Erivan’da yaşamaktadır. Dava, dokunulmazlığı kaldırılan bir milletvekili olan başvurucunun 2008 cumhurbaşkanlığı seçimlerine ve siyasi amaçlı kısıtlamalara karşı başlatılan geniş çaplı protestolar sırasında gözaltına alınması ve tutuklu yargılanması ile ilgilidir.

Seçimlerde usulsüzlük olduğunu iddia eden ülke çapındaki protestolar, Şubat 2008 seçimlerinden sonra patlak vermiş ve Erivan’ın merkezinde, özellikle protestocuların kamp kurduğu Özgürlük Meydanı’nda günlük gösteriler düzenlenmiştir. 1 Mart günü sabahın erken saatlerinde, polisin kampı dağıtmasının ardından Myasnikyan Anıtı ve bitişiğindeki sokaklarda binlerce gösterici toplanmıştır. O günün ilerleyen saatlerinde bu bölgede göstericilerle polis arasında çatışmalar çıkmıştır. Ertesi gün sabahın erken saatlerine kadar devam eden bu çatışmalar, on kişinin hayatını kaybetmesine, çok sayıda kişinin yaralanmasına ve birçok mülkün zarar görmesine neden olmuştur.

Muhalefet milletvekili olan başvurucu protestolara katılmış ve konuşmalar yapmıştır. Polis operasyonu sırasında Özgürlük Meydanı kampında olmadığını ve göstericilerin çoğunun zorla yer değiştirmek zorunda kaldığı Myasnikyan Anıtı’na yakın bir bölgeye öğlen 12 civarında geldiğini belirtmiştir. Kalabalığa bir hoparlör aracılığıyla seslendiğini, sakinlik ve itidal çağrısında bulunduğunu söylemiştir.

Ertesi gün sabah saat 6’da, bir taksiyle bölgeden ayrılırken, kitlesel kargaşa örgütlediği şüphesiyle gözaltına alınmış ​​ve daha sonra hem bu suçla, hem de 1 Mart 2008’de Erivan’da ortaya çıkan olaylar ve protesto hareketiyle bağlantılı olarak Devlet yönetimini ele geçirme girişimiyle suçlanmıştır.

Tutuklu yargılanmaya yönelik tüm itirazları, suçların ağırlığı ve kaçma riski nedeniyle reddedilmiştir. Suçlandığı suçlardan birini dahi işlediğine dair makul suç şüphesine yol açan herhangi bir delil bulunmadığını, ayrıca sabıkası bulunmayan ve daimi ikametgaha sahip bir meclis üyesi olduğunu öne sürmesine rağmen hiçbir itirazı başarıyla sonuçlanmamıştır.

En nihayetinde kendisine karşı yöneltilen tek suçlama, kitlesel kargaşayı örgütlemek olmuştur. Mahkemelerin, protesto hareketinin ve ortaya çıkan şiddetin, diğer muhalefet liderleriyle birlikte başvurucu tarafından yürütülen hükümeti devirme planının bir parçası olduğuna karar vermesiyle Haziran 2009’da bu suçtan mahkum edilmiştir. Mahkemeler bu kararı, esasen, başvurucunun Özgürlük Meydanı’ndaki bir çadırda metal çubuklar ve tahta sopalar taşıdığını ve sakladığını iddia eden bir tanığın ifadesine ve Myasnikyan Anıtı’nda göstericileri silahlanmaları ve polise saldırmaları için kışkırttığını belirten diğer üç tanık ifadesine dayandırmıştır.

Başvurucu beş yıl hapis cezasına çarptırılmış, ancak af ile hemen serbest bırakılmıştır.

Şikayetler

Başvurucu, özellikle İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 5 § 1 maddesine (özgürlük ve güvenlik hakkı) dayanarak, gözaltına alınmasının ve tutuklanmasının makul şüpheye dayanmadığından ve mahkemelerin tutukluluğunu devam ettirmeyi gerektiği gibi gerekçelendiremediğinden şikayetçi olmuştur.

Mahkeme’nin Kararı

Madde 5 § 1 (Güvenlik ve özgürlük hakkı)

Mahkeme, Sözleşme’nin 5 § 1 maddesinin özgürlükten yoksun bırakma için izin verilebilir gerekçelerin kapsamlı bir listesini içerdiğini ve bu listenin katı bir şekilde yorumlanması gerektiğini tekrarlamıştır. 5 § 1 (c) maddesi uyarınca bir kişi ancak “bir suç işlemiş olduğu” konusunda “makul şüphe” olduğu takdirde, yetkili adli makamın önüne çıkarmak amacıyla, yalnızca ceza yargılaması kapsamında tutuklanabilir.

Mahkeme, işbu davada başvurucunun tutukluluğu süresince kendisine karşı “makul” bir suç şüphesinin mevcut olmamasından şikayetçi olduğunu tespit etmiştir.

Başsavcılık, 4 Mart 2008 tarihinde Ermenistan Meclisi’ne başvurarak, başvurucunun ve diğer üç milletvekilinin kamuoyuna çağrıda bulunarak şiddete teşvik ettiklerine, büyük bir kitlesel eylem organize ettiklerine inandıklarını bu sebeple dokunulmazlıklarının kaldırılmasını talep etmiştir. Ermenistan Meclisi, Başsavcılığın talebini kabul ederek aynı gün başvurucunun dokunulmazlığını kaldırmıştır. Ancak Mahkeme’ye göre savcılığın dokunulmazlığın kaldırılmasını talep eden yazısı, başvurucuya isnat edilen suçların başvurucu tarafından işlendiğine ilişkin belirli hiçbir detaya ve somut delile dayanmamaktadır.

Başvurucunun davasına bakıldığında, Mahkeme, başvurucunun polis tarafından gözaltına alınmasıyla ilgili olarak hazırlanan ilk belgenin, “kitlesel kargaşa örgütlediği” şüphesiyle gözaltına alındığını gösterdiğini kaydetmektedir. Ancak bu belge, bu şüpheye yol açan hiçbir olgusal ayrıntı içermemekte ve gerçekçi herhangi bir gerekçe veya delil öne sürmemektedir. Başvurucunun tutuklanmasına ilişkin belge de benzer şekilde düzenlenmiştir. Dolayısıyla, her ne kadar başvurucunun “devlet yönetimini ele geçirme” şüphesiyle, yani Devlet yönetiminin güç kullanarak ele geçirilmesi veya anayasal düzenin güç kullanarak devrilmesini amaçlayan eylemler nedeniyle, Ceza Kanunu’nun 300. maddesi uyarınca tutuklandığını belirtse de; bu şüpheyi destekleyecek herhangi bir delile yer vermemekte ve başvurucunun bu suçu işlediğini gösterecek herhangi bir fiilini gösterememektedir.

Mahkeme, başvurucunun altı aydan uzun bir süre boyunca, yani 29 Ağustos 2008 tarihinde kendisine karşı yeni ve biraz daha ayrıntılı bir suçlama getirilinceye kadar, bu tür güvencesiz gerekçelerle tutuklu yargılandığını tespit etmiştir. Ancak, bu belgenin bile, özellikle altı aydan uzun süren soruşturmalardan sonra üretildiği dikkate alınarak, 5 § 1 (c) maddesinin gerekliliklerini karşıladığı söylenemez.

İlk olarak, başvurucu aleyhindeki iddiaların çoğu, yeterli olgusal ayrıntı olmadan muğlak bir şekilde sunulmuştur. Başvurucunun iddia edilen “kışkırtıcı konuşmaları”, “devlet yönetiminin güç kullanarak ele geçirilmesine” teşviği, “polis memurlarına direnme ve saldırı” emirleri ve benzeri fiillerine dair hiçbir örnek verilmemiş veya alıntı yapılmamıştır.

İkinci olarak ve daha da önemlisi, başvurucu aleyhindeki iddialar, Myasnikyan Anıtı’nın çevresindeki bölgedeki göstericileri şiddete teşvik ettiği iddiası ve daha ciddi bazı iddialar da dahil olmak üzere, tek bir delille dahi desteklenmemiştir. Başvurucu aleyhindeki şüpheleri desteklemek için herhangi bir delil gösterilmemiştir ve başvurucunun söz konusu eylemleri işlediğine inanmaya sebep olan gerekçenin ne olduğu açık değildir.

Üçüncü olarak, 29 Ağustos 2008 tarihli suçlama getirildikten sonra, başvurucunun tutukluluk süresi yalnızca bir kez, yani 29 Ekim 2008 tarihinde uzatılmıştır. Ancak o zaman bile yerel mahkeme makul bir şüphenin varlığı sorununu incelememiştir. Sonuç olarak, tutuklu yargılanmasının bu aşamasında da hiçbir olgusal ayrıntı veya delil öne sürülmemiş ve incelenmemiştir.

Son olarak Mahkeme, 1 ve 2 Mart 2008 olaylarının, devlet yönetimini güç kullanarak ele geçirme yani diğer bir deyişle darbe yapma amacıyla muhalefet liderlerinin planlı ve organize girişiminin bir parçası olduğuna yani siyasi saikler taşıdığına ilişkin olarak Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi İzleme Komitesi’nin ciddi şüpheler dile getirdiği gerçeğini göz ardı edememiştir.

Mahkeme daha önce, Özgürlük Meydanı’nda kitlesel kargaşa örgütlemek amacıyla bir silahlanma olduğunu gösteren ikna edici bir delil bulunmadığı sonucuna varmıştır. Polisin Özgürlük Meydanı’na silah incelemesi yapmak için gönderildiği ve ilk saldırıyı gerçekleştirenin silahlı göstericiler olduğu iddialarını reddetmiştir. Ayrıca, 1 Mart 2008 sabahı erken saatlerde gerçekleştirilen polis operasyonunun yalnızca olmasa da asıl amacının Özgürlük Meydanı’ndaki protestoyu dağıtmak olduğunu ve orada meydana gelen herhangi bir çatışmanın planlanmış olmaktan ziyade, büyük ihtimalle polis tarafından kalabalığı dağıtmak için alınan önlemlerden ve aşırı güç kullanımından kaynaklanmış olabileceğini tespit etmiştir. İnsanların Myasnikyan Anıtı’nın çevresindeki bölgede toplanmasının, daha sonra silahlanmaları da dahil olmak üzere, kendiliğinden ve örgütsüz gelişmeler olduğunu ve sonrasında şiddet olaylarının tırmanışa geçmesinin de benzer şekilde Özgürlük Meydanı’ndaki göstericilerin dağıtılmasına bir tepki olabileceğini öne süren bir dizi güvenilir rapor bulunmaktadır. Mahkeme, Hükümetin mevcut davada, yukarıdaki raporlardan veya Mushegh Saghatelyan davasında ulaşılan bulgulardan şüphe duymasına neden olacak herhangi bir delil sunamadığını tespit etmiştir.

Mahkeme, başvurucunun davasının mahkemeye taşındığının farkındadır. Ancak bu durum, Mahkeme’nin mevcut şikayetle bağlantılı bulgularını etkilememektedir. Zira burada, başvurucunun yargılama öncesi dönemde özgürlüğünden mahrum bırakılmasının, ilgili zamanda mevcut olan bilgiler veya gerçeklere dayanılarak gerekçelendirilip gerekçelendirilmediğinin değerlendirilmesi istenmektedir. Bu bağlamda Mahkeme, yukarıdaki analizi göz önünde bulundurarak, önüne konulan materyalin, bir kişinin tutuklanması ve tutukluluğunun devamı için gerekli suç şüphesinin makul olup olmadığına ilişkin Sözleşme’nin 5 § 1 (c) maddesi tarafından belirlenen asgari standardı karşılamadığını tespit etmiştir. Buna göre, Mahkeme’nin işbu davada değerlendirdiği dönemde, başvurucu, bir suç işlediğine dair “makul bir şüphe” olmaksızın özgürlüğünden yoksun bırakılmıştır.

Böylece, Sözleşme’nin 5 § 1 (c) maddesi ihlal edilmiştir.

Madde 5 § 3

Mahkeme, başvurucunun yerel mahkemelerin tutukluluk halinin devamına karar verirken ilgili ve yeterli gerekçeler ileri sürmediği yönündeki şikayetlerinin Sözleşme’nin 5 § 3 maddesi uyarınca ayrıca incelenmesine gerek olmadığına karar vermiştir.

Madde 5 § 4

Başvurucu, tutuklu yargılanmasının çekişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerine aykırı yürütüldüğünü iddia etmiştir. Mahkeme, başvurucunun bu konudaki iddialarının kısmen çelişkili olduğunu tespit etmiştir. Zira, başvurucu bir yanda Temyiz Mahkemesi’nin 21 Mart 2008 tarihli kararında makul bir şüphenin varlığını doğrulayan “belirli delillere” muğlak atıfta bulunulmasının, bu tür bir delil bulunmadığını gösterdiğini iddia etmiş; diğer yandan, yargılamaların, kendisine bu tür deliller sunulmadığı için çekişmeli olmadığını ifade etmiştir. Mahkeme, başvurucu aleyhindeki suçlamaların ve tutuklu yargılanmasının herhangi bir delile dayanmadığı ve mahkemeler önünde bu tür bir delil sunulmadığı yönündeki yukarıda yer alan tespitinin farkındadır. Bu şartlarda, başvurucunun Sözleşme’nin 5 § 4 maddesi ile güvence altına alınan haklarının ihlal edildiği görülmemektedir.

Buna göre, başvurunun bu kısmı açıkça dayanaktan yoksundur ve Sözleşme’nin 35 § 3 (a) ve 4. maddesi uyarınca reddedilmelidir.

Madde 41 (Adil tazmin)

Mahkeme, Ermenistan’ın başvurucuya maddi tazminat olarak 5.085 Euro, manevi tazminat olarak 7.500 Euro, masraf ve giderler için de 2.000 Euro ödemesine karar vermiştir.

Bu karar yalnızca İngilizce dilinde yazılmıştır.

From → İnsan hakları

Yorum Yapın

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: