İHAM’ın Kırım hakkındaki Ukrayna v. Rusya kararının özet çevirisi: “Ukrayna’nın Kırım’da Rusya tarafından gerçekleştirilen insan hakları ihlalleri örüntüsüne karşı şikayetleri kısmen kabul edilebilir bulundu.”
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (Kırım hakkındaki) Ukrayna v. Rusya kararında başvuruyu oy çoğunluğuyla kısmen kabul edilebilir bulmuştur. Kararı ileri tarihte verilecek bir hüküm takip edecektir. Dava, Ukrayna’nın, Kırım’da[1] Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Rusya Federasyonu tarafından ihlal edildiğine dair iddiaları konu almaktadır.
Mahkeme ilk olarak kendisine yöneltilen sorunun kapsamını saptamış ve karar verilmesi gereken hususun 27 Şubat 2014 ve 26 Ağustos 2015 tarihleri arasındaki dönemde Rusya’nın Kırım’da insan hakları ihlalinde bulunup bulunmadığı olduğunu kabul etmiştir. Mahkeme, Kırım’ın Rusya hukuku kapsamında Rusya’ya katılmasının uluslararası hukuka uygunluğunun kararının verilmesinin istenmediğine karar vermiştir.
Mahkeme idari uygulamalar hakkındaki iddiaların incelemeden önce Rusya’nın, 27 Şubat 2014 tarihinden itibaren, Sözleşmenin 1. maddesi bakımından, Kırım üzerinde “yetki” sahibi olup olmadığını ve dolayısıyla kendisinin başvuruyu incelemeye yetkin olup olmadığını kararlaştırmak durumundadır.
Mahkeme, Ukrayna Hükümeti’nin şikayet ettiği olguların, ilgili tarih itibariyle Kırım üzerinde uyguladığı etkin kontrol temelinde Rusya’nın “yetkisi” içinde olduğunu tespit etmiştir. Mahkeme bu karara varırken, 2014 yılının Ocak ayından Mart ayına kadar olan dönemde Kırım üzerinde, Ukrayna yetkililerinin rızası ya da taraflar arasında geçerli İkili Anlaşmalar kapsamında Rus birliklerinin bölgede konuşlanmasına ilişkin herhangi bir tehditin varlığını kanıtlayacak delil olmaksızın artan Rus askeri kuvvetlerinin ölçek ve gücünü hesaba katmıştır. Ayrıca Mahkeme, Ukrayna Hükümeti’nin beyanlarını yargılamalar boyunca mantıklı ve tutarlı bulmuştur; Rus birliklerinin pasif seyirciler olmadıklarını ve iddia edilen olaylara aktif olarak karıştıklarını kanıtlamak için yeterli kanıtla desteklenen ayrıntılı ve spesifik bilgiler sağlanmıştır.
Varılan karar Mahkeme’nin usulünün esas safhasına ait olan şikayette bulunulan fiillere ilişkin olarak Rusya’nın Sözleşme kapsamındaki sorumluluğu sorununa halel getirmez.
Mahkeme, delillerin uygulanabilme eşiğini, Mahkeme’nin delilin niteliği ve ispat yüküne karşı olan tutumunu inceleyerek, esasa halel getirmeksizin, Ukrayna Hükümeti’nin Rusya’nın idari uygulamaları kapsamında insan hakları ihlallerine ilişkin şikayetlerinin birkaçı dışında hepsini kabul edilebilir bulmuştur.
Mahkeme son olarak, Ukraynalı “hükümlülerin” Rusya’ya transfer edildiğine yönelik, 2018 yılına kadar gündeme gelmeyen şikayete ilişkin olarak Rusya’ya uyarı vermeye karar vermiştir; başkaca bir devletler arası başvurunun, Ukrayna v. Rusya (no.383334/18), varlığı ve kesişimi göz önüne alınarak sonraki başvuruyu güncel davaya dahil etmeye karar vermiş ve o başvurunun kabul edilebilirliği ve esaslarının sonraki başvurunun esas aşamasıyla birlikte incelemeye karar vermiştir.
Bu davanın yanı sıra, Kırım, Doğu Ukrayna ve Azak Denizi’ndeki olaylarla ilgili olarak Mahkeme önünde bekleyen iki başka devletler arası dava ve 7.000’den fazla bireysel başvuru bulunmaktadır. Daha fazla bilgi için, Devletler Arası Davala ilgili Soru ve Cevap bölümüne bakınız.
Kararın tamamını buradan okuyabilirsiniz. Kararın basın özeti çevirisi Pınar Baysal tarafından yapılmıştır.
Ukrayna v. Rusya (Kırım hakkında), Başvuru no: 20958/14 ve 38334/18, Karar tarihi: 16.12.2020
Başlıca olgular
Ukrayna Hükümeti, 27 Şubat 2014 tarihinden itibaren Rusya’nın Kırım’daki askeri varlığı ve yerel hükümete ve paramiliter güçlere verdiği destek sebebiyle, Ukrayna’nın ayrılmaz parçaları olan Kırım Özerk Cumhuriyeti (KÖC) ve Sevastopol şehri üzerinde etkin olarak kontrol sahibi olduğunu savunmaktadır. Rusya’nın belirtilen tarihten itibaren insan hakları ihlalleriyle sonuçlanan idari uygulamalarla ülke sınırlarını aşan yetki kullanımında bulunduğunu iddia etmektedir.
Özellikle, ağır silahlarla kuşanmış 100 kişinin 27 Şubat 2014 tarihinde KÖC Yüksek Şurası’na ve KÖC Bakanlar Kuruluna baskın yaptıkları iddia edilmektedir. İddiaya göre aynı gün, Rusya, Ukrayna yetkililerini haberdar etmeden ve onlardan herhangi bir yetki almadan, Kırım üzerindeki askeri varlığını önemli ölçüde arttırmıştır. Gece oluncaya kadar Kırım’daki meşru sivil yetkililer Rus görevliler tarafından zorla uzaklaştırılmıştır. Rus birlikleri ve paramiliterleri Ukrayna askeri kuvvetlerinin yerlerinden ayrılmalarını ve diğer Ukrayna birliklerinin anakaradan yarımadaya geçişlerini engellemişlerdir.
Takip eden günlerde Rusya, sürekli artan sayıda asker konuşlandırmış ve Kırım’a giriş ve çıkış noktaları üzerinde kara, deniz ve hava yoluyla ve sabotaj operasyonlarıyla kontrol sağlayarak Ukrayna’nın askeri takviye göndermesini engellemiştir. Rusya, 16 Mart tarihine kadar Ukrayna askerlerinin yerlerinden ayrılmasını engelleyip onların dış dünyayla olan iletişimlerini keserek Kırım üzerindeki kontrolünü sürdürmüştür. Bu durum, yetkinin yeni yerel makamlara devredilmesine yol açmış ve Kırım’ın bağımsızlığını bildiren 16 Mart 2014 tarihli “referandum” ile sonuçlanmıştır. 18 Mart 2014’te Rusya, “Kırım Cumhuriyeti” ve Sevastopol Şehri bir “Birleşme Anlaşması” imzalamışlardır.
Öte yandan Rusya Hükümeti, Kırım ve Sevastopol üzerinde yalnızca 18 Mart 2014 tarihinden itibaren, yani “Birleşme Anlaşması” ardından bölgeler Rusya’nın birer parçası olduktan sonra yetki kullandıklarını ve öncesinde yetki kullanmadıklarını iddia etmektedir. “Referandum” ve “yeniden birleşme” Ukrayna’daki “Euromaidan” ya da “Maidan” şeklinde bilinen Kasım 2013 ve Şubat 2014 arasında gerçekleşen ve Ukrayna Cumhurbaşkanının görevinin sonlanması ve birtakım anayasal değişikliklerle neticelenen bir dizi protestonun sonucudur. Rusya Hükümeti, bu olaylardan veya ortaya çıkan başkaca herhangi bir karışıklıktan sorumlu olmadıklarını iddia etmektedir.
Rusya Hükümeti, aynı zamanda Rus silahlı kuvvetlerinin Kırım’da her daim mevcut olduğunu ve varlıklarının Rusya ve Ukrayna arasındaki ikili anlaşmalara dayandığını da iddia etmiştir. 1 Mart ve 17 Mart 2014 tarihleri arasında bahsi geçen silahlı kuvvetlerin “Ukrayna silahlı kuvvetlerinin saldırısına karşı koyan Kırım halkına destek olmak için”, “Kırım halkının radikallerden gelecek bir misillemeden korkmadan demokratik seçimlerini yapabilmelerini sağlamak için”, “Kırım’da yaşayanların iradelerini ifade etmelerini sağlamak için” ve/ya “Rus askeri unsurlarının korunmasını sağlamak için” hazır bulunduğunu iddia etmişlerdir. Fakat bu durum, Rusya’nın ilgili süreç sırasında Kırım üzerinde etkin kontrolde sahip olduğu anlamına gelmemektedir.
Şikayetler ve Usul
Ukrayna Hükümeti, Rusya’yı insan hakları ihlalleri içeren idari uygulamalarda bulunmakla suçlamaktadır. Ukrayna Hükümeti, iddia edilen uygulamaların örneklendirilmesi için esas olarak bağımsız olaylara ve Rusya’nın Kırım üzerinde ülke sınırlarını aşan yetki kullanımında bulunduğunu iddia ettikleri 27 Şubat 2014 tarihinden, ikinci başvurularının sunulduğu 26 Ağustos 2015 tarihine kadar olan süreçte Kırım’da alınan genel önlemlerin etkilerinde dayanmaktadır. Ayrıca, başvurularının amacının bireysel ihlallerin tespiti ve adil tazmin değil, daha ziyade ortada bir ihlal örüntüsü olduğunun tespiti ve buna son verilerek tekrarlarının önlenmesi olduğunu belirtmişlerdir.
Ukrayna Hükümeti özellikle 2. madde (yaşam hakkı), 3. madde (işkence yasağı), 5. madde (özgürlük ve güvenlik hakkı), 6. madde (adil yargılanma hakkı), 8. madde (özel ve aile hayatına saygı hakkı), 9. madde (düşünce, vicdan ve din özgürlüğü), 10. madde (ifade özgürlüğü) ve 11. madde (toplantı ve dernek kurma özgürlüğü) olmak üzere Sözleşmenin çeşitli maddelerine dayanmaktadır. Bunlarla birlikte 14. madde (ayrımcılık yasağı), Ek Protokol’ün 1. maddesi (mülkiyetin korunması), Ek Protokolün 2. maddesi (eğitim hakkı) ve 4. Protokolün 4. maddesine (serbest dolaşım özgürlüğü) dayanarak da şikayette bulunmuşlardır.
Dava, Ukrayna tarafından Rusya aleyhine sırasıyla 13 Mart 2014 ve 26 Ağustos 2015 tarihlerinde yapılan iki başvurudan (no. 20958/14 ve 42410/15) kaynaklanmaktadır. Her iki başvuru da Kırım ve Doğu Ukrayna’daki olaylarla ilgilidir. 11 Haziran 2018 tarihinde iki başvuru birleştirilmiş ve 20958/14 başvuru numarasıyla Ukrayna v. Rusya (Kırım hakkında) olarak yeniden isimlendirilmiştir. Doğu Ukrayna’daki olaylara ilişkin şikayetler için 8019/16 başvuru numarası verilmiştir.
Mahkeme, dava hakkında Mahkeme İçtüzüğünün 39. maddesini (geçici tedbirler) uygulamıştır. Mahkeme, Rusya ve Ukrayna’yı, özellikle 2. madde (yaşam hakkı) ve 3. madde (insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele yasağı) kapsamında sivil halkın Sözleşme haklarının ihlaline yol açabilecek önlemlerden, özellikle askeri harekatlardan kaçınmaya çağırmıştır.
7 Mayıs 2018 tarihinde, bu gibi devletlerarası davalara bakan Daire, Büyük Daire lehine başvurudan el çekmiştir.[2]
Kanada McGill Üniversitesi’ndeki McGill İnsan Hakları ve Yasal Çoğulculuk Merkezi’ne, üçüncü taraf olarak davaya müdahil olma izni verilmiştir.
11 Eylül 2019’da Strazburg’da bir Büyük Daire duruşması yapılmıştır.
Mahkeme’nin Kararı
Davanın kapsamı
Mahkeme ilk olarak, davada karar verilmesi gereken hususun, Rusya’nın 27 Şubat 2014 ile 26 Ağustos 2015 tarihleri arasında Kırım’da insan hakları ihlalleri gerçekleştirdiği yönündeki iddianın kabul edilebilir olup olmadığı olduğuna işaret etmiştir. Kiev’deki Maidan protestolarıyla ilgili olaylar ve Kırım’ın Mart 2014’teki “referandum” sonrası Rusya Federasyonu’na sözde katılımının hukuki olup olmadığı yönündeki sorun uluslararası hukuk bakımından Mahkeme’nin davayı inceleme alanına girmemektedir. Zaten bu hususlar Mahkeme’ye iletilmediğinden dolayı davanın kapsamı dışındadır.
Davanın kapsamının saptanması üzerine, Mahkeme Mart 2014’te uygulanmaya başlanan geçici tedbirin sonlandırılmasına karar vermiştir.
Yargılama
27 Şubat – 18 Mart 2014 arasında
Mahkeme, 27 Şubat – 18 Mart 2014 tarihleri arasında taraflar arasındaki anlaşmazlık döneminde Rusya’nın Kırım üzerinde etkili bir kontrol uyguladığı sonucuna varmak için yeterli delil bulunduğunu tespit etmiştir.
Özellikle, yarımadadaki Rusya askerleri ikili anlaşmalarla belirlenen 25,000 limitini aşmamış olsa da, sağlanan veriler birliklerin kısa zaman içinde yaklaşık iki katına çıkarak Ocak 2014’ün sonlarından Mart 2014’ün ortalarına kadar 10,000’den 20,000’e yükseldiğini göstermektedir. Mahkeme’nin görüşüne göre, belirtilen zaman diliminde Kırım’da artan Rusya askeri varlığı en azından kayda değerdir.
Mahkeme ayrıca, Rus Hükümeti’nin Kırım’da konuşlanmış Rus askeri kuvvetlerinin teknik, taktik, askeri ve nicelik bakımından Ukrayna askerlerinden üstün olduğu iddiasına itiraz etmediğini belirtmiştir.
Rus Hükümeti, ilgili zamanda Kırım’da konuşlanan Rus askeri kuvvetlerinin artışını haklı gösterecek ve birliklere yönelik bir tehdit olduğunu işaret eden hiçbir somut delil sunmamıştır.
Ayrıca, söz konusu konuşlandırmalara ve harekatlara itiraz eden diplomatik tebliğlerin de gösterdiği gibi, artış Ukrayna yetkililerinin rızası veya işbirliği olmaksızın gerçekleşmiştir.
Üstelik, Rusya Hükümeti’nin, ilgili zamanda Kırım’da görevlendirilen askerlerin pasif seyirciler oldukları iddiasına karşı olarak, Ukrayna Hükümeti, Rus askerlerinin Ukrayna kuvvetlerini etkisiz hale getirmekteki aktif katılımını gösteren somut delillerin yanı sıra fazlasıyla detaylı kronolojik ve spesifik bilgi de sunmuştur.
Yetkinin, Kırım’ın bağımsızlığını bildiren “referandumu” düzenleyen ve Kırım’ın Rusya’ya katılması bakımından aktif adımlar atan yerel yetkililere devri sürecinin şekli, zamanı ve yeri bakımından sağlanan bilgiler bağlamında Ukrayna Hükümeti’nin iddiaları yargılama süreci boyunca tutarlılığını sürdürmüştür.
Son olarak Mahkeme, Cumhurbaşkanı Putin’in iki itiraz edilmeyen ifadesini özellikle dikkate almıştır. İlki, 23 Şubat 2014’ü 24 Şubat’a bağlayan gecede güvenlik teşkilatları başkanlarıyla yapılan bir toplantı sırasında kendisinin “Kırım’ın Rusya Federasyonu’na yeniden katılmasına” karar verdiği yönündeki beyanı; ikincisi ise, 17 Nisan 2014 tarihinde televizyonda yayınlanan bir röportaj sırasında kendisinin açıkça Rusya’nın “Ukrayna askeri ve kolluk kuvvetlerini silahsızlandırdıklarını” ve “Rusya askerlerinin Kırım’ın özsavunma kuvvetlerini desteklediğini” belirttiği ifadesidir.
18 Mart 2014’ten itibaren
Mahkeme, tarafların Rusya’nın 18 Mart 2014 tarihinden itibaren Kırım üzerinde yetki kullandığı hususunda mutabık olduklarını belirtmektedir. Öte yandan taraflar, yetki kavramının hukuki temeli bakımından farklı görüşlere sahiptirler. Yetkinin “etkin kontrole” dayandığını vurgulayan Ukrayna Hükümeti’nin aksine Rusya Hükümeti, bunun sorunu saptamak için “uygun olmayacağını” zira bunun “Mahkeme’yi yetkisi dışındaki devletler arasındaki bağımsızlık sorunlarına dahil edeceğini” savunmaktadır.
Mahkeme, somut kabul edilebilirlik kararının amaçları doğrultusunda, Rusya’nın Kırım üzerindeki yargı yetkisinin bölgesel yargı yetkisinden ziyade “bir alan üzerinde etkin kontrol” şeklinde veya mahiyetinde olduğu varsayımına dayanarak ilerlemeye karar vermiştir. Mahkeme bu bağlamda, Kırım’ın Rus hukuku gereği Rusya’ya katılmasının uluslararası hukuk açısından hukuka uygun olup olmadığına karar verilmesi için talepte bulunulmadığını yinelemiştir.
Sonuç
Mahkeme, Ukrayna Hükümeti tarafından şikâyet edilen idari uygulamanın mağdur olduğu iddia edilen kişilerin Rusya’nın “yargı yetkisi” içinde olduğuna ve bu nedenle Mahkeme’nin başvuruyu inceleme yetkisine sahip olduğuna karar vermiştir. Bu sonuç, Mahkeme’nin usulünün esas aşamasına ait olan Ukrayna Hükümeti’nin şikayetlerinin temelini oluşturan eylemlerden Sözleşme kapsamında Rusya’nın sorumlu olup olmadığı sorusuna halel getirmemektedir.
Kabul edilebilirlik
İlk olarak, Mahkeme, idari uygulamaların varlığının iddia edildiği somut durumun şartları bakımından iç hukuk yollarının tüketilmemesi kuralının uygulanabilir olmadığını tespit etmiştir. Bu sebeple Mahkeme Rusya Hükümeti’nin bu konudaki itirazını reddetmiştir.
Mahkeme daha sonra, Ukrayna Hükümeti’nin iddialarının, idari uygulama iddiaları için yargılamanın kabul edilebilirlik aşamasında gerekli olan delil eşiğini (tersi ispatlanmadıkça geçerli olma) karşılayıp karşılamadığını belirlemek için elindeki kanıtları değerlendirmeye devam etmiştir.
Mahkeme, genel olarak, aşağıdaki idari uygulamalar bakımından bunların bileşen unsurları olan “eylemlerin tekrarı” ve “resmi hoşgörü”nün varlığına ilişkin karineler olduğuna karar vermiştir:
2. madde kapsamında zorla kaybolmalar ve bunların hakkında yetersiz soruşturma;
3. ve 5. madde kapsamında kötü muamele ve yasadışı gözaltı;
6. madde kapsamında 27 Şubat 2014 tarihinden itibaren Kırım’daki mahkemelerin “yasaya göre kurulmuş” sayılmayarak Rus hukukunun Kırım bakımından da uygulanması;
8. madde kapsamında otomatik olarak Rus vatandaşlığına geçiş ve özel konutlara karşı düzenlenen baskınlar;
9. madde kapsamında Rus Ortodoks inancına riayet etmeyen dini liderlerin rahatsız edilmesi ve korkutulması, ibadet yerlerine düzenlenen keyfi baskınlar ve dini mallara el koyulması;
10. madde kapsamında Rusya dışındaki basının baskılanması;
11. madde kapsamında kamusal toplanmaların ve destek bildirilerinin yasaklanması, aynı zamanda protesto düzenleyenlerin keyfi olarak gözaltına alınması;
Ek protokolün 1. maddesi kapsamında sivillerin ve özel işletmelerin mallarının bedeli tazmin edilmeksizin istimlak edilmesi;
Ek protokolün 2. maddesi kapsamında Ukraynaca öğretim yapan okulların baskılanması ve okullardaki Ukraynaca konuşan çocuklara rahatsızlık verilmesi;
4. Protokolün 2. maddesi kapsamında sınırdaki (Rusya tarafından) de facto idari kısıtlama sonucunda Kırım ve Ukrayna arasındaki seyahat özgürlüğünün engellenmesi;
Sözleşmenin 8, 9, 10 ve 11. maddeleri ve Sözleşmeye 4. Protokol’ün 2. maddesi ile bağlantılı olarak 14. madde kapsamında Kırım Tatarlarının hedeflenmesi.
Mahkeme özellikle, yukarıdaki iddiaların hükümetlerarası kuruluşların ve sivil toplum kuruluşlarının bir dizi raporunda, özellikle de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin 2017 raporunda ortaya konan sonuçlarla tutarlı olduğunu tespit etmiştir.
Üstelik, bazı iddialarla ilgili olarak, şikayet edilen tedbirlerin düzenleyici niteliği ve içeriği, kendi başlarına yeterli karine oluşturmuştur.
Öte yandan, öldürme ve silahla vurmayı içeren idari uygulamalara ilişkin iddialarla ilgili olarak Mahkeme, bu olayların insan hakları ihlali örüntüsü oluşturmaya varmadığına karar vermiştir. Mart 2014’ün ilk yarısında yabancı gazetecilerin kısa süreli olarak gözaltına alınması ve ekipmanlarına el koyulması ile ilgili olarak bu konudaki sınırlı sayıda iddianın idari uygulama olmadığına karar verilmiştir. Dahası, Ukrayna Hükümeti, Ukrayna askerlerinin mallarının kamulaştırılmasına ilişkin iddia edilen uygulama ile ilgili herhangi bir delil sunmamıştır. Buna göre, gerekli ispat standardı karşılanmamış ve bu şikayetler kabul edilemez olduğu için reddedilmiştir.
Son olarak Mahkeme, Kırım’dan Rusya topraklarındaki ıslah kurumlarına “hükümlülerin nakledilmesi” ile ilgili şikayetle ilgili olarak Rus Hükümetine ihtar vermeye karar vermiştir. Bu sorun, Ukrayna Hükümeti’nin Aralık 2018’de Büyük Daire önündeki sunularında ilk kez gündeme getirilmiş ve bu nedenle Mahkeme, dava dosyası temelinde, mevcut aşamada şikayetin kabul edilebilirliğini belirleyememiştir.
Ayrıca, “hükümlülerin nakledilmesi” şikayetinin hem kabul edilebilirliğini hem de esasını incelemenin ve bu şikayetin de gündeme getirildiği başka bir devletlerarası başvurunun, Ukrayna v. Rusya (başvuru no. 38334/18) davasının esas aşaması olarak değerlendirilmesini uygun bulmuştur. Sonuç olarak, 38334/18 başvuru numarasıyla somut davayla birleştirilmiştir.
[1] “Kırım”, hem Kırım Özerk Cumhuriyeti’ni hem de Sevastopol şehrini ifade etmektedir.
[2] İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 30. maddesi uyarınca, “Eğer Daire önünde görülmekte olan dava, Sözleşme ve Protokollerinin yorumu konusunda ciddi bir sorun doğuruyorsa ya da bir sorunun çözümü Mahkeme tarafından daha önceden verilmiş bir karar ile çelişme yaratabilecekse, Daire, daha karar vermemiş olmak kaydıyla, başvurudan elçekerek dosyayı Büyük Daire’ye gönderebilir, meğer ki, taraflardan biri buna itiraz etsin.”.
Trackbacks & Pingbacks