İHAM’ın V.C.L ve A.N. v. Birleşik Krallık kararının özet çevirisi: “İnsan ticareti suçunun mağduru olduklarına dair güvenilir bir şüphe olmasına rağmen, onları korumak için gereken önlemlerin alınmaması ve başvurucuların yargılanması, kölelik ve zorla çalıştırma yasağının ihlalidir.”
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 16 Şubat 2021 tarihinde V.C.L ve A.N. v. Birleşik Krallık davasında İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin (İHAS) 4. maddesinin (kölelik ve zorla çalıştırma yasağı) ve 6. maddenin 1. fıkrasının (Adil yargılanma hakkı) ihlal edildiğine hükmetmiştir.
Dava, polis memurlarının kenevir çiftliklerinde çalışırken bulduğu iki Vietnamlı genci konu almaktadır. Tutuklanmışlardır ve suçlamaları kabul ettikleri uyuşturucuyla ilgili suçlarla suçlanmışlardır. Haklarında verilen hükmün ardından genç suçluların bulunduğu bir kuruma yerleştirilmişlerdir. Ardından, yetkili bir makam, bu kişileri insan ticareti mağduru olarak görmüştür. Fakat savcılık, kovuşturma kararını gözden geçirdikten sonra, bu kişilerin insan ticareti mağduru olmadıkları sonucuna varmış ve Temyiz Mahkemesi, her iki davanın da olaylarına dayanarak kovuşturma kararının haklı olduğuna karar vermiştir.
Mahkeme, Sözleşme’nin 4. maddesi kapsamında mağdurların ve potansiyel insan ticareti mağdurlarının yargılanması arasındaki ilişkiyi ilk kez değerlendirmiştir. İnsan ticareti mağdurlarının veya potansiyel mağdurlarının yargılanmasının her koşulda Sözleşme’nin 4. maddesini ihlal etmeyebileceğini değerlendirmiştir. Bununla birlikte, yetkili makamın bu alandaki uzmanlığı göz önüne alındığında, Mahkeme, savcılığın, yetkili makamın bulgularına katılmamak için insan ticareti tanımıyla tutarlı açık gerekçeler sunması gerektiğini ve bunun ilgili davalarda gerçekleştirilmediğini değerlendirmiştir. Fakat, insan ticareti mağdurlarını korumak için aktif tedbirler alma görevini göz önünde bulunduran Mahkeme, bir kişinin insan ticareti mağduru olduğuna dair yetkili kişilerde güvenilir bir şüphenin oluşması halinde, bu kişinin nitelikli bir kişi tarafından değerlendirilmesi gerektiğine karar vermiştir. Herhangi bir kovuşturma kararı, böyle bir değerlendirmeyi takip etmelidir ve karar bir savcı için bağlayıcı olmak zorunda olmasa da, savcının farklı bir sonuca varmak için açık nedenlere sahip olması gerekmektedir. V.C.L. ve A.N. bakımından Mahkeme, insan ticareti mağduru olduklarına dair güvenilir şüpheler bulunmasına rağmen, polisin de savcılığın da onları değerlendirme için yetkili bir makama sevk etmediğini tespit etmiştir; her iki dava da daha sonra savcılık tarafından incelenmiş olsa da, yetkili makamın vardığı sonuçları çürütecek açık nedenler sunulmadan yetkili makamın kararına karşı çıkılmıştır; ve Temyiz Mahkemesi, kovuşturma kararının sürecin kötüye kullanımı olup olmadığını ele almakla sınırlı kalmıştır. Mahkeme, bu nedenle, her iki başvurucunun davasında da 4. maddenin ihlal edildiğine karar vermiştir.
Mahkeme, yetkililerin suçlu bulundukları kararlardan sonra başvuruculara kalacak yer sağlamış olsalar da, başvurucuların insan ticareti mağduru olup olmadıklarına ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmamasının, savunmalarına yardımcı olabilecek önemli kanıtlar elde etmelerine engel olabileceğini tespit etmiştir. Bu nedenle yargılamalar adil olmamıştır ve 6. maddenin 1. fıkrasının ihlali söz konusudur.
Kararın tamamını buradan okuyabilirsiniz. Kararın basın özeti çevirisi Pınar Baysal tarafından yapılmıştır.
V.C.L. ve A.N. v. Birleşik Krallık, Başvuru no: 77587/12 ve 74603/12, Karar tarihi: 16.02.2021
Başlıca olgular
1994 ve 1992 yıllarında doğan başvurucular Bay V.C.L ve Bay A.N. Vietnam vatandaşı olup sırasıyla Middlesex (Birleşik Krallık) ve Londra’da yaşamaktadır.
Henüz reşit değillerken kenevir çiftliklerinde bulunmalarının ardından, uyuşturucuyla ilgili suçlardan dolayı haklarında kovuşturma yapılması ve mahkum edilmeleri hakkında Sözleşmenin 4. ve 6. maddeleri uyarınca şikayette bulunmuşlardır. İlgili zamanda rehber hizmetler, hem polis memurları hem de savcılara kenevir çiftliklerinde keşfedilen Vietnamlı çocukların muhtemelen insan ticareti mağduru olduğunu belirtmişlerdir. Mahkumiyetlerini takiben, V.C.L. ve A.N, bir kişinin sömürü amacıyla insan ticareti yapılıp yapılmadığını belirlemekten sorumlu Devlet makamları (yetkili makam) tarafından insan ticareti mağduru olarak tanınmıştır.
6 Mayıs 2009’da V.C.L. Cambridge’de bir uyuşturucu baskını sırasında polis tarafından bulunmuştur. Polisle ifadesi sırasında başvurucu, 15 yaşında olduğunu ve kendisini evlat edinen babası tarafından Birleşik Krallık’a getirildiğini ifade etmiştir. Kendisini kenevir çiftliğine götüren ve orada çalıştıran iki adamla buluşturulmuştur. Baskının ardından uyuşturucu madde üretmekle suçlanmıştır.
Mahkemeler, V.C.L’nin yaşını 17 olarak değerlendirmiştir (daha sonra aslında 15 yaşında olduğu kabul edilmiştir). Sosyal hizmetler ve bir STK tarafından insan ticareti mağduru olabileceğine dair endişeler dile getirilmesine rağmen, 20 Ağustos 2009 tarihinde uyuşturucu üretiminden suçunu kabul etmiştir. Genç suçluların bulunduğu bir kurumda 20 ay hapis cezasına çarptırılmıştır.
21 Nisan 2009’da polis, hırsızlık ihbarlarının ardından Londra’daki bir konuta girmiştir. Orada büyük bir kenevir çiftliği, ve A.N. ile birlikte birkaç başka Vietnam vatandaşı kişi bulmuşlardır. A.N., polisle ifade sırasında doğum yılını 1972 olarak belirtmiştir (aslında, mahkemelerce daha sonra da kabul edildiği üzere, doğum yılı 1992’dir). İngiltere’ye geldikten sonra kendisine bakan bazı Vietnamlılarla tanıştığını belirtmiştir. Daha sonra kenevir çiftliğine götürülmüş ve orada para verilmeden çalıştırılmıştır.
A.N. uyuşturucu üretmekle suçlanmış ve avukatının tavsiyesi üzerine Temmuz 2009’da suçunu kabul etmiştir. Kendisi hakkında 18 aylık tutukluluk ve eğitim kararı verilmiştir
Daha sonra, Ulusal Çocuklara Karşı Zulmü Önleme Derneği – Ulusal Çocuk Ticareti Danışma ve Bilgi Hattı’ndan bir sosyal hizmet uzmanı, A.N.’nin zorla çalıştırılması ve kenevir çiftliğinde kapatılmasıyla bağlantılı olarak çocuk kaçakçılığı mağduru olduğunu belirtmiştir.
Her iki başvurucuya da süreleri dışında temyize başvurma izni verilmiştir. Diğer şeylerin yanı sıra, insan kaçakçılığı mağdurları oldukları için yargılanmamaları gerektiğini savunmuşlardır. 20 Şubat 2012 tarihinde, Temyiz Mahkemesi, insan ticareti mağdurlarının otomatik olarak kovuşturmadan dokunulmazlık kazanmadıklarına hükmetmiştir. Her halükarda, Birleşik Krallık’ın uluslararası hukuk uyarınca insan ticareti mağdurlarını cezalandırmama olasılığını sağlama yükümlülüğünün, savcıların uygun davalarda kovuşturma başlatmamakta takdir yetkisini kullanmaları tarafından gerçekleştirilebileceğini gerekçelendirmiştir. Bu, mevcut tüm delillere dayanarak savcı tarafından bir karar verilmesini gerektirecektir. Başvurucuların temyiz başvuruları reddedilmiştir zira her iki davada da mahkeme, kovuşturma kararının fazlasıyla haklı olduğuna ve sürecin kötüye kullanılmadığı sonucuna varmıştır. Ancak V.C.L.’nin cezası 12 ay hapis cezasına, A.N.’nin cezası ise dört aylık tutukluluk ve eğitim kararına indirilmiştir
Başvurucuların Yüksek Mahkeme’ye yaptıkları temyiz başvurusu reddedilmiştir. V.C.L. tarafından yapılan ikinci bir temyiz başvurusu da Temyiz Mahkemesi tarafından “dava açma kararının fazlasıyla gerekçelendirildiği” belirtilerek başarısız olmuştur.
Şikayetler ve usul
4. maddeye (kölelik ve zorla çalıştırma yasağı) ve 6. maddenin 1. fıkrasına (adil yargılanma hakkı) dayanan başvurucular esas olarak yetkililerin onların insan ticareti mağduru olmaları sonucunda onları koruyamamalarından, yetkililerin insan ticareti (V.C.L.) ve yargılanmalarının adaleti konusunda yeterli soruşturma yürütemediklerinden yakınmışlardır.
Başvurucular sırasıyla 20 ve 21 Kasım 2012 tarihlerinde Mahkemeye başvurmuşlardır.
Mahkemenin kararı
4. madde
Mahkeme, şimdiye kadar yargılanan olası bir insan ticareti mağdurunun davasını inceleme fırsatı bulamadığını kaydetmiştir. İlgili uluslararası antlaşmaların kovuşturmaya karşı bağışıklık sağlamadığını, ancak -mümkünse erken tespit edilen- suça zorlanma faaliyetlerinin açık olduğu durumlarda kovuşturma başlatmamanın Devletlerin hakları dahilinde olduklarını belirtmiştir. Bununla birlikte Mahkeme, potansiyel insan ticareti mağdurlarının kovuşturulmasının, bir bireyin insan ticaretine maruz kaldığına dair güvenilir bir şüphenin bulunduğu durumlarda, Devletin onları korumak için operasyonel tedbirler alma görevi ile çelişebileceği kanaatindedir. Yetkililer böyle bir şüphenin farkına vardıklarında, ilgili kişi uygun niteliklere sahip bir kişi tarafından uygun şekilde değerlendirilmelidir. Kovuşturma kararı, özellikle kişinin reşit olmadığı hallerde, bu değerlendirmenin sonucunda verilmelidir ve savcının, değerlendirmeye katılmadığı durumlarda, uluslararası hukuka uygun ve açık sebepleri olması gerekmektedir.
Bay V.C.L. kenevir çiftliğine yapılan baskında bulunduğunda henüz reşit değildir. A.N. 37 yaşında olduğunu iddia etmişse de tutuklanmasından yaklaşık bir hafta sonra 17 yaşında olduğu kabul edilmiştir. Mahkemeye göre, başvurucuların kenevir çiftliklerinde bulunduklarında henüz reşit olmamaları insan ticareti mağdurları olmaları konusunda güvenilir bir şüpheye yol açmalıydı. Fakat, başvurucular yetkili makamlara sevk edilmek yerine suçlanmışlardır ve suçlamaları kabul etmelerine izin verilmiştir. Savcılık daha sonra kovuşturma kararlarını gözden geçirmiş ve başvurucular insan ticareti mağduru olmadıkları için kararın doğru olduğunu tespit etmiştir. Ancak Mahkemenin görüşüne göre, iddia makamı, yetkili makamdan farklı bir sonuca varmak için insan ticareti tanımıyla tutarlı açık gerekçeler sunmamıştır.
Davaları daha sonra Temyiz Mahkemesi tarafından ele alınmış olmasına rağmen (V.C.L. davasında iki kez), Mahkeme, incelemenin, yalnızca kovuşturmanın sürecin kötüye kullanımı olup olmadığına ilişkin bir değerlendirmeyle sınırlı olduğunu kaydetmiştir. Dahası, kovuşturma kararının haklı olduğunu tespit ederken, mahkeme, savcılık gibi, uluslararası kabul görmüş insan ticareti tanımının özüne girmiyor gibi görünen faktörlere dayanmıştır.
Özetle, Mahkeme, yetkililerin, her ikisi de potansiyel insan ticareti mağduru olan V.C.L. ve A.N.’yi korumak için yeterli aktif önlemleri almadıklarını tespit etmiştir.
6. maddenin 1. fıkrası
Mahkeme, başvurucuların potansiyel insan ticareti mağdurları olarak tanınmamasının Sözleşme kapsamında sorunlara yol açıp açmadığını, başvurucuların haklarından feragat edip etmediklerini ve yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığını belirlemesi gerektiğini yinelemiştir.
Mahkeme, başvurucuların suçlamaları kabul etmelerinin açık olmasına rağmen, insan ticaretine maruz kalıp kalmadıklarına ilişkin bir değerlendirme yapılmadığı için, bu kabullerin “gerçeklerin tam olarak farkında olarak” yapılmadığını tespit etmiştir. Bu nedenle Mahkeme, 6. madde kapsamındaki haklarından feragat etmedikleri sonucuna varmıştır.
Yetkililer, başvurucuların suçlu bulunmalarının ardından onlara kalacak yer sağlamış olsa da, Mahkeme, başvurucuların insan ticareti mağduru olup olmadıklarına ilişkin bir değerlendirme yapılmamasının, kendilerini savunmalarına yardımcı olabilecek delilleri elde etmekten potansiyel olarak engellediğini tespit etmiştir. Ayrıca Mahkeme, bu “adaletsizliğin” temyizde giderildiğini değerlendirmemektedir zira -daha önce de belirtildiği gibi- Temyiz Mahkemesinin incelemesi, savcılığın sürecin kötüye kullanılıp kullanılmadığına ilişkin bir değerlendirmeyle sınırlıdır ve uluslararası kabul görmüş insan ticareti tanımının özüne girmiyormuş gibi görünen faktörlere dayanmaktadır.
Bu nedenle yargılamalar adil gerçekleştirilmemiştir ve 6. maddenin 1. fıkrasının ihlali mevcuttur.
Adil tazmin (41. madde)
Mahkeme, Birleşik Krallık’ın başvuruculara her biri manevi tazminat olarak 25,000 Euro ve yargılama masrafları için her birine 20,000 Euro ödemesine karar vermiştir.
Ayrık görüş
Yargıç Motoc, karara ekli mutabık bir görüş ifade etmiştir.
Elinize sağlık. Bu çok güzel bir karar