İHAM’ın Tkhelidze v. Gürcistan kararının özet çevirisi: “Polislerin ev içi şiddete maruz kalan kadının ısrarlı şikayetlerine rağmen harekete geçmemesi nedeniyle kadının öldürülmesi, yaşam hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlalidir.”
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM/Mahkeme), 8 Temmuz 2021 tarihli Tkhelidze v. Gürcistan kararında başvurucunun kızının ev içi şiddete karşı korunmasına ve bu konuda etkili soruşturma yürütülmesine karşı yetkililerin yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçesiyle İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin (İHAS/Sözleşme) 2. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı ve etkili soruşturma yürütme yükümlülüğüyle bağlantılı olarak 14. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Mahkeme, polislerin, başvurucunun kızının tehlikede olduğunu bilebilecek durumda olduğuna karar vermiştir. Polisler çeşitli önleyici tedbir alabilecek durumda olmalarına rağmen, kızın toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz kalmasını önlemekte başarısız olmuş, bu da kızın ölümüyle sonuçlanmıştır. Mahkeme, polislerin eylemsizliğinin sistematik olabileceğine karar vermiştir. Polisin hareketsiz kalmasının ardında önyargı ve toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık olma ihtimali olmasına karşı soruşturma başlatılmasında acil bir ihtiyaç bulunmaktadır.
İngilizce yazılan kararın tamamını buradan okuyabilirsiniz. Mahkeme tarafından yayımlanan basın özetinin çevirisi av. Benan Molu tarafından yapılmıştır.
Tkhelidze v. Gürcistan, Başvuru no. 33056/17, Karar tarihi: 08.07.2021
Temel olgular
Başvurucu, Taliko Tkhelidze, 1958 doğumlu bir Gürcistan vatandaşıdır ve Tiflis’te yaşamaktadır.
2013 yılında başvurucunun kızı M.T. ve altı yaşındaki kızı, M.T.’nin partneri L.M. ile birlikte ailesiyle yaşayan L.M.’nin evine taşınmıştır. Nisan ve Eylül 2014’te, L.M.’nin M.T.’ye yönelik tehdit ve taciz içeren davranışları sebebiyle polis çağrılmıştır. M.T.’nin fiziksel olarak yaralanmasına ve M.T.’nin ve L.M.’nin ailesinin L.M. hakkında uzaklaştırma kararı verilmesi talebine rağmen, iki olayda da, bir ceza soruşturması açılmamış ya da koruma tedbirleri alınmamıştır. Polisler, “aile arasındaki ufak bir münakaşa” nedeniyle L.M.’nin gözaltına alınamayacağını ya da herhangi bir tedbir uygulanamayacağını söylemiştir.
Ertesi gün, 23 Eylül 2014 tarihinde M.T., L.M.’yi terk etmiş ve kızı ile birlikte Tiflis’te yaşayan annesinin yanına taşınmıştır. M.T.’nin evden ayrılmasının ardından L.M. M.T. ve kızına tehdit mesajları göndermeye devam etmiştir. 27 Eylül günü M.T., L.M. hakkında suç duyurusunda bulunmuş, ceza soruşturması açılmamış ancak L.M., M.T. ile hiçbir şekilde tartışmaya girmemesi konusunda resmi olarak uyarılmıştır. Ertesi gün L.M., M.T.’nin yanına yaklaşarak konuşmaya çalışmıştır. Polis, fiziksel saldırı olmadan L.M.’nin gözaltına alınamayacağını söylemiş ve alternatif bir çözüm olarak erkek kardeşlerinin L.M.’yi dövmesini önermiştir.
Ekim 2014’ün ilk yarısında başvurucu, üç kez Tiflis’teki karakola giderek L.M.’nin kızını ısrarlı takip ettiğini ve silahla kızının iş yerine giderek bu silahı kullanacağını söylemek de dahil olmak üzere, kızını tehdit ettiğini bildirmiştir. 16 Ekim 2014’te, L.M., kızını okula götürürken M.T.’nin arabasına çarpmak üzereyken, başvurucu karakola gitmiş ve koruma talep etmiştir. Başvurucu, L.M.’nin her gün hayatlarını terörize etmesi nedeniyle kendisinin ve kızının hayatının katlanılmaz bir hale geldiğini bildirmiştir. Uzaklaştırma kararı ya da diğer koruma tedbirleri alınmamıştır.
17 Ekim 2014’te L.M., M.T.’nin iş yerine gitmiş ve M.T.’yi öldürmüştür. Akabinde silahı kendisine doğrultmuş ve intihar etmiştir. Bir soruşturma açılmış ancak 31 Aralık 2014’te failin ölmüş olması nedeniyle takipsizlik kararı verilmiştir.
Çeşitli kayıtlara ve polis tarafından tutulan tutanaklara göre, ne başvurucu ne de kızı usuli hakları konusunda ya da Ceza Kanunu ve Ev İçi Şiddet Yasası kapsamında sahip oldukları yasal veya idari koruma tedbirleri hakkında bilgi vermiştir.
8 Nisan 2015’te başvurucu, kızının ev içi şiddet iddialarıyla ilgilenen polislerin görevi ihmal etmeleri nedeniyle haklarında soruşturma başlatılması için savcılığa şikayette bulunmuştur. Başvurucu, 2015-2016 yılları arasında bu şikayetini en az beş kez daha tekrarlamak zorunda kalmış ve polislerin bu hareketsizliğinin toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık olarak görülebileceğini vurgulamıştır. Şikayetleri cevapsız kalmıştır. Başvurucu, Nisan 2017’de savcılığa yazı yazarak şikayetlerinin kendilerine ulaşıp ulaşmadığını ve şikayetleri hakkında neden bir cevap verilmediğini sormuştur. Şikayetlerin kendilerine ulaştığına dair cevap verilmiş ancak başka bir bilgi verilmemiştir.
Şikayetler
İHAS’ın 2. maddesine (yaşam hakkı) ve 14. maddesine (ayrımcılık yasağı) dayanan başvurucu, yerel makamların kızını ev içi şiddete karşı korumakta ve kızının ölümüne yol açan olaylara karşı etkili bir ceza soruşturması yürütmekte başarısız olduğundan şikayetçi olmuştur. Başvurucu, kızının hayatının tehlikede olduğundan polisin haberdar olduğunu ancak gerekli önleyici tedbirlerin alınmadığını ileri sürmüştür. Özellikle başvurucu ve kızı tarafından L.M.’nin istismar eden davranışlarıyla ilgili yapılan çok sayıda şikayete karşı verilen cevaplar, uygunsuz ve ayrımcıdır.
Başvuru, 13 Nisan 2017 tarihinde İHAM’a sunulmuştur.
Mahkeme’nin kararı
Sözleşme’nin 2. maddesi ile bağlantılı olarak 14. madde
Mahkeme, yapılan şikayetleri Sözleşme’nin 2. maddesiyle bağlantılı olarak 14. madde altında incelemiştir. Mahkeme, kadınlara yönelik ev içi şiddet ya da şiddete dair herhangi bir şüphenin olması halinde, yetkililerin özel bir özen yükümlülüğü bulunmaktadır. Devlet’in kadınları ev içi şiddete karşı korumakta başarısız olması, hukuk önünde eşit korumadan yararlanma hakkının ihlalidir. Dahası, Sözleşme’nin 2. maddesi altında yaşamı koruma yükümlülüğü, bir kişi öldürüldüğünde etkili bir soruşturma yürütülmesini de zorunlu kılmaktadır.
Mahkeme, 29 Nisan ve 16 Ekim 2014 tarihleri arasında M.T. ve başvurucunun en az 11 kez polislerden yardım talep ettiğini not etmiştir. Şikayetlerinde her zaman L.M.’nin davranışlarındaki şiddet düzeyini açıkça ortaya koymuşlardır. Polisler, L.M.’nin ailesi tarafından L.M.’nin patolojik kıskançlık yaşadığı, akli dengesinin bozuk olduğu ve öfke kontrolü sorunu olduğu konusunda bilgilendirilmiştir. L.M.’nin kendisi başvurucunun kızını öldürmekle tehdit ettiğini, sabıkası olduğunu ve uyuşturucu ve alkol geçmişi olduğunu kabul etmiştir. Polis, M.T.’nin yanında her zaman kendisini savunmak için çeşitli ‘silahlar’ taşıdığını ve ondan son derece korktuğunu bilmekteydi. Mahkeme ayrıca, polislerin, başvurucunun kızının hayatının yakın ve gerçek bir tehlike altında olduğunu bildiği ya da kesinlikle bilmesi gerektiği görüşündedir.
Ancak, yasal makamlar, oluşabilecek zararı hafifletecek ya da bu trajik sonu değiştirebilecek adımlar atmakta sürekli başarısız olmuştur. Koruyucu önlemler alabilecekken yetkililer, M.T.’nin ölümüyle sonuçlanan toplumsal cinsiyet temelli şiddeti önleyememiştir.
Mahkeme, polislerin söz konusu davadaki hareketsizliğinin sistematik bir durum olduğunu ve polislerin hareketsizliğinin arkasında toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık ve önyargı olma ihtimaline karşı anlamlı bir soruşturma yürütülmesi konusunda acil bir ihtiyaç olduğunu tespit etmiştir.
Bu sebeplerle Devlet, başvurucunun kızının yaşamını koruma ve ölümüyle ilgili etkili bir soruşturma yürütme konusunda Sözleşme’nin 2. maddesi ile bağlantılı olarak 14. maddenin altında doğan yükümlülüklerini ihlal etmiştir.
Adil tazmin (41. madde)
Mahkeme, Gürcistan’ın başvurucuya 35.000 Euro manevi tazminat ödemesine karar vermiştir.
Karar yalnızca İngilizce dilinde yazılmıştır.
Trackbacks & Pingbacks