İHAM’ın Aarrass v. Belçika kararının özet çevirisi: “Belçika ve Fas çifte vatandaşı olan başvurucunun Fas hapishanesinde kötü muameleye maruz kaldığı ve kendisine Belçika konsolosluğu tarafından koruma sağlanmadığı iddiası, açıkça dayanaktan yoksundur.”
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM/Mahkeme) 30 Eylül 2021 tarihli Aarrass v. Belçika kararında oybirliğiyle başvuruyu kabul edilemez bulmuştur.
Dava, Fas’ta hapsedildiği sırada maruz kaldığı fiziksel ve psikolojik bütünlüğüne yönelik ciddi ihlallerden kendisini korumak için Belçika Devleti’nin konsolosluk koruması sağlamadığını iddia eden bir Belçikalı ve Fas vatandaşıyla ilgilidir. Başvurucu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 1. (insan haklarına saygı yükümlülüğü) ve 3. (işkence ve insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele yasağı) maddelerine dayanmıştır.
Mahkeme, Belçikalı yetkililerin pasif veya kayıtsız kalmadıklarını ve başvurucunun durumunu iyileştirmek için hem diplomatik hem de insani gerekçelerle Fas makamlarıyla arabuluculuk yapmak için adımlar attıklarını kaydetmiştir. Bu çabalar başarılı olmamış ve başvurucunun tutukluluk koşulları üzerinde hiçbir etkisi olmamıştır. Ancak bu durum, Fas’ta çalışan Belçika konsolosluk görevlilerinin ataletinden değil, başvurucunun şahsı üzerinde münhasır kontrol uygulayan Faslı yetkililerin sistematik olarak reddetmesinden kaynaklanmıştır.
Bu nedenle başvuru açıkça dayanaktan yoksundur. Karar kesindir.
Fransızca yazılan kararın tamamına buradan ulaşabilirsiniz. Kararın basın özeti çevirisi av. Rumeysa Budak tarafından yapılmıştır.
Aarrass v. Belçika, Başvuru no.16371/18, Karar Tarihi: 30.09.2021
Temel Olgular
Başvurucu Ali Aarrass, 1962 doğumlu Belçika ve Fas vatandaşıdır.
Bay Aarrass, 1 Nisan 2008’de Melilla’da (İspanya) Faslı yetkililer tarafından komplo kurmak, terör örgütüne üye olmak ve kamu düzenini bozabilecek terör saldırıları düzenlemek suçlarından yargılanması için kendisi hakkında çıkarılan uluslararası tutuklama emri uyarınca tutuklanmıştır. Aralık 2010’da Fas’a iade edilmiş ve yargılanmak üzere derhal tutuklanmıştır. Ekim 2012’de Rabat Temyiz Mahkemesi başvurucuyu 12 yıl hapis cezasına çarptırmıştır.
2010 ve 2013 yılları arasında Bay Aarrass’ı temsil eden avukatlar, Aarrass’ın tutulduğu koşullar hakkında (hücre hapsi, insanlık dışı ve aşağılayıcı gözaltı koşulları – ailesiyle temas olmaması, hücrede yatak olmaması, yiyecek eksikliği, sağlık hizmetlerine erişim olmaması) şikayette bulunmak için Fas makamlarıyla birkaç kez temasa geçmişler, ancak başarılı olamamışlardır. Ayrıca, birbiri ardına göreve gelen Belçika Dışişleri Bakanlarına, Fas’taki Belçika konsolosluk makamları tarafından başvurucuya konsolosluk koruması verilmesini talep eden bir mektup yazmışlardır.
Bu talepler, Belçika’nın konsolosluk ilişkilerine ilişkin uluslararası teamül hukuku uygulandığı gerekçesiyle reddedilmiştir; bu hukuka göre, bir Devlet, vatandaşlarından birine diplomatik koruma sağlayacaksa ve eğer ilgili kişi aynı zamanda koruma sağlanacak ikinci Devletin vatandaşlığına sahipse, ilk Devlet bu ikinci Devlete karşı bir diplomatik koruma sağlayamaz.
Kasım 2013’te Bay Aarrass, Belçika Devleti’nin konsolosluk koruması sağlaması ve/veya fiziksel ve psikolojik bütünlüğünün korunmasını sağlanması yönünde bir emir verilmesi için Brüksel İlk Derece Mahkemesi’ne başvurmuştur.
Şubat 2014’te, acil başvurulardan sorumlu yargıç olarak görev yapan İlk Derece Mahkemesi Başkanı, 24 Nisan 1963 tarihli Viyana Konsolosluk İlişkileri Sözleşmesi’nin 36 § 1 maddesinin, başvurucuya ikamet ettiği Devlete, yani Fas’a karşı kullanılması için yalnızca öznel haklar tanıdığına hükmetmiştir. Başkan ayrıca, Belçika konsolosluk görevlilerinin Viyana Sözleşmesi’nin 36 § 1 maddesi uyarınca başvurucuyla iletişim kurma hakkına sahip olduğunu ifade etmiştir. Sonuç olarak, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele iddialarının, talebi desteklemek üzere sunulan raporlar ışığında kanıtlandığına ve başvurucunun bu tür bir muameleye tabi tutulmama konusunda öznel bir hakkı olduğunu dikkate alarak mahkeme başkanı, Belçika Devleti’ni, Fas’taki Belçika konsolosu ile iletişim kurma imkanının verilmesi için başvurucuya talep etmesi halinde konsolosluk korumasını sağlamaya çağırmıştır.
Mart 2014’te Rabat’taki Belçika Büyükelçiliği, Fas makamlarından başvurucunun Belçika konsolosu ile iletişim kurmasına izin vermelerini istemiştir. Bu talep Fas makamları tarafından, vatandaşları diğer uyruğunun Devletinde gözaltına alınan Fas’ın kendi vatandaşlarına konsolosluk yardımı sağlamama uygulamasına aykırı olacak şekilde bir emsal oluşturmaktan kaçınmak istedikleri için reddedilmiştir.
Eylül 2014’te Brüksel Temyiz Mahkemesi, ilk derece mahkemesi başkanının kararını onamış ve Belçika Devleti’ne uymamanın cezası ile Fas Devleti’nden, Fas’taki Belçika konsolosluk makamlarına başvurucuyu ziyaret etmeleri ve onunla görüşmeleri için yetki verilmesini talep etme talimatını vermiştir.
2014 ve 2017 yılları arasında Belçika makamları, Faslı mevkidaşlarıyla, yazılı notlar ve telefon aracılığıyla, bazen konsolosluk koruması bağlamında ve bazen de insani bir bakış açısıyla başvurucuyu ziyaret edebilmek için başarısız bir şekilde temasa geçmişlerdir. Bir defa daha, Ekim 2015’te, Fas Ulusal İnsan Hakları Komisyonu üyelerinin bir ziyaret organize etmelerine olanak sağlanmış ve başvurucunun kız kardeşi başvurucuyu hastanede ziyaret edebilmiştir.
Bu arada, Eylül 2017’de Belçika Yargıtay’ı, Viyana Sözleşmesi’nin gönderen Devlet ve vatandaşlarının belirli haklara sahip olduğunu kabul ettiği halde, gönderen Devlet, vatandaşlarından birine karşı konsolosluk yardımı sağlama yükümlülüğünü yerine getirmediği için temyiz mahkemesinin kararını bozmuştur. Dava, daha önce derdest olan Liège Temyiz Mahkemesi’ne gönderilmiştir.
Başvurucu, cezasını çektikten sonra Nisan 2020’de serbest bırakılmıştır. Ardından 15 Temmuz 2020’de Belçika’ya döndü.
Şikayetler
Başvuru, 29 Mart 2018 tarihinde İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne yapılmıştır.
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 1. (insan haklarına saygı yükümlülüğü) ve 3. (işkence, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele yasağı) maddelerine dayanarak Bay Aarrass, Belçika Devletinin, Fas’ta tutukluluğu sırasında maruz kaldığı fiziksel ve psikolojik bütünlüğüne yönelik ciddi ihlallerin sona erdirilmesi amacıyla konsolosluk koruması sağlama konusundaki pozitif yükümlülüğünü yerine getirmediğini iddia etmiştir.
Sivil toplum kuruluşu Redress’e üçüncü taraf olarak müdahale etmesine izin verilmiştir (Sözleşme’nin 36 § 2 maddesi ve Mahkeme İç Tüzüğü’nün 44 § 3 (a) maddesi).
Mahkeme’nin Kararı
Mevcut davadaki mesele, Belçika Devleti’nin, kötü muamele riskinin gerçekleşmesini önlemek için Fas’ta tutuklu kaldığı süre boyunca başvurucuya konsolosluk yardımı sağlama konusunda pozitif bir yükümlülük altında olup olmadığıdır.
Mahkeme, Belçika makamlarının pasif veya kayıtsız kalmadıklarını kaydetmiştir. Aksine, çeşitli vesilelerle ve özellikle Brüksel İlk Derece Mahkemesi Başkanı’nın emrini takiben, Fas makamlarıyla diplomatik veya insani gerekçelerle, başvurucunun durumunu iyileştirmek için müdahalede bulunmak için adımlar atmışlardır. Bu çabaların başarılı olmadığı ve başvurucunun tutukluluk koşulları üzerinde hiçbir etkisi olmadığı doğrudur.
Ancak bu durum, Fas’ta çalışan Belçika konsolosluk görevlilerinin ataletinden değil, başvurucu üzerinde münhasır kontrol uygulayan Fas makamlarının sistematik olarak Fas’ın, diğer uyruklu oldukları Devlette gözaltında tutuldukları Fas vatandaşlarına konsolosluk yardımına izin vermeme uygulamasına aykırı bir emsal oluşturmayı reddetmesinden kaynaklanmıştır.
Sonuç olarak Mahkeme, pozitif bir müdahale yükümlülüğünün Sözleşme’nin 3. maddesi ile birlikte 1. maddeden çıkarılabileceğini varsayarak, başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varmış ve başvuruyu Sözleşme’nin 35 §§ 3 (a) ve 4. maddesi uyarınca reddetmiştir.
Bu karar yalnızca Fransızca dilinde yazılmıştır.
Trackbacks & Pingbacks