İHAM’ın Filat v. Moldova Cumhuriyeti kararının özet çevirisi: “Eski milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması sırasında meclis oturumunda hakkında kullanılan ifadeler masumiyet karinesini ihlal etmez.”
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM-Mahkeme), Filat v. Moldova (başvuru no. 11657/16) davasıyla ilgili olarak, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin (İHAS-Sözleşme) 6. maddesinin 2. fıkrasının (masumiyet karinesi) ihlal edilmediğine karar vermiştir.
Dava, 2016 yılında Bay Filat’ın rüşvet ve nüfuz ticareti yapmaktan dokuz yıl hapis cezasına çarptırılmasına yol açan cezai prosedürleri konu almaktadır. Bay Filat, 2009 yılından 2013 yılına kadar Başbakanlık yapmıştır ve bahse konu zamanda aynı zamanda bir parti lideri ve milletvekili olarak görev almıştır.
Bay Filat, 6. maddenin 2. fıkrasına (masumiyet karinesi) dayanarak, 15 Ekim 2015 tarihli meclis toplantısında devlet görevlilerinin kendisinin dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin yaptıkları açıklamaların masumiyet karinesini ihlal ettiğini iddia ederek şikayette bulunmuştur.
Bay Filat, Sözleşme’nin 5. maddesinin 4. fıkrasına (tutukluluğun hukukiliğinin bir Mahkeme tarafından ivedilikle incelenmesi hakkı) dayanarak, ilk derece mahkemesindeki mahkumiyet kararının ardından verilen tutukluluğunun hukukiliğinin incelenmediğini belirterek şikayette bulunmuştur.
Mahkeme, Devlet Savcısının 15 Ekim 2015 tarihli meclis oturumu sırasında yaptığı açıklamaların ve Meclis Başkanı tarafından oturum sırasında okunan yazılı talepte belirtilen gerekçenin, başvurucunun aksi ispatlanana kadar masum kabul edileceği hakkını ihlal etmediğine karar vermiştir. Bu nedenle, Sözleşme’nin 6. maddenin 2. fıkrası ihlal edilmemiştir.
Mahkeme ayrıca yerleşik içtihadı uyarınca, Sözleşme’nin 5. maddesinin 4. fıkrasında yer alan güvencelerin, başvurucunun temyiz sürecindeki tutukluluk hali bakımından uygulanamaz olduğuna karar vermiştir. Dolayısıyla bu şikayet açıkça dayanaktan yoksun bulunmuş ve reddedilmiştir.
Kararın tamamını buradan okuyabilirsiniz. Kararın basın özeti çevirisi Pınar Baysal tarafından yapılmıştır.
Filat v. Moldova Cumhuriyeti, Başvuru No: 11657/16, Karar tarihi: 07.12.2021
Başlıca olgular
Başvurucu Vladimir Filat, 1969 yılında doğmuştur ve Kişinev’de (Chişinău) yaşayan bir Moldova vatandaşıdır. 2009-2013 yılları arasında Moldova Cumhuriyeti Başbakanı olarak görev yapmıştır. 2014’ten itibaren parlamento üyesi ve iktidar koalisyonunda yer alan bir partinin lideriydi.
Tanınmış bir iş adamının Bay Filat’in kendisine 2010-2014 yılları arasında rüşvet teklif ettiğini doğrulayan ihbarını takip eden 13 Ekim 2015 tarihinde başvurucu hakkında ceza soruşturması başlatılmıştır. İki gün sonra bu dava çerçevesinde yargılanabilmesi için kendisinin milletvekili dokunulmazlığı kaldırılmıştır. 15 Ekim 2015’te yapılan Moldova Parlamentosu toplantısında, Devlet Savcısı ve Meclis Başkanı basında geniş yer bulan açıklamalar yapmıştır.
Kasım 2015’te, başvurucunun tutukluluğu başlamıştır. İlk derece mahkemesi, Haziran 2016’da rüşvet almak ve nüfuz ticareti yapmak suçlarıyla dokuz yıl hapis cezasına hükmetmiştir. Ayrıca, verilen karar infaz edilene kadar başvurucunun tutukluluğunun uzatılmasına karar verilmiştir. Başvurucunun temyiz başvurusu reddedilmiş ve Yüksek Mahkeme alt mahkemelerin kararlarını onamıştır.
Şikayetler ve usul
Başvurucu, 5. maddenin 4. fıkrasına (tutukluluğun hukukiliğinin bir Mahkeme tarafından ivedilikle incelenmesi hakkı) dayanarak, ilk derece mahkemesinde mahkum edilmesinin ardından verilen tutuklama kararının hukuka uygunluğunu teyit edemediğinden şikayetçi olmuştur.
Başvurucu ayrıca 6. maddenin 2. fıkrasına (masumiyet karinesi) dayanarak milletvekili dokunulmazlığı kaldırıldığında yetkililerin yaptığı açıklamalardan şikayetçi olmuştur.
8 Aralık 2015 tarihinde İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne başvuruda bulunulmuştur.
Mahkemenin kararı
5. Maddenin 4. Fıkrası (tutukluluğun hukukiliğinin bir Mahkeme tarafından ivedilikle incelenmesi hakkı)
Mahkeme, temyiz işlemleri sırasında başvurucunun tutukluluğunun iç hukuka göre tutukluluk anlamına gelip gelmediği konusunda tarafların anlaşmazlık yaşadıklarını ifade etmiştir.
Mahkeme, başvurucunun ilk derece mahkemesinde mahkum edilmesinden sonra, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 186. maddesinin 11. paragrafının eski ifadesinin bir ay daha yürürlükte olduğunu kaydetmiştir. Ancak, tutukluluk prosedürünün kapsamını bir ceza davasının temyiz incelemesini de kapsayacak şekilde genişleten bu hüküm, mevcut davada uygulanmamıştır. Bu temelde Mahkeme, CMK’nin 186. maddesinin 11. paragrafının, Anayasa Mahkemesi tarafından 23 Şubat 2016 tarihinde kısmen geçersiz kılınan hükümlere atıfta bulunduğuna ve hepsinden önemlisi, Yüksek Mahkeme’nin, söz konusu hükümle ilgili olarak, temyizde tutukluluk süresinin uzatılmasının artık gerekli olmadığını belirtmiş olmasına dikkat çekmiştir. Bu nedenle Mahkeme, ihtilaf konusu hükmün Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla görünüşte yürürlükten kaldırıldığını kaydetmiştir ve ayrıca kendisine sunulan bilgilerin, aksine herhangi bir yerel içtihat bulunduğunu göstermediğini gözlemlemiştir. Bu bağlamda Mahkeme, CMK’nin 186. maddesinin 11. paragrafının eski ifadesiyle mevcut davaya uygulanmamasının keyfi veya açıkça dayanaktan yoksun sayılamayacağına karar vermiştir. Mahkeme ayrıca, başvurucunun, söz konusu maddenin önceki versiyonunun halen yürürlükte olduğu dönemle ilgili olarak, tutukluluğunun hukukiliğinin incelenmesi için özel bir temyiz başvurusunda bulunmadığını kaydetmiştir. Ayrıca, yargıçların CMK’nin herhangi bir özel hükmüne dayanarak böyle bir incelemeyi otomatik olarak yürütmeleri gerektiği sonucuna varılamamıştır.
CMK’nın 186. maddesinin yeni versiyonunun ihtilaflı tutukluluk süresince yürürlüğe girmesiyle ilgili olarak, Moldova yasama organının bu kararına itiraz etmek, Mahkeme’nin görevi değildir, zira Sözleşme’nin 5. maddesinin 4. fıkrası, Taraf Devletlerin, bu hüküm uyarınca gerekli olanlara ek olarak daha fazla güvence tesis edip etmeme konusunda karar verme özgürlüğüne herhangi bir kısıtlama getirmemiştir.
Bu nedenle Mahkeme, yerel mahkemeler tarafından yorumlandığı ve uygulandığı şekliyle yerel hukukun, söz konusu zamanda başvurucuya, olası mahkumiyetlerinden önce tutuklu bulunan kişiler için ilk derece mahkemelerinde mevcut olan usuli hakların aynısını artık sağlamadığını tespit etmiştir. Aynı şekilde, başvurucunun temyiz işlemleri sırasında tutuklu kalması bir ihtiyati tedbir olarak görülmüş olsa bile, o sırada iç hukukun artık Sözleşme’nin 5. maddesinin 4. fıkrasının gerekliliklerini aşan belirli bir prosedür sağlamadığını kaydetmiştir. Bu nedenle, yerleşik içtihadı uyarınca, Sözleşme’nin 5. maddesinin 4. fıkrasında yer alan güvenceler, temyiz işlemleri sırasında tutuklu olan başvurucuya uygulanamayacaktır. Başvurucunun şikayeti bu nedenle açıkça dayanaktan yoksundur ve reddedilmiştir.
6. Maddenin 2. Fıkrası (masumiyet karinesi)
Mahkeme, söz konusu ifadelerin, Moldova Parlamentosu’nda, savcılık tarafından toplanan delillerin başvurucunun dokunulmazlığını kaldırmak için yeterli olup olmadığına karar vermeye yönelik bir prosedür çerçevesinde yapıldığını kaydetmiştir.
İlk olarak, Devlet Savcısının sözlü ifadelerine ilişkin olarak, bağlamlarıyla ilgili olarak ve Devlet Savcısı tarafından meclis oturumu sırasında yapılan tüm ifadeler göz önüne alındığında, Mahkeme, bunların hedef alındığını veya sonuç olarak başvurucunun masumiyet karinesinin ihlaline vücut verdiği kanaatine varmamıştır.
Devlet Savcısının yazılı talebinin Meclis Başkanı tarafından okunmasıyla bağlantılı olarak Mahkeme, özellikle aşağıdaki ifadelerin kullanıldığına dikkat çekmiştir: “[Başvurucu] I.Ș’den… 60 milyondan fazla ABD doları zorla almıştır” ve “yasadışı olarak para, hizmet ve diğer varlık ve menfaatleri almak amacıyla [başvurucu] I.Ș.’den 190 milyondan fazla ABD doları talep etmiş ve almıştır.”
Mahkeme, bu ifadelerin Meclis Başkanı’nın kendi sözleri olmadığını, ancak Devlet Savcısının yazılı talebinde yer aldığını kaydetmiştir. Mahkeme, daha sonra oturum sırasında Devlet Savcısı ve ayrıca Meclis Başkanı tarafından, tartışmaların konusunun başvurucunun suçlu olup olmadığına değil, dokunulmazlığının kaldırılması olduğuna ilişkin hatırlatmalara özellikle dikkat etmiştir. Mahkeme, bu hatırlatmaların, ihtilaflı ifadelerin gerçek içeriğine ilişkin herhangi bir şüpheyi ortadan kaldıracak nitelikte olduğu kanaatine varmıştır.
Mahkeme, bu ifadelerin başvurucunun suçunu onaylamak için değil, Devlet Savcısının milletvekilleri huzurunda soruşturma sırasında toplanan kanıtların başvurucunun dokunulmazlığının kaldırılmasını haklı çıkardığı yönündeki iddiasını desteklemek amacıyla yapıldığına karar vermiştir. Mahkeme, bu görüşünü, Anayasa Mahkemesi’nin 17 Kasım 2015 tarihli kararıyla teyit etmiş, ancak, söz konusu Yüksek Mahkeme tarafından yapılan incelemenin, özellikle mevcut şikayette tartışılan pasajlarla ilgili olmadığına işaret etmiştir. Sonuç olarak, Devlet Savcısı tarafından 15 Ekim 2015 tarihli meclis oturumu sırasında yapılan açıklamalar ve Devlet Savcısının oturum sırasında Parlamento Başkanı tarafından okunan yazılı talebinde kullanılan gerekçe, başvurucunun aksi ispatlanana kadar masum kabul edileceği hakkını ihlal etmemiştir. Bu nedenle, Sözleşme’nin 6. maddesinin 2. fıkrası ihlal edilmemiştir.
Karar yalnızca Fransızca’dır.
Trackbacks & Pingbacks