İHAM’ın Tunikova ve diğerleri v. Rusya kararının özet çevirisi: “Ev içi şiddetle mücadele için yasal mevzuat olmaması, ev içi şiddetin önlenmemesi ve cezasız bırakılması, kötü muamele ve ayrımcılık yasağının ihlalidir.”
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM-Mahkeme), 14 Aralık 2021 tarihli Tunikova ve diğerleri v. Rusya (başvuru no. 55974/16, 53118/17, 27484/18 ve 28011/19) başvurusunda, oy birliği ile, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin (İHAS-Sözleşme) 3. maddesinde düzenlenen insanlıkdışı ve aşağılayıcı muamele yasağının ve bu maddeyle bağlantılı olarak Sözleşme’nin 14. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Dava, başvurucuların eski partnerleri ya da eşleri tarafından gerçekleştirilen ölüm tehditleri, fiziksel yaralama ve bir davada ağır bir sakatlama dahil olmak üzere ev içi şiddet eylemlerine ve yerel makamların ev içi şiddetle mücadele için yasal bir mevzuat oluşturmakta ve failleri yargı önüne çıkartmaktaki başarısızlığına ilişkindir.
Mahkeme, özellikle, Rus yetkililerin ev içi şiddetle etkili bir şekilde mücadele edecek yasal bir mevzuat hazırlamadığına; süregelen şiddetin yol açtığı riskleri dikkate almadığına ve başvurucuların maruz kaldığı ev içi şiddete karşı etkili bir soruşturma yürütmediğine kanaat getirmiştir.
Mahkeme, ev içi şiddet riskine karşı koruma bağlamında Rusya’daki kadınların de facto bir ayrımcılığa maruz kaldığını düşünmektedir. Sözleşme’nin 46. maddesi (kararların bağlayıcılığı ve icrası) altında Mahkeme, iç hukukta ve benzer ihlallerin yaşanmasının önlenmesi için uygulamada acilen değişiklik yapılmasını tavsiye etmiştir.
Kararın tamamı buradan okunabilir. Kararın basın özeti çevirisi av. Benan Molu tarafından yapılmıştır.
Tunikova ve diğerleri v. Rusya, Başvuru no. 55974/16, 53118/17, 27484/18 ve 28011/19, Karar tarihi: 14.12.2021
Temel olgular
Başvurucular Natalya Tunikova (1972 doğumlu), Yelena Gershman (1978 doğumlu), Irina Petrakova (1980 doğumlu) ve Margarita Gracheva (1992 doğumlu), Moskova’da ya da Moskova bölgesinde yaşayan Rusya vatandaşlarıdır. Bütün başvurucular ev içi şiddet mağduru olduğunu iddia etmiştir.
Çok sayıda ev içi şiddet vakasının ardından başvurucu Tunikova, kendisini balkondan aşağı atmak üzere olan partnerini bıçaklamıştır. Başvurucu partnerine fiziksel olarak zarar verdiği için yargılanmış ve ceza almıştır ancak başvurucunun partneriyle ilgili yaptığı şikayet sonuçsuz kalmıştır. Polis, başvurucunun partnerinin tehditlerini soruşturmayı reddetmiştir. Sulh hakimi, başvurucunun duruşmaya 15 dakika geç kalması nedeniyle şikayetini geri çektiği gerekçesiyle takipsizlik kararı vermiştir.
Başvurucu Gershman, 2012 yılında evlenmiş ve iki yıl sonra bir kızı olmuştur. 2015 yılından itibaren başvurucu, kızın önünde, birçok kez eşinin saldırısına maruz kalmıştır. Vücudunda ağır yaralar ve kesikler olmuştur. Polis, bu yaraların soruşturma açmak için yeterli ağırlıkta olmadığına karar vererek re’sen soruşturma açmayı reddetmiştir. Başvurucunun suç duyuruları da, darp suçu ceza kanunundan kaldırıldığı için dikkate alınmamıştır. Başvurucunun eski eşi tarafından yumruklandığı ve bu yüzden merdivenlerden düştüğü olayda ise mahkeme, başvurucunun kendi kendisini yaralamadığına dair kanıt olmadığına karar vermiştir.
2006 yılında başvurucu Petrakova evlenmiş (2015 yılında boşanmış) ve iki çocuğuyla eşinin dairesinde yaşamaya başlamıştır. Başvurucuya göre, bu sekiz yılda başvurucu 20’den fazla kez saldırıya uğramıştır. Polis, başvurucuya yönelik tehditlerin ‘gerçek’ olmadığını ve darp suçunun şikayete bağlı olduğunu söyleyerek re’sen soruşturma açmayı reddetmiştir. Başvurucunun şikayeti üzerine açılan soruşturma ise affın ardından takipsizlikle sonuçlanmıştır. Bu yönde verilen çok sayıda kararın ardından başvurucunun eski eşi hakkında şiddet eylemleri sebebiyle soruşturma başlatılmıştır. Suçlamaların çoğu usuli sebeplerle düşürülmüş; iki kez darp suçundan suçlu bulunmuş, bu ceza suçun hukuki nitelendirilmesinin yanlış yapılması nedeniyle bozulmuştur. Soruşturmanın geri kalan kısmı 2018 yılında zamanaşımına uğramıştır.
2012 yılında başvurucu Gracheva evlenmiş ve iki çocuğu olmuştur. Ekim 2017’de boşanmak istediğini söylediğinde eşi şiddet uygulamaya başlamış, pasaportuna el koymuş, başvurucuyu ölümle tehdit etmiş, onu arabaya kilitlemiş, şehirde takip etmiş ve arabayla işten eve-evden işe bırakmak konusunda ısrar etmiştir. Başvurucu annesinin evine sığınmak zorunda kalmıştır.
Başvurucu polise şikayette bulunduktan sonra polis, eşinin eylemlerinin yalnızca “aşkını gösterme” biçimi olduğunu ve şikayetini çekmesi gerektiğini söylemiştir. Polis, “eşi ile iletişimini sınırlandırması” yönünde tavsiyede bulunmuştur.
11 Aralık 2017 tarihinde kocası başvurucuyu kaçırmış, bağlamış ve bir balta ile ellerini kesmiştir. Başvurucu sağ elinin işlevini tamamen kaybetmiştir, sol elini ise yeniden dikilmesi ile birlikte sınırlı bir şekilde kullanabilmektedir. Kocası, ağır fiziksel yaralama suçuyla yargılanmış ve 14 yıl hapis cezası ile cezalandırılmıştır.
Başvurucu, görevi ihmal ettiği gerekçesiyle polis hakkında soruşturma açılmasını talep etmiş ancak savcı, başvurucuya yönelik saldırı ile polisin eylemleri arasında bir illiyet olmadığı gerekçesiyle bu talebi reddetmiştir. Üst savcı, polise ulaşamadığı gerekçesiyle soruşturmayı başlatmamıştır.
Başvurucuların şikayetleri
Sözleşme’nin 3. maddesine (insanlıkdışı ve aşağılayıcı muamele), 13. maddesine (etkili başvuru yolu hakkı) ve 14. maddesine (ayrımcılık yasağı) dayanan başvurucular, özellikle, devletin kendilerini ev içi şiddete karşı korumakta başarısız olmasından, buna karşı başvurulacak yollarından eksikliğinden ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadeleye yönelik bu genel başarısızlığın kadınlara yönelik ayrımcılık noktasına ulaştığından şikayet etmiştir.
Başvuru, 12 Eylül 2016 tarihinde İHAM’a sunulmuştur.
Mahkeme’nin kararı
3. madde
Yasal mevzuat oluşturma yükümlülüğü
Mahkeme, Rus hukuk sisteminde ”ev içi şiddet” tanımının olmadığını, ev içi şiddeti ve çeşitli biçimlerini soruşturmak için yeterli usuli ve maddi düzenleme ve uzaklaştırma ya da koruma kararının hiçbir biçiminin olmadığını not etmiştir. Genel olarak Mahkeme, mevzuatın, ev içi şiddetle mücadele etmek için devlete yüklenen yükümlülükleri karşılamadığını, bunun da Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlaline yol açtığını belirtmiştir.
Farkında olunan kötü muamele riskini önleme yükümlülüğü
Mahkeme ilk olarak, yetkililerin başvurucuların durumlarında bağımsız, önleyici ve kapsamlı bir risk analizi yapmadığını, polislerin bu sorunla ilgilenebilmek için özel bir eğitim almadığını not etmiştir. İkinci olarak Mahkeme, yetkililerin, örneğin ölüm tehditlerine karşı kötü muamelede bulunan partnerleri durdurabilecek ceza soruşturması başlatmak gibi atabileceği adımlar olduğunu belirtmiştir. Ancak yetkililer bu adımları atmamıştır. Bu durumda başvurucuların davaları, yetkililerin ev içi şiddeti maruz görülecek bir müdahale olarak gördüklerini göstermektedir. Yetkililer, bildikleri bir riske karşı pasif kalmayı ve başvurucuların kötü muameleye maruz kalmaya devam etmesini tercih etmiştir.
Bu davalarda, kötü muamele önlenemediği için 3. madde ihlal edilmiştir.
Etkili bir soruşturma yürütme yükümlülüğü
Mahkeme, yetkililerin başvurucuların ev içi şiddete maruz kaldığını bildiğini not etmiştir. Ancak devlet, kötü muamelenin bütün biçimlerini soruşturma yükümlülüğünü ceza soruşturması açmamak için referans olarak gösterilen – hangi yaralanmaların soruşturabileceğine dair oldukça yüksek bir eşik belirleyen ve bazı ev içi şiddet biçimlerini re’sen soruşturma kapsamına almayan – iç hukuk da dahil her türlü ekipmanla görevlendirilen yetkililere devretmiştir.
Kayıt altına alınmış yaralanmalar ya da ölüm tehditleri gibi re’sen soruşturulacak suçlarla ilgili güçlü delillerle karşılaştıklarında dahi yetkililer, soruşturma ve kovuşturma başlatmaktan kaçınmış ve yüzeysel ve temelsiz gerekçelere dayanarak soruşturmaları kapatmıştır.
Devlet, başvurucuların maruz kaldığı kötü muameleyi etkili bir şekilde soruşturmakta başarısız olmuş ve bu, Sözleşme’nin 3. maddesini ihlal etmiştir.
13. madde
Mahkeme, 3. madde altındaki bulgularına dayanarak 13. madde altındaki iddiaların ayrıca incelenmesine gerek olmadığına karar vermiştir.
14. madde
Volodina v. Rusya kararına atıfta bulunan Mahkeme, Rusya’daki kadınların artan düzeyde ev içi şiddete maruz kaldığını ve bu şiddetin soruşturulması ve cezalandırılmasında sistematik sorunlar olduğunu hatırlatmıştır. Hükümet’in bu sorunu giderecek yasal mevzuatı kabul etmemesi, ev içi şiddete olanak sağlayan koşulların devam etmesine neden olmaktadır. Yapısal bir önyargının var olduğu görüldüğünden, başvurucuların bireysel olarak bu önyargıyı ispat etmelerine gerek yoktur.
Sözleşme’nin 3. maddesiyle bağlantılı olarak 14. maddesi ihlal edilmiştir.
46. madde (kararların bağlayıcılığı ve icrası)
Mahkeme, Sözleşme’yi ihlal ettiğinde taraf devlete yüklenen yasal yükümlülüğün yalnızca hükmedilen tazminatı ödemek olmadığını, ayrıca, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin denetimine konu olacak, Mahkeme tarafından tespit edilen ihlale son vermek ve ihlalin etkilerini olabildiği kadar gidermek üzere iç hukuk düzeninde kabul edilecek genel önlemleri seçmek olduğunu vurgulamıştır.
Bunun ışığında Mahkeme, Hükümet’i, diğer şeylerin yanı sıra, gecikme olmaksızın yasal ve diğer değişikler yapmaya; toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı bütün devlet aktörlerini kapsayan, kapsamlı ve hedef odaklı bir çözüm geliştirmeye; fiziksel, cinsel, psikolojik ya a ekonomik şiddet, ısrarlı takip ve taciz de dahil olmak üzere, fiziksel ortamda ya da siber alanda – nerede olduğu fark etmeksizin, şiddetin her türünü kapsayacak şekilde ev içi şiddetin hukuki bir tanımını yapmaya; iç hukukta bütün ev içi şiddet eylemlerinin suç olarak düzenlenmesini ve uygun cezalarla cezalandırılmasını güvence altına almaya; yetkililerin kamu yararı gereği ev içi şiddet vakalarını re’sen soruşturmalarını ve sorumluları cezalandırabilmelerini hukuken mümkün kılmaya; ev içi şiddet şikayetlerinin işleme alınışı için bir protokol hazırlamaya; uzaklaştırma ve koruma kararlarına kolay bir şekilde erişim sağlamaya; ve toplumun kadınlara yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet algısını değiştirmek için bir eylem planı hazırlamaya davet etmiştir.
Söz konusu önlemlerin alınmasını beklerken Mahkeme, benzer davaları basit ve hızlandırılmış bir şekilde ele almaya devam edeceğini belirtmiştir.
Adil tazmin (41. madde)
Mahkeme, Rusya’nın başvurucu Gracheva’ya geçmişte ve gelecekte yapılan sağlık harcamaları ve gelir kaybı için 330,660 Euro ve ayrıca manevi tazminat olarak 40,000 Euro; başvurucular Tunikova, Gershman ve Petrakova’ya manevi tazminat olarak ayrı ayrı 20,000 Euro; her başvurucuya gider ve harcamaları için ayrı ayrı 5,000 Euro ödenmesine karar vermiştir.
Karar, İngilizce yazılmıştır.
Trackbacks & Pingbacks