Sızan taslak karara göre ABD Yüksek Mahkemesi kürtajı hak olmaktan çıkarıyor

Yargıç Alito mahkemede dağıtılan ön çoğunluk taslağında “Roe ve Casey kararlarından dönülmesi gerektiğine inanıyoruz” şeklinde açıklamalarda bulundu.
Yargıç Samuel Alito tarafından yazılan ve POLITICO tarafından ele geçirilen ön çoğunluk taslak kararına göre Yüksek Mahkeme, dönüm noktası niteliğindeki Roe v. Wade kararından dönmek için oy kullandı.
Taslak karar, kürtaj hakkına federal anayasal düzeyde koruma sağlayan 1973 kararının ve bu hakkı büyük ölçüde koruyan devamındaki 1992 -Aile Planlaması v. Casey- kararının tam anlamıyla bir reddi. Taslak kararda Alito “Roe en başından beri feci şekilde hatalıydı” şeklinde yorumlarda bulundu.
Mahkemenin görüşü olarak nitelendirilen belgede şu ifadelere yer verildi: “Roe ve Casey kararlarından dönülmelidir. Artık Anayasa’ya kulak verme ve kürtaj konusunu halkın seçilmiş temsilcilerine bırakma zamanıdır.”
Tartışmalı davalarla ilgili müzakereler geçmişten beri gelgitli bir şekilde devam ediyor. Taslak kararlar tartışmaya açıldıkça önemli kararlar birden fazla taslaktan oluşabildikleri ve bu kararlarda oy değiş-tokuşları yaşanabileceğinden bazen bir kararın açıklanmasından birkaç gün öncesine kadar yargıçlar oylarını değiştirebiliyorlar. Mahkemenin nihaî kararı önümüzdeki iki ay içinde yayınlanana kadar hâkimlerin kararını kestirmek güç.
Şubat ayında hazırlanan kararın ilk etkisi, kürtaj hakkının federal anayasal korumasına ilişkin yarım yüzyıllık güvenceyi sona erdirmek ve her eyaletin kürtajı kısıtlama veya yasaklama konusunda karar vermesine izin vermek olacak. Taslakta daha sonra değişiklik olup olmayacağı ise belli değil.
Mahkemenin yakın tarihinde hiçbir karar taslağı henüz dava devam ederken kamuya açıklanmamıştı. Eşi görülmemiş bu ifşa sorunu, bu dönem gündemdeki hâlihazırda en tartışmalı olan davadaki tartışmaların şiddetini artırdı.
Taslak karar, son elli yılda mahkeme önüne gelen en önemli davalardan birinde yargıçların müzakerelerine olağanüstü bir pencere sunuyor. Bazı mahkeme gözlemcileri, muhafazakâr çoğunluğun 49 yıllık emsal karardan keskin bir şekilde dönmek yerine kürtaj hakkında kısıtlamalara gidileceğini düşünüyorlardı. Taslak karar Mahkeme’nin, Roe Kararı’nın arkasındaki mantığı ve getirdiği yasal korumaları ortadan kaldırmak istediğini gösteriyor.
Mahkeme’nin müzakerelerine aşina olan bir kişi, Cumhuriyetçiler tarafından atanan yargıçlardan dördü olan Clarence Thomas, Neil Gorsuch, Brett Kavanaugh ve Amy Coney Barrett’ın Aralık ayında sözlü argümanları dinledikten sonra aralarında düzenlenen konferans sonrasında Alito ile birlikte oy kullandığını ifade etti ve bu ekip bu haftaya kadar değişmiş değil.
İlgili kaynağa göre, Demokrat Parti tarafından atanmış yargıçlar Stephen Breyer, Sonia Sotomayor ve Elena Kagan, bir veya daha fazla karşı oy hazırlanması konusunda çalışmalara başlamış durumda. Başyargıç John Roberts’ın nihaî olarak hangi yönde oy vereceği, kendi taslak kararını oluşturup oluşturmayacağı veya var olan taslağa katılıp katılmayacağı konusunda netlik bulunmamakta.
Çoğunluk görüşü olarak nitelendirilen ilgili belgenin 10 Şubat itibariyle yargıçlar arasında dolaştığı belirtildi. Eğer Alito’nun taslağı Mahkeme’nin ortak görüşü haline gelirse, Mississipi Eyaleti’nin 15 haftanın üzerindeki pek çok kürtajı yasaklamaya uğraştığı ve yakından takip edilen bir davada karar eyalet lehine çıkacak.
Bu makalenin yayınlanmasından sonraki Salı günü Başyargıç Roberts taslak kararın gerçekliğini kabul etti ve sızıntı konusunda ilgili soruşturmaları başlattığını bildirdi.
Roberts, yazılı açıklamasında “Mahkeme’nin gizliliğine karşı gerçekleşen bu ihanet, işleyişimizin bütünlüğünü bozmayı amaçladığı ölçüde başarılı olamayacak. Mahkeme’nin işleyişi hiçbir şekilde bundan etkilenmeyecek” şeklindeki sözlerini, “ Bu güvenin tuhaf ve korkunç ihlali Mahkeme’ye ve burada çalışan kamu görevlilerine hakarettir” diye tamamladı.
Roberts, ayrıca taslak kararın “Mahkeme’nin aldığı bir kararı ya da bu davadaki sorunlarda herhangi bir üyenin nihaî konumunu temsil etmediğini” vurguladı. Mahkeme sözcüsü, kararın yayınlanması öncesi yorum yapmayı reddetti.
POLITICO, taslak kararın bir kopyasını belgenin güvenilirliğini destekleyen diğer detaylarla birlikte Mississippi Davası’ndaki Mahkeme prosedürlerine aşina bir kişiden edindi. Taslak karar, 31 sayfadan oluşan eyaletin tarihî kürtaj yasalarını içeren ek bölümle birlikte toplamda 98 sayfadan oluşuyor. Söz konusu belge mahkeme kararlarından, kitaplardan ve diğer otoritelerden alıntılarla dolu ve toplam 118 dipnot içeriyor. Bu taslağın ortaya çıkışı ve zamanlaması Mahkeme’nin pratiği ile uyumlu şekilde ilerliyor.
Yüksek Mahkeme gizliliğinin ve müzakereleriyle ilgili geleneğin nadir bir ihlali olan Alito’nun çoğunluk taslak kararının açıklanması, kürtaj tartışmasının tüm tarafları kararın açıklanmasına hazırlanırken geldi. Aralık ayındaki sözlü tartışmaların, Mahkeme çoğunluğunun Mississippi Yasası’nı destekler nitelikte olduğunu göstermesinden bu yana, yaklaşan kararla ilgili spekülasyonlar yoğunlaşmıştı.
Uzun süredir devam eden Mahkeme usulüne göre yargıçlar, kendi aralarındaki görüşmelerin bitmesinden kısa bir süre sonra davalar için ön oylama yapıyor ve mahkemenin kararının bir taslağını yazmak için çoğunluğun bir üyesini görevlendiriyor. Taslak genellikle diğer yargıçlara danışılarak değiştiriliyor. Bazı durumlarda yargıçlar, oylarını tamamen değiştiriyor; bu ihtimal de mevcut Dobbs ile Jackson Kadın Sağlığı Örgütü arasındaki davadaki dengelerin değişmesi olasılığını yaratıyor.
Başyargıç çoğunluk tarafında olduğunda genellikle taslak kararı kendisi yazıyor. Başyargıç çoğunluk tarafında olmadığında ise, bu karar genellikle çoğunlukta bulunan en kıdemli yargıç tarafından kaleme alınıyor.
‘Son derece zayıf’
George W. Bush tarafından 2006 yılında Yüksek Mahkeme üyeliğine atanan Alito, 1973’teki kürtaj hakkı kararının aslında Anayasa’da hiçbir yerde olmayan bir hakkı icat ettiğini ve mantıklı olmayan bir şekilde bu tartışmalı konuyu hükümetin siyasî kanadından uzaklaştırmaya çalışan, kötü tasarlanmış ve derinden kusurlu bir karar olduğunu savunuyor.
Alito’nun taslak kararı, New Orleans merkezli 5. Bölge Temyiz Mahkemesi’nin kürtaj hakkını yasaklayarak Yüksek Mahkeme’nin emsal kararına aykırı olduğunu tespit ettiği Mississippi kanunlarına dair verdiği kararı bozacak.
Roe kararının, “anayasal açıdan tutarsız olandan açıkça yanlış olana değin uzanan bir tarihe sahip olduğunu” belirten Alito, kararın aslının gerekçelendirme bakımından “son derece zayıf” ve “zarar verici sonuçlara” sahip olduğunu da sözlerine ekledi.
Alito “Kürtaj hakkının, Amerikan Ulusu’nun tarihinde ve geleneklerinde yeri olmadığı sonucunun kaçınılamaz olduğu” fikrinde.
Hazırladığı taslak kararda Alito, Roe kararına getirilmiş geniş eleştiri yelpazesinden alıntılar yapıyor. Ayrıca, kariyerlerinin belirli safhalarında, Roe kararının gerekçelendirmesi veya bunun siyasî süreç üzerindeki etkileri ile uğraşmış Yüksek Mahkeme eski Yargıcı Ruth Bader Ginsburg ve Harvard Üniversitesi Hukuk Profesörü Laurence Tribe gibi liberal figürlere de atıfta bulunuyor.
Alito’nun Roe Kararı’nı iğnelemesi ve bu acımasız eleştiriyi en az dört diğer yargıcın da onaylaması, aynı zamanda Mahkeme’nin son yıllardaki sağ eğiliminin bir göstergesi. Roe kararı1973’te, Cumhuriyetçi başkanlar tarafından atanan beş yargıcın, Demokratlar tarafından atanan iki yargıcın kararına katılmasının sonucunda 7’ye karşı 2 oyla verilmişti.
Roe kararından dönülmesi, Güney ve Ortabatı Amerika’nın geniş bölgelerinde kürtaj hakkına erişimde neredeyse anında daha katı sınırlamalara yol açacak ve eyaletlerin yaklaşık yarısı derhal geniş kürtaj yasakları uygulamaya koyacak. Herhangi bir eyalet hâlâ yasal olarak kürtaja izin verebilir.
Taslak “Anayasa, eyaletlerin vatandaşlarının kürtaj hakkını onaylamasını veya yasaklamasını engellemez” diyerek son noktayı koyuyor. “Roe ve Casey kararları bu yetkiyi yok etti. Şimdi bu kararları geçersiz kılıyoruz ve bu yetkiyi halka ve onların seçilmiş temsilcilerine geri veriyoruz.”
Taslak, Alito’nun kullanmakla tanındığı ve geçmişte, Bush’un atadığı Roberts’ta rahatsızlık yaratan iğneleyici retorik ve ağdalı bir dille yazılmış.
Alito’nun taslak kararı zaman zaman, 1999’da hayatını kaybeden Richard Nixon’ın atadığı Yargıç Harry Blackmun tarafından yazılan Roe Kararı’ndaki çoğunluk görüşünün altını oyduğu için neredeyse alaycı bir ton alıyor.
Alito, “Roe Kararı’na göre Amerikan Anayasası’nın 14. Değişiklik Metni kürtaj hakkını yasallaştıran düzenlemedir fakat aynı zamanda karara göre kürtaj hakkının Anayasa’da bir yerde bulunabileceği ve tam yerini belirtmenin çok önemli olmadığı gibi görünüyordu” diye yazıyor.
Alito, Roe Kararı’nın temel öğretilerinden birini oluşturan, rahmin dışında yaşayamayan fetüsler ile yaşayabilen fetüsler arasındaki “canlılık” ayrımının “hiçbir anlam ifade etmediğini” ifade ediyor.
Birkaç paragrafta, hamileliği sonlandıran doktorları ve hemşireleri “kürtajcılar” olarak tanımlıyor.
Roberts, 2020’de kürtaj kliniklerine daha ağır düzenlemeler getiren bir Louisiana yasasını engellemek için liberal hukukçularla birlikte oy kullandığında, tek başına yazdığı ve daha tarafsız olan görüşünde “kürtaj sağlayıcıları” terimini kullanmıştı. Buna karşılık, Yargıç Clarence Thomas, aynı davada tek başına yazdığı karşı oy yazısında tam 25 kez “kürtajcı” kelimesini kullanmıştı.
Alito’nun Roe’yu tanımlamak için “son derece yanlış” ifadesini kullanması, Mississippi Eyalet Başsavcısı Scott Stewart’ın Aralık ayında eyaletinin 15 haftalık hamilelikten sonra kürtaj yasağını savunurken kullandığı dili yansıtıyor. Bu ifade, ceza davalarında verilen jüri kararlarının oybirliğiyle alınmasına hükmeden 2020 tarihli kararının bir parçası olarak Kavanaugh tarafından yazılan bir görüşte yer aldı.
Bu görüşe göre Kavanaugh, iki ünlü Yüksek Mahkeme kararını “son derece yanlış verilmiş kararlar” olarak nitelendirdi: İkinci Dünya Savaşı sırasında Japon Amerikalıların hapsedilmesini destekleyen 1944 tarihli Korematsu v Amerika Birleşik Devletleri kararı ve “ayrı ama eşit” başlığı altında ırk ayrımını onaylayan 1896 tarihli bir karar olan Plessy v Ferguson kararı.
Yüksek Mahkeme, Korematsu kararından hiçbir zaman resmî olarak dönmedi, ancak Roberts tarafından 2018’de verilen ve o zamanki Başkan Donald Trump’ın seyahat yasağı politikasını destekleyen kararından döndü.
Plessy v. Ferguson’un mirası
Plessy Kararı, Mahkeme 1954’te okullardaki ırk ayrımının kaldırılmasına dair Brown v. Board of Education kararıyla bu kararı bozana kadar, yaklaşık altmış yıl boyunca ülkede geçerli olarak kaldı.
Kavanaugh’dan alıntı yapan Alito, Plessy hakkında şunları yazdı: “Karar, verildiği tarihte bile oldukça yanlıştı.”
Alito’nun taslak kararı, çoğu durumda liberaller tarafından desteklenen sonuçlara ulaşılan ve Yüksek Mahkeme yargıçlarının önceki emsal kararlardan döndüğü yaklaşık iki sayfalık kararların bir listesini içeriyor.
Eyaletlerin kürtajı yasaklamasına izin vermenin, yasal ırk ayrımcılığını sona erdirmekle eşit derecede önemli olduğu iması hararetli bir şekilde tartışıldı. Ancak bu karşılaştırma, muhafazakâr yargıçların ‘’Roe Kararı o kadar kusurlu ki yargıçlar emsal karardan dönme konusundaki olağan tereddütleri görmezden gelip karardan tamamen dönmeli’’ inancının altını çiziyor.
Alito’nun taslak kararı, kürtaj hakkının ilk savunucularının bir kısmının da ırk ıslahı hakkında hoş olmayan görüşlere sahip olduklarını bir dipnotta gözlemleyerek ırksal açıdan hassas olan bu bölgeye daha da fazla giriyor.
Alito, “Bazı kürtaj destekçileri, Afrika kökenli Amerikalı nüfusun büyüklüğünü bastırma arzusuyla motive oldular” diye yazdı. ”Roe Kararı’nın demografik etkiye sahip olduğu su götürmez bir gerçek. Kürtaj yapılan fetüslerin oldukça orantısız bir yüzdesi siyahtır.”
Alito, konuyu gündeme getirerek kimseye iftira atmadığını ileri sürdü. ”Biz kendi açımızdan, kürtajı kısıtlayan yasalara destek verenlerin veya bu yasalara karşı çıkanların argümanlarını irdelemiyoruz” şeklinde açıklamalarda bulundu.
Alito aynı zamanda bu kararın toplum üzerinde yaratabileceği etki ile ilgili duyulan endişelerle alakalı da açıklamalarda bulundu. Alito “Kararlarımızın toplumun işimize gösterebileceği tepki ile ilgili duyulan endişeler gibi konu dışı unsurlar tarafından etkilenmesine müsaade edemeyiz” dedi. Alito devamında ise “Biz siyasi sistemin ya da toplumun bugünkü Roe ve Casey kararlarının bozulmasıyla ilgili nasıl bir tepki göstereceğini biliyormuş gibi yapmıyoruz. Neler olacağını öngörebilseydik dahi, bu bilginin kararımızı etkilemesine izin verecek yetkiye sahip değiliz” dedi.
1992 Casey kararının gerekçesinde, yargıçlar Sandra Day O’Connor, Anthony Kennedy ve David Souter toplumun ve hukukî topluluğun bir kısmının kararla ilgili eleştirilerine rağmen, Mahkeme’nin Roe kararının bozulmasından ötürü “ağır bir bedel” ödeyebileceğine dair uyarıda bulunmuştu.
Üç yargıç, kararda ” karar onaylanmamakla birlikte kesinlikle işlevsiz değil” şeklinde açıklamalarda bulunmuştu. “Bütün bir nesil, kadınların toplumda var olabilmelerini tanımlarken ve üreme yetenekleri hakkında karar verirken, Roe kararının özgürlük anlayışını kabul etmek için karar verebilecek olgunluğa erişti; özgürlüğe ya da kişisel özerkliğe giden hiçbir ilkenin aşınımı, Roe kararının özünde doktrinsel bir kalıntı bırakmadı.”
Dobbs kararı Aralık ayında tartışılırken Roberts, Ekonomik Bakım Yasası’na karşı gelmek de dahil olmak üzere birkaç davada olduğu gibi, diğer muhafazakâr yargıçlarla aynı fikirde görünmüyordu.
Geçen sonbahardaki tartışma oturumunda Roberts, Roe kararının çerçevesini tamamen terk etmeden Mississippi’nin 15 haftalık kürtaj yasağını onamanın bir yolunu arıyor gibiydi.
Roberts, ‘Bugün üzerinde durduğumuz mesele 15 haftalık bir süre. Bana göre yaşamanın seçmekle hiçbir ilgisi yok. Ancak, gerçekten seçmekle ilgili bir konuysa, 15 haftalık süre neden yeterli değil?” diye sordu.
Muhafazakâr meslektaşlara onay
Alito’nun taslak kararı Roberts’ın görüşlerine pek hitap etmese de, bazı bölümleri diğer yargıçların kişisel çıkarlarını ele almayı amaçlıyor gibi görünüyor. Bir paragraf, evlilik dışı gebeliklere yönelik sosyal tutumların 1970’lerden bu yana “büyük ölçüde değiştiğini” ve artan evlat edinme taleplerinin kürtajı daha az gerekli hale getirdiğini savunuyor.
Bu noktalar, Trump’ın atadığı ve mahkemenin en yeni üyesi olan Barrett’ın Aralık ayındaki tartışmalarda gündeme getirdiği sorunlarla örtüşüyor. İnsanların yeni doğan bebekleri sorgusuz sualsiz evlatlık vermelerine izin veren yasaları öneren Barrett, hamileliği sonuna kadar götürmenin, aynı zamanda çocuğa da bakmak için bir zorunluluk yaratmadığını söylüyor.
Yedi çocuğundan ikisini evlat edinmiş olan Barret, “Neden ‘güvenli liman yasaları’ bu sorunun üstesinden gelmiyor?” diye sordu.
Alito’nun taslağının büyük bir bölümünün, 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başlarında kürtajın yaygın bir şekilde suç sayılabilmesinin, Anayasa’da kürtaj hakkının ima edildiği fikrini tekzip ettiği iddiasına ayrıldığı görülüyor.
Muhafazakâr yargıç, o dönemde kürtajı kriminalize etme amacıyla çıkarılmış yasaları listeleyen 31 sayfalık eki taslağına ekledi. Alito “Anglo-sakson hukuk sisteminin ilk günlerinden 1973’e kadar kürtajı yasaklayan ve cezai müeyyideye bağlayan, saf bir gelenek olduğu” iddiasında bulundu.
Alito “20. yüzyılın ikinci yarısına kadar kürtaj hakkının anayasal bir hak olmasına dair bir halk talebi yoktu. Hiç yoktu. Sıfırdı. Hiçbir devlet anayasa düzeyinde böyle bir hakkı tanımamıştı” diye ekledi.
Alito’nun taslağı, sayılmamış haklar olarak adlandırılan ve Anayasa’da açıkça belirtilmemesine karşın onun tarafından korunan hakların ABD tarih ve geleneğine güçlü bir şekilde kök salmış olması gerektiğini savunuyor. Bu şekildeki bir analiz, eşcinsel haklarını destekleyen kararlarının çoğunluğu da dahil olmak üzere Mahkeme’nin son kararlarının birçoğuyla çelişiyor gibi görünüyor.
Liberal yargıçlar, Alito’nun, Roe Kararı’ndan dönmenin doğum kontrolü, rızaya dayalı cinsel ilişkide bulunma ve aynı cinsiyetten biriyle evlenme hakkı gibi mahkemelerin mahremiyet hakkına dayandırdığı diğer hakları tehlikeye atmayacağına dair taslak karardaki iddiasına itiraz edecek gibi görünüyor.
Alito, “Kararımızın anayasal kürtaj hakkıyla ilgili olduğunu ve başka bir hakla ilgili olmadığını vurguluyoruz” ifadesini kullanıyor. “Bu taslaktaki hiçbir şey, kürtajla ilgili olmayan emsal kararlara şüphe düşürecek şekilde anlaşılmamalıdır.”
Alito’nun taslak kararı, kürtaj yasağının Amerikan toplumunda kadınların boyun eğdirilmesini yansıttığı fikrini reddediyor. “Kadınlar seçme ve seçilme hakkı veya siyasî haklardan yoksun değildir” diye yazıyor. “Oy kullanmak ve oy kullanmak için kayıt yaptıran kadınların oranı, bunu yapan erkeklerin oranından daha yüksek.”
Yüksek Mahkeme, kendi iç müzakerelerinin gizliliğini korumakla övünen Washington’un en gizli kurumlarından biri olmaya devam ediyor.
Ginsburg, “Yüksek Mahkeme’de bilenler konuşmaz, konuşanlar bilmez” deyişine düşkündü.
Mahkeme’nin ağzı sıkılığı konusundaki itibarı, son yıllarda hukuk katipleri, hukuk profesörleri ve araştırmacı gazeteciler tarafından yazılan bir dizi kitap nedeniyle bir miktar aşındı. Bu yazarlardan bazıları, POLITICO tarafından elde edilenler gibi taslak kararlara açıkça erişime sahipti; ancak kitapları, söz konusu davalar çözüldükten çok sonra yayınlandı.
Yargıçlar, mevcut dönemin son tartışmalarını Çarşamba günü yaptılar. Mahkeme, Mississippi kürtaj davası da dahil olmak üzere henüz çözülmemiş davalardaki kararları açıklamak için önümüzdeki iki ay boyunca bir dizi oturum yapacak.
Kaynak: Politico
Bu haber, BAU Hukuk Fakültesi LAW 2018 Current Constitutional Developments dersi kapsamında çevrilmiştir.