İçeriğe geç

Milletvekili andının hukuksal dayanağı ve ant içmemenin olası sonuçları

by 29/06/2011

TBMM Genel Kurulu (fotoğraf: v3.arkitera.com)

24. Yasama Dönemi milletvekili ant içme kriziyle açıldı. Önce Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin Yüksek Seçim Kurulu tarafından düşürülmesini protesto eden Emek, Barış ve Demokrasi Bloku bağımsız milletvekilleri, sonrasında ise mahkemelerin, yargılanması devam eden Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ın serbest bırakılmasını kabul etmemesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin ant içmemeye karar vermesi siyasal gündemi gerdi.

Biz siyaseti bir kenara bırakıp milletvekili andının hukuksal dayanaklarına ve ant içmemenin olası sonuçlarına makale tadında bakalım.

MİLLETVEKİLİ ANDININ HUKUKSAL DAYANAĞI VE ANT İÇMEMENİN OLASI SONUÇLARI

 I) Mevzuat ve doktrindeki hâkim görüş

 Bir milletvekilinin seçildikten sonra göreve başlayabilmesi için önce ant içmesi gerektiği genel olarak kabul edilmiştir. Bu düşüncenin temel dayanağı Anayasa’nın 81. maddesindeki düzenlemedir:

 A)      Andın normatif dayanakları

 1) Anayasa

ÜÇÜNCÜ KISIM

Cumhuriyetin Temel Organları

BİRİNCİ BÖLÜM

Yasama

I. Türkiye Büyük Millet Meclisi

F. Üyelikle ilgili hükümler

2. Andiçme

MADDE 81. – Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, göreve başlarken aşağıdaki şekilde andiçerler :

“Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim.”

            2) İçtüzük

 Söz konusu Anayasa hükmüne uygun şekilde hazırlanan TBMM İçtüzüğü’nün 3. maddesi de milletvekillerinin ant içmesini düzenlemektedir:

İlk toplantı ve andiçme

MADDE 3 Milletvekili genel seçimi kesin sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulunca Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu kanallarında ilânını takip eden beşinci gün saat 15.00’te Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu çağrısız olarak toplanır. Bu birleşimde, önce milletvekillerinin andiçme töreni yapılır.

Andiçme töreninde bulunmayan milletvekilleri, katıldıkları ilk birleşimin başında andiçerler.

Andiçme, her milletvekilinin, Anayasadaki metni kürsüden yüksek sesle okuması suretiyle olur.

Ara seçimde milletvekili seçilenler, katıldıkları ilk birleşimin başında andiçerler.

Milletvekilleri, seçim çevresi, soyadı ve adlarının alfabe sırasına göre andiçerler.

B)      Ant içmeme halinde doktrine göre olası sonuçlar

 1) Ant içme bir göreve başlama şartıdır

 Ant içme eylemi milletvekilliğinin kazanılması için değil, göreve başlama için bir ön şart olarak kabul edilmektedir. Zira milletvekilliği il seçim kurulunun kişinin milletvekili seçildiğine dair tutanağı (mazbata) düzenlemesiyle kazanılmış olur.

 Anayasa’nın 81. maddesindeki “göreve başlarken” ibaresi, doktrinde, göreve başlamak için ant içmenin gerekli olduğu, aksi takdirde milletvekili seçilen ve milletvekili sıfatını kazanan kişinin göreve başlamasının mümkün olmadığı şeklinde kabul edilmektedir. Gözler bu konuda şunu ifade etmektedir:

 “Anayasanın 81’inci maddesi milletvekillerinin göreve başlarken andiçmelerini öngördüğüne göre, andiçmemiş bir milletvekilinin göreve başlaması mümkün değildir.”[1]

 Tanör-Yüzbaşıoğlu da konuyla ilgili şu ifadeleri kullanmaktadır:

 “81. maddenin yazım şekli dikkate alındığında, ant içmenin göreve başlamanın ön koşulu olduğu açıkça görülmektedir. (…) Böyle olunca da, milletvekilleri ant içmeden milletvekili hak ve ayrıcalıklarına sahip olurlar; ancak hiçbir yasama faaliyetine katılamazlar.”[2]

 Ergun Özbudun ant içmenin göreve başlamanın bir ön şartı olup olmadığına dair herhangi bir görüş belirtmezken, andın hukukî bağlayıcılıktan çok manevî değer taşıdığı konusunda Gözler ve Tanör-Yüzbaşıoğlu’na katılmaktadır.

             2) Ant içmeyen milletvekilinin devamsızlığı sorunu

 Ant içmeyen bir milletvekilinin göreve başlayamayacağını belirten yazarlar, ant içmemekte direnen milletvekilinin ise devamsızlık nedeniyle milletvekilliğinin Meclis tarafından düşürülebileceğini belirtmektedir.

 Bu konuda Erdal Onar’ın “1982 Anayasasında Milletvekilliğinin Düşmesi” adlı eserine gönderme yapan Gözler’e göre:

 “Mazeretsiz olarak andiçmeye gelmeyen veya andiçmeye gelip de usûlüne uygun olarak andiçmeyen bir milletvekili, göreve başlamamış sayılır. Bu durum beş birleşim sürdüğünde o milletvekilinin milletvekilliği devamsızlığı nedeniyle düşürülebilir.”[3]

 Tanör-Yüzbaşıoğlu ise konuyu bir dipnotta ele almıştır:

 “Andiçmediği için yasama faaliyetlerine katılamayan milletvekilinin bu durumunun hukuken nasıl çözüleceğine ilişkin ilk akla gelen yol, Anayasanın 84. maddesine göre milletvekilliğinin düşürülmesidir. Madde, Meclis çalışmalarına özürsüz veya izinsiz olarak bir ay içinde toplam beş birleşim günü katılmamayı, milletvekilliğinin düşme sebepleri arasında saymıştır. Andiçmeme, Meclis çalışmalarına katılmamak için özür kabul edilemeyeceğine göre, Meclis çalışmalarına bir ay içinde toplam beş birleşim günü katılmayan, andiçmekten kaçınan milletvekilinin üyeliğinin düşmesine, TBMM karar vermelidir.”[4]

 Bunun yanında yazarlar, hukukî bağlayıcılığı olmayan, yalnızca manevî değeri olan bir andın nasıl olup da milletvekilliğinin düşmesi gibi hukukî bir sonuç doğurduğuna değinmemiştir. Anlaşılan, yazarlar andı göreve başlama için bir şekil şartı kabul etmekte ancak içeriği itibariyle yalnızca manevî bir yükümlülük yarattığı görüşündedir. Buna bağlı olarak yeminin içeriğine uygun olmayan davranışlarda bulunmak herhangi bir cezaî sonuca neden olmamaktadır. Nitekim Yüce Divan yargılamalarında dahi milletvekili andına uygun davranmamış olmak nedeniyle şu ana kadar kimseye ceza verilmemiştir.

 Bir ara sonuç olarak diyebiliriz ki, doktrindeki görüşler çerçevesinde, ant içmeyle ilgili olarak Anayasa’da ve İçtüzük’te açık bir hukukî yaptırım öngörülmemekle birlikte ant içmemenin kazanılan sıfatın kaybına neden olabilecek bir davranış olabileceği genel olarak kabul görmektedir.

 II ) Ant içmemenin sonuçlarına farklı bir bakış mümkün mü?

             A) Ant içmeyen milletvekili neleri yapamaz?

 Anayasa’nın 84. maddesinin 4. fıkrası uyarınca devamsızlık nedeniyle bir milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesi için Genel Kurul’da salt çoğunlukla karar verilmesi gerekir. Genel Kurul’un bu yönde bir karar vermemesi durumunda, ant içmeyen milletvekili milletvekili kalmaya devam eder ancak yasama faaliyetine katılamaz.

 Bu noktada yasama faaliyetinin ne olduğunu belirlemek, yemin etmeyen milletvekilinin yetki ve haklarının kapsamını göstermesi bakımından önemlidir.

 Parlamento’nun esas işlevi yasama, yani kanun yapmaktır. Teklif /tasarı, komisyon, müzakere ve oylama gibi uzun bir süreç sonucu gerçekleşen kanun yapımına katılabilme hakkı yasama faaliyetinde bulunabilen milletvekillerine aittir. Bu durumda ant içmeyen bir milletvekili kanun yapma aşamasının hiçbir safhasına katılamaz.

 Aynı şekilde yasama organının bir diğer geleneksel faaliyeti olan yürütmeyi denetleme işine de ant içmeyen milletvekillerinin katılması mümkün gözükmemektedir.

 Teziç’in “yasamanın çağdaş faaliyeti” olarak nitelendirdiği müzakere organı olma işlevinde Meclis Genel Kurulu bir tartışma ve istekleri dile getirme ortamı olarak kabul edilmektedir.[5] Nitekim gerçekten, özellikle Parlamento faaliyetinin televizyonlar aracılığıyla yayınlanmaya başlanmasının ardından Meclis kürsüsünden yapılan konuşmaların kamuoyunu bilgilendirme ve yönlendirme işlevi artmıştır. Bu durum hem Meclis’teki tartışmaların kalitesini hem de Parlamento kurumunun sistemdeki meşruiyetini artırmıştır.[6]

 Kanaatimizce, komisyondan gelen kanun taslağıyla ilgili Genel Kurul’da yapılan tartışma da parlamenter faaliyet kapsamındadır ve bu nedenle ant içmeyen milletvekillerinin söz alması ve Genel Kurul’a hitap etmesi mümkün değildir.

 B) Ant içmeyen milletvekilleri ve onların partisi neleri yapabilir?

 Bunlara karşın, yukarıda da ifade edildiği gibi, mazbatasını almış bir milletvekili, milletvekilliği sıfatından ve bunun getirdiği hak ve ayrıcalıklardan yararlanır. Bu haklardan biri Meclis Genel Kurulu’na girmektir. Yemin etmediği için hiçbir parlamenter faaliyete katılma yetkisi olmasa da milletvekili Genel Kurul’da hazır bulunabilir. Milletvekilinin hazır bulunması, yok sayılamaması anlamına gelir. Milletvekili vardır, Genel Kurul’dadır ancak parlamenter işlemlere katılamaz veya onları engelleyemez.

 Buna bağlı olarak, kanaatimizce, yemin etmeyen bir milletvekilinin birleşimlere katılması halinde devamsızlık nedeniyle Anayasa’nın 84. maddesinin 4. fıkrası uyarınca milletvekilliği sıfatının düşürülmesi mümkün değildir. Çünkü milletvekili devamsızlık yapmamaktadır; Genel Kurul’dadır. Ancak parlamenter faaliyete katılamamaktadır. Bu nedenle, yukarıda anılan doktrindeki hakim görüşe katılmıyoruz.

 Aynı şekilde, Mecliste sandalye sayısı 20’nin üzerinde olan bir siyasal parti, üyesi olan milletvekilleri yemin etmese de TBMM İçtüzüğü’nün 18. maddesinin ilk fıkrası uyarınca grup da kurabilir. Çünkü söz konusu siyasal partinin milletvekilleri mazbatalarını almış ve milletvekili sıfatını haiz bir haldedir. Bu durumda İçtüzük’ün “En az yirmi milletvekili bulunan siyasal partiler, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grup kurma hakkına sahiptirler.” cümlesinden ibaret olan 18. maddede aksine bir hüküm bulunmadığından parti grup kurabilir. Ancak parti için komisyonlara üye göndermek, üye olacak yemin etmemiş milletvekilinin bir komisyona atanması bir parlamenter faaliyet oluşturacak olması nedeniyle mümkün olmayacaktır. Buna karşın, yine de komisyonda, yemin etmemiş milletvekillerine sahip olan partinin Parlamento’daki gücü oranında sandalye söz konusu partiye tahsis edilmelidir. Yemin etmeyen milletvekilleri komisyona üye olarak gönderilemeyeceği için sandalyeler boş kalacaktır.

 Sonuç

 TBMM’nin 24. Yasama Dönemi’nin başında yaşanan ant içme krizi nedeniyle anamuhalefet partisi ve önemli sayıda bağımsız milletvekili şu anda parlamenter faaliyete katılamamakta. Tarafımızca bilindiği kadarıyla, hiçbir parlamenter rejimde bugüne kadar bu kadar ciddi bir ant içmeme krizi yaşanmadığı için sorunun çözümünde yurtdışındaki örnekler ile doktrin ve mahkeme kararlarından ancak asgari düzeyde yararlanmak mümkün. Anayasa ve İçtüzük’ün hukuksal boşluk bırakan düzenlemesi karşısında çözümün iktidar, anamuhalefet partisi ve diğer ant içmeyen milletvekilleri arasında bir uzlaşmayla ve yaratıcı bir yolla çözülmesi, kanaatimizce, olması gerekendir. Zira aksi takdirde, anamuhalefetin ve seçildikleri bölgelerde son derece güçlü olan bağımsız milletvekillerinin faaliyetlerine katılmadığı Parlamento işlemeye devam etse de demokrasinin işleyemeyeceği kesindir.

 

 


[1] GÖZLER Kemal, Türk Anayasa Hukuku, Ekin Kitabevi, 2000, Bursa, s.315.

[2] TANÖR Bülent – YÜZBAŞIOĞLU Necmi, 1982 Anayasasına Göre Türk Anayasa Hukuku, Beta, 2009, İstanbul, s.226-227.

[3] GÖZLER, age, s.315.

[4] TANÖR-YÜZBAŞIOĞLU, age, s.227, dipnot 73.

[5] TEZİÇ Erdoğan, Anayasa Hukuku, Beta, 2009, İstanbul, s.406.

[6] HEYWOOD Andrew, Politics, Palgrave Publications, 2002, New York, s. 300-301.

Yorum Yapın

Yorum bırakın