İçeriğe geç

İHAM’ın Toranzo Gomez v. İspanya Kararının Özet Çevirisi: “Bir kişinin yaşadıklarını ‘işkence’ olarak tanımlayarak basın açıklaması yapması nedeniyle iftira suçundan cezalandırılması, ifade özgürlüğüne aykırıdır”

by 19/12/2018

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, 20 Kasım 2018 tarihinde yayımladığı Toranzo Gomez v. İspanya kararında, işgal ettikleri binanın polisler tarafından tahliye edilmesini protesto eden bir aktivistin basın toplantısı düzenleyerek, elinde polislerin fotoğrafıyla, polisler tarafından fiziksel ve psikolojik işkenceye maruz bırakıldığını anlatması nedeniyle hakkında iftira suçundan dava açılmasını ve para cezası ödemeye mahkum edilmesini, Sözleşme’nin 10. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğüne aykırı buldu. 

Kararın Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Oğuzhan Ürün tarafından yapılan özet çevirisini aşağıdan okuyabilirsiniz.

Toranzo Gomez v. İspanya Başvurusu, Başvuru no. 26922/14, Karar tarihi: 20.11.2018 (Kararın tamamı)

Olayların Özeti

Başvurucu Toranzo Gomez, 1970 Sevilla doğumlu ve Sevilla’da yaşayan bir aktivisttir. Olayda, başvurucu ve diğer göstericiler Sevilla şehrindeki Casas Viejas Social Centre binasını işgal etmiştir. 29.11.2007 tarihinde yerel mahkeme göstericilerin binadan tahliye edilmesine karar vermiştir.

Bu karardan sonra başvurucu ve diğer göstericiler tahliye kararına karşı protestoya başlamışlardır. Göstericilerden başvurucu ve R.D.P. tüneller kazıp kendilerini bu tünellere yerleştirmiş oldukları demir borulara bağlamışlardır. Göstericileri binadan çıkarmak isteyen polisler kendileri ile pazarlık yapmış fakat pazarlıklar başarısız olmuştur. Pazarlıkların başarısız olmasından sonra polis ve itfaiyeciler binanın altını kazarak göstericileri çıkarmak istemiş fakat binanın çökme riskinden dolayı bu plan uygulanmamıştır. Polisler başvurucu ve R.D.P.’yi bel ve bileklerinde bağlayarak bağlı oldukları yerden dışarı çıkarmaya çalışmıştır fakat başarılı olamamıştır.

30 Kasım 2007 tarihinde başvurucu ve R.D.P. kolluk kuvvetlerini, itfaiye memurlarının binanın çökmemesi için yerleştirmiş oldukları tahtaları kırmakla tehdit etmiştir. Bunun üzerine polisler göstericileri iple bağlayarak hareketsiz hale getirmiştir. Saat 19.00’da polisler tarafından hareketsiz hale getirilen başvurucu ve R.D.P. 20.30’da gösteriyi bitirmiştir.

Başvurucu olaylardan sonra 1 Aralık 2007 tarihinde düzenlediği basın toplantısında polislerin kendisine ve R.D.P.’ye demir çubuklara bağlı olmayan ellerini iple bağlayıp tünelden çekmeye çalışarak, böyle çıkaramadıktan sonra ise kendilerinin bel ve boştaki bileklerinden iple bağlanarak tamamen hareketsiz hale getirilerek fiziksel “işkenceye” maruz bırakıldıklarını iddia etmiş ve kendilerine bu müdahaleleri yapan polis memurlarının fotoğraflarını basına göstermiştir. Ayrıca olaylar esnasında üç itfaiyecinin sadece fotoğraflarını çektiğini ve hiçbir şey yapmadığını belirtmiştir. Hatta itfaiyecilerin kendilerine “gaz atılacağı”, “tünele sıçan bırakılacağı” ve üstlerinde buldozer çalıştığı söylenip buldozer sesi dinletip ve “bina üstünüze yıkılacak” dediklerini, bu söylemlerle psikolojik “işkence” yaptıklarını iddia etmiştir.

Başvurucunun basın toplantısında iki polisin fotoğrafını göstermesi ve bu kişilerin kendilerine işkence yapmış olduğunu iddia etmesinden dolayı kendisine soruşturma açılmıştır. Polislerin davranışlarının hastane raporları da göz önünde tutularak İspanya Ceza Kanunu kapsamında “işkence” suçunun kapsamında kanıtlanmadığı ve başvurucunun polislere karşı “iftira” suçu işlediği iddia edilmiştir. Ceza Mahkemesi kişilerin ifade özgürlüğü olduğunu ve hakkın demokratik toplumun temelini oluşturan haklardan biri olduğunu fakat bu olayda başvurucunun kanıtlanmamış iddialarla polislerin fotoğraflarını göstererek basın toplantısı düzenlemesinin polislerin özel ve aile yaşamını koruma hakkına haksız bir müdahale oluşturduğunu, bu açıklamanın ifade özgürlüğü kapsamında değerlendiremeyeceğini belirtmiştir.

Başvurucu ise polis müdahalesinin ceza kanunundaki işkence suçuna tekabül etmemesinden dolayı basın açıklamasının “iftira” suçu kapsamında değerlendirilmemesi gerektiğini çünkü kendisinin “işkence” kelimesini yaşadığı acıları tarif eden bir kelime olarak günlük manasıyla kullandığını belirtmiştir. Yerel mahkemeler başvurucunun işkence iddiasını İspanya Ceza Kanunu’na göre ispat etmeden polis memurlarını fotoğraflarıyla kamuoyuna göstermesinden dolayı iftira suçunu işlendiğine karar vermiş ve başvurucuyu günlüğü 10 Euro olan ve bu para cezasını ödemediği her iki gün için bir gün yatacağı 12 aylık hapis cezasına mahkum etmiştir. Ayrıca yerel mahkeme başvurucuyu polislere ödemesi için 1200 Euro’luk tazminata mahkum etmiştir.

Başvurucunun İhlal İddiaları

Başvurucu, ifade özgürlüğünün Sözleşme’nin temelini oluşturan haklardan biri olduğunu belirtmiştir. Yerel mahkemeler tarafından, işkence iddialarının İspanya Ceza Kanunu standartlarına göre kanıtlanmasının beklenmesi, iddialarının doğruluğunun araştırılması yerine bu müdahalelerin İspanya Ceza Kanunu’na göre işkence olup olmadığının merkeze koyulmasının yanlış olduğunu belirtmiştir.

Ayrıca başvurucu “işkence” kelimesinin iki farklı sözlük tanımını vermiş ve bu tanımlardan hareket ederek kendisinin işkence kavramını günlük dildeki karşılığıyla kullandığını belirtmiştir.

Son olarak ise kamu güçlerine karşı kullanılan ifade özgürlüğünün bireylere karşı olduğundan daha geniş yorumlanması gerektiğini ve kendisine verilen cezanın kamu güçlerini eleştirme hakkını kısıtladığını iddia etmiştir. Başvurucu bu gerekçelerle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Mahkeme’nin Kararı

Mahkeme, bu davada başvurucunun ifade özgürlüğü ile polislerin özel ve aile yaşamına saygı haklarının dengesine odaklandığını ifade etmiştir. Mahkeme, davada başvurucunun işkence iddiaların doğruluğuyla ilgilenmemiş, bu iddialarla ilgili yapmış olduğu söylemlerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesine odaklanmıştır.

Fakat mahkeme başvurucunun ifade özgürlüğünün ağırlığını değerlendirmek için polislerin yapmış olduğu davranışları göz önünde bulundurmuş ve başvurucunun ifade özgürlüğünün yaşanan olaylar bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Olayda başvurucunun ifadelerinin polislerin özel hayatına değil kamu gücü olarak yapmış oldukları davranışlara karşı bir açıklama olduğu belirtilmiştir. Başvurucunun basın toplantısı yapma amacı, kendisine yapılanları tarif etmek ve anlatmaktır ki basın toplantısı sırasında da bunu yapmıştır. Başvurucu kendini çok dikkatli bir şekilde ifade etmiş ve olanları kamuoyu ile paylaşmıştır. Kaldı ki sonrasında yerel mahkemeler tarafından yapılan yargılamalarda da başvurucunun bahsettiği tüm olayların gerçekleşmiş olduğu ispatlanmıştır.

Bunlardan dolayı Mahkeme, başvurucunun iyi niyetli hareket edip kamuoyunu bilgilendirme dışında bir amacı olmadığını belirtmiştir. Mahkeme olayda “işkence” kelimesinin bir değer yargısı ifade ettiğini, değer yargılarının eğer olgusal temeli yoksa aşırı olabileceğini fakat bu olayda yerel mahkemelerce de kabul edilmiş olan kamu gücünün müdahalelerinden dolayı bu değer yargısının yaşananları tanımlamak için günlük dildeki manasıyla kullanıldığını belirtmiştir.

Mahkeme, ne yerel mahkeme kararlarında ne de Hükümet’in gönderdiği savunmalarda başvurucunun kullandığı ifadelerin polislerin hayatlarında olumsuz bir etkiye sebebiyet verdiğini gözlemlemiştir.

Ayrıca basın toplantısından dolayı başvurucuya verilmiş olan günlüğü 10 Euro ve bu para cezasını ödemediği her iki gün için bir gün yatacağı 12 aylık hapis cezasının ve polislere ödemek zorunda olduğu 1200 Euro’luk tazminatın kamu yetkililerini eleştirmek isteyenler için bir caydırıcı etki (chilling effect) yaratabileceğini belirtmiştir.

Son olarak Mahkeme, başvurucudan İspanya Ceza Kanunu’nun işkence tanımına uygun olarak bir ifadede bulunması gerektiği yönünde bir isteğin sıradan bir vatandaş olan başvurucu üzerinde ifade özgürlüğü hakkının kullanımında ağır bir yük oluşturacağını belirtmiştir.

Bu gerekçelerle Mahkeme, başvurucunun Sözleşme’nin 10. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğini belirtmiştir.

Adil Tazmin (41.madde)

Başvurucunun yerel mahkeme kararı sebebiyle polislere ödemiş olduğu 1200 Euro’luk tazminatın maddi tazminat olarak başvurucuya geri ödenmesine, yaşadıklarından dolayı 4000 Euro manevi tazminat ödenmesine ve yaptığı masrafların karşılığı olarak 3025 Euro ödenmesine karar verilmiştir.

Yorum Yapın

Yorum bırakın