İçeriğe geç

FORUM – Av. Can Yavuz – İnternet’teki Geçmişinizin Geleceği: Unutulma Hakkına İlişkin Son Gelişmelerin Değerlendirilmesi

by 24/08/2020

unutulma.hakki.resimİnternet’teki Geçmişinizin Geleceği: Unutulma Hakkına İlişkin Son Gelişmelerin Değerlendirilmesi

Av. Can YAVUZ – İstanbul Barosu

Giriş

Son dönemde Türkiye’nin en önemli İnternet mevzuatında (5651 sayılı Kanun) değişiklikler yapıldı. Ardından unutulma hakkının bir davada sansür amacıyla uygulanışına tanık olduk. Böylece Türkiye’nin gün içinde birkaç kez değişen gündeminde unutulma hakkı yer bulabildi. Bu durum son derece teknik ve genelde yanlış anlaşılan bir konu olan unutulma hakkına ilişkin bazı temel ilkeleri hatırlama ve açıklığa kavuşturma ihtiyacını ortaya çıkarmış gibi gözüküyor. Bu kısa yazı bu gereksinime cevap vermeyi ve unutulma hakkına ilişkin bazı genel ilkeleri son dönemdeki gelişmeler ışığında ele almayı amaçlamaktadır. Yazıda sırasıyla unutulma hakkının felsefi temellerine, uygulanma şekline ve son dönemde yaşanan gelişmelerin değerlendirilmesine yer verilecektir.

Unutulma Hakkının Felsefi Temellendirmesi

Unutulma hakkını çevreleyen ve ortaya çıkaran faktörleri ele almak bu hakkın anlaşılmasına yardım edebilir. Bu sebeple, hatırlama ve bağışlama gibi insan davranışlarına, İnternet ile arama motorlarının bunlar üzerinde yarattığı tesire yer verilecektir.  

Bireyin yaşadığı talihsiz olaylar ya da yaptığı hatalar İnternet öncesi dönemde genelde yalnızca onun çevresi tarafından bilinirdi. Aradan geçen zamanla yaşananlar (arşivlenmemişse ki çoğunlukla bu yapılmadığından) unutulmaktaydı. Diğer ifadeyle, başından kötü olaylar geçen kişi aradan geçen zamanla kötü geçmişinden sıyrılabilmekte ve ikinci şans elde ederek yeni bir başlangıç yapabilmekteydi. İnsanlık tarihinin son dönemine kadar unutmak insanın doğasında yer alıyordu. Çok nadir görülen ve son derece üstün otobiyografik bellek olarak adlandırılan hipertimezinin nöropsikoloji tarafından bir hastalık olarak tanımlanması unutmanın insan doğasıyla ne kadar bağdaştığını ortaya koyuyor. Ancak unutmak insanoğlu için tabii bir olguyken İnternet’in hayatımıza girişiyle bu değişmiş gibi gözüküyor.

İnternet’e yüklenen içerikler dijital olması nedeniyle İnternet varlığını sürdürdüğü sürece çevirim içi evrende yer almaya devam edebiliyor. Bu özelliği sebebiyle İnternet asla unutmayan dijital hafıza olarak adlandırılmaktadır. Dahası, İnternet’e yüklenen bir içerik kolaylıkla kaydedilebilmekte ve yeniden (farklı bir mecrada) paylaşılabilmektedir. Kitap, gazete, dergi gibi fiziki bilgi kaynaklarının aksine, İnternet’e yüklenen içerikler mekân sınırlaması olmadan tüm İnternet kullanıcılarına bir tık uzakta yer alıyor. İnternet sayesinde kolaylıkla bulunabilen içeriklerin çok büyük bir bölümü ise kişisel veriler ve aranan kişisel veriye ulaşmak oldukça kolay. Arama motorlarının isim bazında arama yapmayı mümkün kılmasıyla hakkınızda İnternet’te yayımlanan içerik ile isminiz arasında bağlantı kurulabiliyor. Bu durum Avrupa Adalet Divanının unutulma hakkına ilişkin Google İspanya kararında[1] kritik bir rol oynamıştı. Sonuç olarak, İnternet ve arama motorları sayesinde hatırla(n)mak yeni normal, unutmak ise istisnaya dönüşmüş ve hakkınızdaki içeriklere dünyanın dört bir köşesinden kolaylıkla erişilebilmesine imkân tanınmıştır.

İnternet ve arama motorlarının ortaya çıkardığı bu tablo kimi hallerde bireyin manevi varlığının gelişimi önünde engel teşkil edebilir. Günümüzde sizi hiç tanımayan birinin (örneğin potansiyel işvereniniz ya da partneriniz) hakkınızda fikir edinmek için başvuracağı ilk platform muhtemelen arama motorları olacaktır. Arama motorlarında arandığınızda üst sıralarda çıkacak sonuçlar hayatınızın en büyük hatalarından ya da mağduriyetlerinden birisi olabilir. Bir araştırmaya göre İnternet’e hakkınızda hem olumlu hem de kötü içerikler yüklendiğinde daha fazla tık alacak ve arama sonuçlarında üst sıralara çıkacak olanlar negatif içerikler olacaktır. Çünkü insan doğası gereği bir kişi hakkındaki negatif bilgilerin duygular üzerinde olumlulara kıyasen daha fazla tesire sahip olduğu ileri sürülmektedir. Sonuç olarak, birçok insan gibi hayatınız hem iyi hem de kötü anıları ve tercihleri barındırmaktadır. Ancak kamuoyu sizinle tanışırken hakkınızda edineceği ilk bilgi muhtemelen hayatınızın hatası ya da mağduriyeti olacaktır. Dijital imaj yönetiminin kârlı bir sektöre dönüşümü şaşırtıcı olmasa gerek…

Her koşulda hatırlanmak bağışla(n)mayı zorlaştırabilir. Yapılan araştırmalar toplumun önemli kısmının unutmayı bağışlamanın bir parçası olarak gördüğünü ortaya koymuştur. Ancak unutmayan İnternet bağışla(n)mayı zorlaştırabilir. Ne yaparsa yapsın bir tık uzakta olan geçmişindeki olumsuzlukla anılacağını düşünen kişi kendisini geliştirmek için çaba sarf etmeyi bırakabilir. Birey olumsuz dijital imajını değiştiremeyeceği inancı yüzünden tabiri caizse battı balık yan gider anlayışıyla hayatına devam edebilir. Unutulma hakkının karşımıza çıkışı bu noktaya denk geliyor. Unutulma hakkı dijital dünyada yeni norm olan hatırlanmayı bazı hallerde insan doğasıyla bağdaşan unutmaya çevirmeyi, bağışla(n)mayı kolaylaştırmayı ve insanlara ikinci bir şans tanıyarak kişiliklerini geliştirmeleri için imkân sağlamayı amaçlıyor.

Uygulamada Unutulma Hakkı

Yukarıdaki felsefi temellerin mahkeme kararlarına yansıması 2010’ların başına denk gelmektedir. Unutulma hakkına ilişkin ilk örnekleri 2010’ların başında Arjantin mahkemelerinin kararlarında, hakkın yaygınlaşmaya başlamasını ise Avrupa Adalet Divanının Google İspanya kararıyla gerçekleştiğini görüyoruz. Türkiye’ye dönüldüğünde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2015’teki bir kararı[2] ve Anayasa Mahkemesinin 2016’da hükme bağladığı N.B.B. Başvurusu[3] unutulma hakkının Türk hukukunda yıllardır tanındığı göstermektedir. Peki unutulma hakkı nasıl uygulanmalıdır?

Unutulma hakkına ilişkin akla gelen ilk sorulardan birisi herkesin her koşulda unutulma hakkından faydalanıp faydalanamayacağıdır. Nasıl insanlara ikinci şans vermek için bazı koşulları yerine getirmelerini şart koşuyorsak, unutulma hakkı taleplerini kabul etmek için talep edenin bazı şartları gerçekleştirmiş olmasını bekliyoruz. Unutulma hakkı taleplerinin kabul edilmesi için uzak geçmişin gerçekten uzakta kaldığı ve günümüzle bağının kesildiğinin gösterilmesi gerekiyor. Unutulma hakkına konu olan olay bir kabahat ya da suç ise bireyin geçmişteki hatasından tamamen arındığını, benzer bir yanlışa yeniden düşmeyeceğini ve topluma kazandırılmaya hazır olduğunu ortaya koymasına ihtiyaç duyuluyor.

Peki mahkemeler önüne gelen unutulma hakkı taleplerini nasıl incelemeliler? Unutulma hakkı taleplerinin hangi kıstaslar çerçevesinde nasıl ele alınacağı bir blog yazısının kapsamının ötesinde olmakla birlikte sorunu basitleştirdiğimizde karşımıza çıkan tablo şu şekildedir. Bir kişi unutulma hakkı talep ettiğinde (aşağıdakilerle sınırlı olmamakla birlikte) analiz edilecek başlıca kriterler şunlardır: 1) Unutulmayı talep eden kişinin kim olduğu, 2) unutulması istenen olayın ne olduğu, 3) unutulması istenen içeriğin kaynağı, nerede ve ne şekilde yayımlandığı, 4) unutulması istenen olaydan sonra aradan geçen zaman.

1) Kamusal yaşamdaki rol: Kişinin kamusal yaşamdaki rolü arttıkça unutulma hakkından faydalanma olanağı düşmektedir.

2) Bilginin mahiyeti: Unutulması istenen bilgiye kamunun ulaşmaktaki meşru menfaati ne kadar yüksekse o bilginin unutulma hakkı kapsamında değerlendirilme olanağı da o derecede düşmektedir.

3) Bilginin kaynağı: Unutulması istenen bilginin kaynağı ve yayımlandığı yer ne kadar güvenilirse unutulma hakkı talebinin kabul edilme olasılığı o derece azalmaktadır.

4) Aradan geçen zaman: Unutulması istenen olaydan sonra aradan geçen zaman ne kadar uzunsa unutulma hakkının kabul edilme şansı o kadar yükselmektedir.

Unutulma hakkına ilişkin talepler ifade özgürlüğü ve özel hayatın gizliliği gibi hakları karşı karşıya getirmektedir. Çatışan hakların dengesi son derece hassas olduğundan unutulma hakkı başvurularının ancak olay bazında yapılacak nitelikli bir incelemeyle karara bağlanmasında fayda vardır. Değinilmesi gereken bir başka konu bilimsel, sanatsal, tarihsel içeriklerin çoğunlukla unutulma hakkının kapsamı dışında kaldığıdır. Böylece bilim ve sanat özgürlüğü güvence altına alınmakta ve tarihin yeniden yazılmasının önüne geçilmektedir.

Vaka Çalışması: Recep Çakır Vakası

Teoriyi uygulamaya aktarmak için son dönemin tartışmalı unutulma hakkı kararını ele almak faydalı olabilir. Millî güreşçi Recep Çakır aralarında nitelikli cinsel saldırının da bulunduğu birkaç suçu işlediği ithamıyla 2008’de tutuklanmış, 2012’de 23 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmıştır. Ulusal çapta yayın yapan gazeteler yargılama devam ederken İnternet sayfalarında yargılama sürecini ve hükmedilen cezayı konu edinen haberler yayımlanmıştır. Korkuteli Sulh Ceza Hakimliği 13 Ağustos 2020’de verdiği kararla bahsi geçen haberlere erişimi engellemiştir. Erişim engelleme kararı kamuoyunun gündemine gelince hararetli tartışmalara sebep olmuştur. Yukarıda değinilen genel ilkeler olaya uygulayarak bu karar analiz edilecektir. 

Kararda unutulma hakkı talep eden kişi ülkesini uluslararası müsabakalarda temsil eden millî bir güreşçidir. Bu nedenle veri öznesinin kamusal yaşamda rol oynadığı söylenebilir ki bu durum başvurunun başarı şansını düşürmektedir. Unutulma hakkı talep edilen haberler ise Çakır’ın yargılanmasını ve aldığı cezayı konu edinmektedir. Daha önemlisi talep edenin kesin hüküm giydiği suç tecavüzdür yani toplumca ağır şekilde kınanması ve uzun süreyle hatırlanması gereken suçlardandır. Böylece bilginin mahiyeti açısından bakıldığında Çakır’ın başvurusunun başarı şansının azaldığı görülmektedir. Haberlerin kaynağının genelde mahkeme tutanakları olduğu, olayların çoğunlukla doğru ve objektif bir dille aktarıldığı ve haberlerin ulusal çapta yayın yapan gazeteler tarafından yayımlandığı gözlemlenmiştir. Bu özellikler başvurunun kabul edilmesini güçleştirmektedir.

Aradan geçen zaman kriterine dönünce farklı zamanlarda yayımlanan haberlerin ilk yayın tarihi üzerinden neredeyse on yıl geçtiği gözüküyor. Bu noktada bir parantez açılmalıdır. Unutulması istenen içeriğin üzerinden belli bir zamanın, örneğin “X yılın” geçmesi unutulma hakkının kabul edilebileceği anlamına gelmemektedir. Burada mercek altında olması gereken husus haberlerin günümüzde güncelliğini, ilgililiğini halen koruyup korumadığıdır. Kamuya yansıyan haberlere göre Çakır’ın cezasının infazı halen devam etmektedir. Yani unutulma hakkı talep edenin ıslah ve topluma yeniden kazandırılma sürecinin bitmediği görülmektedir.[4] Bu nedenle haberler günümüzde halen güncelliğini sürdürmektedir.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında mahkemenin verdiği kararın hatalı olduğu söylenebilir. Karar farklı açılardan da eleştirilebilir. Ülkenin can alıcı sorunlarından birisi olan kadına karşı şiddetin gündemde hararetle tartışıldığı günlerde tecavüz haberlerinin erişime engellenmesi tecavüz kültürünün[5] bir uzantısı olarak görülebilir. Kararın Streisand etkisi yaratması yani sansürlenmeye çalışırken daha fazla yayılmasının nedenlerinden birisi budur.

Kararın kendisinin yanı sıra uygulanma şekli de sıkıntılıdır. Unutulma hakkı talepleri kabul edildiğinde yapılacak işlem arama sonuçlarından (kısmen) bağlantı kaldırmaktadır. Yani unutulma hakkına konu olan içeriğin bağlantılarının arama sonuçlarında (bazı durumlarda) listelenmemesidir. Oysaki kararla birlikte haberler erişime engellenmiştir. Bu yönde bir uygulama ifade özgürlüğüne ölçüsüz şekilde müdahale etmektedir. Unutulma hakkıyla ulaşılmak istenen sonuç unutulma hakkı kapsamındaki içeriklerin İnternet’ten çıkarılması ya da onlara erişimin engellenmesi değildir. Unutulma hakkının amacı belli içeriklerin daha zor bulunabilir hale getirilmesi, erişebilirliğinin azaltılmasıdır. Bunun için yapılacak işlem arama sonuçlarından (kısmen) bağlantı kaldırmaktır.

İfade özgürlüğüne daha az müdahale eden bir yöntem (arama sonuçlarından kısmen bağlantı kaldırma) kullanılarak istenilen amacı gerçekleştirmek mümkünken bunu uygulamayıp ifade özgürlüğüne daha fazla zarar veren erişim engelleme yöntemine başvurulması ölçülülük ilkesine aykırıdır. 7253 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler unutulma hakkı kapsamında erişim engellemeyi ve/veya içerik çıkarmayı mümkün kılmıştır. Yukarıda değinilen sebeple 7253 sayılı Kanun ile unutulma hakkının uygulanması hakkında yapılan değişikliklerin ölçülülük ilkesine haliyle de anayasaya aykırı olduğu düşünülmektedir.

Bir İnsan Hakkı Kimsenin Tekelinde Olmamalıdır

Unutulma hakkı Türk hukukunda yıllardır tanınan bir haktır. Ancak son dönemde mevzuatta yapılan değişiklikler ve unutulma hakkının sansür mekanizması için kullanılmaya başlanmasıyla (ki bunun emarelerini daha önce görmüştük[6]) hak birden ülkenin gündeminde tartışılmaya başlandı.

Türkiye’de her alanın er ya da geç siyasetin yörüngesine girerek kutuplaşmaya yol açtığı gözlemlenmektedir. Unutulma hakkı da artık buna istisna teşkil etmiyor. Unutulma hakkının ne olduğuna dair fikri olmayan iktidar sözcüleri ve yandaş basın birden koyu bir unutulma hakkı taraftarına dönüşürken muhalif sesler unutulma hakkı karşıtı bir konum almış gibi gözüküyor. Hal böyle olunca unutulma hakkına ilişkin bilimsel bir tartışma yürütmek güçleşiyor.

Burada bir hususun altını çizmek faydalı olabilir. Unutulma hakkının sansür mekanizması olarak kullanılmasının ardındaki neden unutulma hakkının varlığı değildir. Nasıl ifade özgürlüğü kapsamı dışında kalan söylemler sebebiyle (örneğin nefret söylemi) ifade özgürlüğünü hedef tahtasına koymuyorsak, unutulma hakkı kapsamı dışında kalan içeriklere unutulma hakkı adı altında sansür uygulanmasında da unutulma hakkını suçlamamalıyız. Aksi takdirde sansür sorununun esas kaynağını tespit etmemiz haliyle de çözüme ulaşmamız güçleşebilir. Türkiye’de unutulma hakkının sansür mekanizmasına dönüşmeye başlamasının nedeni ülkedeki yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve niteliğine ilişkin sorunlardır. Bu problemler çözülmediği sürece sansür dün devlet sırrı, bugün kamu sağlığı, yarın unutulma hakkı, bir başka gün ise değişik bir ad altında devam edecektir. 

Kaynakça

Can Yavuz, Unutulma Hakkı, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2. Baskı, Nisan 2018.

Not: Kişisel Verileri Koruma Kurumu 17 Temmuz 2020’de yayımladığı raporda Unutulma Hakkı isimli çalışmamdan birçok “alıntı” yapmasına karşın kitaba (ve onun atıf yaptığı eserlere) atıf yapmamasını yani intihal yapmasını kınadığımı not düşüyorum.

[1] Avrupa Adalet Divanı, Agencia Española de Protección de Datos, Mario Costeja González v. Google Spain SL, Google Inc., Dava C‑131/12, karar tarihi: 13 Mayıs 2014.

[2] Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun Esas 2014/4-56, Karar 2015/1679 sayılı ve 17.06.2015 tarihli kararı

[3] Anayasa Mahkemesi, N.B.B. Başvurusu, Başvuru Numarası: 2013/5653, Karar Tarihi: 3/3/2016

[4] Yanlış anlaşılmaların önüne geçilmesi için burada bir not düşülmelidir. Tecavüz gibi çok ağır bir suçtan hüküm giyen kişinin cezasının infazının tamamlanmasının hemen ardından yapılacak başvuru da reddedilmelidir. Tahliyeden sonra kişinin rehabilite olduğunu, yeniden benzer bir suç işleme tehlikesi teşkil etmediğini, topluma kazandırılmaya hazır olduğunu, geçmişin çok uzakta kaldığını ispat etmesi gerekecektir ki bu oldukça uzun bir süre alacaktır. Cinsel suçlardan hüküm giyenlerin birçok ülkede tahliyelerinden sonra (genelde kamuya açık) bir veri tabanına kaydolmak ve burada kimi zaman on yıllarca kayıtlı kalmaya devam etmek zorunda kalması ne kadar süre geçmesi gerektiğine dair ipucu verebilir.

[5] Kısaca tanımlamak gerekirse tecavüz kültürü: “Tecavüz ve cinsel şiddet biçimlerinin çok yüksek oranda görüldüğü kültürlerde tecavüzün ataerkil normlar ve yanlış inanışlar yoluyla normalleştirilmesi[dir].” https://cinselsiddetlemucadele.org/kavramlar-sozlugu/, erişim 21.08.2020

[6] Bir Anayasa Mahkemesi üyesinin doktora tezinde intihal yaptığı iddiasının sansürlenmesi ve unutulma hakkı kapsamında olduğunu savunan Anayasa Mahkemesinin Kemal Gözler Başvurusu’ndaki (Başvuru Numarası: 2014/5232, Karar Tarihi: 19/4/2018) karşı oy yazısı. Ayrıca, Danıştay’a tetkik hâkimi olarak atanan kişinin “1990’lı yıllarda öğrenciyken, ülkücü grup içerisinde yer aldığı ve ülkücülük faaliyetleri sırasında Hukuk Fakültesi Dekanını tehdit ettiği iddiası ile hakkında kamu davası” açılmasının haberleştirilmesini kişilik hakkı ihlali sayan ve unutulma hakkı kapsamında olduğunu belirten Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2017/2479 esas ve 2020/30 karar sayılı hükmündeki karşı oy yazısı.

Anayasa Gündemi – FORUM sayfasında yayınlanan yazılar herhangi bir denetimden veya hakem kontrolünden geçmemektedir. Yazıların içeriğinden yalnızca yazar(lar) sorumludur. Yazılar ancak kaynak gösterilerek ve link verilerek kullanılabilir.

From → forum, Haberler

Yorum Yapın

Yorum bırakın