İçeriğe geç

İHAM’ın Işıkırık v. Türkiye Kararının Özet Çevirisi: TCK’nin 220/6 Maddesi Öngörülebilir Değil

by 11/12/2017

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 14 Kasım 2017 tarihinde Türkiye’de Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 220. maddesinin 6. fıkrası altında ‘örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediği’ iddiasıyla yargılanan ve hapis cezasına mahkum edilen kişiler için çok önemli bir karara imza attı. İngilizce yazılan ve tamamını buradan okuyabileceğiniz ve aşağıda detaylı olarak anlatılacağı üzere, cenazeye katılan ve burada zafer işareti yaparak slogan atan bir kişiye 6 yıl 3 ay hapis cezası verildiği kararda İHAM, TCK’nin 220. maddesinin 6. fıkrasının lafzının ve yerel mahkemeler tarafından yorumlanıp uygulanış biçiminin çok geniş olduğuna, bu nedenle öngörülebilir olmadığına ve kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine karar verdi.

İHAM, daha önce benzer bir değerlendirmeyi Taner Akçam v. Türkiye kararında Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesi için yapmıştı. 2 Aralık 2014 tarihinde ise Güler ve Uğur v. Türkiye kararında, öldürülen PKK’liler için düzenlenen mevlüde katıldıkları iddiasıyla terör örgütü propagandası yapmak suçundan ceza alan başvuruculara verilen cezanın din ve vicdan özgürlüğünü ihlal ettiğine karar verirken, ilk kez, bu başvuru bağlamında Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) terör örgütü propagandası suçunu düzenleyen 7/2 maddesinin uygulanış biçiminin yeterince öngörülebilir olmadığı için kanun niteliğini haiz olmadığı değerlendirmesinde bulunmuştu.

Son yıllarda artan sayıda kişi başka bir delil olmaksızın sadece basın açıklamasına, eyleme ya da cenazeye katıldığı için TCK’nin 220/6. ve 314. maddesinden ya da TMK’nin 7/2 maddesinden yargılanıp hapis cezası aldığı için, bu kararın çevirisini özet olarak paylaşmak istedik.

Işıkırık v. Türkiye, Başvuru no. 41226/09, Karar tarihi: 14.11.2017

Başvurucu Murat Işıkırık, 1984 doğumludur ve Mardin’de yaşamaktadır. Başvuru konusu olayların yaşandığı sırada Dicle Üniversitesi’nde Felsefe Bölümü’nde öğrenci olan başvurucu, hapis cezası nedeniyle hapiste olduğu sırada üniversite sınavlarına giremediği için 25 Ekim 2010 tarihinde üniversiteden atılmıştır.

Olayların Özeti

Başvurucu, 28 Mart 2006 tarihinde Diyarbakır’da PKK’li dört kişinin cenazesine katılıp burada tabutlardan birinin yakınında yürüdüğü, zafer işareti yaptığı, yasadışı sloganlar attığı ve 5 Mart 2007 tarihinde öğrencisi olduğu Dicle Üniversitesi’nde Abdullah Öcalan’ın cezaevi koşullarını protesto eylemine katıldığı gerekçesiyle 9 Mart 2007 tarihinde gözaltına alınıp ertesi gün tutuklanmıştır.

8 Mayıs 2007 tarihinde Diyarbakır savcılığı tarafından hazırlanan iddianamede başvurucunun TCK’nin 220. maddesinin 6. fıkrası ve TCK’nin 314. maddesinin 3. fıkrası yollamasıyla 314. maddesinin 2. fıkrası uyarınca örgüt üyesi olma suçundan ve TMK’nin 7. maddesinin 2. fıkrası uyarınca örgüt propagandası yapma suçundan cezalandırılması istenmiştir. Savcılık iddianamesinde, başvurucunun 28 Mart 2006 ve 5 Mart 2007 tarihli eylemlere katıldığını, bunun da başvurucunun düzenli, bilinçli ve istekli bir şekilde PKK’yi destekleyen dernek, siyasi parti ve kişiler tarafından düzenlenen yasadışı eylemlere katıldığını gösterdiğini, bu nedenle de başvurucunun yasadışı örgüte üyelik suçundan cezalandırılması gerektiğini belirtmiştir.

Başvurucuya, 30 Kasım 2007 tarihinde TCK’nin 220. maddesinin 6. fıkrasına ve TCK’nin 314. maddesinin 3. fıkrasına atıfla TCK’nin 314. maddesinin 2. fıkrası uyarınca ‘örgüt üyesi olma’ suçundan 6 yıl 3 ay ve TMK’nin 7. maddesinin 2. fıkrası uyarınca örgüt propagandası yapma suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezası verilmiştir. Mahkeme kararın gerekçesinde, PKK emir ve çağrısı üzerine düzenlenen ve bir anda PKK propagandasına dönüşen cenaze töreni sırasında tabutların yakınında yürüyen başvurucunun slogan attığı tespit edilememiş olsa da yasadışı bir eylemde aktif olarak rol oynadığına ve 5 Mart 2007 tarihli eylemde ise herkes slogan atarken başvurucunun alkışladığına yer vermiştir.

Başvurucu toplamda 4 yıl 8 ay cezaevinde kaldıktan sonra 15 Kasım 2011 tarihinde serbest kalmıştır.

Mahkeme’nin Değerlendirmesi

İHAS’ın Toplantı ve Gösteri Özgürlüğünü Düzenleyen 11. Maddesinin İhlal Edildiği İddiası:

Mahkeme, Venedik Komisyonu’nun 11-12 Mart 2016 tarihli TCK’nin 216., 299., 301. ve 314. maddelerine ilişkin uzman görüşüne ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliği’nin 2011, 2012 ve 2015 tarihlerinde Türkiye hakkında yayımladığı görüşlerine yer vererek, TCK’nin 220. maddesinin 6. fıkrasının toplantı ve gösteri özgürlüklerini düzenleyen 11. madde bağlamında kanun tarafından öngörülebilir olma şartını taşımadığına karar verdi.

Mahkeme’ye göre Türkiye’deki mahkemeler 220/6. maddedeki ‘üyelik’ kavramını çok geniş yorumlamakta, başvuruda olduğu gibi sadece bir eyleme katılmış olmayı, zafer işareti yapıp slogan atmayı örgüt ‘adına’ hareket ettiği şeklinde yorumlamaya ve o kişiyi ‘gerçek örgüt üyesi gibi’ cezalandırmaya yeterli görmektedir.

Mahkeme’nin değerlendirmesine göre, TCK’nin 314. maddesinden (örgüt üyesi olma suçu) ceza vermek için eylemin/suçun süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk içerip içermediğinin ve belli bir hiyerarşik yapı altında olup olmadığının denetlenmesi gerekirken, bu maddenin 220/6’yla bağlantılı olarak uygulanması durumunda Mahkemeler bu kriterleri denetlemek zorunda kalmadan, bu kriterleri aşırı geniş yorumlayarak ceza vermektedir. Madde lafzının bu derece geniş şekilde yazılması ve yorumlanması ve mahkemelerin de bu derece geniş şekilde uygulaması, kişilerin kamu otoritelerinin keyfi müdahalelerine karşı korunmasına karşı yeterli korumayı içermemektedir.

Yine Mahkeme’ye göre, kişilere sadece eyleme katıldıkları ve burada zafer işareti yapıp slogan attıkları iddiasıyla 6 yıl 3 ay hapis cezası verilmesi çok ağır ve orantısız bir yaptırımdır ve sadece ceza alan kişi üzerinde değil, aynı zamanda barışçıl bir şekilde politik tartışmalara ve eylemlere katılmak isteyen kişiler üzerinde de ifade ile toplantı ve gösteri özgürlüklerini kullanma konusunda caydırıcı bir etki yaratmaktadır. Bu nedenle Mahkeme, müdahalenin kanun tarafından öngörülemez olduğuna karar vermiş, müdahalenin meşru bir amaç taşıyıp taşımadığını ve demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığını inceleme gereği duymadan 11. maddeden ihlal kararı vermiştir.

İHAS’ın 5. Maddesinin 3. Fıkrasına Aykırı Olarak Uzun Tutukluluk İddiası:

Bu başvuruda başvurucu ayrıca uzun tutukluluk nedeniyle İHAS’ın 5. maddesinin 3. fıkrasının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Mahkeme, 30 Kasım 2007’de verilen hapis cezası ile başvurucunun tutuk halinin sona erdiğini, [o dönem AYM’ye bireysel başvuru yolu olmadığı için, CMK’nin 141. maddesi uyarınca dava açtıktan sonra] bu karardan itibaren 6 ay içinde İHAM’a başvurması gerektiğini söyleyerek süre bakımından kabul edilemezlik kararı vermiştir.

İHAS’ın 6. Maddesinde Düzenlenen Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası:

Başvurucunun makul sürede yargılanmadığı iddiasını ise Turgut ve Diğerleri v. Türkiye kararında gösterilen 6384 sayılı Tazminat Komisyonu yoluna gitmediği için iç hukuk yolları tüketilmediğinden kabul edilemez bulmuştur.

İHAS’ın 14. Maddesinde Düzenlenen Ayrımcılık Yasağının İhlali İddiası:

Başvurucunun Kürt olduğu için ayrımcılığa uğradığı iddiası ise açıkça dayanaktan yoksun bulunmuştur.

Yorum bırakın